Benimle ve ailemle evlenir misin aşkım?

NILBERA

SeVGi KeLeBeĞi
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
6.086
96
363
38
Benimle ve ailemle evlenir misin aşkım?


Aman ne güzel... Rüyalarınızın erkeğiyle evlenmek üzeresiniz. ıki tarafın aileleri birbirleriyle tanıştılar. Nişan yüzükleri takıldı. Nikah, düğün hazırlıkları başladı. Müstakbel eşinizle birlikte yaşayacağınız ev de hazır. Hatta bu evin eşyası yerleştirildi bile.

Kısacası her şey mükemmel. Doğrusu bundan iyisi can sağlığı! Ama unutmayın, madalyonun öbür yüzü de var. Kendinizi dünyanın en mutlu kadını ilan etmeden önce, biraz düşünün.

Her güzel şeyin, bir de hoşa gitmeyecek yanı olabilir. Evlilikte de her şey yolunda giderken beklenmedik sorunlarla karşılaşabilirsiniz.

Şunu hiç unutmayın: Aileler, çocuklarının evlenmek istedikleri kişilerde mutlaka bir kaç kusur bulurlar.

Özellikle annelerin gözünde evlatları herkesten üstündür. Ve bu üstün gençlere layık eşin bulunması çok zordur , hatta imkansızdır. Eşlerin balayından sonra yüzyüze gelecekleri en önemli gerçek, anneler, babalar ve kardeşlerdir.

Bazı gençlere, evlenmek istedikleri kişilerin aileleri konusunda uyarıda bulunmak isteyenlere şöyle bir klişeleşmiş cevap verilir: ‘Ben onun ailesiyle değil, kendisiyle evleniyorum. Ailesinden bana ne?’

Bu düşünceyle evlilik hayatına başlayanları acı sürprizler bekler. Kadın da erkek de, nikah defterini imzalarken, aynı zamanda yeni bir aileyle de içiçe yaşamayı kabul etmiş demektir.

Bu gerçeği aklınızın bir köşesine yazmadan evliliğinizi başlatırsanız, acı sürprizlerle karşılaşabilirsiniz.

Anneler devreye girerse fena

ıki ailenin evlilik yoluyla birbirine yakınlaşması bazan çok büyük sorunlara neden olur. Aileler arasındaki kültür, gelenek görenek farkı, kısa sürede kendini belli eder. Dünürler, savaşa başlamaya adeta can atarlar. Her şey, annelerin, kendi çocuklarının üstünlüğünü sıralamalarıyla başlar.

Birbirlerini çok da iyi tanımayan iki ailenin uyum içinde örnek bir dostluk kurması, tarafların isteğine ve çabasına bağlıdır. Genellikle kadının ailesi, saldırıya maruz kalır. Erkeğin ailesi, kadının ailesine baskı yapmak için fırsat kollar.

Erkeğin annesi, oğlunun evinde kendini bir imparatoriçe gibi hisseder. Geline emirler yağdırır. O evde yapılan her işe kusur bulur. Kadın, kendi evinde, kocasının annesi dahi olsa, başkasının istekleri doğrultusunda davranmaktan hoşlanmaz.

Kadının ve erkeğin ailesi, evliliğin ilk günlerinden itibaren birbirleriyle rekabete ve iktidar yarışına girişirlerse, olan genç evlilere olur.

Günlerini stres içinde geçiren karı koca da zamanla ailelerinin etkisi altında kalmaktan kurtulamazlar.

Aile dikkate alınmalı

Kadın da erkek de evlenirken bir gerçeği kabullenmek zorunda. Evlilik sadece bir kadınla bir erkeğin hayatını birleştirmesinden ibaret değildir. Bu birleşmeyle iki aile birbirine akraba olacaktır. Başlangıçta bu gerçek dikkate alınırsa, ailelerin gençlere fazla karışmaları da büyük ölçüde önlenebilir.

Kadın, ‘ben eve gidiyorum’ dediği zaman, annesiyle babasının yaşadığı evi kastetmemeli. Erkeğin de ‘bizim ev’ dediği zaman, ailesinin evinden değil, kendi evinden sözetmesi beklenir.

Ailesinden bu anlamda kopamayan çiftlerin, kendi evlerindeki hayatlarını da ayrı evlerde oturan aileler kontrol altında tutar. Ve o evde kavga, gürültü hiç eksik olmaz.

Genellikle erkeğin annesi, oğlunun evine hükmetmeye meyillidir. Kadının annesi de damadını hep kendi kocasıyla kıyaslamaya ve gençlerin düzenini eleştirmeye meraklıdır. Annelerin saltanatına son vermek gençlere düşüyor.

Daha da doğrusu, baştan, annelerin yeni evlilerin hayatına fazla girmelerine meydan vermemek. Kadın, kocasının ailesine yeterince saygı göstermeli.

