ASTIMA YOL AÇABİLİR
Reflünün belirtileri çok çeşitli olabiliyor. İman tahtası kemiğinin arkasında yanma hissinin yanı sıra ağza ekşi su gelmesi, göğüs ve sırt ağrısı, yutkunma güçlüğü, tokken midede dolgunluk, ağızda sulanma, bulantı, kusma, kilo kaybı gibi birçok şikayete sebebiyet verebiliyor. Uyku bozuklukları da doğuran reflü; hıçkırık, kuru öksürük, ses kısıklığı ve astıma da yol açabiliyor. YATAK BAŞINI YÜKSELTİN Reflünün tanısında birçok yöntem kullanılıyor. Endoskopi, 5 yıldan uzun süren ve 45 yaş üzeri yeni başlayan semptomlar görüldüğünde şart koşuluyor. Aşırı kilo kaybı, mide kanaması öyküsü ve kansızlık durumlarında da endoskopiye başvuruluyor. Manometri, sintigrafi, pH takibi ve radyolojik gibi yöntemler reflünün tanısında kullanılıyor. Tedavi ise diyet, yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçlardan oluşuyor. Kilo verme, az ve sık beslenme, aç yatma, yatak başının yükseltilmesi, sıkı kemer gibi karın içi basıncını arttıran durumlardan sakınmak reflünün tedavisinde size yardımcı olabilir. YAĞLI, ASİTLİ, MAYALI
GIDALARA DİKKAT
Reflü hastaları mide kapasitelerini zorlamamalıdır. Özellikle reflüyü arttıran gıdalardan kaçınmaları gerekir. Ama kararında tüketildiği takdirde hiçbir gıdadan tamamıyla uzak durmaya gerek yoktur. Yağlı, asitli ve mayalı gıdaların yanı sıra salça, sos, çay, kahve, sigara, alkol, baharatlar ve çikolatayı dikkatli tüketmekte fayda var.
STRES REFLÜNÜN DÜŞMANI
Reflünün tedavisinde çift doz ilaçla başlamak gerekebilir. Bu aynı zamanda PPI testi diye de bilinir. Şikayetler 15 gün içinde kaybolduğunda da başka tetkik yapmaya gerek kalmaz. Hekiminizin önerdiği ilaçları 3 – 4 ay gibi sürelerle devamlı alarak tedaviye başlayabilirsiniz. Ancak sakıncalı gıdaların aşırı tüketimi, stres gibi nedenlerle zaman zaman şikayetiniz tekrarlayıcı olabilir. Devamlı şikayetleri olan hastalarda ilaçların hiç kesilememesi durumunda hekimin uygun gördüğü aralıklarda endoskopik kontroller aksatılmamalı. Bu durumlarda özellikle genç ve zayıf hastalarda, cerrahi tedavi seçeneği de bazı ileri testlerden sonra gündeme gelebilir.
