Alerji Nedir? Alerji Çeşitleri

pamelya

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
31 Ağustos 2012
114
6
'Allerji' kelimesi Yunanca "allos" (diğer) ve "ergon" (iş) sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur. Allerji herhangi bir madde ile karşılaşan ve ona karşı duyarlı -hassas- hale gelen bir insanın, aynı madde ile daha sonra yeniden karşılaştığında vücudunun bu olaya aşırı tepki göstermesi durumudur.
İnsan vücuduna çeşitli yollarla giren ve kanda kendine özgü karşıt bir madde oluşturan yabancı maddelere antijen, oluşturduğu karşıt maddeye ise antikor denir. Bu antijen bir allerjiye yol açarsa o zaman bu antijene allerjen denir. Çevremizdeki yabancı maddeler çeşitli yollarla vücudumuza girdiğinde bağışıklık sistemi bizi korumak için, bu yabancı maddelere karşı reaksiyon verir (örneğin virus ve bakteriler solunum yoluyla alındığında ateş yükselmesi); allerjik bünyeli kişilerde, zararlı olmayan maddeler (alerjenler) vücuda girdiğinde de bağışıklık sistemi sanki alınan madde zararlı imiş gibi reaksiyon verir ve çeşitli allerjik reaksiyonlar oluşur.
Allerjenler genellikle protein yapısında olan maddelerdir. Alerjenlerin kaynakları çok çeşitlidir.

En sık rastlanan allerjenler şunlardır:

Çevresel (aero) allerjenler
a. Ev tozu akarları
b. Polenler
c. Küf mantarları
d. Hayvan allerjenleri
Böcek allerjenleri
Besin allerjenleri
İlaç allerjenleri
Mesleki allerjenler.

En sık allerjik hastalıklara yol açan alerjenler çevresel alerjenlerdir.
Bunlar içinde en sık rastlanan ve en sık allerjik hastalığa yol açanlar çevresel allerjenlerdir. Bunlar da bulundukları ortama göre ev içi ve ev dışı olarak ikiye ayrılır. En sık rastlanan ev içi çevresel allerjen ev tozu akarı alerjenleridir. En sık rastlanan ev dışı çevresel allerjenleri ise polenlerdir.

Ev tozu akarları

Mite adı da verilen akarlar gözle görülmeyen, ancak mikroskop altında görülebilen, 0.1 - 0.5 mm çapında küçük canlılardır. Yaşamaları için ideal koşullar 20-30°C sıcaklık, %60-70 arası nemdir. İnsanların dökülen deri hücreleri, saç, kıl, kepekten ve diğer organik maddelerden beslenirler. Ne kadar temiz olursa olsun her evde bulunan ev tozu akarlarının en yoğun olarak üredikleri yerler insanların yatakları (ideal nem, sıcaklık ve besin nedeniyle), yastık, yorgan, halı dipleri ve kumaş kaplı mobilyalardır. Bir gram ev tozu içinde 100-500 adeti canlı olmak üzere, yaklaşık olarak 19.000 akar bulunur.

Akarların en önemli alerjen kaynağı dışkılarıdır. Bir akar günde ortalama 20 kez dışkılar ve 100 akar haftada 2 mikro gram alerjen üretir. 1 gram ev tozunda 2 mikrogramın üzerinde akar alerjeni bulunması allerji gelişimi için risk faktörü ve 10 mikrogramın üzerinde bulunması ise, astım atağı için risk faktörü olarak kabul edilmektedir.

Akarlar deriden dökülen ölü hücrelerle beslenirler. Akarların buralara bıraktıkları dışkıları zamanla kuruyarak ince toz haline geçer ve bu ince toz solunum yoluyla alınınca allerjik bünyeli kişilerde şikayetlere neden olur.

Akarların vücut proteinleri ve dışkıları allerjik özelliktedir. Akarların nemin % 50 nin altında olduğu yerlerde ve 60 derece ısının üzerinde yaşama şansları azalır. En sık ev içi allerjenleri oldukları için ve her zaman ortamda bulundukları için yıl boyu allerji yaparlar.

Tabi ki ev içinde ve kapalı ortamda geçirilen birim zamanın arttığı kış mevsimlerinde daha çok allerjik hastalık bulgusuna yol açarlar.

