Çocuk Hastalıkları Astım

Bebek Hastalıkları, diş çıkarma, bebeklerde kusma, bebeklerde ishal, bebeklerde uyku düzensizliği

NILBERA

SeVGi KeLeBeĞi
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
6.086
95
37
Astım



Astım Nasıl Bir Hastalıktır?
Nefes alma sırasında atmosfer havasının solunum olayının olduğu alveol denilen hava boşluklarına naklini sağlayan iletici hava yollarında daralma, tıkanıklık ve buna bağlı olarak hava akımında zorlukla karakterize bir hastalıktır. Hava yollarında mikrobik olmayan süreğen bir iltihaplanma söz konusudur.


Astım Allerjik Bir Hastalık mıdır?
Astım her zaman olmasa da olguların çoğunda allerjik zeminde gelişen bir hastalıktır. Bilhassa çocuklukta başlayan astım için bu daha belirgindir. Ancak, Kişinin allerjik tabiatlı (atopik) olması astım olmasından ayrı bir şeydir. Diğer allerjik hastalıklar (rinosinüzit, konjonktivit, dermatit, ürtiker) astımla birlikte bulunabilir veya bu hastalıklar varken astım olmayabilir. Aksine astımı olduğu halde allerjisi olmayabilir.


Astım Kimlerde Görülür?
Astım, erkek-kadın herkeste; çocuk-erişkin her yaşta ve dünyanın hemen her yerinde rastlanan bir hastalıktır.


Astım Sık Rastlanan Bir Hastalık mıdır?
Astımlı hastaların sıklığı coğrafi bölgelere, yaşam koşullarına ve sosyo-kültürel özelliklere bağlı olarak toplumdan topluma farklılık göstermektedir. Toplumda yaşayanların %10’dan daha fazlasında görüldüğü bildirilen yöreler yanında %1’den az sıklıkla rastlanıldığı bölgeler söz konusudur. Ülkemizde de durum aynıdır. Ortalama sıklığın %5-6 civarında olduğu tahmin edilmektedir ki, ülkemiz koşullarında bu, her 3-4 evden birisinde bir astımlı hastanın yaşadığı anlamına gelmektedir.



Astım ırsi Bir Hastalık mıdır?
Bazı hastalıklar genetik geçişlidir. Anne veya babadan ilgili genetik kodu alan kişilerde çevresel değişkenler ne olursa olsun hastalık mutlaka ortaya çıkar. Bazı hastalıklar ise tamamen çevresel koşullara bağlı olarak gelişir. Astım bu iki grup hastalıktan farklıdır. Hastalığın ortaya çıkmasında hem genetik yatkınlık hem de çevresel faktörler birlikte rol oynar. Her iki belirleyici de hastalığın ortaya çıkmasında tek başına yeterli değildir.


Astımlı Anne veya Babanın Çocukları Astımlı Olarak mı Doğar?
Anne ve babası yada bunlardan birisi astımlı olan çocuklarda astım görülme olasılığı toplunda görülen astım sıklığından biraz daha fazla olmakla birlikte, böyle bir çocuğun mutlaka astımlı olacağı söylenemez. Ailede astım vb allerjik hastalıklar varsa doğacak çocukların korunması amacıyla uygun çevresel koşulların sağlanması yararlı olacaktır.



Hangi Çevresel Faktörler Astıma yol açmaktadır?
Astıma neden olan, astım gelişimine katkıda bulunan veya astımlı kişilerde nöbetleri tetikleyen çeşitli risk faktörleri tanımlanmıştır. Bunlardan bazıları kaçınılabilir, düzeltilebilir durumlardır. Tüm dünyada, ev tozu akarları ile evde beslenen kedi gibi hayvanlar; hamamböceği, kalorifer böceği gibi haşereler ve küf mantarları en sık rastlanan astım nedenleridir. Polenler (ağaç, ot,çimen), aspirin gibi ilaçlar ve bazı iş yerlerinde maruz kalınan mesleki uyarıcılar da astımla sonuçlanan allerjik duyarlılığın gelişimine yol açarlar. Ayrıca sigara dumanıyla temas, solunum yolu enfeksiyonları, hava kirliliği, bazı gıdalar ile bunlara ilave edilen katkı maddeleri de bilhassa erken çocukluk döneminde astım gelişimine katkıda bulunurlar. Bu nedensel ilişki gösteren faktörlerin tümüne ilaveten iklim değişiklikleri (sisli, yağışlı, kapalı havalar), psikojenik stresler, egzersiz gibi değişkenlerin ise astımlılarda nöbetleri tetikleyebilir iken astımı olmayanlarda bu yönde etkileri yoktur. Yine sinüzit, burunda polipler, yemek borusuna mide asidinin geri kaçak yapması gibi bazı durumlar astımlılarda sık görülmekte ve hastalığın tedavi ve kontrolünü güçleştirmektedirler.

Meslek ıle Astım Arasında Bir ılişki Var mı?
Evet. Astım bazen bir meslek hastalığı şeklinde karşımıza çıkabilir. En sıklıkla fırıncılar, kuaförler, boyacılar, çiftçiler, kereste ve mobilya işinde, gıda sektöründe çalışanlar olmak üzere bir çok iş kolunda işyeri ortamında karşılaşılan bazı maddelere bağlı olarak astım gelişir. Yakınmaların işe girdikten sonra başlaması, tatil zamanlarında veya işyerinden uzakta geçirilen günlerde azalması, aynı işyerinde birden çok kişide benzer yakınmaların görülmesi meslek astımını düşündürmelidir. Böyle hastaların meslek değiştirmesi veya aynı işte başka bir alanda çalışması, maske kullanması gerekebilir.




Astımın Mevsimlerle ılişkisi
Bazı allerjenlerin mevsimle ilişkili olarak ortaya çıktığı veya yoğunluğunun arttığı bilinmektedir. Diğer bazıları ise her mevsimde sabit olarak bulunurlar. Mevsimsel allerjenler daha çok polenlerdir. Ancak değişen nem ve ısı gibi iklim koşullarından etkilendikleri için ev tozu ve küf mantarı gibi diğer allerjenlerin yoğunluğu da mevsimlere göre dalgalanmalar gösterir. Buna bağlı olarak allerjik astımlıların bazılarında belirli mevsimlerde yakınmalar artabilir, hatta sadece bu dönemde hastalık ortaya çıkıp daha sonra tamamen normale dönebilir.



Tetik Faktör Ne Demektir?
Astımlı kişiler çoğu zaman kendilerini tamamen normal hissederler ve hiçbir şikayetleri yoktur. Oysa bazen durup dururken aniden tıkanabilirler ve çok zor dakikalar, saatler, günler geçirebilirler. Şikayetlerin ortaya çıktığı bu dönemlere astım nöbeti, atağı, krizi diyoruz. Bazı hastalarda nöbeti başlatan faktörler belli iken diğer bazılarında ise bilinemez. Örneğin çoğu astımlı koşma, merdiven çıkma gibi eforlar sırasında tıkanmaktadır. Sigara, çeşitli toz kimyasal dumanlar, kokuların solunması, kalp-tansiyon ve romatizma ilaçlarından bazılarının kullanılması, grip vb viral hastalıklara yakalanmak, ağlama-gülme gibi emosyonel davranışlar, yağışlı şimşekli iklim koşulları gibi bir çok durum astımlılarda nöbetleri tetikleyebilir. Oysa bunların astımı olmayanlarda hatta diğer bazı astımlılarda ise aynı yönde bir etkileri olmaz. Astımı olanların kendileri için geçerli olan tetik faktörleri tespit edip bunlardan kaçınmaları hastalıklarının tedavisinde çok önemlidir.