Reflü Nedir ve Nasıl Oluşur? Pek çok insanda yemekten sonra hazımsızlık, ekşime ve yemek borusunda yanma yakınmaları mevcuttur. Bu rahatsız edici durum yemek borusuna ve hatta ağıza kadar gelen yemek ve mide asidi ile belirgindir. Bu durum bazı kişilerde geçici olup, belli bir sürede ortadan kalkar. Ancak bazı kişilerde de oldukça rahatsız edici, sık sık oluşan ve oldukça ağrılı bir hastalık halini alır. Bu hastalığı "Gastroözofageal reflü" olarak adlandırıldı. Toplumda oldukça sık oranda (%15-20) gözlenen bir hastalıktır. Kadınlarda daha sık gözlenmesine karşın ciddi yemek borusu hasarı erkeklerde daha sık gözlenir. Yaşlılarda ve çocuklarda oldukça ciddi durumlar oluşturabilir. Reflünün Belirtileri Nelerdir? En sık belirtisi göğüste yanma "heartburn" dır. Bazı insanlar bu yanmayı midesinde, boyunda, omuzlarda ya da hatta sırtta ve kolda dahi hissedebilir. Kalp ağrısından bazen ayırt edilemez. Genellikle bu nedenle doktora başvururlar. Göğüs ağrısı nedeniyle Koroner anjio yapılıp negatif bulunan % 50 hastada reflü özofajit saptanmıştır. Özofajitte ağrı sıklıkla akut başlangıçlı ve saatlerce sürer, uykudan uyandırır, antiasit ve yiyeceklerle hafifler, gıda ve öğünlerle ilişkilidir, sırt üstü yatma ve öne eğilmede hissedilir, % 50 olguda pyrozis, regürjitasyon ve disfaji gibi semptomlara eşlik eder, eforla ilişkisizdir, sıklıkla sternum altında yada sırt bölgesinde hissedilir, yayılım göstermez. Ağrıya ilaveten ağıza ekşi su gelmesi "regürjitasyon" diğer sık rastlanan belirtidir. Boğazda ve ağızda kötü bir tat bırakır, genellikle yemek sonrası nadiren yemek sırasında oluşur. Semptomlar sıklıkla yatarken ve uyurken meydana gelir. Karında şişkinlik, geğirti, hıçkırık, gıcık hissi, kronik öksürük, ağız kokusu, ses kısıklığı, ses tellerinde nodül ve astım nöbetleri diğer belirtileridir.
Reflünün Tedavisi Nasıl Olmalıdır?
Reflü hastalığı günümüzde tanısı konduktan sonra önleminin alınması ve tedavisi mümkün bir hastalıktır. Yemek ile birlikte midede öğütücü işlem amacı ile asit salgılanması başlar. Yemek bitiminde bu salgılanan asidin bir kısmı mideden taşarak yemek borusunu tahriş eder. İşte bu geriye taşmaya Reflü adını veriyoruz. Reflü olan asit, yemek borusunda geçici ve kalıcı hasarlar oluşturabilir. Bu tahriş neticesinde oluşan ağrıya da "heartburn", yemek borusunda oluşan hasarada "Özofajit" tanımlarını kullanıyoruz. Mide yüzeyi aside alışık ve asidin tahrip eden etkisini ortadan kaldıracak mekanizmalara sahiptir. Ancak yemek borusunda aside karşı bu tür koruyucu etkili mekanizmalar bulunmaz. Normalde mide ile yemek borusu arasında "alt özofagus sfinkter" dediğimiz bir kapı görevini üstlenen mekanizma mevcuttur. Bu kapı yutulan lokmaların yemek borusundan mideye geçisine izin verir ancak mide içeriğinin geri kaçmasını önleyecek mekanizma ile çalışır. Bu kapıdaki gevşemeler ya da bozukluklar (mide fıtığı-hiatal herni) reflü hastalığının oluşmasının nedenleridir. Mide içindeki basıncın arttığı durumlarda (çok yemek yenmesi, yemek sonrası yatılması,vs) reflü sıklığı daha fazladır. Hangi Hastalarda Ameliyat Gerekli Durumdadır? • Yaş (hasta ne kadar genç ise cerrahi o kadar önceliklidir). • Yakınmaların şiddeti, sıklığı, tipi • Yemek borusundaki hasarın şiddeti • İlaç tedavisine rağmen hastalığın tekrarlama hızı • Reflü ile birlikte mide fıtığının (Hiatal Herni) mevcut olması durumunda hastanın tedavisi ameliyat ile sağlanır. Ameliyat Mümkünmü, Neler Düzeltilir? Günümüzde laparoskopik ameliyatların