• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Bir beyaz yakalının erken isyanı:)

Papatya129

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
20 Temmuz 2014
2.031
2.472
133
Herkese merhaba.
Ben İstanbul'da bilinen kurumsal bir hukuk bürosunda stajyer avukatım şuan. Öğrenciyken, beyaz yakalıların tası tarağı toplayıp Ege kasabası muhabbeti yapmasına hep çok şaşırırdım. Bu kadar emek verip dirsek çürütüyorlar sonra köye taşınıyorlar derdim içimden. Fakat inanın stajımın daha ortasında "bu nereye kadar böyle gidecek" demeye başladım. Gece 9'a, 10'a kadar mesai yapıyorum çoğu zaman ve karşılığında aldığım üç kuruşu kiraya faturalara veriyorum. Baba desteği olmasa geçinmemin imkanı yok. Hadi ben şanslı kesimdeyim,ailem arkamda, iyi bir eğitim aldım da iyi bir iş buldum; peki bunca insan nasıl geçiniyor diye düşünmekten geceleri uyuyamıyorum.
Kurumsalın verdiği hiyerarşi sonucu yediğim azarı, kaprisi hiç burada anlatmayacağım bile.
Şimdi gencim hadi dayanırım, peki evlenip çoluğum çocuğum olsa? Nasıl vakit bulur ki insan ailesine böyle bir çalışma temposunda?
Çalıştığım bürodaki genç bir kadın avukatın "Geçen eve 20.30'da girdim. Eşim çok şaşırdı ne işin var burada dedi" diye gülerek anlattığı tasvir benim içimi parçaladı. Komik değil acınası bir hal bence.
Bu kadar çabuk bezmiş olmak ve geleceğe yönelik müthiş bir korku yaşıyor olmak normal mi?
Ne yapacağımı bilemiyorum kızlar. Şeytan diyor ki son bir aile desteği al ve yurtdışına çık yerleş. Gerçi oralarda ne iş yapar nasıl geçinirim onu da bilmiyorum. Ama bu ülkede her gün daha büyük bir hayalkırıklığı yaşayarak uyanıyorum ve ileride şansım varken gitseydim keşke demekten korkuyorum.

Dertleşmek istedim aynı düşünceleri paylaşan arkadaşlarla...
 
aile desteği varken gidin
inanın küçük avrupa ülkelerinde bile çalışma şartları buradan 1897 kat daha iyi.
tatilleri belli.
burada 1 haftayı vermemek için 5 takla atıyorlar.
bir arkadaşım urlaya yerleşti pazartesi sendromu diye deniz kenarında foto atmıştı geçen.
küçük bir yer de olabilir ama aile desteği varsa kesin yurtdışı kesinnnn
 
Açıkçası ben avukatların iş yoğunluğunun, çalışma saatlerinin bu kadar fazla olduğunu bilmiyordum, taa ki avukatlık yapan bir kadınla çok yakın dost olana kadar. O da gece 11'den önce eve gidemezdi. Haftasonu buluşurduk bi telefon gelir büroya git şunu hallet bunu hallet derler, burnumuzdan gelirdi. En sonunda Amerika'ya gitti zaten, oraya yerleşti.
 
Ama stajyermişsiniz işi tamamen öğrenip kendi büronuzu açabilirsiniz. Çevremde çok var rahat avukat demek ki herkes aynı olmuyor 🙈

İstanbul kurtlar sofrası. Burada büro açmak demek kafadan 5-6 yıl bomboş büro duvarlarını izlemek demek. Memlekete dönüp büro açmak da hiç tercihim olmaz açıkçası çünkü oldukça gelişmemiş bir doğu akdeniz şehri.
 
Şuan her şeyin başındayken mesleği değiştirebiliyorsan değiştir derim. Şimdi 23-24 yaşlarıma dönsem yapacağım ilk iş başka bir işe başlamak olurdu. Hatta tam bununla ilgili bir başlık yazacakken sizin başlığınızı gördüm. Ben daha önce Türkiye'nin ileri gelen bir kuruluşunda hukuk departmanında iş teklifi aldım. Neden teklif aldım biliyor musunuz, daha önce çalışanlar ülser ya da çeşitli bağırsak sorunları yüzünden işlerini bırakmışlar. Bundan 4 yıl önceydi, primli maaşlar gözümü boyamadı, ben o saatlere kadar baskı altında çalışamam dedim, reddettim. Daha sonra başka birini bulamadılar ki İstanbul ve İzmir departmanlarında açık olduğunu değerlendirmem halinde hemen başlayacağımı söylediler, dosyalar genellikle İcra dosyaları olduğu için kabul edemezdim. Bu sırada hakimlik sınavlarını kazandım mülakatta elendim. Kendi büromu açtım. Şuan 30'lu yaşların başındayım, bu yaşlarda tek başıma büro idare ediyorum kazancım iyi sayılır ama iş gelmesin artık derken buluyorum kendimi. Hatta bazen gelen işi başka avukatlara yönlendiriyorum ya da kasıtlı o gün büroya gitmiyorum. Eşim imajımı zedeleyeceğini söylüyor, imaj kimin umurunda ? Ben bu yaşımda hâlâ meslek değiştirmeyi düşünüyorum. En sonunda karar verdim seneye yeniden üniversite giriş sınavına gireceğim ve hâlâ 18 yaşımdaki disiplin hırs azmim olmasa da şansım varsa başka bir bölümü kazanırsam gidip okuyacağım.
 