Astımın Belirtileri Nelerdir?
Astım çoğu kez nefes darlığı ile kendini belli eder. Göğüste tıkanma, öksürük, hırıltılı solunum diğer rastlanan şikayetlerdir. Her hastada bunların hepsi bir arada olmayabilir ve bazen sadece öksürükle veya nefes alıp verirken hırıltı, hışırtı şeklinde bir ses şeklinde belirti verebilir.



Bu Şikayetler Mutlaka Astım Hastalığına mı Bağlıdır?
Hayır. Astım dışında da bir çok hastalığın seyri sırasında benzer yakınmalar olabilir. Şikayetlerin zaman zaman nöbetler şeklinde ortaya çıkması ve bir müddet sonra kendiliğinden veya tedaviyle tamamen düzelmesi çok tipiktir. Geceleyin, bilhassa sabaha doğru uykudan uyandıracak şekilde bu yakınmaların görülmesi astımın karakteristik özelliğidir. Yukarıda bahsedilen tetik faktörlerle nöbetlerin başladığının öğrenilmesi teşhise çok yardımcı olur. Yukarıda sayılan şikayetlerden bir yada birkaçına sahip olan ve yakınmaları uzun sürüp tekrarlayan kişilerin mutlaka astım yönünden bir uzman hekim tarafından değerlendirilmesi gerekir.



Astımım Olduğundan Şüpheleniyorum Ne Yapmalıyım?
Astım tanısı çok zor ve zahmetli değildir. Bu konuda uzman bir hekime başvurursanız size astımınız olup olmadığını söyleyecektir. Ancak, bazı durumlarda astım teşhisi koymak biraz zaman alabilir ve bir süre hekim takibinde kalmanız gerekebilir.



Teşhis ıçin Biyopsi, Kan Vermek, Endoskopi Yaptırmak Gibi Can Yakıcı ışlemler Gerekli mi?
Hayır. Astım teşhisi için canınızı yakacak hiçbir işleme gerek yoktur. Hekiminiz sizinle konuşarak, sizi muayene ederek, solunum fonksiyon testleri yaparak tanı koyabilir.



Solunum Fonksiyon Testleri Zor bir test midir?
Asla. Kişinin yapması gereken; bir ağızlık içerisinden bir derin nefes alıp, aldığı nefesi hızlı ve güçlü bir şekilde üflemesinden ibarettir. Anında sonuç veren, hasta için hiçbir zarar veya risk taşımayan, hemen her yerde uygulanabilir bir işlemdir.



Pefmetre Cihazı Ne ışe Yarar?
Pefmetre astım teşhisi, astımın ağırlığının tespiti ve tedaviye cevabın değerlendirilmesi, astım nöbetlerinin şiddetinin ölçülmesi için kullanılan basit bir cihazdır. Her astımlı hastanın bir pefmetresi olmalı ve kullanımasını hekiminden öğrenmelidir. Bu, hipertansiyonu olan hastanın evinde tansiyon aleti bulundurup kendi tansiyonun kontrol edebilmesi gibi; astımlı hastanın da kendi hastalığını izleyebilmesine imkan verir.

alıntıdır
 
Son düzenleme:
Allerjik Deri Testleri Yaptırmalı mıyım?
Astım her zaman allerjik bir hastalık değildir. Deri testleri ise astım tanısında değil, sadece allerjik bir deri cevabının varlığı durumunda yararlıdır. Astımı olan kişilerin testleri negatif bulunabildiği gibi, deri testleri pozitif bulunan kişilerde de astım olmayabilir. Bu nedenle bu testlerin astım tanısında yeri yoktur. Sadece tedaviye cevap vermeyen, atakları kontrol altına alınamayan astımlılarda tetik faktörlerin tespiti açısından gerek duyulduğunda yapılabilir. Yoksa gereksizdir.



Erken Teşhisin Astım ıçin Bir Önemi Var mı?
Astım her hastada aynı şiddette değildir. Hafif, orta ve ağır olabilir. Hastalığın ağır formlarında tedaviye cevap vermeyen değişiklikler söz konusudur. Geri dönüşü olmayan bu patolojilerin ortaya çıkmaması için astımın zamanında teşhis edilip, uygun şekilde tedavi edilmesi önemlidir. Ayrıca tedavi edilebilir bir hastalıktan dolayı kişilerin yaşamının sınırlanmaması, verim ve performansının düşmemesi ve bazen öldürücü olabilen nöbetlere girmemesi için hastalığın biran önce teşhis edilip tedaviye başlanması en doğrusudur.



Astım Tedavi Edilebilir Bir Hastalık mıdır?
Evet. Astım tedavisi olan, tedaviyle tamamen kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Astım tedavisi etkin bir tedavidir ve hasta tedavi ile tamamen normal bir yaşam sürdürebilir.



Tedavi ıle Astımdan Kurtulabilir miyim?
Tedavi ile astımlıları normal yaşamlarına döndürmek mümkündür. Özellikle çocuklukta şikayetleri başlayan astımlıların bir kısmında, hastalık erişkin yaşlarda tamamen iyileşebilmektedir. Ancak daha sıklıkla, hastalar hastalıkları ile birlikte yaşamakta; kendilerine önerilen tedavi ve tavsiyelere uydukları oranda önemli bir yakınmaları olmamakla birlikte tedaviyi kestiklerinde bir süre sonra daha hafif olarak yeniden şikayetleri başlamaktadırlar. Nasıl ki yüksek tansiyonu olan bir hasta tuzsuz diyete uyup, ilaçlarını aksatmaksızın aldıkça tansiyonu yükselmemekte ancak, bunlara dikkat etmediğinde tansiyonu nasıl yükselmekteyse astımlılar için de durum benzerdir.



Astım Tedavim Ne Kadar Sürecek?
Bu soruya herkes için geçerli bir cevap vermek mümkün değildir. Tedaviyle hastalık kontrol altına alındıktan sonra tedavi yavaş yavaş, basamak şeklinde giderek azaltılır ve bazen tamamen kesilebilir. Kesildikten bir müddet sonra şikayetler yeniden başlarsa tedaviye tekrar başlanmalıdır. Bazen ise uzun yıllar, yada devamlı olarak ilaç kullanmak gerekebilir.



Astım Nasıl Tedavi Edilir?
Astım, hasta hekim ve hasta yakınlarının (anne, baba, eş ve öğretmen gibi) işbirliği ile tedavi edilebilir. Bu işbirliği olmaksızın sadece doğru ilaçların reçete edilmesiyle hastalık tedavi edilemez. Tedavi uzun sürelidir. Hasta hekimine güven duymalı, tavsiyelerine uymalı, ilaçlarını usulüne uygun şekilde kullanmalı, düzenli olarak kontrollerini yaptırmalı, sorunu olduğuna hekimine kolayca ulaşabilmelidir. Hastanın mutlaka konunun uzmanı bir hekimin kontrolünde olması gereklidir. Hastalık yok hasta vardır özdeyişi astım için daha fazla geçerlidir. Sonuç almak için astımı bildiği kadar hastasını da tanıyan, mesleğini, ev ve işyeri koşullarını, almakta olduğu tedaviyi, hastanın geçmişte yaşadıklarını, önceki tedavileri ve bunlara alınan cevapları, hastanın hangi ilaçlara hangi dozlarda ne oranda yanıt verdiğini bilen bir hekimin desteğine ihtiyaç vardır.



Hasta ve Yakınlarının Tedavideki ışbirliği Nasıl Sağlanır?
Bu hekimin hastasını eğitmesiyle elde edilebilir. Hasta eğitimi sadece hastalık hakkında bilgi vermekten ibaret olmayıp, hastanın hastalığı ile baş edebilmesi için gerekli her türlü bilgi, beceri ve cesarete sahip kılınması sürecidir. Bu süreç belirli bir zaman dilimi içinde tamamlanmış olmaz. Aksine hasta ile hekimin her görüşmesinde ilerleyen, gelişen bir olaydır.