Ama o ailenin koşullarını kendi evinde sürdüremeyeceğini davranışlarıyla belli etmeli. Erkek de, eşinin ailesine saygılı davranmalı.

Eşlerin, en küçük anlaşmazlıkları, ailelerine anlatıp onlardan yardım istemeye kalkışmaları, aileler savaşının kızışmasını sağlamaktan başka bir işe yaramaz.

Evlilik, aileler birliğinin bir koludur. Aileler birliği ne kadar uyumlu olursa, evlilikte de sorunların yaşanmasına da o kadar seyrek rastlanır. Evlilikte politikanın büyük önem taşıdığını vurgulamak istiyoruz. ıki yabancı aile, iki yabancı ülke gibidir.

Çıkarlar gereği, bu iki ülkenin uyumlu bir ilişki içinde olması gerekir.

alıntıdır
 
Son düzenleme:
Ailesiyle mi evlendiniz?


Karşılıklı pek bir sevgi, sempati ve saygı yaşarlar. Görünüşte her şey yolundadır. Örf, adet ve usullere uygun davranılır; varsa bazı pürüzler pek göze batmaz; her iki tarafın da aileleri karşılıklı çok dikkatlidirler. Genelde, bilhassa gençlere önem verilir; aileler birbirlerini sevmeseler de katlanırlar; ne de olsa gençler esastır; onlar iyi ise mesele yoktur! Zamanla, hatta düğünden itibaren problemler başlar.

Verilen hediyeler; gelen altınlar; düğün masrafları; çağrılan misafirler; takılan takılar; alınan eşyalar, kim ne istedi ne aldı meseleleri. Derken düğün ertesi, varsa balayı, yalnız kalamamak, el öpme mecburiyetleri ve daha neler neler. Genç çift, daha başından, ben sen derdine düşen anne ve babalar için uğraşmaktan, mutluluklarını tam yaşayamazlar.

Baskılar artıyor

Zamanla tarafların da baskıları ile; geldin gittin; oturdun kalktın; surat astın, konuşmadın; şöyle dedi böyle dedi; neticede onlar da havaya girer ve taraf tutarlar. Bu sefer de 'senin annen', 'benim annem' tarzında ağız dalaşına başlarlar. Buradan itibaren muhtelif şekillerde anne, babaların evliliğe yaptıkları çeşitli etkilere bakalım.

Yeni evli genç kadın bu baskılara dayanamaz, baba evine dönmek ister ama ne mümkün! Ailesi hemen "Olmaz, sen artık bu evden çıktın; ayrılmak yok" der. Şimdi ne olacak? Ailesi adetlere göre hayır der; yeni ailesi bunaltır; kocası anlamaz; derken bir de çocuk gelir. Bu sefer zaten inleyen ilişkiler; hamilelik sıkıntıları, alınganlıkları; doğum ve loğusalık psikozları eşliğinde daha da berbatlaşır. Hele bazı yerlerdeki inanışlardaki gibi bu zor anlarda, kız tarafı değil de erkek tarafı aktifse, genç anne cidden kendini yapayalnız hisseder. Sonraki yıllar maalesef, çilekeş bir kadın; problemli bir evlilik; kaynana baskısı; bir sürü yavrucak şeklinde geçer. Terapiste gelindiği zaman, kişileri tanıma aşamasında; bize getirilen sorunlar hep bu günlere dayanır. Erkekler aile töreleri, adetleri icabı karşı gelemez; karısını koruyamaz, ya da cidden, gönülden kendisi de böyle düşünür. Ve eşini de itaate zorlar, baskı uygular. Veyahut annesine "aşıktır", onun her dediği mutlaka dinlenir; anneye inanır ve karısını dik başlı , inatçı, kıskanç, cahil bulur. Haydi, yine münakaşalar, küfürler ve belki de ev içi şiddet.

Diyelim ki bir de tersi olsun. Yani; karısını seven, onu haklı bulan ama çaresizce arada kalan bir erkek olsun. Bu sefer de ailesi ile karısı arasında mutsuz bir adam. Annesinden "karı köylü" "kılıbık", karısından da "pısırık" "salak" lafları duyan bir genç ne yapacaktır. Tabii ki huysuz, aksi veya biçare ama en önemlisi mutsuz olacaktır. Bu da yine evliliğe yansıyacak, iki tarafa da yaranamayacaktır. Çocukları varsa, babaanne annelerine, anneleri babaanneye küfrettikçe onlar da şaşkın ortada kalacaklardır; sessiz kalan babalarına olan saygıları azalacaktır. Tabii aynı şeyler kız tarafı için de düşünülebilir. Ancak çoğunlukla kızlarının saadeti için, anneler babalar damatlara kızsalar dahi, pek yüz göz olmamayı tercih ederler. Evini terk edip baba ocağına sığınan kızlarını, belki damada karşı, korumak ya da kavgalara müdahale etmek haricinde, hadiselere pek karışmak istemezler. 'Ne de olsa karı kocalar' der; ancak fiziksel bir hadisede, kadının erkek kardeşi, babası vs.; damadı döverek, söverek kovabilirler. Ancak ne yazık ki, gazetelerde gördüğümüz bir sürü trajediler de böyle başlamaktadır.

