spor salonlarına verilmeyen parayı ne yapsam ne yapsam derken kuaföre vermeye karar verdim.
mesela saclarımda beyaz cok oldugu için boyatmak zorundayım. önceden saclarımın boya vakti gelip üzerinden iki ay geçmeden boyatmazdım. artık dip boyasına gideceğim 40 günde bir. kaşlarım uzayıp zıvanadan çıkmadan gidip aldıracağım. bu ikisi benim için cok onemli. yüzüm güzel kaldıkça ve ben bundan mutlu oldukça kilo vereceğimi düşünüyorum.
geçenlerde 43 yaşında 36 beden iki çocuklu arkadaşıma nasıl genç ve fit kaldığını sordum. bunun yemekten çok kafayla ilgili olduğunu söyledi. kafayı nasıl düzeltiyorsun diye sordum, bunun zor olduğunu ve herzaman bunun için uğraştıgını söyledi. bu benim için bulunmaz bir bilgi oldu.
kuaföre gitmek de bunun bir parçası. kendimi değerli görmem gerek. zayıflamak için nedenlerim olması gerek. aksi takdirde yaş geçmiş çoluk çocuk var, kocam beni böyle de seviyor mantığıyla mutlu olmak çok zor.
mesela başka bir değişim de kahve içmenin beni mutlu ettiğini farketmem oldu. kahvaltıdan sonra balkonda güzel bir fincan filtre kahve içmek bana acayip mutluluk veriyor. şeker kullanmadıgım için türk kahvesi agır geliyordu. aradıgım lezzeti filtre kahvede buldum
bir başka ve çok önemli konu da hergün mutlaka dışarı çıkmak. evde durdukça annemin tabiriyle mayalanıyorum ve enerjim tükeniyor, miskinleşiyorum. artık sabah erken kalkıyorum. kahvaltı ve kahveden sonra bir bahaneyle dışarı çıkıyorum. market, kuaför, komşu muhabbeti, akraba ziyareti vs vs.. sebebi ne olursa olsun eve hapsolmamam gerek.
bir başka cok sevdiğim şey kitap okumak.. evde dünyalar kadar tozlu kitaplığımda okunmayı bekleyen kitabım var. onları okumaya başladım. farkettim ki yemeğe ayırdığım zamanı biraz faydalı ve enerji veren şeylere verince iştahım azaldı.