Astımlı Hasta Hangi Konularda Eğitilmelidir?
Astım nasıl bir hastalıktır? Tetik faktörler nelerdir ve bunlardan nasıl korunulabilir? Kriz anında ne yapması gerekir? Hangi ilaçları, nasıl, hangi aralıklarla, ne kadar süreyle kullanması gerekecektir? Ne zaman kontrollere gelecektir? Ne zaman hekimini aramalıdır? Sprey ilaçları nasıl kullanacaktır? Pefmetreyi nasıl kullanacaktır? Çalışabilir mi?, Spor yapabilir mi?, Gebe kalabilir mi? Tüm bu konularda hem bilgilendirilmeli hem de uygulamalar ile beceri kazandırılmalıdır. Hastanın hastalığına rağmen normal bir yaşam sürebileceği, krizleri önleyebileceği ve tedavi edebileceği, hastalığı dolayısıyla bireysel amaçlarından vazgeçmemesi gerektiği konularında ise cesaretlendirilmelidir.



Tedavi ile Şikayetlerimin Geçmesi Yeterli midir?
Her ne kadar hastalar sadece şikayetlerinden kurtulmayı amaçlarlarsa da tedaviden amaç bundan ibaret değildir. Yakınmaları giderip hastayı rahatlatan ancak, hastalığı tedavi etmeyen, ilerlemesini durdurmayan, hastanın akciğer fonksiyonlarını normale getirmeyen ve doğal, aktif yaşamına geri döndürmeyen bir tedavi hastaya fayda değil aksine zarar vermiş olur. Çünkü yakınmaları giderdiği için hasta kendini iyi olmuş hisseder ve çare aramayı bırakır, doğru tedaviye başlamak için zaman kaybetmiş olur.



Astımımı Hangi ılaçlarla Tedavi Edebilirim?
Bu sorunuza ancak hekiminiz karar verebilir. Hatta bu sorunuzun doğru cevabını bulmak için hekiminizin sizi muayene edip bir kaç kez kontrollerde sonucu gözlemesi gerekebilir. Sizin için en uygun tedaviyi bulmak zaman alabilir. ılk muayene ve kontrolde yeterli sonuç alınmayabilir. Bir astımlı hastaya verilen tedavi sizin için yetersiz, fazla veya zararlı olabilir.

Astımlı Komşumun veya Kardeşimin ılaçlarını Kullanabilir miyim?
Hayır. Bunu yapmamalısınız. Çünkü, astım kişiden kişiye farklılıklar gösterir. Her hastada tetik faktörler, eşlik eden patolojiler, hastalığın ağırlığı farklıdır. Bunlara bağlı olarak seçilmesi gereken ilaçlar farklı olabilir. Kullanılması gereken ilaçlar aynı bile olsa dozlar değişebilir.

alıntıdır
 
Son düzenleme:
Kaç Türlü Astım Vardır?
Astımlı hastalar hafif-gelip geçici, hafif inatçı, orta ve ağır astım şeklinde dört gruba ayrılır. Her bir grup için önerilen tedavi ayrıdır. Bunlardan başka hastalarda: mevsim astması, meslek astması, egzersiz astımı, ilaç astması gibi nispeten farklı tedavi yaklaşımları gerektiren tablolar söz konusu olabilir.



Sprey ılaçları Kullanmak Zorunda mıyım?
Sprey türü ilaçlar astım tedavisinde tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Nefes yoluyla hap, şurup veya enjeksiyon şeklindeki uygulamalara göre daha az miktarda ilaç kullanarak daha güçlü etki elde edilebilir ve aynı zamanda ilaçların istenmeyen yan etkilerinden kaçınmak mümkündür. Çünkü, sprey şeklinde kullanılan ilaç sadece hastalığın yerleştiği solunum yollarına ulaşır ve etkisini burada gösterir iken; ağızdan veya enjeksiyon şeklinde verilen ilaç, tüm vücuda dağılıp her yerde ve dolayısıyla etkili olması istenmeyen organlarda da (kalp, böbrek vb) etkileri görülebilir. Üstelik sprey türü ilaçların etkileri alındıktan sonra dakikalar içerisinde hemen başlamakta iken; ağızdan veya enjeksiyonla verilen ilaçların etkilerinin gözlenmesi için saatler geçmesi gerekir.



ılaçların Alışkanlık Yaptığı, Ciğerleri Kuruttuğu Doğrumudur?
Hayır. Bilakis hemen yukarıda belirtildiği gibi bu ilaçların istenmeyen yan etkileri, aynı ilaçların ağızdan alınan veya enjeksiyon şeklindeki formlarına göre çok daha azdır. Çok daha güvenli ilaçlardır. Bu ilaçların bağımlılık anlamında alışkanlık yapması söz konusu değildir.



Sprey ılaçlar Güvenli midirler?
Evet. Tüm dünyada uzun yıllardır çok yaygın olarak kullanıla gelmiş ilaçlardır. Bebek, çocuk ve yaşlılar, gebeler, kalp, karaciğer ve böbrek hastaları gibi ilaçların yan etkilerine daha duyarlı kişilerde -yan etkileri az olduğu için- bilhassa tercih edilmesi gereken formlardır.



Nefes Yoluyla Alınan Toz Şeklindeki ılaçlar ile Sprey ılaçlar Arasında ne Fark Vardır?
Nefes alma sırasında ilacın solunum yollarına ulaştırılması esasına dayanan üç türlü ılaç uygulama formu vardır. Bunlar: ölçülü doz spreyler, kuru toz inhalatörler ve nebülizör formlarıdır. Her üçü esasta aynı olmasına karşılık, birbirlerinden bazı küçük farklılıkları da söz konusudur. Kuru toz inhalatörler sprey ilaçlardan farklı olarak itici gaz içermezler, ozon tabakasına zararlıtarafları yoktur. ılaç dışı madde içermediklerinden allerjik ve irritatif yan etkilere rastlanmaz. Kullanımları daha kolay olup sprey ilaçları kullanamayanlarda tercih edilirler.




Sprey ılaçları Kullanmakta Zorluk Çekiyorum, Bunu Nasıl Aşabilirim?
Bu eğitimle aşılabilir. Hekiminizin size bu ilaçların nasıl kullanıldığını bizzat anlatması, göstermesi ve size uygulatarak gözetleyip yanlışlarınızı düzeltmesi gereklidir. Sprey ilaç öncelikle çalkalanmalı, kapağı çıkarılıp oturur durumda veya ayakta iken baş bir miktar geriye doğru kaldırılmalı ve nefes verilip akciğerlerimiz boşaltıldıktan sonra ağızlık kısmı aşağıda tüp yukarıda olacak şekilde dudaklar ağızlık kısmının çevresini boşluk kalmayacak şekilde kavramalı ve tüp içinden derin, güçlü ve uzun süreli bir nefes alınmaya başlanmalıdır. Burada önemli olan nefes almaya başlar başlamaz gecikmeden ilacın serbestleştirilmesidir. Nefes alma süresinin sonuna doğru veya nefes verme sırasında yada henüz nefes alınmaya başlamadan önce ilacın serbestleştirilmesi etkisiz bir kullanım şeklidir. ılacın ağızlıktan püskürüp boğaz ve ağız duvarına çarpması sırasında nefes alma eylemi duraklatılmamalıdır. Derin nefes almanın sonucunda alınan ilaçlı hava içeride bir süre (10 sn) tutulmalı ve nefes hemen geriye verilmemelidir. Nefesi geriye verirken ateşe üfler, ıslık çalar gibi veya burundan zorlayarak vermek etkinliği artırmaktadır. Nefes alma ile ilacı serbestleştirme arasında zamanlama ve koordinasyon bir miktar beceri gerektirir. 7 yaşından itibaren çocukların bu işlemi yapabildiği gözlenmektedir.

