Başbakan'ın tokatladığı Taner KURUCA bakın kime benzetildi !!

Eee? O adam olsun ne olacak? Nasıl bir mantık bu.Nasıl pislik,karaktersiz insanlar.Provakatör olunca şiddet uygulamasını farz mı ilan ettiler? Adama tapıyorlar resmen yaa kendilerini kandıracak birşey bulup temiz kalpli(!) başbakanımızı masum,mağdura döndürmeye çalışıyorlar hoş çoğu cahilde inanıyor ya neyse
 
Soma'da meydana gelen faicadan sonra ortaya çıkan durumlar şunu gösterdiki,Bu ülkede hazırda bekleyen çakallar mevcut.Hükümete Başbakan,a nasıl ve nerde saldırırız küfür ederiz açık yakalarız vs vs,Bu vatan hainleri sanki bunun için yaşıyorlar bu ülkede.Başbakanın karşısına geç anasına kadar küfür et,sonrada görevlilerden birisi it ezer gibi ezince vay efendim,beni dövdüler.!

[url=http://postimage.org/]

çoklu resim upload[/URL]
 

ne yazdığınızın farkında mısınız? çirkin üslubunuzu kınıyorum kültürlü hanfendi
 
Soma'da sırlar ve yalanlar: Facianın taamüden sorumlusu
Ömrümde böyle bir basın toplantısı görmedim.
Kaos desem değil, miting desem hiç değil.
Başka bir şey.
Toplantıyı yapan, dört gün boyunca Doğan Medya Grubu’nun gazetecileri tarafından özenle pamuklara sarılıp saklandıktan ve korunduktan sonra, nihayet kamuoyunun önüne çıkan Soma Madencilik Holding’in patronu Alp Gürkan’dı.
Aslında 1 saat 45 dakikalık sürede gazetecilerin birbirinin içine geçen soruları, bağırış çağırışları arasında yanındaki görevlilerle hep kaçamak, birbirleriyle çelişen cevaplar verdiler.
En çok sıkıştırıldıkları husus “Yaşam Alanı”ydı.
Ve o tuhaf diyaloglar:
Görevli:
“Biz Ciner Holding’den devraldığımızda 500 kişilik bir Yaşam Alanı vardı ama kapattık.”
Israrlı sorular üzerine aynı görevli:
“Yaşam Alanı yok.”
Patron Alp Gürkan:
“Vardı ama yenilerini yaptığımız için kapattık.”
Sonra yine Alp Gürkan:
“Yasalar Yaşam Alanı yapmamızı öngörmüyor.”
Bir diğer görevli:
“Kömür madeninde Yaşam Alanı olmaz.”
Bir gazeteci o kargaşa içinde “Sosyal Güvenlik Uzmanınız bir gün önce gaz kaçağına ilişkin rapor vermiş, neden çalışmayı sürdürdünüz?” diye sordu.
Güme gitti. O da cevap verilemeyen onlarca sorunun arasındaki yerini aldı.
Toplantıdaki görevlinin eşi ise madeni denetlemeye gelen iş müfettişlerinden biriymiş. Onu da orada öğrendik.
Sözün özü şu:
Yasada gerçekten de Batı’da örneklerini gördüğümüz yaşam alanları zorunlu tutulmuyor. Zorunlu tutulan revir benzeri sığınma odaları. Kömür madenleri içinde Yaşam Alanı kurmak zor, o da doğru.
Ancaaak!
1- Öncelikle mesele insanî ve vicdanî bir görev. Maslak’ta 56 katlı gökdelenin iki dairesinden gelecek para bunu karşılar. 284 işçinin hayatından daha mı önemli?
2- Kömür madeni içinde “Yaşam Alanı” yapılmaz ama maden damarının yakınındaki taş katmanlara yapılabilir. Yeni teknolojik imkânlara uygun, 12-40 kişi arasında işçinin en az 30 gün yaşayabileceği geniş odalar. Madenin içinden de buraya tahliye yolu döşenir.