Diplomanızın denkliği varsa yurtdışı denenebilir ama işleri az çok yoluna koyunca , rutinin olunca öyle geçip gidiyor zaman .
Alışıyor , kanıksıyorsun belli bir zaman sonra .
işin varsa tamam denilir ama ben de İstanbulda bunalıyorum. Eşimin işi nedeniyle bir 10 yıl daha kalmamız gerekiyor. Tatil dönüşü hala içim buruk dönerim evime ki biz çok gezeriz , stres atarız .
Zamanda geriye gidebilseydim, eşimden aşırı derecede memnun olmama rağmen hiç evlenmezdim . Deniz bana çok iyi geliyor . Muhakkak küçük bir ilçede çalışırdım .
 
Şuan her şeyin başındayken mesleği değiştirebiliyorsan değiştir derim. Şimdi 23-24 yaşlarıma dönsem yapacağım ilk iş başka bir işe başlamak olurdu. Hatta tam bununla ilgili bir başlık yazacakken sizin başlığınızı gördüm. Ben daha önce Türkiye'nin ileri gelen bir kuruluşunda hukuk departmanında iş teklifi aldım. Neden teklif aldım biliyor musunuz, daha önce çalışanlar ülser ya da çeşitli bağırsak sorunları yüzünden işlerini bırakmışlar. Bundan 4 yıl önceydi, primli maaşlar gözümü boyamadı, ben o saatlere kadar baskı altında çalışamam dedim, reddettim. Daha sonra başka birini bulamadılar ki İstanbul ve İzmir departmanlarında açık olduğunu değerlendirmem halinde hemen başlayacağımı söylediler, dosyalar genellikle İcra dosyaları olduğu için kabul edemezdim. Bu sırada hakimlik sınavlarını kazandım mülakatta elendim. Kendi büromu açtım. Şuan 30'lu yaşların başındayım, bu yaşlarda tek başıma büro idare ediyorum kazancım iyi sayılır ama iş gelmesin artık derken buluyorum kendimi. Hatta bazen gelen işi başka avukatlara yönlendiriyorum ya da kasıtlı o gün büroya gitmiyorum. Eşim imajımı zedeleyeceğini söylüyor, imaj kimin umurunda ? Ben bu yaşımda hâlâ meslek değiştirmeyi düşünüyorum. En sonunda karar verdim seneye yeniden üniversite giriş sınavına gireceğim ve hâlâ 18 yaşımdaki disiplin hırs azmim olmasa da şansım varsa başka bir bölümü kazanırsam gidip okuyacağım.
İşte o başka bölüm hangisi? Hepsi aynı artık...
 
Aynı kaygıları ben de yaşıyorum açıkçası
Nasıl bir hayatım olacak kaç saat çalışıp sonra kendime zaman ayırabileceğim?

yaşadığımız ülkeye ne olacak nasıl işin işinden çıkabilirim bir şey olsa diye

sonra düşünüyorum ya bir sakin ol bir dur elin biraz para görsün kendi imkanlarını biraz yarat bakalım
Çünkü düşünmenin pek bir faydası olmuyor şu ara...

Ki pandemi var
 
İşte o başka bölüm hangisi? Hepsi aynı artık...
Lisedeyken Öğretmenlik stajı yapmıştım, bir ay kısa bir süre ama mecburen yapmıştık. O süreçten tek hatırladığım her gün başımın ağrımasıydı. Ama çocuklara karşı davranışım sebebiyle tüm öğretmenlerim ve asıl sınıf sahibi olan öğretmen, kesinlikle öğretmenlik yapmamı söylemişlerdi. Ben de onlara her gün eve gittiğimde başım ağrıyor demiştim. Onlar da baş ağrısının alışınca geçtiğini söylemişlerdi ama pek kulak asmamıştım. Şimdi o baş ağrısını, başkalarının dertlerine ortak olmaya yeğlerim.
O zamanlar sıralamam ilk 1000'deydi, hukuk bölümünün bana uygun olduğundan adım gibi emindim, okumayı da yazmayı da tartışmayı da severdim. Hani şu pdr testlerinde bana hep hukuk çıkardı. Ama şimdi o gencin azmi de hırsı da yok bende. Bana kalan her gece düşünmekten uykuya dalamayan, her gün işine gitmemek için bahane arayan biri.
Şimdi bu yaşın verdiği bir olgunluk da olabilir, geç de olsa bu meslek bana göre değil cümlesini kendi kendime söyleyebildim.
Bazen insanlar bunun nankörlük olduğunu söylüyor ama istemediğin bir şeyde sırf iyi kötü kazanıyorsun diye kalınmaz ki...
 
