Hahaha güldürdün beni sabah sabah Nena.

Herşeyim çok içime sindi ya ondan böyle ballı ballı anlatıyorum. Bal mal demişken dün anneme dedim ki şu kavanozların içine reçel koysak mı? O da söyle babana kayısıları toplasın gelsin yazlıktan reçel yapalım da koyalım dedi.

Tabi şimdi yapış yapış reçel olmaz bu fikirden hemencik uzaklaştık.
Bu arada dün İzmir'de deli yağmur yağdı, şimşekler falan sel götürdü. Tabi bende bir uyudum bir uyandım falan derken bir ara rüya görmüşüm. Hemen anlatıyorum kabustu resmen.
Bizim evdeyiz ve nikah günü gelip çatmış yani 14 Eylül. Gelinliğimi bir giyiyorum boyu dizlerimde. Düdük gibi kalıyor üzerimde. Üstelik bacaklarımda balta girmemiş Belgrad ormanları kıvamında.

O bacaklarla insan içine çıkmam mümkün değil. Straplez yapılacak olan gelinliğime ince askı koymuşlar o kadar demode ki anlatamam. Makyaj yapayım diyorum elime ne alsam yere düşüp parçalara ayrılıyor, makyaj yapamıyorum. Saçım desem çok doğal istediğim gibi toplayamıyorum. Ve nikah memuru bizim eve gelmiş sürekli çağırıyorlar ama ben hazır değilim. Salonda kayınvalidem, kayınpederim ve annem ile babam varmış sadece. Başka kimse gelmemiş. Bunu biliyorum ama o salona hiç inmedim işin garipliği. Nikah memuru banyoya gelip orada nikahı kıyıyor yanımda sadece nişanlım var. Hooop evleniyoruz. Ben o kılıkla yanımda bir kız arkadaşım (o da ortaokuldan 3 senedir görüşmediğim arkadaşım) birlikte sokaktayız yürüyoruz, nişanlım bu arada kayıp. Evlendikten sonra onu hiç görmedim. Kız arkadaşım bir erkek arkadaşına telefon açıyor. Lovely evlendi akşam eğlence var gelir misiniz diyor o kadar yalnızım yani.

Çocuk arkadaşımla yemek ücretini kim ödeyecek muhabbetine giriyor. O derece rezillik ve ben uyanıyorum sonrası yok.

Kabustu resmen.