3- Zaten Kozlu madenine gidip “Burada metan çok deniliyor ama siz gelip bir de Soma’yı görün, sürekli yanıyor” diyecek kadar olaya vakıfsın. Üstelik geçen yıl “yaşam odaları yaptıracağım” demiş ama maliyeti birkaç milyon çıkınca da vazgeçmişsin.
Yani Alp Gürkan meselenin farkındadır.
Bu işten “Devlet yasalarda öngörmüyor” diyerek sıyrılamaz.
Kısaca;
Alp Gürkan, bu facianın taammüden sorumlusu olarak görünen kişidir.
SOMA’DA BİR YILDIZ; TANER YILDIZ
Sahicilik, kendi gibi olmak, esneklik, tevazu, sakinlik...
Bu özelliklerin üzerine çalışkanlık, sabır ve bilgiyi ekleyin.
Enerji Bakanı Taner Yıldız tam da buydu.
Yüz akıydı.
Halkın, işçilerin, ailelerin arasındaydı.
Onu bazen bir çorba sırasında, bazen de madenden çıkarken isyanla haykıran maden işçisinin omzuna “Sen terlisin, gel şu ceketi omzuna al, ondan sonra istediğini söyle” derken gördük. Çelikten bir sinir, ama soğuk değildi. Kimi “gazeteci”lerin provokatif sorularına verdiği cevaplar ise had bildirici olmak yerine, vicdanları uyandıracak özellikteydi.
Neredeyse dört gün ve dört gece uyumadı. Her an, her gelişmede açıklama yaptı. Soma maden işçileri ve onların aileleri bir tek ona güvendiler, ona konuştular ve dertlerini anlattılar.
“İyi ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik yerine Taner Yıldız burada” diyenlerin sayısı hiç de az değil.
Somalılar onun kıymetini biliyorlar.
Biz de bilelim.
MADEN İŞÇİLERİNDEN GAZETECİLİK DERSLERİ
Soma maden işçilerinin aileleri ve Soma’nın yerli ahalisi…
Yanlarına yerli ve yabancı basını yaklaştırmıyorlar.
Gönüllü olarak yemek dağıtımı yapan bir arkadaşımız aktarıyor:
“Bir maden işçisinin eşi, kendisine mikrofon uzatan kadın gazetecinin üzerine çığlıklar atarak yürüyüp defolun, düşün yakamızdan diye bağırdı.”
Bazı gazeteciler Kızılay görevlilerinin koluna girerek “Ya abi bana bir madenci bulur musun?” diye dileniyor. Kızılay yardım kuruluşu nasıl olsa.
Doğan Medya Grubu’nun sefaleti.
İbretlik bir manzara.
Somalıların Uğur Dündar’ı maden sahasından kovup “Düğünevine mi geldin, çek git buradan” demesi de boşuna değil.
Konuşmuyorlar.
Çünkü istismarı görüyorlar.
Fuat Uğur/Türkiye Gazetesi
 

Yurt disinda bu zaten yapiliyor. Yasadigim ülkede mesela kraliyet ailesi üzerine alayci bir dizi çekilmsi, bir sürü saka yapildi üzerine ve hiçbirsey olmamisti.
Sen avrupa ile karsilastiriyorsan. Ilk önce avrupada bir basbakana ve bakanlara karsi rüsvet iddialar oldugunda derhal hükümet çökerdi, istifa olurdu. Velev ki bu olmadi (ki bu çok büyük bir velev, yani olmamasina ihtimal yok). Böyle maden faciasinda hiç bir basbakan buna "literatürde is kazasi denilen sey var" diyemezdi. Bunun üstüne gidip acili aileleri dövmeye kalkismazdi. Hatta gidip acili ailelere tekme atan mustesarina 7 günlük darp raporu yazdirmazdi.