POLENLER (çiçek tozları)

Polenler; 5-40 mikron çapında, tohumlu bitkilerde erkek organların başçıklarında bulunan ve daha sonra dağılan erkek döl hücreleridir. Bunlar bitkilerin döllenmesini sağlarlar. Polenler çıplak gözle görülemeyecek kadar küçüktür. Polen taneciklerinin bir kısmı rüzgar yolu ile dağılır ve çok geniş alana kilometrelerce uzaklara yayılırlar ve en çok allerji yapanlar bu grup rüzgarla taşınanlardır. Diğer grup daha büyük polenler parlak renkli, güzel kokulu çiçeklerce üretilir ve böceklerle taşınırlar daha az allerjeniktirler.

Böceklerle taşınan polenler daha ağırdır ve havada asılı bulunmadıkları için pek allerjiye neden olmazlar. Polen allerjisi denince evde büyütülen salon bitkileri allerji yapar mı sorusu akla gelir. Oysa bu tür bitkilerin polenleri genellikle böcekler ile taşındığından, ağır ve yapışkandırlar ve havada yaygın bulunmazlar, pek de allerjik değildirler.

Polenler genel olarak günün erken saatlerinde atmosfere yayılırlar. Yağmur polen sayısını artırır, sis ise havadaki polenlerin yayılmasını önler.

a) Yabani ot polenleri- Temmuz- Ekim arası, yaz sonu - sonbaharda etkilidir. Ülkemizde yavşan, sinir otu, soda otu, kuzu kulağı, dikçam otu, akkaz ayağı

b) Çayır polenleri-Mayıs-Temmuz arası yaz aylarında etkilidir. Ülkemizde ayrık otu, kedi kuyruğu, delice otu, domuz ayrığı ve yumak otudur.

c) Ağaç polenleri- Ocak-Mayıs arası en çok da ilkbaharda etkilidir. Kızılmeşe, fındık, zeytin, ıhlamur, aksöğüt, karaağaç, bazı çınar türleri, kavak ve bazı çam türleridir.

ÇAPRAZ REAKSİYONLARA DİKKAT

Aynı aileden olan bitki türlerinin polenlerinin yapısı birbirlerine benzediği için, allerjik bir kişide aynı aileden pek çok bitkiye birden allerji saptanır. Buna çapraz reaksiyon denir. Meselâ, huş ağacı polenlerine allerjsi olanların fındık ve kızılağaç polenlerine de allerjik olmaları mümkündür. Çapraz reaksiyonlara polenlerle meyveler arasında da rastlanır. Meselâ, huş ağacı polenlerine allerjik olanların yarısında elma ve fındığa karşı da allerji vardır, çünkü huş ağacı polenindeki proteinlerle elma ve fındıktaki proteinler birbirlerine çok benzerler.

İyi bilinen çapraz allerjiler:
- Huş ağacı, fındık, kızılağaç: Elma, armut, kiraz, erik, şeftali, kayısı, fındık, badem...
- Tüm çayır türleri, çavdar: Tahıl unları, soya, fasulye, mercimek, bezelye, yer fıstığı...
- Misk otu, kasımpatı, papatya, hindiba: Kereviz, havuç, rezene, anason, maydanoz, kişniş, kimyon, dereotu, ay çekirdeği, yeşil ve karabiber, domates...

KÜF MANTARLARI

Küf mantarları; sıcak, rutubetli ve karanlık ortamlarda ürerler. Allerjik hastalıklara, küflerin spor ismi verilen ve solunum havasına karışan küçük tanecikleri neden olurlar. Allerji yaratan küflerin birçoğu sonbaharın ilk günlerinde daha çok üremektedirler.

Küfler, doğada çok bol bulunur. Toprakta, saman, tohum, hububat ve ağaçlarda çok miktarda küf vardır. Küfler, güneş görmeyen yerlerde daha iyi ürerler. Küfler, polenlerin aksine soluduğumuz havada tüm yıl boyunca bulunurlar. Sadece kar toprağı tamamen kapladığı zaman havada küf bulunmaz.
Küfler, evlerde banyolarda ıslak zeminler, duşlar, banyo örtüleri, kirli ve ıslak çamaşırda klima ve nemlendirici cihazlar üzerinde çöp kaplarında, , bulaşıkta, , halılarda, bodrum ve tavan arası gibi karanlık ortamlarda bol bulunurlar.

Binlerce türü olan küflerin sadece bazıları allerjiye neden olur. Bunlar içinde en iyi tanınanları aspergillus, cladosporium, alternaria, mukor ve penicillum'dur. Yiyeceklerdeki küfler, örneğin beyaz peynirdeki mavi-yeşil küflenme çok nadiren bir allerjik reaksiyona yol açabilir.

