Kötülenen okuyan insanlar değil aslında mevcut sınav sisteminin kişiliği ve kültürü ölçmede bir çeşit baraj olduğu yanılgısı. O netleri yapabilen kişi kültürlü değildir, ezber yeteneğine ve sözel mantığa sahiptir. Ki herhangi bir üniversitede herhangi bir bölüm okuyabilmek için o netlerden çok daha azı yeterli, her dersten 4 soru yapmış olmak barajı geçmeyi sağlıyor diye biliyorum ben.
Ve Türkiyedeki çoğu üniversite öğrencilerine özgür düşünce ortamı veya sosyalleşebilecekleri alanlar yaratma konusunda çok yetersiz. Özelllikle göç almayan üniversitelerin çoğunda okuyan insanlar yine o şehirde büyüyen kendisi gibi o şehirde büyüyen arkadaşlarıyla beraber ailelerinin yanında okuyan insanlar. E ne farkı var bunun lise eğitiminden? Çeşitli üniversitelerde yapılantartışma programlarını izlemişseniz farketmişsinizdir, bazı okullarda tartışılması gelen konuk kim olursa olsun tüm sorular futbol üzerinden gelir, en ufak bir eleştiri de önden rektör atlar, kararlarımıza saygı duyulmasını bekliyoruz diye. Lisedeki okul müdürü tavırlarından bir farkı var mı bunun?
Ama şu var kendi geleneği olan köklü ve özgür bir üniversitede okumak yeni deneyimlere açık insanlara çok şey katar. Farklı kültürleri, farklı düşünceleri ve bunlara saygı duymayı öğretir. Tartışma kültürünü öğretir. Kendi haklarını savunabilmeyi öğretir. Ama bunları zorla yapamaz, öğrenciyi isterse sadece derslere girip çıkmak, sadece kendisine benzeyen insanlarla konuşup geri kalanını x memleketten, türbanlı, açık, gay vs. olduğu gerekçesiyle tanımayı reddetmek, dersdışı hiç bir aktivitede bulunmamak konusunda serbest bırakır. Dolayısıyla etrafta diploma almanın kişiyi bir çeşit -yol tarifini anlamaması mümkün dahi olmayan - hayat gurusu yaptığını zanneden üniversite mezunları fazla sayıda.