Lisedeyken Öğretmenlik stajı yapmıştım, bir ay kısa bir süre ama mecburen yapmıştık. O süreçten tek hatırladığım her gün başımın ağrımasıydı. Ama çocuklara karşı davranışım sebebiyle tüm öğretmenlerim ve asıl sınıf sahibi olan öğretmen, kesinlikle öğretmenlik yapmamı söylemişlerdi. Ben de onlara her gün eve gittiğimde başım ağrıyor demiştim. Onlar da baş ağrısının alışınca geçtiğini söylemişlerdi ama pek kulak asmamıştım. Şimdi o baş ağrısını, başkalarının dertlerine ortak olmaya yeğlerim.
O zamanlar sıralamam ilk 1000'deydi, hukuk bölümünün bana uygun olduğundan adım gibi emindim, okumayı da yazmayı da tartışmayı da severdim. Hani şu pdr testlerinde bana hep hukuk çıkardı. Ama şimdi o gencin azmi de hırsı da yok bende. Bana kalan her gece düşünmekten uykuya dalamayan, her gün işine gitmemek için bahane arayan biri.
Şimdi bu yaşın verdiği bir olgunluk da olabilir, geç de olsa bu meslek bana göre değil cümlesini kendi kendime söyleyebildim.
Bazen insanlar bunun nankörlük olduğunu söylüyor ama istemediğin bir şeyde sırf iyi kötü kazanıyorsun diye kalınmaz ki...
Başka bölüm öğretmenlik mi?
 
İnan her satırında başıma salladım. Erken bir yıpranma olmuş ya da öngörün baya güçlü bilemiyorum. İşimin beni çok yorduğunu hatta yakınlarımın bile bunu fark edip kendime değer vermediğim için bana kızdıklarıyla ilgili bir konu açmıştım. 1 ay önce bu psikolojik sıkıntılarımı öğrenmek için doktora gittiğimde anksiyete olduğumu öğrendim. Egzamalar, anksiyete krizleri, 1.74 boyda 52 kilo kalmak... ve hala işime ara vermek gibi bir karar ulaşamadım. Çünkü korkuyorum. Gelecekten çok korkuyorum ve asla kendim için bir adım atamıyorum. Belki bir ablan olarak sana yalvarırım çalışmaktan kendini unutmayı alışkanlık haline getirme olur mu? Zamanını kaybetmeden mutsuzken en azından daha az mutsuz olacağın bir yola adım at.
 
Benim ailem hep bizi çalışmanın önemini anlata anlata büyüttü. Annemi ailesi okutmamis, en ozendigi şey çalışan kadındır, ara ara kendince çalıştı (ama zora, emir almaya gelemez asla,devam ettirmedi hiç bir işini). Bizim ev öyle bir "calismayani kınama evi" ki, okulu bitirip 22sinde evlenene çocuk gelin muamelesi yapılır :) babam da inanılmaz çalışkandir zaten, kendi işi var. Bazen pazarları bile gider,asla şikayet etmez. Tam tersi ne zaman emeklilik muhabbeti açılsa emekli olsa bile çalışacağını söyler.
Hal böyleyken ben de hep çalışma heveslisi oldum. Hatta küçükken bizim balkondan görünen gökdelenlerde ise gitmenin hayalini kurardım.
Üniversitede de yüz boyama palyacoluğu olsun, hosteslik olsun , özel ders olsun bir şekilde para kazandım, bundan zevk aldım.
Derken üniversite son sınıfta ilk defa staj yaptım (hatta okula iletmeyecegim,tamamıyla gönüllü gittiğim,bir kuruş almadığım bir stajdi,deneyim olsun diye kendim ayarlamıştim. Düşün içimdeki çalışma azmini)
Ve böylece ilk defa kurumsal iş hayatına girdim.
Aman Allahım, bu ne eziyet??
Ben insan kaynakları birimindeydim. İzinleri falan biz verirdik. Çocuğunun okul gösterisine gitmek için bile bizim birime gelir, bir yalvarmadiklari kalırdı. İzni de 'kacta çocuğun gösterisi? 12'de mi? Tamam, 8de mesai basliyor, 11'da çıkar, 2de gelirsin' şeklinde verirdik 😯😯 bir ömür düşünün , çocuğun okul gösterisine bile kahvaltı yapıp ,keyifle yiyip gidemiyorsun. Dönüşte sağlıksız bir şeyler ismarlayamiyorsun. Her şeyin koşturmaca, anı biriktiremiyorsun...
Hayat mı bu ya?
Egolu egolu adamların homurtusu ayrı, yaşadığın haksızlıklara ses çıkartırsan kapının görünme riski ayrı...
İlk kez o stajda düşünmüştüm, "gerçekten insanların bir ömrü adadığı hayat bu mu?" Diye... Daha da bu düşüncem hiç geçmedi:)
Bir sürü ayrı yerde çalıştım (hatta inşallah şimdiki iş yerimden de tez vakitte çıkacağım) , gerçekten her yerin kendince kötülüğü var. Mesela şimdiki iş yerim izin konusunda çok serbest. Cenazesi olana 'ne zaman kendini iyi hissedersen o zaman gel' diye süresiz ucretli izin veren, karnın ağrıyınca mescide geçip uyuyacağın rahatlıkta bir yer. Ama özlük hakları konusunda problemli. Devletin verdiği hakları vermekten acizler. Ağir bir mobbing var ve maaş ödemeleri çok düzensiz.
Daha güzel ve kurumsal yerlerde de çalıştım ama dediğim gibi, hepsinin kendince bir kötü tarafı var:)
30'lu yaşlarımin en büyük hedefi sadece bilgisayardan -dunyanin her hangi bir noktasında çalışabileceğim- freelance bir iş :)
Beyaz yakalık benim minnoş gonlume uygun bir iş degil
 