Küf mantarlarından kurtulmak için evlerde havalandırma arttırılmalı; banyo ve mutfakta havalandırma sağlayan aspiratörler kullanılmalıdır; evde klima varsa, filtresi düzenli aralıklarla temizlenmeli; ev içindeki bitkiler azaltılmalıdır ve evde rutubete neden olan sorunlar giderilmeli, gerekli yalıtım yapılmalıdır.

Hayvan Alerjenleri

Hayvan allerjenleri de sık rastlanan çevresel allerjenlerdir. Allerjik nezle, egzema ve bazen de astıma yol açabilirler. Bunlar arasında en sık görüleni kedi ve köpek allerjisidir. Pek çok ülkede evlerin %50'de kedi/köpek beslendiği ve atopik kişilerin %15-40'da kedi veya köpeğe karşı aşırı duyarlılık saptandığı bildirilmektedir. Kediler köpeklere nazaran daha çok allerjeniktirler. Kedi alerjenleri deri döküntüsü ve salyada bulunur. Kedi alerjenleri çok küçük (5 mikron) oldukları için havada asılı kalabilirler. Kedi olan tüm evlerde yüksek alerjen düzeyi saptanmaktadır. Kedi alerjenlerinin halılara, kumaş kaplı mobilyalara, duvarlara ve giysilere yapışma ve taşınma özelliği vardır. Kedi evden uzaklaştırılsa bile allerjenleri 6 ay ve daha uzun süre ile aynı ortamda kalabilir. Bu nedenle kediler evden uzaklaştırıldıktan sonra evdeki halı veya eşyaların çok iyi temizlenmesi hatta mümkünse değiştirilmesi önerilir.

Köpek alerjenleri deri döküntüleri, salya ve idrarda bulunur. Kuşlar daha çok tüyleri arasında mantarlar ve akarlar için uygun üreme ortamları sağladıkları için allerji gelişimine ve şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olurlar. At kılına allerji at binenlerde veya at bakıcılarında daha sık gelişmektedir. Ayrıca kümes hayvanı, koyun ve birçok hayvana karşı, hatta laboratuarda deney yapmada kullanılan hayvanlara karşı dahi laboratuar çalışanlarında allerji saptanabilir.

Böcek allerjenleri

En sık rastlanan böcek allerjisi arı allerjisidir. Arı zehirinin içinde bulunan protein yapısındaki bazı maddelere karşı allerji gelişir. Arı allerjisinde, allerjen arının sokması ile direk olarak vücuda girdiği için anaflaksi denilen ölümcül bir allerjik şoka neden olabilir. Ayrıca sivrisinek ve diğer sokucu tüm hayvanların çıkartı, zehir ve salyalarına karşı da allerji gelişebilir. Gelişen allerjik reaksiyon sadece deride kızarıklıktan, anaflaksik şok ile ölüme kadar değişebilen yelpazede olabilir. Genel olarak böcek sokmaları sonucu anafilaksi görülme sıklığı toplumda yüzde 0.3 - yüzde 3 arasında değişir. Arı allerjisine bağlı olarak ABD'de yılda yaklaşık 40, Fransa'da ise 16-38 ölüm vakası bildirilmektedir. Arılardan allerji yapanlar arasında yaban arısı, eşek arısı, balarısını ve tüylü arıyı saymak mümkündür. Bal arası ve tüylü arı selim olup ancak kışkırtıldıklarında sokarlar. Yaban arısı ve eşek arısı kokulu yiyecekler ve diğer kokular tarafından çekilirler. Arı allerjilerinde aşı tedavisi ile %100 olumlu sonuç alınmaktadır.

Ayrıca bu grupta hamamböceği allerjisi de sayılabilir. Hamam böceğinin dışkısı allerjiktir. Bu haşarelerin yaşamlarını sürdürmelerinde iki temel gereksinim ortamda nem ve gıda artıklarının bulunmasıdır. Astım, allerjik nezle ve egzemaya neden olabilirler.