Bir Türlü Becerip Sprey ılaçları Alamıyorum Ne Yapmalıyım?
Nefes alma ile ilacı serbestleştirme arasında zamanlama ve koordinasyon gereğini ortadan kaldıran yardımcı spaser cihazlar (hazneler) geliştirilmiştir. Bunlar hem kullanımı kolaylaştırırlar, hem ilacın akciğerlere ulaşan etkin dozunu artırırlar, hem de yan etkileri azaltırlar. Bilhassa yüksek doz sprey türü ilaç kullanılacaksa bu yardımcı cihazların kullanılması çok daha yararlıdır. Kuru toz inhalatör ilaç formları da bu tür sprey ilaçları kullanamayan hastalar için iyi bir alternatif olabilir.



Nebulizör Nedir?
Nebülizör sıvı haldeki ilacı buhar haline getirip bir maske veya ağızlık yardımıyla hastanın normal soluk alıp vermesi sırasında ilacın solunum yollarına ulaşmasını sağlayan elektrikli küçük cihazlardır. Bilhassa ağır kriz halinde, bebek veya küçük çocuk, yaşlı, ajite, bilinci kapalı hastalarda bile kullanılabilirler. Cihazın çalıştırılıp maskenin yüze geçirilmesi yeterlidir. Ayrıca ilacı almak için herhangi bir harekete gerek yoktur.


Nebülizör veya Spaserleri Sigorta Emekli Sandığı ve Kurumlar Karşılıyor mu?
Eğer uzman hekim hastanın tedavisi için bu cihazların kullanımını gerekli görüyorsa bir rapor ile hasta, bunları söz konusu kurumlardan ücretsiz elde edebilir.



Astım Tedavisinde Kortizonlu ılaçlar Kullanılıyormuş, Bunların Zararı Yok mu?
Kortizon korkusu toplumda yaygındır. Kortikosteroidler bugünkü tıpta en çok kullanılan, çok etkili ve faydalı ilaçlardır. Uygun endikasyon, doz, zamanlama ve hekim kontrolü altında kullanıldıklarında istenmeyen yan etkiler pek görülmez. Özellikle astımlılarda kortizonlu ilaçlar sprey veya toz halinde solunum yoluyla verildiklerinde bu tür istenmeyen zararlı etkiler hemen hiç görülmez ve çok güvenlidir.



Kortizonsuz Astım Tedavisi Mümkün Değil midir?
Astım havayollarının mikrobik olmayan süreğen iltihabıyla karakterize bir hastalıktır. Tedavide temel yaklaşım bu iltihabın baskılanmasıdır. Kortizon bu yönde en etkili ilaçların başında gelmektedir. Kortizon dışı ilaçların etkileri ise kortizona kıyasla çok daha zayıftır. Ancak hafif astımlılarda veya ağır olgularda kortizonla birlikte kullanılabilirler. Bugünkü tedavi biçimine göre orta ve ağır astımlıların tedavisinde kortizon kullanılması mutlaka gereklidir. Aksi taktirde hastalık kontrol altına alınamaz ve hasta riske atılmış olur. Şunu yine vurgulamak gerekir ki sprey yada toz formunda verilen kortizon türü ilaçların korkulacak yan etkileri hemen hiç yoktur.



Ağızdan Alınan Hap Türü ılaçlarla Astım Tedavi Edilemez mi?
Hafif astım, efor astması, polen astması gibi çoğu hasta, ülkemizde de son yıllarda kullanıma giren lökotrien antagonistleri grubu ilaçlarla (Singulair ve Accolate) tamamen kontrol edilebilmektedir. Özellikle çocuklarda kullanılabilir olması nedeniyle Singulair, sprey tipi ilaçları kullanamayan popülasyonda kullanım avantajı ve hasta uyumunu artırıcı bir üstünlüğe sahiptir. Ancak orta ve ağır astmalıların tedavisinde bu ilaçlar tek başlarına yeterli olmazlar, ancak gerek olduğunda diğer ilaçlarla birlikte kullanılabilirler.



Kortizonlu ığnelerin Tedavideki Yeri Nedir?
Kenakort, Diprospan gibi kortizon içeren iğneler veya Prednol, Deltakortil gibi ilaçlar astımlı hastalar tarafından en çok suiistimal edilen ilaçlardır. Bunlara bağlı olarak, şişmanlama, kemik erimesi, hipertansiyon, kalp yetmezliği, hormon bozuklukları gibi bir çok yan etkiler görülebilmekte, ayrıca kortizona bağımlılık oluşabilmektedir. Bu tür ilaçların astımlı hastalarca -kriz sırasında hekim kontrolünde verilmesi hariç- kullanılmaları doğru değildir.



Astım ılaçlarının Yan Etkileri Nelerdir?
Günümüzde astımın doğru tedavisi için hekim kontrolünde kullanılan ilaçlara bağlı olarak önemli yan etkiler pek görülmez. Ancak nadir olarak çarpıntı, titreme, kas krampları, seste boğuklaşma, idrar yapmada güçlük, mide şikayetleri ve allerjik reaksiyonlar gibi sorunlara rastlanabilir. Sprey tipi ilaçlar kullanıldıktan sonra bol su ile ağız çalkalanıp boğaz gargarası yapılarak tükürülmesi önerilir. Kalp hastalığı, tansiyon yüksekliği, karaciğer hastalığı gibi başka hastalıklar varsa ve bunlar için de hasta ilaç kullanıyorsa astım ilaçlarıyla etkileşme olup olmayacağı yönünden hekimine danışmalıdır.



Aşı Tedavisinin Astımdaki Yeri Nedir?
Halk arasında aşı tedavisi olarak bilinen immünoterapi asıl olarak arı sokmalarına ve yılan zehirlenmesine karşı etkin bir tedavi biçimidir. Tüm dünyada standart astım tedavisi protokolleri arasında yer almaz. Çok özel koşullarda standart tedaviye cevap alınamayan hastalarda denenebilir. Aşı tedavisi:

5 yaşından küçüklere ve 40 yaşından büyüklere uygulanmaz.

Orta ve ağır astımlılara uygulanmaz.

Sadece deri testleri ile değil aynı zamanda kanda özel Ig E tipi antikor tayini ile antijen duyarlılığı saptanmayanlara uygulanmaz.

ıki allerjenden daha fazlasına karşı duyarlılık olduğunda uygulanmaz.

Hastanın duyarlı olduğu antijeden kaçınması mümkün olduğunda uygulanmaz.

Standart tedavi maksimum olarak denenip başarısız olduğu gösterilmeden uygulanmaz.

Fakat orta ve ağır astımlılarda kullanılmaması gerektiğinden, hafif astımlılarda ise standart tedavi hemen her zaman başarılı olduğundan pratikte astım tedavisinde aşının yeri yoktur.

alıntıdır
 
Son düzenleme:
Aşı Tedavisinin Herhangi Bir Zararı Var mıdır?
Evet. Bu tedavi her yerde her hekim tarafından uygulanamaz. Hele muayenehanelerde asla uygulanmamalıdır. Ancak yukarıda sıralanan koşullara uyan çok az sayıda hastaya, asıl tedaviler uygulandıktan sonra, bütün riskler göz önüne alınarak, uzmanı doktor denetiminde ve acil durumda hastayı yaşama geri döndürmeye yönelik müdahalenin yapılabileceği her türlü donanım ve ekipmana sahip, hastanın suni solunum cihazına bağlanabileceği tam teşekküllü bir hastanede denenebilir. Çünkü bu tedavi sırasında allerjik reaksiyonlar ve astım krizi gelişip ölümcül olabilir. Bu nedenle ve etkinliğinin çok az olması dolayısıyla, insan sağlığına gereken önemin verildiği gelişmiş Avrupa ülkelerinin bir çoğunda astımlılara aşı yapılmaz ve bu bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmeyip yasaklanmıştır.



