- 7 Mart 2010
- 28.022
- 14.080
- 47
AKP'de çarşı pazar karışık.
Kafalar allak bullak, söylemler bir birini tutmuyor, iç denge ve kontrol günden güne bozuluyor.
Kim yetkili bir ağızdır, parti olarak nasıl bir duruş sergiliyorlar belirli olan hiçbir söz konusu değil.
AKP'nin Genel başkanı Ahmet Davutoğlu çıkıp bir söz söylüyor, peşine parti içerisinden kimi kaynaklar üzeri örtülü bir şekilde basını kullanarak "Davutoğlu öyle söyledi ama bakalım Erdoğan ne diyecek" şeklinde türlü değerlendirmeleri kamuoyuna servis ediyorlar.
Bir bakıma parti içerisindeki belirli bir çevreden, AKP'de otorite konumunda olanın Erdoğan olduğu imajı yansıtılmaya çalışılıyor.
Davutoğlu'nun ne yapacağını kendisi dahi henüz bilemezken, Erdoğan'ın CHP ile hükümet kurmaktan yana olduğu, bu da olmazsa mecburen erken seçime gitme düşüncesi taşıdığı kulaktan kulağa fısıldanıyor.
Ancak öbür yandan Bülent Arınç kalkıp Erdoğan'ı hedef alarak "başkanlık sistemi tartışmalarının AKP'ye oy kaybettirdiği" imasında bulunmaktan çekinmiyor. Ancak "AKP mutlaka iktidarda kalmalı" demekten de geri durmuyor.
Numan Kurtulmuş ise ilk tur görüşmelerinde koalisyonun ortaya çıkabileceğini ima ederek bir bakıma AKP-CHP koalisyonunu gündeme aldıkları imasında bulunuyor...
Partide tek başına iktidar yetkisinin millet tarafından geri alınmasının ve başarısızlığın suçlusu olarak Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu'nun adı sıklıkla telaffuz edilmeye başlanmışken, bir başka kanat ise Davutoğlu'nun yetersiz kaldığını, kamuoyunda karşılık bulamadığını vurguluyor.
Sadece AKP yandaşı medyaya baktığınızda bile partideki kargaşanın ve çatışmaların nasıl seyrettiğini görebilmeniz ve rahatça tahlil edebilmeniz mümkündür.
* * *
Menfaat ortaklığı seçimlerde alınan hezimetin ardından öyle görünüyor ki dağılma sürecine girmiş durumda.
Yerellerden genele kadar AKP'li isimlerden yapılan açıklamalara dikkatle takip edin, hiçbirinde tutarlı, bir birini tamamlayan yada destekleyen herhangi bir ifadeye rastlamanız mümkün değildir. Tam tersine bir biri ile çelişen, zıt düşen, tersi olan konularınsa çok fazla olduğunu görürsünüz.
Ölçü namına ortada zerre kadar belirgin bir durum söz konusu değil, tutarlılık yok, ortak karar deseniz kimsenin görebildiği bir sonuç ortada bulunmuyor.
AKP'nin mevcut durumdaki halini dikkate alarak, niyet okuması yaptığınızda karşınıza iki mesele çıkıyor.
Birincisi AKP'de yeni döneme ilişkin sonu malum olan neticeye dair güç savaşlarının başladığı.
İkincisi ise aslında AKP'de herkesin kendi derdine düştüğü gerçeğidir.
Bu ikinci durumu açarsak;
1-Kaç-ak saray kanadı ısrarla yolsuzlukların ve 4 eski bakanla birlikte neticede oğluyla beraber Erdoğan'ın kendisine uzanacak soruşturmaların önüne geçilmesi ve partideki ağırlığın korunması çabasında.
2-Davutoğlu parti içerisindeki "dengesizlikleri ve otorite boşluğunu" görerek "kadroları yenilemeyi" ilk adım olarak hedef seçmiş durumda. Ne yaparsa bundan sonra yapmanın hesabında. Bir bakıma ipleri kendi elime nasıl alırım arayışı içerisinde.
3-Kaç-ak saraya yakın olan kesimlerse kendi konumlarını korumanın telaşı ve çabasında.
4-Üçüncü bir kanatsa ne Davutoğlu ne de Erdoğan arasında kalmadan yeni bir yol bulabilmenin arayışı içerisinde.
İşte böylesi bir dönemde Abdullah Gül ismi de günden güne daha ön plana çıkmaya başladı.
Gül, tabir yerindeyse bir biri ardına kendince son derece sistemli adımlar atmayı sürdürüyor.
