ben mi saçmalıyorum?

şen şiddet görmüşsün ve ona geri dönmeyimi düşünüyorsun
yapma msn şifresine mi takıldın yani
merakımı mazur gör birdaha şiddet görürsen ne yapacaksın
 
ya varya bu erkekler neyle uğraştıklarını bilmiyorlar, kırdım bile msn şifresini :)) nasıl becerdim bende bilmiyorum ama o hırsla yaptım, ohhhhhh....

bu arada arkadaşlar bu şiddet durumu 4 ay önce oldu ve evet ayrılmamıza neden oldu. sonrasında birleştik, yeni evliydim falan filan bir şekilde geri döndüm işte. boşanmayı çok düşündüm ama inanın bu da kolay birşey değil. kalmak çok zordu, gitmek çok zordu, dönmek çok zordu, ve inanın unutup yola devam etmek de zor, unutmadan sürekli onların etkisinde kalmak da zor. zor da zor yani..

dönüşümden sonra bu konuda bir sıkıntı yaşamıyorum, hatta benim sinir krizlerim tutmazsa ve tabi o da bunu tetiklemezse iyiyiz. ama tabi yaşanan yaşanıyor gerçeğini unutmamak lazım, en ufacık bir şeyde anormal tepkiler veriyorum, bildiğiniz kriz geçiriyorum, neden? hala eskinin etkisindeyim.
 
sabah gazete okurken bu yazı hoşuma gitti. sizinle de paylaşayım istedim...
Aile, birey, toplum
Amca, hala, teyze, dayı... Onların çocukları, torunları, eşleri, eşlerinin yakınları...


Kardeşlerinizin çocukları, eşleri, eşlerinin yakınları... Geniş düşünürseniz yüz aileyi çok geçer. Ayrıca dostlarınız, arkadaşlarınız, komşularınız var... Yani, belli yaştaki biri, 200 civarındaki aileyi bu ilişkiler dolayısıyla tanır. Oralarda dayak var mı, yok mu bilir. Hele eski mahalle düzeninde bu sayı çok daha yüksek olurdu... Benim hafızamdaki aile sayısı epeyce çoktur. Özellikle gençliğimdeki semtimizde, hemen herkesi bilirdim, şoförler kahvesindeki arkadaşlarımdan.

Karısına şiddet uygulayan iki üç kişiden fazlasını hatırlamıyorum. Akrabalarımız, arkadaşlarımız arasında hiç yoktu, mahallede bir tane vardı, semtimizde de iki örneği bilirdik...

Basına yansıyan kadarıyla şimdiki durumu bir türlü anlayamıyorum. Bir izah bulamıyorum.

Tersine örnekleri daha çok hatırlıyorum. Bir arkadaşım, karısının korkusundan, muhtaç olan annesini-babasını, benim baskıma rağmen, rahat ziyaret edemezdi. Bir arkadaşımı karısı aldattı ve tabii hemen boşandılar... Bir komşumuz ise karısının kendini aldattığını herkes bildiği halde, inanmadı ve beraberliğini o durumdayken sürdürdü...

Genel manzarada ekseriyâ erkeklerin daha sabırlı ve "idare eden taraf" olduğunu gözlemlerdim.

Bir gün arkadaşlarımla bizim evde sohbet ediyorduk. Babam işten geldi, hoş geldiniz dedi ve bir cümle ekledi: "Kadir Gecesi doğanlar toplanmış!" Gülerek tabii... Arkadaşlarımın eşleri pirelendi! "Ne demek istedi amca?" diye sormaya başladılar. "Şanslısınız demek istedi" diyordum, inanmıyorlardı, arkadaşlarım da eşlerinin haline gülüyorlardı... Daha 20'li yaşlardaydık... Babam çok nüktedan bir insandı, kötü bir şey dememişti ki! Kadir Gecesi doğmak iyi bir şey! Şanslı olmak demek. Peki, niye hanımlar pirelendi? Çünkü sabreden, idare eden taraf bizdik, bu da babamın hiç kabullenemeyeceği bir haldi. Fırsatı bulmuşken, taşı gediğine koydu. Kinâye sanatını kullanıyordu! "Söylenen iyi bir söz de, konusuna uymuyor. Konusuna uymuyorsa burada bir istihza var." diyemiyordu ki hanımlar! Konusuna asıl uyan da bu istihzaydı zaten. Sonunda onlar da gülmeye başladılar.