Orda acili aileler var, canlari, ruhlari yaniyor. Bazeler kaç tane kardes, baba, amca kaybetmis. Yuhlamislarda, küfür etmislerde çokmu? Basbakan kendisi hiç birsey kaybetmemisken insanlari (ki o insanlar coçuklarini kaybetmisti!) yuhlandiginda iydi ama degilmi? Ordaki acili ailelerin düsünmüyorsunda, basbakanin kalbi kirilmis onu düsünüyorsun. Aslinda sana sormak lazim, bu nasil bir insanlik?
 


O it gibi lafini sana iade ediyorum !


iPhone 'den Kadınlar Kulübü aracılığı ile gönderildi
 

İnsanın düşüncelerini dile getirmesi olanların hesabını sorması vatan hainliği mi oluyor?
Ne yapalım herşey olsun bitsin susalım mı...
Şimdi diyeceksiniz arkadaşım sandıkta ver cevabını... bakın A yada B partisi olarak ayırmadan diyorum ki ben bu ülkede olan seçimlerin hiçbirinin kusursuz olduğuna inanmıyorum...
Somada meydana gelen facia içinde azıcık vicdan taşıyan herkesi üzmüştür...
Ama sorumluluk başka birşey...
Ve bu hükümet sorumsuz...
Bu meclis üyelerinin yarısı muhalefet yapmayı yumruk yumruga kavga olarak algılıyor...
İnsanların artık sabrı kalmadı...
Başbakan ne olursa olsun sükuneti korumak zorunda...
Açık yakalarız ne demek ama oldu bitti diyip geçip gidelim mi?
 
ne yazdığınızın farkında mısınız? çirkin üslubunuzu kınıyorum kültürlü hanfendi

Ne yazdığımın gayette farkındayım ve arkasındayım.Diğer yorumunuza baktımda siz üslubumu beğenmediğiniz için mi bu yorumu yaptınız yoksa kendi düşüncenize muhalefet olduğu için mi orası da malum.Keşke sanal alemde onun bunun yorumunu üslubunu eleştireceğinize başbakanın çiftçiye 'Ananı da al git' dediğinde , şehit anasına 'Ne konuşacağım ben o kadınla be' dediğinde Berkin Elvan'ın annesini yuhalattığında ve tabi vatandaşı tokatlayıp 'Nereye kaçıyorsun ulan israil dölü' dediğinde de "Ne oluyoruz yaa bu nasıl çirkin bir üslup bu nasıl bir başbakan" diyeydiniz de haklı olan halkın yanında olsaydınız .
 
gelen terbiyesizce yorumlara cevap vermeyeceğimi bildiriyorum, ne oldu elinize fırsat mıgeçti tepe tepe kullanın

Her yorumda terbiyeden bahsetmişsiniz de sizinde yorumlarınızada (bkn: muhalefeti it yerine koymak) pek terbiyeden söz edilemez. Alnımız açık çok şükür başbakan ve onun yandaşları gibi ortak olmuyoruz bu vebale.Her ezileninde yanındayız yorumumuzu da yaparız bu elimize fırsat geçip tepe tepe kullanmak olmuyor.
 
İt gibi tabirleriyle konuşan bir insanin yumruk atan bir adami savunmasindan daha dogal ne olabilir ki...

Karakter benzer olunca empati kurmak kolay oluyordur...

Kadınlar Kulübü Mobil uygulaması kullanılarak gönderilmiştir.
 