Aşı Tedavisinin Ülkemizde Bu Kadar Yaygın Olarak Kullanılmasının Sebebi Nedir?
Standart astım tedavi protokollerinde yeri olmadığı, gelişmiş Avrupa ülkelerinin bir çoğunda yasaklandığı, etkinliğinin çok zayıf olduğu, etki mekanizmasının bile bilinmediği ve ölümle sonuçlanan ciddi yan etkilerinin varlığına rağmen ülkemizde ehliyetsiz ellerde, uygunsuz koşullarda, standardize edilmemiş, üzerinde hiçbir isim, marka, doz vs yazmayan, kimin tarafından nerede hazırlandığı ve ne içerdiği belli olmayan solüsyonların aşı adı altında hastalara uygulanmasının tek nedeni maalesef suiistimale açık olmasıdır. Yıllarca bir ümit uğruna aşı olmaya devam eden hastalar vardır.



Bazı Hekimler Aşının Zararsız Olduğunu ve Her yerde Uygulanabileceğini Hastalarına Söyledikleri Hatta bu Şekilde Bir Notu Hastaların Ellerine Yazılı Olarak Verdikleri Görülmektedir. Bu Nasıl oluyor?
Bu, ancak hastaya aşı adı altında uygulanan solüsyonun aşı içermemesi onun yerine kortizon vb bir ilaç karışımı olmasıyla mümkündür. Gerçek aşı solüsyonları hakkında böyle güven ve cesaret vermek mümkün değildir.



Astımlıların Krize Girmesi Normal midir?
Astım Kriz, astımın kontrol altında olmadığını gösterir. Eğer hasta tedavi almıyorsa tedavi edilmelidir. Tedavi altında ise almakta olduğu tedavi yetersiz olabilir. Tedavisi gözden geçirilmeli yeniden düzenlenmelidir.



Tedavi Edilmekte Olan Astımlı Hastanın Hiç Şikayeti Olmaz mı?
Uygun şekilde tedavi edilmekte olan astımlı hastanın da zaman zaman bilhassa tetik faktörle karşılaştığında yakınmaları olabilir. Ancak, hastanın şikayetinin olması ile kriz geçirmesi aynı şey değildir. Şikayetleri devam ediyor, ilk müdahaleden etkilenmiyor veya kısa süre sonra tekrarlıyorsa krizden bahsedilebilir.



Astım Krizine Girmemek ıçin Ne Yapmalıyım?
Daha önceki krizlerinizi başlatan tetik faktörleri biliyorsanız (sigara dumanı, efor, deterjan dumanı, vernik kokusu, aspirin alımı vb gibi) onlardan uzak kalmalısınız. Size verilen tedaviyi, şikayetim yok diyerek kendi başınıza kesmemeli veya aksatmamalısınız. Grip vb solunumsal enfeksiyonlardan kendinizi korumalısınız. Her yıl eylül-kasım ayları arasında bir doz grip aşısı yaptırmanızda yarar var.



Krize Girdiğimde Ne Yapmalıyım.?
Ventolin, salbulin yada Bricanyl adıyla ülkemizde bulunan sprey veya toz formundaki ilaçları tüm astımlılar daima yanında bulundurmalı ve yakınmaları ortaya çıktığında bu ilaçlardan kullanmalıdırlar. Önerilen: ilk bir saat içinde 20 dk ara ile 2-4 puff bu ilaçlardan solunum yoluyla alınmasıdır.



Kriz Başladığında Hekime Ne Zaman Başvurmalıyım?
Eğer ventolin, salbulin veya bricanyl aldıktan sonra yakınmalarınız ortadan kalkar ve bir daha tekrarlamaz ise 24-48 saat süreyle her 4-6 saatte bir ventolin veya bricanyl sprey veya tozu düzenli olarak ikişer puff almaya devam etmelisiniz. Bu arada doktorunuzu arayıp önceden beri almakta olduğunuz tedaviye rağmen bir atak geçirdiğinizi anlatıp tedavide bir değişiklik yapmak gerekip gerekmediğini ona danışmalısınız. Ancak şikayetleriniz başladıktan sonra ventolin veya bricanyl'i yukarıda önerilen şekilde aldığınız halde şikayetleriniz düzelmez ise veya düzelmeyi takiben kısa süre sonra yine tekrarlarsa hekime veya hastaneye başvurmalısınız.



Astım Krizinin Ağır veya Ölümcül Olma Olasılığını Gösteren Kriterler Nelerdir?
Şikayetlerin çok şiddetli olması, uzun sürmesi, hastada morarma olması, nabız sayısının dakikada 120’den fazla olması ve nabzın düzensizleşmesi, tansiyonun düşmesi (Büyük 90, küçük 60 mmHg’dan düşük ölçülmesi), hastanın nefes darlığı nedeniyle konuşurken cümleleri tamamlayamayıp kelimeler arasında soluk alıp vermek zorunda kalması, ancak oturur vaziyette nefes alıp yatar vaziyete geçtiğinde tıkanması gibi belirtiler krizin ağır olduğunu gösteriri ve hekim desteğine gereksinim var demektir.



Damardan Aminokardol Ampul Yaptırmanın Sakıncası Var mıdır?
Evet. Hastalar arasında sık görülen bu uygulama maalesef tehlikelidir. Bu ilaç damardan hızlı olarak verildiğinde tansiyon düşmesine, kalpte ritim bozukluğuna ve ani ölümlere yol açabilir. Üstelik astım krizinde ilk tercih edilmesi gereken yada en etkin olan tedavi biçimi değildir.



Astım Hastasıyım, Spor Yapabilir miyim?
Evet. Efor astması, astmalıların çoğunda var olmasına karşılık düzenli tedavi gören astımlılar spor yapabilirler. Dünya olimpiyatlarında yarışmış ve derece almış çok sayıda astımlı vardır. Astım ilaçları doping olarak kabul edilmez ve spor öncesi, efor öncesi alınabilirler.

alıntıdır
 
Son düzenleme:
Ağır Efor Öncesi Astımlılara Hangi ılaçları Tavsiye Edersiniz?
Efordan 10-15 dk önce ventolin, bricanyl veya tilade, intal gibi sprey ilaçları usulüne uygun olarak alınması çoğu zaman bir sorun ortaya çıkmaması için yeterlidir.



Astımlılar ıçin Özellikle Tavsiye Edilen Bir Spor Türü Var mıdır?
Yüzme sporunun astımlılar tarafından çok daha iyi tolere edildiği bildirilmektedir.



Astımlıyım, Gebe Kalabilir miyim?
Astımlılar düzenli tedavi ile normal yaşamlarını sürdürebilirler. Hiçbir anormallik yaşanmadan evlenebilir, gebe kalabilir ve doğum yapabilirler. Doğacak çocuklarda astım görülmesi normal popülasyona göre biraz daha fazla ise de bu fark çok aşırı değildir. Üstelik bazı tedbirlerle ve çevresel şartların kontrolüyle bu önlenebilir.



Gebelik Sırasında Astım ılacı Kullanabilir miyim?
Gebelik sırasında astımlıların yaklaşık 1/3’ünün yakınmalarında azalma, 1/3’ünün yakınmalarında artma olurken 1/3’ünde ise bir değişme olmaz. Astım tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu gebelikte kullanılabilir. Gerek anne ve gerekse doğacak bebek için bir zararlı etkileri yoktur. Diğer bazılarının ise vardır. Gebelik planlandığında hekiminizle görüşerek tedavinizi buna göre yeniden düzenletebilirsiniz.