BESİN ALLERJENLERİ
Bazı besinlerde bulunan proteinler, vücutta bağışıklık sisteminin uyarılmasına sebep olur. Uyarılan bağışıklık sistemi, besine karşı bağışıklık yanıtı oluşturur ve besin allerjileri ortaya çıkar. Birçok kişi kendisinde besin allerjisi olduğunu düşünmektedir. Fakat gerçek besin allerjileri, yetişkinlerde ‰ 1-2, çocuklarda %1-2 oranında görülür. 1985'te İngiltere'den yapılan bir araştırmada 30.000 kişiye gıda allerjileri olup olmadığı sorulmuş, araştırmaya katılanların %7'sinin kendisinde herhangi bir gıdaya karşı allerjisi olduğuna inandığı görülmüştür. Ancak daha sonra bu grup incelendiğinde gerçek gıda allerjisinin ancak 10.000'de 23 oranında olduğu bulunmuştur. Ülkemizde yapılan az sayıdaki araştırmalar da toplumun %5'inin kendisini herhangi bir gıdaya karşı allerjik olarak değerlendirdiğini ortaya koymuştur. Bu kişilerin zaman zaman yaşadığı kaşıntılar, nefes darlığı, ishal, karın ağrısı gibi yakınmaların sebebi klasik olarak bilinen allerji yolu dışında da gıdaların insanları etkilemesi olarak tanımlanan gıda intoleransıdır. Besin allerjilerinin vücutta en sık sebep olduğu değişiklikler; şişme, aksırma veya mide bulantısıdır. Fakat besin allerjilerinde deri döküntüsü, dudak şişmesi, gözlerde kaşıntı, öksürük, solunum sıkıntısı, kusma ve ishalde görülebilir.





İNEK SÜTÜ ALLERJİSİ
Besin allerjenleri içinde en sık rastlananı çocuklar için inek sütüdür. Bunun nedeni de inek sütünde anne sütünde bulunmayan "beta-laktoglobulin" isimli bir proteinin bulunmasıdır Bu proteinler ısıya dayanıklı olduğundan alerjenik etkileri kaynatıldıktan sonra da devam eder. Bebeklerde inek sütüne olan allerji bebeğe inek sütü veya inek sütü bazlı bebek mamalarının verilmesi ile ortaya çıkmaktadır. Bu durumda bebekte bulantı, kusma, ishal ve iştahsızlık oluşur. Belirtileri hayatın ilk aylarında (genellikle ilk 6 ayda; ishal, kusma, kanlı dışkılama, huzursuzluk, ağlama şeklinde) kendini gösterir. Allerjik çocuklar için en iyi gıda hiç şüphesiz anne sütüdür ve süt allerjisini önlemenin en iyi yolu, bebeği olabildiğince uzun süre anne sütüyle beslemektir. Anne sütü alanların çok azında süt allerjisi gelişir.



İnek Sütü Allerjisi Olan Çocuk Hangi Yiyeceklerden Kaçınmalıdır?
İnek sütü alerjisi olan hastalar aşağıdaki besinler ve besin içeriklerinden kaçınmalıdırlar:
Sütün her formu: taze, çiğ, pastörize, süt tozu, kaymağı, her çeşit bebek maması (anti-allerjik mamalar dışında), diğer hayvanların sütleri
Tereyağ, margarin, kaymak, hayvansal yağ
Yoğurt, puding, krema, sütlü tatlılar
Peynir, krem peynir, lor, peyniraltı suyu (whey)
Kazein, kazeinat (ticari gıdalar)
Lactalbumin, lactalbumin fosfat, lactoglobulin, laktuloz(ticari gıdalar)
Kefir, ekşi krema, kesilmiş süt

İnek Sütü Allerjisi Olan Bebek Nasıl Beslenmelidir?
Bebek ilk 6 ayı içindeyse sadece anne sütü yeterlidir.

Anne sütü yetmiyorsa veya 6 aydan sonra inek sütünün yerini tutabilecek, normal büyüme ve gelişmeyi devam ettirecek ancak süt alerjeni içermeyen mamalar kullanılmalıdır. Bu mamalar gideren artan koruyuculuk sırasına göre şunlar olabilir:

Soya mamaları (6 ayın altındaki bebeklerde önerilmez)

Yüksek derecede hidrolize (whey veya kazein) mamalar

Esansiyel aminoasit mamaları

İnek sütüne allerjik bebeklerin % 30-50 kadarı soya bazlı mamalara, % 10 kadarı da hidrolize mamalara reaksiyon gösterir. Bu çocuklarda esansiyel aminoasit mamaları verilmelidir.

Bu özel mamaları yeterince alamayan bebeklerin diyetinde diğer protein ve kalori kaynaklarının arttırılması ve mutlaka kalsiyum ve vitamin desteği verilmesi gereklidir.


YUMURTA ALLERJİSİ
Yumurta beyazına karşı oluşan allerji, bebek ve çocuklarda sıklıkla gözlenir. Bu nedenle, ek besinlere ilk başlandığında bebeklere sadece yumurta sarısı verilmesi önerilir. Bir yaşına kadar yumurta beyazının verilmemesi daha uygun olacaktır. Bu allerjinin önemi; çocukluk çağında uygulanan kızamık, kabakulak vb. aşıların tavuk embriyosunda hazırlanması nedeniyle, eğer bilinmeden aşılanma yapılırsa hayatı tehdit edici allerjik reaksiyonların başlayabilmesindendir.