hastaya sağladığı daha az ağrı, daha kısa sürede iyileşme avantajlarından reflü hastalığının tedavisinde de yararlanmaktayız. Bozulmuş olan alt özofagus sfinkterinin bir diğer anlamda mide ile yemek borusu arasındaki kapının yeniden oluşturulması ve mide içeriğinin yemek borusuna kaçısının önlenmesi amacını güden laparoskopik fundoplikasyon ameliyatları tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Ameliyat son teknik gelişimlerden yararlanılarak uygulanan laparoskopik bir işlemdir. Yaklaşık 1-1,5 saat süren, hastanın ertesi gün ağızdan beslenmeye başlayıp aynı gün ya da ertesi gün evine gönderilebildiği ve 7 gün içinde de işbaşı yapabildiği bir işlemdir. Laparoskopik ameliyatların tüm avantajlarından (daha az ağrı, daha kısa yatış süresi ve ameliyat sonrası riskinin olmaması gibi) yararlanılır. Böylece yıllarca ve her gün ilaç alımının ortadan kalkışı, yemek borusundaki iltihabi olayların gerilemesi ve bunlara bağlı kanser risklerinin ortadan kalkması ile hastanın daha kaliteli bir yaşama kavuşması sağlanır. Deneyimli cerrahların uyguladığı bu laparoskopik fundoplikasyon işlemlerinin yan etkisi minimal düzeyde olup, başarı yüzdesi %95-100 arasındadır. Gastroenterelog ve cerrahların birlikte değerlendirilmesi sonucunda uygun hasta seçimi ile önerilen bir ameliyat şeklidir. Reflünün (GÖR hastalının) belirtileri nelerdir? GÖR'ün en önemli belirtisi göğüste yukarıya doğru yayılan yanmadır. Yanma midede, boğazda veya boyunda hissedilebilir. Özellikle alkol, turşu, çikolata, ekşi, acı ve baharatlı yiyecekler yanmayı şiddetlendiren besinlerin başında gelmektedir. Diğer önemli belirti ise bulantı olmaksızın, mide sıvısının istem dışı ağza gelmesidir. Bu özelliği ile kusmadan ayırt edilir. Haftada bir veya daha sık, göğüste boğaza doğru yükselen bir yanma, ağza acı-ekşi su gelmesi hastalığın tanısı için yeterlidir. Saydığımız bu iki önemli belirtinin dışında, reflü'nün başka organları tahrişinden dolayı ortaya çıkan belirtiler de GÖR hastalığının tanınmasında önemlidir. Geçmeyen gıcık öksürüğü Ses kısıklığı Ses tellerinde polip veya nodül Tedavi edilemeyen larenjit ve farenjit gibi boğaz enfeksiyonları Boğazda dolgunluk hissi Sık sık boğaz temizleme ihtiyacı Tedaviye iyi yanıt vermeyen astım Tekrarlayan zatürre Uykuda kısa süreli soluk durmalarında altta yatan hastalık olarak reflüden şüphe edilmelidir. Sürekli boğaz temizleme ihtiyacı, ses kısılması, sık sık farenjit veya larenjit sorunu olan kişilerin çoğunda esas neden reflüdür. Yine müzmin öksürüğü olanların yarısında reflü hastalığı olduğu ortaya konmuştur. Hatta yıllarca öksürüp bir tanı konmadan doktor doktor gezen hastalar vardır. Astım ile reflü birlikte ise biri diğerini kötüleştirir. Reflüden şüphelenilen hastaların bazısında ise kalp ağrısından ayrılması imkansız göğüs ağrısı meydana gelir. Böyle durumlarda öncelikle kalp tetkiki yapıldıktan sonra reflüden şüphelenmek en doğru yoldur. Yutma güçlüğü, ağrılı yutma, mide kanaması veya kilo kaybı reflünün bulguları olabildiği gibi tamamen farklı bir hastalığa da işaret edebilen durumlardır. Çocuklarda reflü hastalığı, basit kusmalar şeklindedir ancak özellikle süt çocuğu döneminde "ani çocuk ölümü" sendromu sorumlusu olabilmektedir. Çocukluk döneminde duruş bozukluğu, büyüme gelişme geriliği, kansızlık, zatürre atakları, solunum yolu hastalıkları, yeni doğanda boğulma atakları da GÖR'ün başvuru nedenleri arasındadır. Çocukluk çağı astımının üçte birinin altında reflü yatmaktadır.