Herkese merhaba.
Ben İstanbul'da bilinen kurumsal bir hukuk bürosunda stajyer avukatım şuan. Öğrenciyken, beyaz yakalıların tası tarağı toplayıp Ege kasabası muhabbeti yapmasına hep çok şaşırırdım. Bu kadar emek verip dirsek çürütüyorlar sonra köye taşınıyorlar derdim içimden. Fakat inanın stajımın daha ortasında "bu nereye kadar böyle gidecek" demeye başladım. Gece 9'a, 10'a kadar mesai yapıyorum çoğu zaman ve karşılığında aldığım üç kuruşu kiraya faturalara veriyorum. Baba desteği olmasa geçinmemin imkanı yok. Hadi ben şanslı kesimdeyim,ailem arkamda, iyi bir eğitim aldım da iyi bir iş buldum; peki bunca insan nasıl geçiniyor diye düşünmekten geceleri uyuyamıyorum.
Kurumsalın verdiği hiyerarşi sonucu yediğim azarı, kaprisi hiç burada anlatmayacağım bile.
Şimdi gencim hadi dayanırım, peki evlenip çoluğum çocuğum olsa? Nasıl vakit bulur ki insan ailesine böyle bir çalışma temposunda?
Çalıştığım bürodaki genç bir kadın avukatın "Geçen eve 20.30'da girdim. Eşim çok şaşırdı ne işin var burada dedi" diye gülerek anlattığı tasvir benim içimi parçaladı. Komik değil acınası bir hal bence.
Bu kadar çabuk bezmiş olmak ve geleceğe yönelik müthiş bir korku yaşıyor olmak normal mi?
Ne yapacağımı bilemiyorum kızlar. Şeytan diyor ki son bir aile desteği al ve yurtdışına çık yerleş. Gerçi oralarda ne iş yapar nasıl geçinirim onu da bilmiyorum. Ama bu ülkede her gün daha büyük bir hayalkırıklığı yaşayarak uyanıyorum ve ileride şansım varken gitseydim keşke demekten korkuyorum.

Dertleşmek istedim aynı düşünceleri paylaşan arkadaşlarla...
Benim eniştem avukat ortakli bir hukuk bürosu da var ve saat 6 dan sonra çalıştığını hiç görmedim. Kazancının iyi olduğunu düşünüyorum.
Tecrube kazandıkça şartlarınız iyilesir diye umuyorum
 
Tebrik ederim insanların 10 yıl sonra kafasına dank eden çok erken gelmiş size. Avukatların halleri içler acısı mesai saati diye birşey yok, saygısız ilişkiler ve müvekiller daha da kötüsü bi süre sonra o etrafınızdaki diğer avukatlara benziyorsunuz, aynı sıkıcı vasat muhabbetler.. avukatlar bir süre sonra insani olarak da kalitesizleşmeye başlıyor tüm bu etkenlerle.. gerçi ne iş yaparsanız böyle bu ülkede. hiç ama hiç düşünmeyin direk yurtdısına gidin, us, uk veya almanya olsun tercihiniz tabi. İyi şanslaar
 
Back
X