Nasıl Korunabilirim?
Tetik faktörlerden kaçınılmalıdır. Bunlar kişiden kişiye değişir. Örneğin bir ilaç veya gıda ise kullanılmamalıdır. ışyerinde karşılaşılan bir madde ise iş değişikliği gerekebilir veya işyerindeki madde yoğunluğunu azaltacak önlemler (havalandırma, vakumlu aspirasyon, maske kullanılması) alınabilir. Polen astmasında kıra, ağaçlık alanlara girmekten kaçınılmalıdır. Ev tozundaki allerjenleri azaltacak önlemler alınmalıdır. En az haftada bir evde dip bucak vakumlu cihazlarla toz alınması, temizlik yaparken toz kaldırılmamasına dikkat edilmesi, halı yerine vinleks türü suni döşemelerin kullanılması, allerjen barındırmayan çarşaf ve kılıfların kullanılması önerilen tedbirlerdir. Kedi, köpek, kuş gibi hayvanların ev içinde barındırılmaması, yünlü, tüylü oyuncakların yasaklanması, yün battaniye, yorgan, hırka, kazak yerine sentetik dokuma ve kumaşların kullanılması doğru olur. Evde yaşayan hamamböceği, kalorifer böceği gibi haşerelerle mücadele edilmesi, parfüm, buharlaşıp koku yayan deterjan ve temizlik malzemelerinin kullanılmaması, boya vernik kokularından kaçınılması, gerekmektedir. Evde işyerinde sigara içilmemesi, ocak, soba gibi duman yayan yerlerde aspiratör ve baca sistemlerinin fonksiyonel tutulması ile ev içi havanın kirletilmemesi gerekmektedir. Kimyasal katkılar içeren hazır gıdalardan, şekerleme, çukurlata vb çocuklara yönelik gıdalardan kaçınılması gerekir. Görüldüğü gibi bütün bunlar çok zor ve kişinin yaşamını çok sınırlayan tedbirlerdir. Ancak bunların herkes için gerektiği söylenemez. Kişinin duyarlı olduğu allerjenler saptamışsa sadece bunlardan kaçınmak yeterli olur.



Aspirin Kullanmakta Sakınca Var mı?
Evet. Astımlıların bir kısmında aspirin vb bazı romatizma ilaçları ve ağrı kesicilere karşı duyarlılık vardır. Bu ilaçların alınmasını takiben şiddetli krizler başlayabilir. Astımda kullanılabilir olanlarının tercih edilmesi gerekmektedir.



PEFMETRE Kullanımı:
Cihazın cinsine göre kapak açılarak kullanılır hale getirilir. Hareketli ibre en aşağı pozisyona alınır. Derin bir nefes aldıktan sonra hava kaçırmadan cihazın ağızlık kısmı dudaklarla sıkıca kavranır. Hasta tüm gücü ile derin ve hızlı olarak nefesini ağzından üfler. Takiben ibrenin gösterdiği değer okunur. Bu ölçüm üç kez tekrarlanır ve en yüksek olan değer çizelgeye kaydedilir.



Sprey ılaçların Kullanımı
ılacın kapağı çıkarılır ve birkaç kez sallanır. Oturur veya ayakta iken ilaç dik pozisyonda tutulur ve derin bir nefes verildikten sonra, ağızlığı iki dudak arasına alınır. Yavaşça nefes alırken eşzamanlı olarak ilaç püskürtülür ve bu şekilde maksimum nefes alıncaya kadar devam edilir. Nefes yaklaşık 10 saniye kadar tutulduktan sonra burundan yavaş bir şekilde nefes verilerek akciğerlerdeki hava boşaltılır. ıkinci doz 30 saniye kadar bir zaman sonra tekrarlanır.



Hazne - Aerochamber Kullanımı
Sprey ilaç birkaç kez sallandıktan sonra kapağı çıkarılır ve hazneye takılır. Haznenin ağızlığı iki dudak arasına alınır ve sprey ilaç bir puf hazne içine püskürtüldükten sonra yavaş ve derin bir nefes alınarak ilaç içe çekilir. Yaklaşık 10 saniye kadar nefes tutulup, burundan yavaşça nefes verilir. Sprey ilaç püskürtülmeden nefes alıp verme manevrası iki kez daha aynen tekrar edilir. ıkinci puf için 30 saniye kadar beklenir ve bu süre içinde hazne ağızdan uzaklaştırılır. Hazne haftada bir kez sabun ve su ile yıkanmalıdır. Acil durumlarda hazne içine 8-10 puf ilaç püskürtülüp alınırsa nebülizör cihazına eşdeğer ilaç alınmış olur.



Turbohaler Kullanımı
Alet ağızlık yukarı gelecek şekilde dik tutulur ve kapağı çıkarılır. Alttaki kısım ileri geri döndürülür ve çıt sesi duyulur. Derin bir nefes verildikten sonra ağızlık iki dudak arasına alınarak, ağızdan olabildiğince hızlı ve derin bir nefes alınır. Cihaz ağızdan uzaklaştırılır ve 10 saniye kadar nefes tutulduktan sonra yavaşça dışarıya üflenir.



Diskus Kullanımı
Cihazın ağızlığı üzerindeki kapak döndürülerek açılır. Cihazın mandalı klik sesi duyuluncaya kadar itilir. Dışarıya derin bir nefes verdikten sonra ağızlık dudaklar arasına alınır ve ağızdan derin ve sürekli bir nefes alınır. Nefes 10 saniye tutulduktan sonra yavaşça dışarıya üflenir.



Aerolyzer Kullanımı
Cihaz dik tutulur ve ağızlık kendi ekseni etrafında döndürülerek ilaç haznesi açılır. Temiz ve kuru bir elle tutularak hazırlanan kapsül ilaç haznesine konur. Ardından geri bir döndürme hareketi ile ağızlık yerine oturtulur. Cihazın her iki yanında bulunan mandal baş ve işaret parmakları arasında sıkıştırılarak kapsül delinir. Derin bir nefes verildikten sonra ağızlık iki dudak arasına alınarak hızlı ve derin bir nefes alınır. 10 saniye nefes tutulup, yavaşça dışarıya üflenir.

alıntıdır
 
Son düzenleme:
Çocuklarda Allerjik Astım



ALERJıYE KARŞI ENFEKSıYON





Alerjik astımla ilgili olarak gerçekleştirilen araştırmalar yepyeni bir gerçeği ortaya çıkardı ; anne karnında alerjiye yatkın bir ortamda gelişen bütün bebekler, doğduktan sonra alerjik olup olmamaya karar veriyor. Bazı bebeklerin bağışıklık sistemi enfeksiyonlarla uğraşırken, bazı bebekler alerjiyi tercih ediyor.





Neşe, keyif ve eğlence mevsiminin ardından hüzünle gelen sonbaharda, bazı hastalıklar yeniden sahne alıyor. Özellikle deniz mevsimini sağlıklı geçiren çocuklar, sonbahar aylarıyla birlikte alerjik hastalıklarını yeniden hatırlamak zorunda kalıyor. Bu aylarda en fazla rastlanan alerjik astım ise unutulmuş öksürükleri, hırıltılı nefesi ile hem çocukların hem de ailelerin yeniden kabusu haline geliyor. Oysa çocuk alerji ile henüz doğmadan, annesinin karnındayken tanışıyor ve doğduktan sonra sadece bir karar veriyor. “Alerjik mi olacağım yoksa enfeksiyon mu geçireceğim..?”



ış her ne kadar bu kadar basit değilse de, bilimsel araştırmalar, çocuğun annesinin karnındaki ortamın alerjiye yakın bir ortam olduğunu ve dünyaya geldikten sonra, genetik ve çevresel faktörlerin etkisiyle alerjik olup olmamaya karar verdiğini gösteriyor. Çünkü bağışıklık sistemi mutlaka çalışmak istiyor ve bazı enfeksiyonları geçiren çocuklar alerjiden uzaklaşırken, enfeksiyon geçirmeyen çocuklar genetik faktörlerin de etkisiyle alerjik oluyor. Bilimsel açıdan son derece yeni bir bilgi olan bu durum halen araştırmalarla teyid edilmeye çalışılıyor.