Yurtdışı'nda bu tip şeyler normal karşılanıyor gayette.Ki kaldı ki biz herkes her önüne gelene küfür etsin demiyoruz,o insanlar da küfür etmediler,yalnızca fikirlerini söylediler,hükümeti eleştirdiler.Başbakan kutsal bir kitap,ya da peygamber değil ki eleştiriye kapalı olsun.Yurtdışına gelince siz hiç İngiliz mizahını duymadınız galiba,adamlar siyasetçileriyle ilgili belden aşağı şaka,cinsel içerikli şaka bile yapıyorlar.ABD bu konuda daha yumuşak üsluplu ama orada da gayette de canlı yayında Türkiye'de yapsanız hapsi boylamanıza sebep olabilecek cinsten ağır şakalar yapıyorlar,hükümeti kıyasıya eleştiriyorlar.Yurtdışında yaşayan biri olarak söylüyorum bunları,size youtube linki vereyim görün bakalım düşünce özgürlüğü neymiş,siyasi mizah nasıl olurmuş.[/SIZE]Yurtdışından kastınız Kuzey Kore,İran,Suudi Arabistan mıydı?
 
Son düzenleme:
Soma’daki katliamın sonuçları, iktidar ve şirket elbirliği ile hukuksuzluklarla büyüyor. Ölen işçilerin ailelerine haklarından vazgeçtiklerine dair belge imzalatılıyor

Soma’da madende hayatını kaybeden maden işçisi Ferhat Canbaz’ın eniştesi Ceyhan Şeker Sendika.Org’a konuştu.

Şeker, işçinin annesine iki belge imzalattıklarını, bunlardan birinin cenazenin teslim alındığına dair belge olduğunu, diğer belgenin de feragatname olduğunu söyledi.

Belgenin içeriğini tam olarak bilmediğini söyleyen Şeker, haklarından vazgeçtiklerine dair bir belge olduğunu düşündüklerini belirtti.

Madende ölen maden işçilerinden 28 yaşındaki Kader Yıldırım'ın babası Nevzat Yıldırım, maden ocağı yetkililerinin evlerine geldiğini ve kendilerine bir kağıt imzalatmaya çalıştıklarını anlattı.

Kağıdı imzalamadıklarını söyleyen Nevzat Yıldırım, "Burada ihmal var. Biri kız biri erkek iki çocuğu vardı. Şirket tarafından elamanlar geliyor. Maaşınız yatacak diye imza istiyor. Maaş zaten yatacak. Onun için imza almaya gerek yok ki. Biz bu imzayı atmadık. Bundan tedirginiz" dedi.

Kayıp madenci 23 yaşındaki Süleyman Kandemir'in ailesinin de gergin bekleyişi sürüyor. Süleyman Kandemir'in bir yıl önce evlendiği Özge Kandemir'in 5 aylık hamile olduğunu anlatan gözü yaşlı anne Cemile Kandemir, torununun babasız büyüyeceğini söyledi. Oğlunun bir an önce bulunmasını isteyen anne Kandemir, gözyaşlarının hiçbir zaman dinmeyeceğini dile getirdi.

10 yıllık eşi 38 yaşındaki Ali Yüksel'in madenden çıkmadığını söyleyen Ergül Yüksel, hükümete ateş püskürdü. 8 yaşında ikiz çocukları Furkan ve Betül'ün babalarını merak içinde beklediklerini söyleyen Ergül Yüksel, "Oraya gelenlerin derdi lay lay lom. Bizim derdimiz oradaki yakınlarımızın bir an önce çıkması. Çocuklarım 4 gündür uyumadan bekliyor. Babalarının öldüğünü bilmiyorlar. Gelecek diye bekliyorlar. Yok ettiler eşlerimizi. Denetlemeye geliyoruz dediler, yukarıda yiyip içip madenin içine girmeden gittiler. Bizim eşlerimizi mahsur bıraktılar. İçerde sığınma kafesleri var diyorlar. Sığınma kafeslerinin yapıldığını denetlemelerden sonra söküldüğünü biliyoruz. Millet gelsin görsün diye bir hafta takmak için uğraştık bir hafta da sökmek için uğraştık diyorlar. Denetleme falan yok. Rakamları eksik söylediler" iddiasında bulundu.