Biraz da tam tersi; aşırı seven, veren, koruyan, gözeten anne ve babaların evliliğe yaptığı etkilerden söz edelim. Eğer erkek tarafı ise böylesine veren taraf, genelde pek memnun kalınır. Ama karşılığında, özel hayatlarına müdahale ediliyor; şahsiyetlerini kaybediyor; her şeylerine karışılıyor; veya durmadan verilenler yüzlerine vuruluyorsa? ışte, size yine evlilik için problemler. Eğer kadın tarafı ise böylesine verici olan, hediyelere boğan, her an ellerinde bir şeylerle eve gelen, sürprizler yapan, alınan her şeyi onlara da aktaran. Bu sefer de erkekte problem başlar. "Niye veriyorlar, ben sana alamıyor muyum?" vs. tarzında bir sürü itiraz. Zavallı kadıncağız, devamlı veren anne babasına teşekkür mü etsin; yoksa kadirşinas olmayan bir evlat gibi hayır mı desin; ya da şımarık bir ifade ile hiç teşekkür etmesin mi, ne yapsın bilemez. Eğer vakitli vakitsiz eve damlayan anne baba, bir de onların kavgalarına rast gelip her şeye karışmaya veya ara bulmaya başlarsa, ayıkla pirincin taşını. Yeni evlilerin aralarını bulmayı, iç işlerine karışmak kabul eden genç adam, acısını karısından çıkarır. Arada kalan genç kadın, kocasını nadan bulur incinir, taraf tutar ve böylece "sizler" tabiri altında, ailesine yapılan bütün hakaretleri göğüsler.

Göz yummayın

Bu misaller uzarda uzar. Hatta, sonraki yıllarda bile, evliliklerde yankı bulur. O günlere dayanan hakaretler, her kavgada temcit pilavı gibi, ısıtılır ısıtılır konur. Bunlardan bıkan taraf uzaklaşmaya; başka sahalara göz atmaya; belki de yeni ufuklara açılmaya başlar. Evliliklerde, karı kocanın birbirini anlaması, yardım etmesi, arka çıkması ve aralarından kağıt bile geçmeyecek şekilde sımsıkı sarılmaları lazımdır. Öyle ki, bazen danışıklı dönüşüklü bir şekilde anne babaları idare etmeleri; her zaman birlikte olmaları; anne babalar önünde, onları tahrik edecek davranışlardan kaçınmaları (çok iç içe olmak, sarmaş dolaş gezmek), şahsiyetlerinden ödün vermeden sevgi ve saygılarını esirgememek gerektir.

ıyi niyetin fazlası

Ne yazıktır ki, genelde küçüklerin büyüklerin suyuna gitmesini ve olgunluk göstermesini beklemekteyiz. Zamanında kendileri de aynı yollardan geçmiş olmalarına rağmen kaynanalık yapabilmekte ve eşlerini de kendilerine arka çıkmaya zorlamaktadırlar. Anne şefkati, anne sevgisi vs. derken "elin kızına", "geline" diş bileyip, kendilerinin önde gelmesini talep etmektedirler. Evli çiftlerin, anne ve babalarına değer vermekle birlikte, kendi evliliklerini daha ön plana almaları gerekir. Aralarında, ailelerinin sorunlarını konuşup, bunu birbirlerine aşkla yedirmeleri ve sindirmeleri esastır. Çok vahim durumlarda psikolojik yardım alıp, anne ve baba baskısında kurtulmayı deneyebilirler. Bu baskı, iyi niyetle, sevgi ve şefkatle bile yapılmış olsa; her ailenin kendi halinde kararları alabilmesi lazımdır. Yine de unutmayalım ki; evlilik zaten iki ayrı insanın birlikteliği olarak bile güç bir müessesedir. Buna birdenbire tanımadığınız "yabancı" anne babaları ekleyip, problemlerimizi arttırmayalım.

alıntıdır
 
Son düzenleme:
Kadın, ‘ben eve gidiyorum’ dediği zaman, annesiyle babasının yaşadığı evi kastetmemeli. Erkeğin de ‘bizim ev’ dediği zaman, ailesinin evinden değil, kendi evinden sözetmesi beklenir.

ben bunu çok yapıyorum... evimi özledim diyip duuruyorum.. eşim hiç yapmaz. her zaman burası benim evim der.. ama gel de bunu bana anlat!! alısamadım yaaaa.. evimi özlüyorum..
 