Yumurta Allerjisi Olan Çocuk Hangi Yiyeceklerden Kaçınmalıdır?

Yumurta ve yumurta ile yapılan yiyecekler

Albumin(ticari gıda)

Lizozim(ticari)

Mayonez

Mereng

Bebe bisküvisi

Ayrıca, bazı makarnalar, pastalar, şekerler, çikolatalar, ticari gıdalara eklenen lesitin ve lezzet vericiler de yumurta proteini içerebilir.



BALIK ALLERJİSİ
Balık allerjisi de ciddi allerjik reaksiyonlara yol açabilir. Allerjik kısım balığın adalelerinde yani etindedir. Bazı kişiler bütün balıklara allerjikken bazıları da sadece belli balıklara karşı allerjiktir. Bu kişiler en der olarak mektup pullarını yaladıklarında bazı allerjik yakınmalar ortaya çıkabilir. Çünkü pulların arkalarındaki zamklar balık kemiklerinden yapılmaktadır.




SEBZE ve MEYVE ALLERJİSİ
En sık görülen sebze ve meyve allerjileri; elma, ve armut, sert çekirdekli meyveler (kiraz, vişne, kayısı, şeftali vs), ceviz, fındık, badem, ıspanak, domates, maydanoz, kereviz ve bezelyedir. Ülkemize son yıllarda gelmeye ve tüketilmeye başlayan egzotik meyvelere karşı da allerji gelişebilmektedir. Örneğin Kiviye duyarlı kişilerde, sadece kivi yemek değil ellemek veya kivi kesmek bile allerjik reaksiyonlara yol açabilir.

Meyve ve sebzelere allerjisi olanların çoğunluğu polen allerjik kişilerdir. Örneğin kuzey Avrupa'da pek yaygın olan Huş ağacı polenine allerjik olanların yarısında elma allerjisi bulunur. Çimen polenine allerjik olanların belli bir bölümünde de maydanoz allerjisi vardır. Meyve ve sebze proteinleri ısıya dayanıksız olup ısıtıldıklarında bozulurlar, allerjik kişiler tarafından da yenebilirler.

DİĞER BESİNLER
Mısır, baklagiller ve soya allerjik etki gösterebilecek besinler arasında yer almaktadır. Yer fıstığı ve kabuklu deniz hayvanları da bazı bireylerde allerjik reaksiyonlara sebep olur. Çavdar, çikolata ve çilek de allerjik etki gösterebilecek besinlerdendir.

Fıstık, yumurta ve kabuklu deniz hayvanlarının oluşturabileceği allerji, diğer besinlere nazaran daha tehlikeli olabilir. Bu besinlere allerjisi olan bireylerde, besinlerin tüketiminden sonra terleme, düzensiz kalp atışları, düşük tansiyon ve şok durumu oluşabilir.

Gıda allerjisi olan çocuklar büyüdükçe, duyarlı oldukları gıdaları, daha iyi tolere etmeye başlarlar. Gıda allerjilerinin çoğu 2 ile 4 yaş arasında kaybolur. İnek sütü veya yumurta allerjisi zamanla kaybolur ancak balık veya bezelye allerjisi genellikle yıllarca sürmektedir.
Bunun dışında birçok besinler de değişik allerjik hastalıklara sebep olabilir. Saf ve tabii besinlerin ortaya çıkardığı allerjik reaksiyonları suni besin maddelerin hazırlanmasında renk veya lezzet vermesi için konan çeşitli kimyasal katkı maddelerinin allerjileri ile karıştırmamak gerekir.
Bu tür suni boyalı gıda maddeleri içeren besinler çok sık olarak allerjik hastalıklara neden olduğundan allerjik şikayetleri olan kişiler yememelidir.



