BİYOLOJİK SAATİNİZ KAÇ ACABA?

Nevreste

Yeniden ☀
Yönetici
Editor
16 Ağustos 2010
293.957
605.005
43
biological-clock.jpg

Doğadaki tüm varlıklar bunlara bitkiler ve hatta mantarlar ve bakterileri de ekleyebiliriz, insan bedeni de gece ve gündüz değişiminde belli bir ritim ile çalışır buna ‘’sirkadyan’’ ritim denir. Sirki anımsatan bu terim yerine genelde ‘’biyolojik saat’’ tanımlaması daha çekici olabilir.

İnsan vücudunun gece uyurken ve gün içindeki gereksinimlerine göre bir reaksiyon biçimi vardır. Hemen, hemen her fonksiyonumuzda bu reaksiyon biçimi ile ilintilidir.

Tüm bu ritmi beynimizdeki hipotalamus bölgesinde bulunan ‘’suprakiazmatik nukleus’’ kontrol etmektedir. Gördüğünüz üzere bu yazıdan yeni ‘’nick name ‘’ olanakları da çıkartabilirsiniz. Bu çekirdek bölge hem fizyolojik hem de davranışsal kontrol noktalarında önemli görevleri vardır. Bu çekirdeğe gelen en önemli uyarı noktalarından birisi gözden gelen görsel uyarılardır. Böylece ışık ile gündüz ve gece arasındaki farklılaşma sağlanmaktadır. Nitekim tamamen ışıklı ya da karanlık ortamda tutulan bireylerin biyolojik saatleri ileri ya da geriye gidebilmektedir. Ama illa da belli bir ritim sağlanmaya çalışılmaktadır. Yani ritimsiz olmaz.

Biyolojik saatimizin en önemli ateşleyicisi melatonin hormonudur. Beynimizin ortasındaki epifiz bezinden salgılanır. Günümüzde uykusuzluk ve jet la için kullanılan formları vardır. Görme özürlülerde günlük ritimin sağlanması için de kullanılır. Melatonin biyolojik saati ayarlamak ile kalmaz aynı zamanda uyku üzerinde de bu şekilde etkilidir. Son yıllarda melatonin için beklentileri aşan bir ilaç yorumu yapıldığını ekleyelim.


images.jpg

Saat 21 00 gibi Melatonin hormonu salgısı artmaya başlar böylece uykuya hazırlık evresine geçeriz. Uykuya geçeceğimiz için yeme içme faaliyetlerine de gereksinim duymayacağımız için barsak hareketleri 22.30 gibi en düşük düzeye çekilir. Melatonin etkisi ile gece saat 02 gibi derin uyku dönemi başlar, uyku ile birlikte artık tam istirahat haline geçtiğimizden metabolizmamız iyice yavaşladığından vücut ısımızda sabah 05 gibi en düşük düzeye düşer. Gece saat ikiden itibaren sekize kadar da kan şekerimiz yüksek seyreder böyle uyanmak için enerji düzeyimiz Sabah saatlerinde 06.30- 07.00 arasında kan basıncımızda sıkı bir yükseliş olur. Bu yükseliş ‘’ hadi sabah oldu kalk ayağa’’ olarak yorumlanabilir. Sabah sekize doğru artık sabah olduğunda ve uyumamanız gerektiğinden! Melatonin düzeyleri de süratle düşer. Bu dönemde kortizol yani stres hormonları da % 50 dolayında artar. Bu da güne başlamak için gerekli bir destektir. Kahvaltınız yaptıktan sonraki dönemde 08 00 – 09 00 arasında barsak hareketleri en yüksek düzeye ulaşır. Bu nedenle kabızlık çekenlere bu dönemde barsaklarınız en azında daha terbiyeli davranmaya zorlayarak tuvalete gidilmesi önerilir. Sabah saat 09 00 gibi testosteron düzeyi maksimuma ulaşır. Bazı erkeklerde sabah görülen ereksiyona’da bunun yol açtığı söylenir. Onun için gebelik için çalışan çiftlere sabah saatlerini önermek daha uygun olabilir. Bazı ‘’ iyi sıhhatte olsunlar ‘’ ise bu ereksiyonun mesane doluluğu ve derin uyku dönemi ile ilgili olduğu söylerler. Neyse konumuzu yataktan kaldırmaya devam edelim. Sabah saatlerinde öğrenmenin aktif olması ve saat 10 – 12 00 arasında beyinsel faaliyetlerin en yüksek düzeyde olduğu dönemleridir. Öğle saatleri ile beraber bir yavaşlama olsa da saat 14 00 – 17 00 arasında koordinasyon, hareket yeteneği ve kas gücünde bir artış olur. İşte bu da sizin için en iyi spor saatlerini gösterir. Artık tek yapacağınız her gün bu saatlerde işten kaçabilmeniz için düzenli ve kabul edilebilir mazeretler bulmak. Yine aynı şekilde akşamüstü saat 18 00 – 19 00 gibi kan basıncınızda en yüksek düzeye ulaşır. Buna da günün yorgunluğu diyebilirsiniz. Sonrasında da yeniden melatonin hormonu devreye girer.

Burada vurgulamamız gereken başka bir konuda özellikle akşam 20 – sabah 06 arasında artık tamamen bir dinlenme döneminde olduğumuz ve sonuçta yeme dönemimizin bittiğidir. Bu yüzden diyet için bu saatlerde pek bir şey yenmemesinin istenmesinin temel sebebi de saatimizin öyle istemesidir.

Ayrıca biyolojik saatin aslında tek bir saat olmadığı veya tek bir ritmimizin olmadığı her organın da kendine özgü bir ritminin olduğu vurgulanır.

Özet olarak uymamız gereken bir ritim ve takip etmemiz gereken bir biyolojik saatimiz olduğu gerçektir.

Ritminizi kaybetmeyin ve sağlıcakla kalın.



Kaynak=doktor sitesi
 
X