Reflünün Yol Açtığı Hastalıklar Nelerdir?
Çocuklarda büyüme-gelişme geriliğine Akciğere mide sıvısı kaçmasına bağlı zatürreye, Larenjit, farenjit, bronşit, astım gibi solunum yolu hastalıklarına, Yemek borusu iltihabına (özofajit), Peptik darlığa (midenin bir kısmının daralması), Sindirim kanalı kanamalarına, Anemiye, Yemek borusu kanserine zemin hazırlayan Barrett hastalığına Kansere yol açabilir. Reflü Tedavisi Durumları İlaç tedavisi ve cerrahi tedavi olmak üzere iki yöntem vardır. Reflü tedavisinde altta organik bir neden yoksa hastaya asit oluşumunu engelleyici ilaçlar ve mevcut asidi nötralize edici ilaçlar verilir. Cerrahi tedavide ameliyatla mide ile yemek borusu arasındaki büzgeç kas kuvvetlendirilir Genelde mide fıtığı varsa bazende ilaç tedavisinden sonuç alınamadığında başvurulur. Uzun süre ilaç kullanmak istemeyen hastalarda ise eğer cerrahi tedavi uygunsa ve hasta da istiyorsa uygulanabilir. Hasta cerrahi tedavinin yan etkileri ve komplikasyonlar hakkında mutlaka bilgilendirilmelidir. Reflü hastalığı, kronik bir hastalıktır zaman zaman şikayetler artabilir, azalabilir, kaybolabilir ve tekrarlayabilir. Bu nedenle reflüyü önlemek için hastanın uyması gereken kurallar vardır.
Reflüyü Önlemenin Yolları Nelerdir?
Yüksek yastıkta yatın (Yatarken vucudun üst kısmı ve baş yüksekte olmalıdır). Fazla miktarda yemekten kaçının (Fazla yemek mide basıncını artırır ve reflü olasılığı artar). Az miktarda sık ve düzenli yemek yiyin. Yiyecekleri yavaş yiyip, iyi çiğneyin. Yağı azaltın (Kızartmalar, fast food yiyecekler ve margarinden kaçının. Aşırı yağlı yiyeceklerin midede kalma süresi de yüksektir ve daha fazla mide asidi salınmaktadır). Çikolatadan kaçının (Çikolatada bulunan metilksantin denen madde yemek borusundaki kasları gevşeterek sinkterde gevşemeye yol açar). Kahveden kaçının çayı az tüketin (Kafeinli veya kafensiz kahve reflü olasılığını artırır). Yemek borusunu irite eden maddelerden kaçının. Alkol, kola, gazoz gibi asitli içecekler, konserve meyve suları, içmeyin. Çok baharatlı yiyeceklerden, turşu ve sirkeden kaçının (Baharatlar reflünün şiddetini arttırarak midede yanmayı arttırabilir. Bu nedenle baharatlı hazır gıdaları sınırlandırıp yemeklerinize daha az baharat kullanınız. Yemekten sonra hemen yatmayın en az 1 saat oturun. İçkilerden kaçının (Alkol mide asidini artırmaktadır). Sigara ve diğer tütün ürünlerinden sakının (Nikotin yemek borusunun alt kısmındaki büzgeci gevşetmektedir). Kilo almayın (Şişmanlık reflü şikayetlerini artırmaktadır). Stresten mümkün olduğunca uzak durmaya çalışın. Sıvı tüketimi mide basıncını arttırdığı için yemeklerde değil, öğün aralarında alın. Özellikle öğünden sonra dar giysiler giymeyip daha rahat giysiler giymeye çalışın.
Kaynak:mylife