Besinlerin İçindeki Etken Maddeler

Farmokolojik Madde Bulunduğu Besinler
Solanoidler Patates, domates, patlıcan
Seratorinin Muz, domates
Triptamin Domates, erik
Tiramin Peynir, çikolata, sirke, konserve balık
Theobramin Çikolata, çay
Kafein Kahve, meşrubat
Histamin(içeren) Sosis, salam, ıspanak, sirke, şarap, lahana turşusu, domates, patlıcan, fermente gıdalar, fermente peynir
Histamin(salımına neden olan) Çilek, yumurta akı, ananas, baklagiller, çikolata, tarçın, ananas

Yalancı Besin Alerjileri

Allerji yapan besinle vücudun buna karşı ürettiği antikor arasındaki tepkimenin neden olduğu gerçek besin allerjisinde vücutta bazı maddeler açığa çıkar. Bunlardan özellikle histamin allerjiyle ilgili belirti ve bozukluklardan sorumlu olan önemli bir maddedir. Ama kendi yapısında çok miktarda histamin bulunan ya da sindirildiğinde allerjik bir mekanizmadan bağımsız olarak vücutta histamin salgısını uyaran birçok besin de vardır. Bu besinlerin başlıcaları şunlardır:


Yumurta akı

Kabuklu deniz hayvanları, çilek, domates, çikolata, balık ve domuz eti

Ananas ve papaya gibi bazı tropik meyveler

Bakla, bezelye, fasulye gibi bazı sebzeler, tahıllar, ceviz, yerfıstığı gibi çeşitli besinler histamin serbestleştirici bir madde olan lesitin içerir.

Bütün bunlardan başka protein yapısında olmayan bazı besinler de böyle etki gösterebilir.

Alkol

Histamin açısından zengin besinler
Aşın histamin yüklenmesi doğal olarak histamin açısından zengin ya da mayalanmayla sonradan zenginleşmiş besinlerin alınmasından kaynaklanır. Etteki histamin miktarının hayvanın öldürülme anında arttığı bilinmektedir. Histamin yüksek sıcaklıklara dayanıklıdır; yiyeceğin pişirilmesiyle yok olmaz. Lahana turşusu, salam, mayalı peynirler ve özellikle konserve olmak üzere balık gibi besinlerde bol histamin bulunur.

Karbonhidratlar- Tahıllar, ekmek ve unlu besinler, tatlı ve şekerlemeler, ayrıca bezelye ve mercimek, fasulye gibi kuru sebzelerin aşırı tüketilmesi.

Benzoat -Benzoat özellikle meyvelerde bulunan doğal bir maddedir. Üzüm, ahududu, dut ve yabanmersini bol miktarda benzoat içerir. Besinlerin bozulmasını önlemek amacıyla gıda sanayisinde de kullanılan bu madde nüfusun yüzde 10'undan çoğunda allerjik tepkilere neden olabilir.

Sodyum nitrat - Sodyum nitrat güçlü bir mikrop öldürücü ve oksitlenme önleyicidir. Jambon, salam, salamura peynir, gibi çeşitli ürünlerde kullanılır. Yapılan test sonuçlarına göre bu madde insanların yüzde 5'ten biraz fazlasına dokunur; damar kaynaklı baş ağrıları, bağırsak bozuklukları ve ürtiker nöbetleri yapar.

Alkol - Yalancı besin allerjisi olgularının yüzde 38'inde aşın alkol tüketimi saptanmıştır. Bu olgularda alkol çeşitli etkilerine bağlı olarak kolaylaştırıcı bir rol oynar. Örneğin damarları genişleterek besinlerin sindirim sistemi mukozasından hızla geçmesini sağlar. Ayrıca alkolden elde edilen asetaldehit güçlü bir histamin serbestleştiricidir. Şarap ve hafif alkollü öbür içkilerin dokunma olasılığı daha düşüktür. Vücudun alkolü kaldıramaması durumunda çarpıntı, kalp atışlarında hızlanma, kaslarda güçsüzlük, baş ağrısı, ayrıca astım ve nezle gibi solunum sistemiyle, ilgili belirtiler ortaya çıkar. Çok seyrek olarak gerçek allerji de görülebilir. Bunda asetaldehidin histamin serbestleştirici etkisi belirleyici görünmektedir. Bazı beyaz ve kırmızı şarapların çok miktarda histamin içermesi histamine aşırı tepki gösteren kişilerdeki belirtileri açıklayabilir. Üzümde çok miktarda bulunan benzoat burun çevresi sinüslerinde polip olan ve aspirin alamayan astımlı hastalarda nezle ve astım nöbeti başlatabilir. Ayrıca bazı astım hastaları şaraplarda koruyucu madde olarak çok kullanılan kükürt dioksiti kaldıramama belirtileri gösterebilir.