Babam sonra biraz yanımıza geldi ve bazı nasihatlerde bulundu. Bazı cümleleri şöyleydi: "Sabırlı ve basiretli kadın, yönetim ondaymış gibi davranmaz. Nisbeten ve zâhiren geri planda durur, yine de bazı işleri yönetir. Buna zaten erkeğin ihtiyacı vardır, rıza gösterir. Anlaşınca böyle olur." "Kadın önde durursa, huzuru değil huzursuzluğu yönetir." "Eşitlik yok, akıllı ve gönüllü paylaşım var olmalıdır. O zaman Kadir Gecesi doğmasanız da olur!"

Bilgece konuşuyordu. Çünkü bildiklerini içselleştirmiş ve onlarla kişiliğini bütünlemişti yıllar içinde. Bazı şeyler taşıma bilgiyle ezberlenmiş cümleler olmuyor.

... Şiddet her alanda yaygınlaştı, sadece ailede değil ki. Bütün diziler şiddet dolu. Şiddet dolu on yıllar yaşadık, yaşıyoruz. Ailenin ortasında bir televizyon var, hep onun karşısındayız. Eskiden bir silahı görmek, hele tutmak, ürpertici bir şeydi. Şimdi silah, özenilen bir oyuncak haline geldi. Günlük kullanım eşyası gibi görülüyor. Dizilere bakarak kullanımını öğrenebilirsin. Şarjörü takıp çıkarmak, mermiyi ağzına vermek vs. Baş aksesuar, şık bir cep telefonuyla, parlak bir silah!

Aile zedelendi. "Birlikte yaşayıp evlenmemek" aleni bir tercih haline geldi. "Evlenmeyeceğim ama bir çocuk sahibi olmak istiyorum" denilebiliyor. Kardeşinin karısını ele geçirmek isteyen birinin hikâyesi seyrettiriliyor... Sürekli damlalar, taşı bile oyar. Bu kadar tahribat malzemesi kullanılır mı? Hele hele, kontrolsüz internet siteleri...

Bıkmadınız mı bu malzemeleri kullanmaktan ya. Hiç mi sorumluluk duygunuz, hiç mi insafınız yok? Sonra, dökülenleri toplayacağız, yıkılanları onaracağız. Yol mu bu?

İletişim arttı ama; birey kuyu gibi bir yalnızlığın içinde. Sevgisizlikten büyük yalnızlık mı olur? Kendilerini anlamayanlar anlaşabilirler mi? "Anlaşamadık." Peki, sen kendini anladın mı? Kendi içine hiç baktın mı, karşındaki aynalara bakmaktan fırsat bulup.

Toplumu da bireyi de gözlemlemenin yolu, ailenin içine, ruhuna bakmaktır.


a.selim@zaman.com.tr
 
hepsi kaşar mı...?
nasıl bir itham bu.

bende sabah bunu sordum ama konu sahıbı cevap vermek yerine görmezden gelmeyi tercih etti..eşi herhalde çok acayıp biryerde çalışıyor ki hep kaşar doluymuş işyeri...:37: kendine güveneceğine işyeri kaşar dolu eşim şifresini vermiyor ama ben kırdım yuppii eee ne oldu yani ne buldu acaba?azcık kendine güvense hiç böyle uğraşmasına gerek kalmayacak aslında...ama butun kızlar kaşar olduklarından kocası da dünyada tek kalmış zannımca göz koymuşlar:37::37::37::37: :52:
 
Back
X