Eşinin ölüsüne bile ulaşamadıklarını kaydeden Ergül Yüksel "Sırf oradan bedava kömür dağıtıyorum diye denetlemediler. Eğer orada bir ihmal olmasaydı benim eşim yanımda olacaktı. Orada büyük bir ihmal var. Devlet madeni gibi denetliyordu diyorlar. Benim yuvamı yıktılar. Ak Parti'ye oyunu verenlere hakkımı helal etmiyorum. Benim iki evladım babasız kaldı. Gideceğim davacı olacağım o ocakları kuranlardan. Yazın bu dediklerimi yazın. İkiz çocuklarıma hem anne hem baba nasıl olacağım ben? Zerre kadar vicdanı olan bunu yapmaz" diye konuştu.
http://www.baskahaber.org/2014/05/somada-yasamn-yitiren-maden-iscisinin.html
 
Son düzenleme:
Ben bu insanları gerçekten anlamıyorum. Bu insanların vicdanlarından da şüpheliyim. Tek yaptıkları şey gelip yorum yapıp kaçmak oluyor. Soru sorarsın mantıklı tek cevap alamazsın. Doğan Yayın Kuruluşu'na attılar şimdide suçu. Evet zaten onlar taşeronlaştırdı, onların elindeydi denetim ama savsakladılar. Yani biraz mantıklı düşünmek bu kadar mı zorluyor insanları ? Bir kere kabullenin. O şirket sahibi SUÇLU çünkü; zorunluluk yok diye yaşam odalarını bulundurmadılar. Oysa ki bunun yasayla değil can güvenliğiyle ilgisi olduğunu biraz vicdan sabihi olsalarda bilirlerdi. Daha önce dışarıda yapılan vardiya değişimini sırf iş aksamasın diye içeride yaptırdığı için suçlu. Daha sayacak çok şey var. Sendikakalar SUÇLU çünkü; ben hiçbir sendikanın başarılı olduğuna inanmıyorum. Sadece kendi çıkarları için konuşurlar. Etkili değiller. Bu insanların haklarını savunamadılar. Ama bunun dışında en büyük suçlu DEVLET. Çünkü; yaşam alanlarının zorunlu olması gerekirdi, denetimlerin özelleştirilmemesi gerekirdi, taşeronlaşmaya çare bulması gerekirdi, maden işçilerinin çalışma şartlarında gerekli iyileştirmeleri yapmaları gerekirdi. Bunları yaptı mı? Hayır. Öyleyse işverenini denetlemeyen, işçisinin haklarını savunamayan DEVLET buradaki asıl suçludur. Muhalefet partileri de suçlu çünkü; birbirleriyle laf dalaşı yapacaklarına kesin çözümlerle hükümetin karşısına çıkmadılar. CHP önerge verdi evet demek ki yetersiz kalmış. Daha çok uğraşması, sesini duyurması gerekirdi. Şimdi bu kadar gerçeğin karşısında insanlar neyi savunuyorlar. Erdoğan tokat atmış ama provokatör olduğu için atabilirmiş. Kardeşim insan bu kadar canın sorumluluğunu omuzlarında taşıyamaz. Utanır, sıkılır, üzülür. Ben vatandaşlarımın yüzüne nasıl bakarım, bu canların hesabını nasıl veririm diye düşünür. Ama o hiddetlendikçe hiddetlendi. Orada tek bir kişi yuhalamadı. Halkın çoğunluğu benzer tepkiyi verdi. Demek ki biryerde bir yanlış yapıldı. Oturup bunu tartışmak varken neleri konuşur olduk. İnsanlar ellerini vicdanlarına koyup eğrisiyle doğrusuyla eleştirmesi bilse, ya da eleştirdiği için bazı kesimler tarafından haksızlıkla, çapulculukla, provokatörlükle suçlanmasa. Şuan hükümeti savunan insanlar yukarıda Allah var dürüst olup söylesinler, bu olay başka bir partinin iktidar olduğu dönem yaşansaydı yine canım yağmur yağsa ondan bileceksiniz diye savunabileceklermiydi ?
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…