Ankara///06

siyahpatya_cuma.jpg
 
ANKARANIN güzel hatunları nasılsınız hayırlı cumalar herşey gönlünüzce olsun
 
Buluşmanizda güzel sohbetler diliyorum
 
benneyaptımkisenağlama:1shok::çok üzgünüm::1no2::kızgın:benneyaptımkisenağlamasenağlamasenağlamasenağlama
 
günaydınlarrrrrrrrrrrrrrrrrrr
 
hanımlar nerdesiniz güzelim topiğe kimse uğramıyor nurşen abla olmasa unutulacak
 
YAŞADIĞINIZ HER GÜN ÖZELDİR !



Eniştem; kızkardeşimin tuvaletinin en alt gözünü açtı ve
ince kağıda sarılmış bir paket çıkardı. "Bu" dedi, "sıradan
bir çamaşır değil." Kağıdı açtı ve çamaşırı bana uzattı.
Zarif ve ipekliydi. Kenarları elişi dantelle süslenmişti .
Astronomik bir fiyat taşıyan etiketi hala üstündeydi.

"Jan bunu New York'a ilk gittiğimizde almıştı. Nereden
baksan sekiz, dokuz yıl olmuştur. Hiç giymedi.
Özel bir gün için saklıyordu." Çamaşırı benden aldı ve
cenaze evine götürmek üzere ayırdığımız diğer giysilerle
birlikte yatağın üzerine koydu. Bırakırken eli bir an
yumuşak kumaşı okşar gibi oyalandı. Tuvaletin gözünü hızla
kapattı ve bana döndü ve dedi ki : " Hiçbir şeyini özel
bir gün için saklama. Yaşadığın her gün özeldir."

Cenazeyi izleyen günlerde enişteme ve yeğenime
beklenmeyen bir ölümün arkasından yapılması gereken
tüm üzücü işlerde yardımcı olurken sık sık bu sözleri
hatırladım. Kardeşimin ailesinin yaşadığı şehirden
California'ya dönerken uçakta yine bu sözleri düşündüm.
Kardeşimin göremediği, duyamadığı veya yapamadığı
bütün şeyleri düşündüm. Hala eniştemin sözlerini
düşünüyorum ve hayatım değişti.

Artık daha çok okuyor, daha az toz alıyorum.
Balkonda oturup bahçemi seyrediyorum, uzayan çimlere
aldırmadan. Ailem ve dostlarımla daha çok vakit geçiriyorum ,
iş toplantılarında daha az. Mümkün olduğu kadar sık
"hayatın katlanılması gereken bir dertler zinciri yerine zevk
alınacak olaylar silsilesi olarak görülmesi" gerektiğini
hatırlatıyorum kendime. Her anın güzelliğini duyumsayarak
yaşamak istiyorum. Hiçbir şeyimi özel günler için saklamıyorum.

Kıymetli tabak çanağımı her "özel" olayda kullanıyorum.
Birkaç kilo vermek, tıkanan lavaboyu açmak, bahçemde ilk
açan çiçek gibi özel olaylarda.. En pahalı ceketimi canım
isterse süpermarkete giderken giyiyorum. Teorime göre eğer
zengin görünürsem, küçük bir torba erzak için o kadar parayı
daha rahat ödeyebilirim. Pahalı parfümü özel partiler
için saklamıyorum. Mağazalardaki tezgahların ve banka
memurlarının burunları da, en az parti parti gezen
arkadaşlarımınkiler kadar iyi koku alır.

"Birgün" kelimesi dağarcığımdaki yerini kaybetti.
Bir şey, eğer görmeye, duymaya veya yapmaya değerse, onu
şimdi görmek , duymak ve yapmak istiyorum.

Hepimizin "Yaşayacağımıza garanti gözüyle baktığımız
yarını görmeyeceğini" bilseydi eğer kızkardeşim, neler
yapardı kimbilir ? Sanırım aile fertlerini veya yakın
arkadaşlarını arardı. Belki eski birkaç arkadaşını arayıp
aralarında geçen sürtüşmeler için özür dilerdi.

Belki bir lokantaya en sevdiği çin yemeğini ısmarlardı.
Bunların hepsi birer tahmin. Kardeşimin neler yapamadan
öldüğünü hiçbir zaman bilemeyeceğim. Ya ben ?..
Eğer sayılı saatimin kaldığını bilseydim, yapamadığım şeyler
olduğu için kızardım. Yazmayı ertelediğim mektupları yazmadığım
için kızardım. "Bir gün ararım" dediğim dostları görmediğim
için kızardım. Eşime ve kızıma onları ne kadar çok sevdiğimi
yeterince sık söylemediğim için kızardım. Artık hayatlarımıza
kahkaha ve renk katacak hiçbir şeyi yarına ertelememeye,
duygularımı dizginlememeye çalışıyorum.

Ve her sabah gözlerimi açtığımda kendime o günün
"Özel bir gün" olduğunu söylüyorum. Her gün,
her dakika, her nefes gerçekten Allah'tan bize bir armağan.

(LOS ANGELES TİMES YAZARLARINDAN ANN WELLS'İN YAZISI
 
Bir yerlerde tıkanıp kaldıysa hayat, soluk almak güçleştiğinde,
yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,
dağlara dönmeli yüzünü insan.
Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak;
Yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak.
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa,
gerçekleştirmeyi denemeli.
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını, zamanın bir nehir,
kendisinin bir sal olup da, o dursa da yolculuğun devam ettiğini
anlamalı.
Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,
her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,
değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri.
Küçük şeylerle başlamalı belki. Örneğin, bir kaç durak önce inip
servisten, otobüsten, yürümeli eve kadar. Yüreğine takmalı güneş
gözlüklerini.
Gördüğünü hissedebilmeli.
Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,
değerli olabilmeli hayat.
İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için.
Başkasının yerine koyabilmeli kendini.
Ağlayan birine “gül”, inleyen birine “sus” dememeli.
Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli.
Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı.
Sevgisiz, soysuz kalarak

Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine.
Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını.
Karda, yağmurda sevincine, coşkusuna, fırtınada boranda
öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın.
Bir çocuğun ilk adımlarında umudu, bir gencin düşlerinde geleceği,
bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli.
Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu
olmayı beklememeli.
Ama küçük, ama büyük her hayal kırıklığı, her acı,
bir fırsat yaşamdan, yeni bir şeyler öğrenebilmek için. Kaçırmamalı.
Çünkü hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için. Hiç
çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin. Ağlamayı bilmiyorsan,
neşesizdir kahkahaların.
Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların.
Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne, kendini düşünmekten herkesi
unutmamalı.
Bilmeli çok kısa olduğunu hayatın, hep vermek ya da hep almak için.
Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,
söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli.
Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere.
Hafızası olmalı insanın, hiç değilse aynı hataları, aynı bahanelerle
tekrarlamaması için.
Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak.
Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak.
Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi.
Ama, kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin
sevdiklerinin.
Zaman bulabilsin,
Bir teşekkür, bir elveda için.
Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer,
asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten.
Ama, herkesi sevemeyeceğini de, her şeyi bilemeyeceğini de fark
edebilmeli insan.
Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi,
Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı..!
 
X