Bir' İnci...
Birinin hayatında bir inci olmam lazım!
Birinin içinde saklandığım istiridyeyi bulması lazım!
Sonra istiyorsa benden kolye yapabilir! :)))))
Güldüğüme bakmayın, konu derin. Yani okyanusun derin bir yerindeyim. Neyse ki her doğal ortamda nefes alabilen üretimdenim!
Algılarım en yakın yengeç sürüsünün yörüngesi ile yunusların eşlik ettiği gemilere kadar ulaşırken -ki ikinci kamarada kaptanın karısının miçoyla seviştiğine yemin edebilirim-yanlışlıkla bir mürekkep balığına sarıldığım için koyu renkliyim, bir de sanırım yara aldım; mürekkep balığından hemen önce bir denizkestanesine çarptığım için ve sanırım bir yerim kanıyor olmalı ki, beş metre uzağımdaki köpekbalığının bana yaklaşmakta olduğunu hissetmekteyim ve tabii hiç hareket etmeden duramadığım için, -sudaki sesin karadakinden dört kat daha hızlı yayıldığını hesaplarsak- diğer köpek balıkları tarafından da fark edilmek üzereyim ve dolunay yüzünden de biraz sinirliyim!
1. Köpekbalıklarını baştan çıkartabilirim! Hemen eteğimi sıyırıp, elimi saçlarıma götürüp dudaklarımı da 333 konumuna getireceğim.
2. O sırada buradan geçmekte olan bir dalgıç tarafından fark edileceğim! Fark edildiğimi fark ettiğim anda ölü numarası yapıp karaya çıktığımda bir hayat öpücüğünü hak edeceğim. Eğer iyi öpüşüyorsa ömrümün geri kalanını onun denizden çıkarttığı midyeleri yiyerek geçireceğim!
3. Burada, bu istiridye kabuğunun içinde yaşlanıp öleceğim!
4. Biraz daha düşüneceğim. Bu arada hala nefes alabiliyorum! Tanrım ben neyim?
Paradokslar silsilesiyim;
1. İstiridye kabuğunun içinde ne işim var?
2. Ben istiridye miyim?
3. Bir istiridye isem neden insan kılığına girdim?
4. Bir inci miyim?
5. Eğer bir kabuğun içindeysem eteğimi nasıl sıyırabiliyorum?
6. Katil aslında dalgıç mı?
Hayır, hayır! Sakin olmalıyım. Sadece hızlı düşünmekteyim. Tamam, hayal gücüm çok geniş olabilir. Tamam, canımda sıkılıyor evet. Zaten hep canım sıkılır benim.
Sıkıntıdan oyunlar kurup oyunlar bozarım zihnimin içinde bir de kendi oyunlarıma bile bile yenilirim. Kedi de benim fare de benim! Kendimi yakalayıp kendimden kaçarım, sonra yine kaçıp yine yakalanırım. Bazen sırf yakalanmak için kendi tuzaklarıma düşerim. Aslında kapana peyniri koyan da bendim!
“Deniz de değil miydin?”
“Sende kimsin? Sen beni istiridye mi zannettin!”
Neyse kapılar diyorum! Birini açıp diğerini kapatabiliyorum ama şahsen aynı anda bütün kapılarını açmayı daha hiç denemedim zihnimin.
Şu sağdakini hele daha aralamadım bile. Anahtarı denize düşürmüşüm. Şu anda bir köpek balığının midesinde olabilirim!
Neyse aslında sadece birinin hayatında birinci olmak istediğimi söylemek istemiştim!
Alıntı : Yasemin PULAT
Birinin hayatında bir inci olmam lazım!
Birinin içinde saklandığım istiridyeyi bulması lazım!
Sonra istiyorsa benden kolye yapabilir! :)))))
Güldüğüme bakmayın, konu derin. Yani okyanusun derin bir yerindeyim. Neyse ki her doğal ortamda nefes alabilen üretimdenim!
Algılarım en yakın yengeç sürüsünün yörüngesi ile yunusların eşlik ettiği gemilere kadar ulaşırken -ki ikinci kamarada kaptanın karısının miçoyla seviştiğine yemin edebilirim-yanlışlıkla bir mürekkep balığına sarıldığım için koyu renkliyim, bir de sanırım yara aldım; mürekkep balığından hemen önce bir denizkestanesine çarptığım için ve sanırım bir yerim kanıyor olmalı ki, beş metre uzağımdaki köpekbalığının bana yaklaşmakta olduğunu hissetmekteyim ve tabii hiç hareket etmeden duramadığım için, -sudaki sesin karadakinden dört kat daha hızlı yayıldığını hesaplarsak- diğer köpek balıkları tarafından da fark edilmek üzereyim ve dolunay yüzünden de biraz sinirliyim!
1. Köpekbalıklarını baştan çıkartabilirim! Hemen eteğimi sıyırıp, elimi saçlarıma götürüp dudaklarımı da 333 konumuna getireceğim.
2. O sırada buradan geçmekte olan bir dalgıç tarafından fark edileceğim! Fark edildiğimi fark ettiğim anda ölü numarası yapıp karaya çıktığımda bir hayat öpücüğünü hak edeceğim. Eğer iyi öpüşüyorsa ömrümün geri kalanını onun denizden çıkarttığı midyeleri yiyerek geçireceğim!
3. Burada, bu istiridye kabuğunun içinde yaşlanıp öleceğim!
4. Biraz daha düşüneceğim. Bu arada hala nefes alabiliyorum! Tanrım ben neyim?
Paradokslar silsilesiyim;
1. İstiridye kabuğunun içinde ne işim var?
2. Ben istiridye miyim?
3. Bir istiridye isem neden insan kılığına girdim?
4. Bir inci miyim?
5. Eğer bir kabuğun içindeysem eteğimi nasıl sıyırabiliyorum?
6. Katil aslında dalgıç mı?
Hayır, hayır! Sakin olmalıyım. Sadece hızlı düşünmekteyim. Tamam, hayal gücüm çok geniş olabilir. Tamam, canımda sıkılıyor evet. Zaten hep canım sıkılır benim.
Sıkıntıdan oyunlar kurup oyunlar bozarım zihnimin içinde bir de kendi oyunlarıma bile bile yenilirim. Kedi de benim fare de benim! Kendimi yakalayıp kendimden kaçarım, sonra yine kaçıp yine yakalanırım. Bazen sırf yakalanmak için kendi tuzaklarıma düşerim. Aslında kapana peyniri koyan da bendim!
“Deniz de değil miydin?”
“Sende kimsin? Sen beni istiridye mi zannettin!”
Neyse kapılar diyorum! Birini açıp diğerini kapatabiliyorum ama şahsen aynı anda bütün kapılarını açmayı daha hiç denemedim zihnimin.
Şu sağdakini hele daha aralamadım bile. Anahtarı denize düşürmüşüm. Şu anda bir köpek balığının midesinde olabilirim!
Neyse aslında sadece birinin hayatında birinci olmak istediğimi söylemek istemiştim!
Alıntı : Yasemin PULAT