* * *
Ahmet Davutoğlu'nu telefonla arayıp "cesaretlendirdim" demesi ve bunu açıkça kamuoyu ile paylaşması, özellikle Erdoğan'ın yakın çevresi tarafından aksi iddia edilse de, kendisi adına "hala parti üzerinde ağırlığım var" mesajını sunmaktan başka bir anlam taşımıyor.
Tüm bunarı beraber düşündüğünüzde karşınıza çıkan gerçeğin, AKP'nin bırakın Türkiye'yi yönetecek bir koalisyon ortaklığında bulunmasını, kendisini dahi yönetemeyecek konumda olduğunu da gözler önüne seriyor.
Milletten aldıkları ilk uyarıda tökezleyip sendeleyen ve içten içe, günden güne güneşin altındaki buz misali erimeye koyulan AKP için bölünme senaryolarının bu saatten sonra konuşulmaya başlanması bana göre hız kazanacaktır.
Parti kongresine doğru bu durumu daha açık bir şekilde göreceğimizden kimsenin endişesi olmasın.
Bugünlerde erken seçim seçeneği üzerinde sürdürülen türlü spekülasyonların da AKP içerisindeki bu dengeler/dengesizliklerden kaynaklandığı ve partinin aczini karşı taraflara yansıtmamak için yoğun bir algı yürütüldüğü kanısındayım.
Erken seçim seçeneği AKP için bitişin asıl zuhurunun görüleceği alanken, parti içerisinde güç savaşı yapanların bu durumu akıllarından bile geçirmek istediği açıktır.
Bu konuyu gündeme getirme çabalarında ise akıllarında koalisyon pazarlıklarında ellerini güçlü gösterme çabasından başka bir gayret bulunmuyor. Özellikle de bu durum Erdoğan için geçerlidir.
17-25 Aralık yolsuzluk iddialarının üzerinin asla örtülemeyeceğini gördükleri gün ise durum Türkiye için çok daha hayırlı bir hal alacak.
Son olarak, şimdilerde konuşulmasa, gizli tutulmaya gayret gösterilse de, AKP'nin yakın zaman içerisinde zaten örtülü halde var olan HDP ile koalisyon kurma formülünü devreye alabileceğini ve bunun açıkça paylaşılmaktan imtina edilmeyebileceğini de bir yerlere not edin...
İsmail ÖZDEMİR
http://www.ortadogugazetesi.net/hab...lma-sureci-ve-gunu-kurtarma-cabalari&id=42736
Kafalar allak bullak, söylemler bir birini tutmuyor, iç denge ve kontrol günden güne bozuluyor.
Kim yetkili bir ağızdır, parti olarak nasıl bir duruş sergiliyorlar belirli olan hiçbir söz konusu değil.
AKP'nin Genel başkanı Ahmet Davutoğlu çıkıp bir söz söylüyor, peşine parti içerisinden kimi kaynaklar üzeri örtülü bir şekilde basını kullanarak "Davutoğlu öyle söyledi ama bakalım Erdoğan ne diyecek" şeklinde türlü değerlendirmeleri kamuoyuna servis ediyorlar.
Bir bakıma parti içerisindeki belirli bir çevreden, AKP'de otorite konumunda olanın Erdoğan olduğu imajı yansıtılmaya çalışılıyor.
Davutoğlu'nun ne yapacağını kendisi dahi henüz bilemezken, Erdoğan'ın CHP ile hükümet kurmaktan yana olduğu, bu da olmazsa mecburen erken seçime gitme düşüncesi taşıdığı kulaktan kulağa fısıldanıyor.
Ancak öbür yandan Bülent Arınç kalkıp Erdoğan'ı hedef alarak "başkanlık sistemi tartışmalarının AKP'ye oy kaybettirdiği" imasında bulunmaktan çekinmiyor. Ancak "AKP mutlaka iktidarda kalmalı" demekten de geri durmuyor.
Numan Kurtulmuş ise ilk tur görüşmelerinde koalisyonun ortaya çıkabileceğini ima ederek bir bakıma AKP-CHP koalisyonunu gündeme aldıkları imasında bulunuyor...
Partide tek başına iktidar yetkisinin millet tarafından geri alınmasının ve başarısızlığın suçlusu olarak Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu'nun adı sıklıkla telaffuz edilmeye başlanmışken, bir başka kanat ise Davutoğlu'nun yetersiz kaldığını, kamuoyunda karşılık bulamadığını vurguluyor.
Sadece AKP yandaşı medyaya baktığınızda bile partideki kargaşanın ve çatışmaların nasıl seyrettiğini görebilmeniz ve rahatça tahlil edebilmeniz mümkündür.
* * *
Menfaat ortaklığı seçimlerde alınan hezimetin ardından öyle görünüyor ki dağılma sürecine girmiş durumda.