Çocuklarda Besin Alerjilerinde İlaç Tedavileri
Besin alerjilerinde temel yaklaşım sorumlu besinden kaçınmaktır. Varolan belirtilerin ortadan kaldırılması amacıyla hafif reaksiyonlarda antihistaminik ilaçlar ve kortizon türü ilaçlar kullanılabilir. Ağır alerjik reaksiyonlarda ve anafilakside acil olarak verilecek ilk ilaç adrenalindir. Otomatik enjektör şeklinde veya direkt ampulden kas içi enjeksiyon şeklinde uygulanabilir, gerekirse 15-20 dk arayla 2-3 kez tekrar edilebilir. Anafilaksi ve ağır reaksiyon geçirenler ve ağır astımı olanların yanlarında adrenalin taşımaları önerilmelidir.

Besin Alerjisi Olan Hastalara Çocukluk Çağı Aşıları Yapılabilir mi?

Besin alerjisi olan çocuklara genel olarak çocukluk çağı aşıları yapılmasında sakınca yoktur. Ancak dikkatli olunması gereken birkaç durum söz konusudur.

Kızamık, kızamık-kızamıkçık-kabakulak(MMR) ve grip(influenza) aşıları hazırlanış özellikleri nedeniyle çok az miktarda yumurta ilişkili antijen içerebilir. Bu nedenle aşı takvimine uygun olarak kızamık ve MMR aşıları uygulanmalı ancak mutlaka bir uzman denetiminde ve acil girişim koşulları altında olmalıdır. Grip aşısı da uzman tarafından gerekli görülüyorsa dikkatle uygulanabilir.

Jelatin veya neomisine sistemik alerjik reaksiyon gösteren çocuklarda ise bu aşılar yapılmamalıdır.

Çocuklarda Besin Allerjileri Kalıcı mıdır?
Besin alerjileri çocuklarda ve erişkinlerde düzelme eğilimi gösterir. Süt, yumurta, buğday ve soya alerjileri yıllar içinde çoğunlukla düzelir. Buna karşılık kuruyemiş, balık ve kabuklu deniz hayvanları alerjilerinin düzelmesi beklenmez.

İLAÇ ALLERJİLERİ
İlaç allerjileri, istenmeyen etkilerinin %5-10 unu oluşturur. İlaçlara bağlı görülen allerj hastaneye yatan hastalarda %2.2 oranında bildirilmiştir. İstenmeyen ilaç etkileri iki grupta incelenir:

1) Önceden tahmin edilebilenler: Sıklıkla ilacın dozuna ve bilinen tedavi edici etkisine bağlıdır, diğer yönlerden normal olan hastalarda görülür, istenmeyen ilaç etkilerinin %80' inden sorumludur.

2) Önceden tahmin edilemeyenler: Bu reaksiyonlar ise genellikle ilacın dozuna ve tedavi edici etkisine bağlı değildir, sıklıkla kişinin bağışıklık cevabı veya duyarlı kişilerin genetik farklılığı ile ilgilidir.
Allerjik ilaç reaksiyonları, daha önce alınmış bir ilaç ile tekrar karşılaşıldığında o ilaca karşı, antikor yapılması sonucu oluşur. İlaç ile daha önce karşılaşılmamışsa, aynı ilacın alımıyla 1 haftadan önce allerjik reaksiyon genellikle görülmez. Yalancı allerjik reaksiyonlar klinik olarak allerjik reaksiyonlara benzer, ancak ilaçla ilk karşılaşmada ortaya çıkar ve ilacın damarlar üzerinde etkili madde salınımını uyarmasına bağlıdır.

En fazla allerjinin karşılaşıldığı ilaçlar antibiyotikler (penisilin, sefalosporin ve sülfonamidler), epilepsi ilaçları (fenitoin), ameliyatlarda hastayı uyutmak için kullanılan ilaçlardır.

En fazla deri altına veya damar içine ilaç uygulamalarında allerjik reaksiyon riski vardır.

Kadınlarda allerjik reaksiyon görülmesi erkeklere oranla daha fazladır.

Erişkin yaşta ilaç allerjisi daha fazla, çocuklarda azdır.

Eşlik eden karaciğer veya böbrek hastalığı varsa ilacın vücuttan atılması güçleşerek vücutta birikeceği için allerji görülme olasılığı artar.

Her ilac allerjiye neden olabilir. Bir ilaç tedavisi sırasında herhangi bir istenmeyen reaksiyon ortaya çıktığında allerjiye neden olan ilaçların ismi mutlaka kaydedilmelidir. Bu kayıt ilaç allerjilerinde çok önemlidir, ileride aynı etken madde içeren ilaçlarla tekrar allerji gelişme riskini önlemek için her doktora gidildiğinde reçete yazılmadan hekime gösterilmelidir.