evlendikten sonra ben yoktur..biz vardir..her iki tarafin aileside ayni olcude davranmalidir bence..kari-koca arasina girilmez ne de olsa;)
 
cok dogru nedense erkekler evlendigi zaman ailesi hep yanında ama kadının ailesi yok sayılıyor kadın ailesine cok zamn ayırdığında söyle bir imalı laflar bakıslar satasmalar ama her gün kaynanası ğilde olsa veya kaynanısı kendi evinde kimsenin bir sey dedigi yok birkac kisi biliyorum oglunun ev anahtarı kendinde olan ne hakkı varsa ama kız ailesine anahtar verse düsünemiyorum
 
birde annem annem diyen erkekler yokmu herkesin yeri ayrı eğer annen bu kadar kıymetliyse otursaydın dizinin dibinde
 
çok şükür biz kendi ailemizin(2 kişilik) farkındayız artık biz ayrı bir ev ayrı bir aile olduk
bu biz kabul ediyoruz herkesta kabul edecek mecburlar ben kocama bağlıyım ailesine değil
ama onlarada saygı duymak zorundayım
tabi eşimde benim aileme...
 
çok şükür biz kendi ailemizin(2 kişilik) farkındayız artık biz ayrı bir ev ayrı bir aile olduk
bunu biz kabul ediyoruz herkeste kabul edecek mecburlar ben kocama bağlıyım ailesine değil
ama onlarada saygı duymak zorundayım
tabi eşimde benim aileme...
 
Maalesef bizim ülkemizde böyle.
Yukardaki yazılarda ne güzel anlatılmış,doğru tespitler.

Ben bu yüzden her evlilik öncesi bir bilinçlilik kursu olmasından yanayım.
Erkekler ailesine aşırı düşkün olmasalar bile bir avranışları karşısında 'annem,ailem ne düşünür acaba 'diye geçiriyor.
Buda ister istemez evliliğine yansıyor.
 
özellikle koz tarafı yok sayıldığı için sıkıntılar çıkıyor bence
 
Erkek tarafı her alanda kendisi söz sahibi olmak istiyor.İlk günlerden başlayarak bir otorite kurma çabasına giriyor.Baskıyı çocukları üzerinde de kuruyorlar.Çok sorun yaşadım ilk yıl.Annemlere gitmeme bile karışmaya kalktılar.Şimdi karışmamaları gerektiğini anladılar ama içimde hala kırıklık var onlara karşı.
 
ay bizimde ilk evlendiğimizde kayınvalidemler nereye gitse çağırıyorlar bizde peşlerine gidiyoruz kendine misafir gelse hemen işten çıkınca gidiyoruz ve yorgun olsanda uykusuz olsanda o misafir kalkana kadar kalkamıyorsun ay tepemin tası bir attı ne bu dedim ya biz neden ayrı evdeyiz madem birleşik yaşayacaktık baştan söyleseydin bende ona göre davransaydım biz 2 kişlik bir aileyiz ve senin ailende de benim ailemde de misafiriz evde başkaları varsa bile bizim işimiz varsa erken kalkabiliriz, herkes istediği yere gidebilir biz gitmeyebiliriz hatta herkesde ne işimiz var ben çalışıyorum yoruluyorum derken kavga gürültü ki çok şükür düzeldi ama azıcık açık kapı bıraksan yine eskiye döner o yüzden bu konuda hiç yüz vermiyorum.
 
çok zor gerçekten ilişkilerin dengesini tutturmak ..siz kendi sınırlarınızı bilseniz karşınızdakiler sizin yeni kurduğunuz aileye saygı duymuyorlarsa ,cahiller yada anlayışsızlarsa istediğiniz kadar eğtin kendinizi, iyi niyetli olun sorunlar çıkar diye görüyorum çevremde..onun için Allah kendini bilenlerle karşılaştırsın inşallah .hani büyüklerimiz der ya "yol yordam bilenlerle"...
 
benim başlık çok hoşuma gitti....
aslında çok dogru bence....
 
İki yabancı aile, iki yabancı ülke gibidir bu söz çok doğru ama 3. bir ülkenin varolduğunu ve iktidardaki eşler birbirlerine destek verdikleri takdirde de dış ülkeler baskılarının faydasız kalacağının farkına vardıklarında vazgeçeceklerdir.

Benim evlilikten anladığım bir tek şey var ki; eğer karşınızdaki insanı seviyor ve değer veriyorsanız tabiki karşılıklı olarak değer aldığınızıda hissediyorsanız biraz gözü kör, birazda kulağı sağır olmak şart.
 
başlık çok korkutucu ve evlilikten arkana bakmadan kaçmak için yeterli gibii.Allah herkse hayırlısını nasip etsin :((
 
Back
X