BıR ÇOCUK NASIL ALERJıK YAPIDA OLABıLıYOR..?



Yapılan araştırmalar bebeğin anne karnındayken yer aldığı amnios kesesinin alerjik yapıda olması gerektiğini gösteriyor. Çünkü annenin bebeğini taşıyabilmesi ve 9 aylık sürecin tamamlanabilmesi için, bu kesenin içindeki çevrenin çocuğun alerjiye yatkınlığını sağlayan bir çevre olması gerekiyor. Eğer bu ortam sağlanamazsa çocuk düşüğe gidiyor.



ÖYLEYSE HER BEBEK NEDEN ALERJıK OLMUYOR..?



Doğumdan sonraki çevresel ve genetik faktörler,bebeğin alerjik olup olmayacağını belirliyor. Doğumdan sonraki; enfeksiyonlar, aşılar ve besinler gibi uyaranlar, bebeğin hangi yola gideceğine karar vermesinde belirleyici faktörler. Eğer bebeğin anne ve babasının ikisi de alerjik ise bebeğin alerjik olma şansı %70; aileden bir tanesi alerjik ise, bebeğin alerjik olma şansı % 30-40 civarında oluyor. Bununla birlikte çevresel faktörlerde son derece önemli. Örneğin anne sütü , alerjik belirtileri geciktiriyor. Annenin sigara içmesi, erkenden ek besinlere geçmesi alerjiyi tırmandırırken, bazı enfeksiyonlar da çocuğu alerjilerden koruyabiliyor. Üst solunum yolu enfeksiyonları, ishaller, mide-bağırsak sistemini etkileyen parazitler ve tüberküloz çocuğun alerjik olmasını engelleyebiliyor. Çünkü bağışıklık sistemi hücreleri, enfeksiyonlarla savaşıyorsa, alerjiden uzaklaşıyor. Baskın olduğu yere göre çocuk, ya enfeksiyon geçiriyor, yada alerjik yapıda oluyor. Örneğin ülkemizde tüberkülozun azalması alerjinin artmasına neden oldu.



ÇEVRE FAKTÖRLERı NELER...?



Çocuğun annesi sigara içiyorsa, ev duvardan duvara halı ile döşenmişse, evin etrafı çimen, ağaç kaplı ise, evde rutubet varsa, çocuğun sarılıp yattığı oyuncakların peluş olması gibi koşullar, genetik alt yapısı olan çocukta alerjik belirtilerin çıkmasına neden oluyor.



AMNıOS KESESı ALERJıK BıR ORTAM HAZIRLIYORSA,ÇOCUKLARIN HEPSıNDE ALERJı BELıRTıLERıNıN GÖRÜLMESı GEREKMıYOR MU..?



Aslında bütün çocuklarda bir şekilde alerjik belirtiler görülüyor. Örneğin çocukların yanaklarında, kollarındaki kırmızılık egzama, yani bir cilt alerjisi. Çünkü çocuğun dünyaya gelmesinden sonra ağzına giren herşey alerjen. Çocuğun bu alerjenlere tepki vermesi de gayet normal. Ancak verilen tepkiler sadece o ana dair, ardından çocuğun bünyesinin alerjik olup olmamaya karar vermesi gerekiyor.





ALERJı BELıRTıLERı NELERDıR..?



Bebeğin doğumuyla birlikte karşılaştığı ilk alerjen, yiyecekler. Dolayısıyla tüketilen yiyeceklere bağlı olarak ; kollarda, dirsek ve diz etrafında, yüzde, göbek etrafında ve kulak arkasında egzama türünde döküntüler oluşuyor. Bunlar özellikle anne sütünden ek besinlere geçiş döneminde görülüyor ve bebek bu yiyeceklere alıştıkça problem azalıyor ve çoğu çocukta 2-3 yaş civarında ortadan kalkıyor. Bununla birlikte yiyeceklerin etkisiyle bazı çocuklarda ishaller, bulantı-kusma da görülebiliyor. Hatta ağır formları büyüme - gelişme yetersizliklerine kadar varabiliyor. Sonra yavaş yavaş çocuğun öksürük problemleri, yani alerjik astım başlayabiliyor.

alıntıdır
 
Son düzenleme:
ALERJıK ASTIMIN TOPLUMDAKı GÖRÜLME SIKLIĞI NE KADARDIR..?



Çocukların yaklaşık % 20’si alrjik olabiliyor.Astım ise bizim ülkemizde, gelişmiş ülkelere göre daha düşük olup, %7-10 civarındadır.



GELıŞMıŞ ÜLKELERDE NEDEN DAHA ÇOK..?



Yaşam koşulları ve medeniyetin getirdiği birtakım koşullarla birlikte,bu ülkelerde enfeksiyonların azalması, alerjinin artmasına yol açıyor. Bu ülkelerde parazit,enfeksiyon gibi sorunları çok azalmış, hijyen oldukça ilerlemiş, kanalizasyon sistemleri tamamlanmış. Bununla birlikte duvardan duvara halılar, yalıtımı ilerlemiş yapılar, bilgisayarın ve televizyonun önünde bir yaşam biçiminin sonucunda, bu ülkelerde alerjik hastalıklar çok daha fazla görülüyor. Ama bizim gibi,alt yapı sorunları tamamlanmamış, hijyeni yeterince gelişmemiş toplumlarda çocuklar daha sık enfeksiyon geçirdiği için alerjiden korunuyor.



YANı VÜCUDUN MUTLAKA BıRŞEYLERLE SAVAŞMASI GEREKıYOR..!



Vücudun mutlaka savaşacağı bir şeye ihtiyacı var. Bu açıdan annelerin çocuklarını aşırı titizlikle korumaya çalışmaları anlamsız. Çocuğun bu hastalıkları yaşamın içindeyken geçirmesi gerekiyor. Örneğin erken yaşta yuvaya giden çocuklarda alerji çok daha az görülüyor. Çünkü orada daha çok enfeksiyonla karşılaşıyor. Yani en doğrusu doğallığı yaşamak..!



ASTIMIN MEKANıZMASI NASIL ÇALIŞIR..?



Astım mekanizması burnumuzdan başlıyor, ağaç sistemi gibi dallanarak ciğerlere gidiyor. Bu ağaç sistemini saran sarmal şeklinde kaslar bulunuyor. Başta ev tozu, kedi, köpek, polen, kirli hava, sigara dumanı, parfüm gibi ağır kokular, egzersiz yapmak veya aniden soğuk havaya çıkmak alerjiyi başlatabiliyor. Bu faktörlerin biri veya birkaçı, ilk önce kasların kasılmasına neden oluyor. Yani kaslar, dışarıdan gelen uyarıya, kasılarak tepki veriyor. Kasların kasılmasıyla bronşlar daralıyor. Ardından bronşların içindeki zar şişiyor ve zarın içindeki hücreler sümüksü bir salgı salgılıyor. Buraya iltihabi hücreler gelmeye başlıyor. Mikrop olmamasına karşın, mikrobik olmayan bir iltihap olayı gerçekleşiyor ve buna enflamasyon adı veriliyor. Yani kasların kasılması, zarın şişmesi ve bazı maddelerin salınması sonucunda bronşlar doluyor ve hava içeri girmesine karşın, dışarı çıkamıyor. Bu nedenle astımlı hastalar hırıltılı ses çıkartıyor.



NEFES DARLIĞI NEDEN KAYNAKLANIYOR..?