PENİSİLİN ALLERJİSİ

Penisilinler allerjik reaksiyonlara en sık neden olan ilaçlardır. Amerika Birleşik Devletleri'nde penisiline karşı allerjik reaksiyona tedavi uygulamalarının %1-10 unda rastlanmasına rağmen bunların ancak 4 /10.000 - 15/10.000 inde anaflaktik (ağır allerjik) reaksiyon görülmüştür. Penisilin anaflaksisinden ölüm ise tedavi uygulamalarının 1/50.000 - 1/100.000 inde görülmektedir. Bu, penisiline bağlı anaflaktik reaksiyonların yaklaşık onda birinin ölümcül seyrettiği anlamına gelir. Hastanede yatan hastaların %10-20' sinin penisilin allerjisi öyküsü vermelerine karşın, bunların yaklaşık %75' inin hatalı bir şekilde "penisiline allerjik" olarak tanımlanmış oldukları gösterilmiştir.

Ölümcül penisilin reaksiyonlarının %96' sı ilaç uygulandıktan sonraki 60 dakika içinde ortaya çıkmaktadır. Penisilinin damardan veya kas içi uygulanması ağızdan kullanımından penisilin allerjisi saptanan hastalarda diğer grup antibiyotiklere allerjik reaksiyon verme riski 10 kat artmıştır daha fazla allerjik reaksiyona neden olur. Genel olarak test yapılmadan penisilin enjeksiyonu yapılamayacağı düşünülür, bu çok doğru olmayan bir görüştür. Enjeksiyon yapılmadan önce hazırlanan ilacın deri altına verilmesi yoluyla test yapılması hatalıdır. Penisilin testi, bu amaç için üretilmiş özel test maddeleriyle yapılmalıdır. Bu test maddesi ülkemizde de mevcuttur.

Antimikrobiyal ilaçlara gösterilen reaksiyonlarda ailesel yatkınlık söz konusudur. Antibiyotik allerjisi olan ebeveynin çocuğunda aynı ilaca karşı allerjik reaksiyon görülme olasılığı, aile öyküsü olmayanlara göre 15 kat artmıştır.

Asetil salisilik asit (Aspirin), sık kullanılan ağrı kesici ve ateş düşürücü, kanı sulandırıcı bir ilaçtır. Aspirin de bazı hastalarda allerjiye neden olabilir. Aspirin allerjisi, astım ve kronik ürtiker gibi hastalığı olanlara aspirin (asetil salisilik asit) kullanmaması öğütlenmektedir.

Antiromatizmal ilaçlar olarak bilinen Non-Steroid Antiinflamatuvar (NSAİ) ilaçlar da aspirine benzer şekilde etki etmektedir. Diğer önemli kaynak hazır gıdalardır.

Salisilatların en önemli kaynağı ilaçlardır. Salisilatlar, gıda endüstrisinde kullanılan önemli bir katkı maddesidir.

Başka bir kaynak ise doğal gıdalardır.

Salisilatlar birçok bitki tarafından yapılan doğal kimyasal bir maddedir. Bitkiler salisilatları kendilerini zararlı böceklerden korumak için üretir. Genellikle bitkilerin köklerinde (patates, turp), kabuklarında (patlıcan) ya da yapraklarında bulunmaktadır. Kronik ürtiker veya aspirine bağlı astım şikayetleri olan hastalarda, doğal salisilatlardan da sakınmak yararlıdır.

Ağrı kesici, ateş düşürücü amaçlı kullanılan salisilatlar 500mg, kanı sulandırmak amacıyla kullanılanlar 100-300mg.dır.
100gr Kırmızı (acı) biberde 203mg, 100gr Kekikte 183mg, 100gr bademde 3mg salisilat bulunmaktadır.

Metamizol ya da herkesin bildiği adıyla Novalgin, sık kullanılan ve reçetesiz satılabilen, ağrı kesici ve ateş düşürücü bir ilaçtır Novalginle reaksiyonların diğer ilaçlara oranla daha sık görülüyor gibi olmasının nedeni çok yaygın olarak kullanılmasıdır.

Sulfonamidler ilk keşfedilen antibiyotiklerden birisidir. Diğer birçok ilaçta olduğu gibi sulfonamidler de bazı hastalarda allerjik reaksiyonlara neden olmaktadır.

İlaç allerjilerinden korunmanın yolu, allerjiye neden olan ilacın kullanılmamasıdır. İlaç allerjilerinin kalıcı (kesin) tedavisi yoktur. Allerjik reaksiyonların tekrarlamaması için yapılabilecek tek şey sorumlu olan ilacı kullanmamaktır.

Uzm. Dr. Sevin Karalar
 
Son düzenleyen: Moderatör:
X