Yerellerden genele kadar AKP'li isimlerden yapılan açıklamalara dikkatle takip edin, hiçbirinde tutarlı, bir birini tamamlayan yada destekleyen herhangi bir ifadeye rastlamanız mümkün değildir. Tam tersine bir biri ile çelişen, zıt düşen, tersi olan konularınsa çok fazla olduğunu görürsünüz.
Ölçü namına ortada zerre kadar belirgin bir durum söz konusu değil, tutarlılık yok, ortak karar deseniz kimsenin görebildiği bir sonuç ortada bulunmuyor.
AKP'nin mevcut durumdaki halini dikkate alarak, niyet okuması yaptığınızda karşınıza iki mesele çıkıyor.
Birincisi AKP'de yeni döneme ilişkin sonu malum olan neticeye dair güç savaşlarının başladığı.
İkincisi ise aslında AKP'de herkesin kendi derdine düştüğü gerçeğidir.
Bu ikinci durumu açarsak;
1-Kaç-ak saray kanadı ısrarla yolsuzlukların ve 4 eski bakanla birlikte neticede oğluyla beraber Erdoğan'ın kendisine uzanacak soruşturmaların önüne geçilmesi ve partideki ağırlığın korunması çabasında.
2-Davutoğlu parti içerisindeki "dengesizlikleri ve otorite boşluğunu" görerek "kadroları yenilemeyi" ilk adım olarak hedef seçmiş durumda. Ne yaparsa bundan sonra yapmanın hesabında. Bir bakıma ipleri kendi elime nasıl alırım arayışı içerisinde.
3-Kaç-ak saraya yakın olan kesimlerse kendi konumlarını korumanın telaşı ve çabasında.
4-Üçüncü bir kanatsa ne Davutoğlu ne de Erdoğan arasında kalmadan yeni bir yol bulabilmenin arayışı içerisinde.
İşte böylesi bir dönemde Abdullah Gül ismi de günden güne daha ön plana çıkmaya başladı.
Gül, tabir yerindeyse bir biri ardına kendince son derece sistemli adımlar atmayı sürdürüyor.
* * *
Ahmet Davutoğlu'nu telefonla arayıp "cesaretlendirdim" demesi ve bunu açıkça kamuoyu ile paylaşması, özellikle Erdoğan'ın yakın çevresi tarafından aksi iddia edilse de, kendisi adına "hala parti üzerinde ağırlığım var" mesajını sunmaktan başka bir anlam taşımıyor.
Tüm bunarı beraber düşündüğünüzde karşınıza çıkan gerçeğin, AKP'nin bırakın Türkiye'yi yönetecek bir koalisyon ortaklığında bulunmasını, kendisini dahi yönetemeyecek konumda olduğunu da gözler önüne seriyor.
Milletten aldıkları ilk uyarıda tökezleyip sendeleyen ve içten içe, günden güne güneşin altındaki buz misali erimeye koyulan AKP için bölünme senaryolarının bu saatten sonra konuşulmaya başlanması bana göre hız kazanacaktır.
Parti kongresine doğru bu durumu daha açık bir şekilde göreceğimizden kimsenin endişesi olmasın.
Bugünlerde erken seçim seçeneği üzerinde sürdürülen türlü spekülasyonların da AKP içerisindeki bu dengeler/dengesizliklerden kaynaklandığı ve partinin aczini karşı taraflara yansıtmamak için yoğun bir algı yürütüldüğü kanısındayım.
Erken seçim seçeneği AKP için bitişin asıl zuhurunun görüleceği alanken, parti içerisinde güç savaşı yapanların bu durumu akıllarından bile geçirmek istediği açıktır.
Bu konuyu gündeme getirme çabalarında ise akıllarında koalisyon pazarlıklarında ellerini güçlü gösterme çabasından başka bir gayret bulunmuyor. Özellikle de bu durum Erdoğan için geçerlidir.
17-25 Aralık yolsuzluk iddialarının üzerinin asla örtülemeyeceğini gördükleri gün ise durum Türkiye için çok daha hayırlı bir hal alacak.
Son olarak, şimdilerde konuşulmasa, gizli tutulmaya gayret gösterilse de, AKP'nin yakın zaman içerisinde zaten örtülü halde var olan HDP ile koalisyon kurma formülünü devreye alabileceğini ve bunun açıkça paylaşılmaktan imtina edilmeyebileceğini de bir yerlere not edin...
İsmail ÖZDEMİR
http://www.ortadogugazetesi.net/hab...lma-sureci-ve-gunu-kurtarma-cabalari&id=42736