Çocuk yeterli oksijeni alabilmek için solunum sayısını arttırıyor. Normalde dakikada 20 kezsoluyorsa, bu durumda 40 kez solumak zorunda kalıyor. Bu da doğal olarak kalbi yorduğu için, tedavi edilmeyen erişkinlerde kalp yetmezliğine kadar varabiliyor. Ama çocukta alerjik astımdan dolayı kalp yetmezliğine dönüşmesi pek rastlanmıyor. Çünkü uygun ilaç verildiğinde çocuk hemen normal hale dönebiliyor.



ALERJıK ASTIM TANISI NASIL KONULUYOR..?



Başlangıçta kendisini bronşit bronşit olarak gösteren astım, çocukluk çağında çoğunlukla alerjik kaynaklı oluyor. Ancak hekime gelen çocuğa alerjik astım tanısını koyabilmek için; çocuğun izlenmesi, hikayesinin dinlenmesi ve bazı testlerle desteklenmesi gerekiyor. Çünkü alerjiyi, %60 genetik, %40 çevresel faktörler belirliyor.



Alerjik astımda önce hafif ateş ve burun akıntısıyla birlikte öksürük görülüyor. Bu öksürükler genellikle geceleri ve kuru öksürük tarzında başlayıp, balgamlı ve yumuşak bir hale geçebiliyor. Bu dönemde çocuk artık yürümeye başladığı için hareket ettikçe terliyor, terledikçe de öksürük artıyor. Aslında zaten var olan hastalık, koşunca terleyince ortaya çıkıyor. Hatta başka zamanlarda hiç bulgu olmazken, sadece çocuğun terlemesiyle ortaya çıkıyor. Gece gelen ve egzersizle artan bir öksürük, aksi kanıtlanmadığı sürece alerjik olarak değerlendiriliyor. Genellikle 1 yaşından sonra ortaya çıkan bu öksürüğe alerjik astım teşhisinin konulması için 3. kez tekrarıve özellikle mevsim dönümlerinde ortaya çıkması bekleniyor. Alerjik astımdaki ateş, inatçı olmayıp, en fazla 38.5C’a kadar çıkıyor ve ateş düşürücü ilaçlarla hemen düşüyor.Bu bulgularla birlikte çevresel koşulların varlığında, çocuğun yaşına göre testler yapılıyor.



ASTIMI ANLAMAK ıÇıN NE GıBı TESTLER YAPILIYOR..?



Testler, cilt ve kan testi olarak ikiye ayrılıyor. Cilt testi hemen o anda yapılıp, 15 dakika sonra sonuç verdiği için daha çok tercih ediliyor. Ancak çocuğun egzamasının olması, çok korkması ve bazı ilaçları kullanıyor olması durumunda kan testi tercih ediliyor. Testlerin sonucunda çocuğun alerjik olup olmadığı anlaşılıyor. Burada en önemli konu, bu testlerin bir uzman tarafından yapılması.



TESTLERıN DIŞINDA BAŞKA BıR ŞEY YAPILIYOR MU..?



Ayrıca çocuğun akciğer fonksiyonları da ölçülüyor. Daha çok 5 yaşından büyük çocuklara bilgisayara üfleterek akciğer fonksiyonları ölçülüyor. Ssolunum fonksiyon testi adı verilen bu uygulamada amaç, akciğerlerin fonksiyonlarını öğrenip, düşük olan akciğer fonsiyonlarını normale çıkarmak. Solunum fonksiyon testi, ilaçla da yapılabiliyor. Çocuk iyi olsa bile, yarın kirli hava, sigara, viral enfeksiyon gibi durumlara maruz kalırsa duyarlılığın nasıl olacağı da ölçülüyor. Duraylılığın devam etmesi durumunda ilaç tedavisine devam ediliyor. Ancak Metakolin adı verilen bu test, çocuğu provoke ederek, astım olup olmadığını %100 söylüyor. Ama bu testin de mutlaka bir uzman tarafından yapılması zorunlu. Çünkü uzman olmayan birisi tarafından provoke edilmiş çocuk,hastada olabiliyor. Bunun dışında kanda alerjiyi gösteren IgE değerlerine de bakılıyor.



BAZI HASTALAR ÇOK FAZLA TEST YAPILMASINDAN ŞıKAYETÇı...



Bu da bilgisizlikten yapılıyor! Çünkü çocuğun yaşına göre değişik paneller uygulanıyor. Örneğin 6 aylık bir çocukta henüz 4 mevsim yaşamadığı için polen alerjisine bakmak yerine, yiyecek yani süt ve yumurtaya bakmak daha doğru. Buna karşın 6 yaşına gelmiş bir çocuğa da süt ve yumurta alerjisi olup olmadığına bakmak da anlamsız. Çünkü yıllardır süte ve yumurtaya olan alerjisini bitirmiş oluyor. Alınan öyküye ve şüphelenilen duruma göre, çocuğun yaşıda hesaba katılarak uygun bir test paneli hazırlanıyor.



ASTIM GERÇEKTEN TEDAVı EDıLEBıLıR Mı..?



Modern tedavi yöntemleri 1990’lardan bu yana uygulandığı için bu sorunun yanıtı tam olarak verilemiyor. Bunun için tedavileri olan çocukların ileride ne olduklarının incelenmesi gerekiyor. Sorunun yanıtı baaşka ülkeler için verilse bile, ülkemiz çocuklarının genetik ve çevre faktörleri farklı olduğundan halen araştırılıyor. Genel olarak 7-8 yaş civarında hastalığın 2/3 ünün iyileştiği görülüyor. Ancak burada en önemli konu;çocuğun kendi bağışıklık sistemiyle bu hastalıkla başa çıkması. Zaten astım tedavisindeki hedef de, yaşam kalitesini arttırmak.



ASTIM TEDAVıSı NASIL YAPILIYOR..?



Tedavinin en önemli kısmı aileyi eğitmek. Hastalığın tanısını koyan hekimin birinci görevi, aileye anlayabileceği düzeyde hastalığı anlatmak ve neler yapılabileceğini göstermek. Bu, aynı zamanda tedavinin başarısının da kilit noktası. Sonra alerjiden kaçınmak, dolayısıyla çevresel faktörlerini arındırmak geliyor. Ailenin yaşamı, yiyecekleri, evindeki eşyaları, içiliyorsa sigara gibi faktörlerin tamamen çocuğun yaşamından uzaklaştırılması gerekiyor. Çünkü yapılan bir araştırma, kapısı kapatılarak, balkonda içmenin dışında, herhangi bir başka odada içilen sigaranın bile çocuğu etkilediğini ortaya çıkarmış. Buna göre sigaranın ya tamamen bırakılması ya da kapısı kapatılarak balkonda içilmesi gerekiyor. Çünkü sigara dumanı,astımı tetikleyen en önemli unsurlardan birisi. Ancak çevresel faktörleri arındırırken, çocuğun yaşamın içinden de kopmaması gerekiyor. Çocuk aktivitesini tamamen normal bir şekilde yerine getirmeli, rahatsızlığı da doktor kontrolünde tedavi edilmeli. Tabii ki alınması gereken bazı önlemler unutulmadan....



Astım tedavisinde antibiyotiklerin hiçbir yeri yok. Sadece astımın yanında bir sinüzit, kulak enfeksiyonu, gibi durumlar da varsa antibiyotik alınabiliyor. Aksi takdirde antibiyotikler hastalığı tedavi etmediği gibi, çocuğa gereksiz bir yüklenme yapıyor. Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar, bronşları gevşetip solunumu rahatlatan ve astım krizi gelişmesini önleyen iki bölümde yer alıyor. Bu ilaçlar bir miktar kortizonda içerebiliyor. Ancak burada asıl marifet, çocuğa zarar vermeyecek en düşük dozda, fakat bu olayı da baskılayabilecek bir dozu bulmak. Çünkü astım; çabuk kaybolmayan, tam tersine, iyiliğin kanıtlanmasını zorunlu kılan bir hastalık.

alıntıdır
 
Son düzenleme:
X