olmaz gönlüm, olmaz öyle! Keskin sirkenin akıbeti malûm..Dört mevsimi
yaşayan bir vatanın bağrında büyüdün de, onun için böyle bir baharı, bir
yazı özlersin .. Bu güzelliklerin içinde, özgürce yaşamayı özlersin sen..
ıstersin ki çabuk geçsin fırtınalı sonbahar, ayaza durmasın kışlar. .Dedim
ya, sen dört mevsimin hesabını ve özgürlüğe ilk adım atacağın sayılı
günlerin hesabını yaparsın. ..Yaşarken duygularını bilmelisin; herkes buralı
değil, bilmelisin; güneş görmeyen yurtlar, cezası ağırlaştırılmış
arkadaşlar, dostlar var..
Olmaz gönül, olmaz öyle. .Yükün ağır bilmekteyim, bahan yaşamayanlar için
kış nasıl geçer, mahkûmluğu yaşamayanlar için özgürlüğün önemi nedir? Onu
da bilmekteyim.. Ama şunu da bilmekteyim ki, sabredildiği ölçüde yaşarsın ve
sabır, tahammülün bittiği yerde filizlenir, özgürlük ufkun genişledikçe boy
atar..
Sabır gönlüm, sabır içine çekerken, zehir gibi gelir tadı, boğulacağım
zannedersin, kanın çekilir yüzünden, bembeyaz olur siman; yutkunursun, geri
döner içinde düğümlenenler.. Ağlarsın gözyaşın akmaz, haykırmak gelir
içinden alabildiğine.. Konuşursun yalnızca kendinle, dökersin içini; senden
başkası duymaz bilirsin bunu.. Sitemlerin dillenir haklı olduğunca,
bağırırsın rahatlarcasına, ama sadece kendi içinde, ama sadece içindeki
çocukla baş başa..
Sonra gözlerin... Gözlerin nihaî nokta olmak ister en
sonunda. Durur öylece, bakar, bakar... Ve kimseler fark etmez neden
donuklaştığını, kimseler anlamaz anlatmak istediğin derin manayı... Sonra
çekip alıverirsin anlamlı bakışlarını ruhunu bir kenara bırakmışlardan. .
Yüzünü çekersin, yalan dünyanın yalancılarından..
Alnındaki kırışıklıkları
alıverirsin haberi olmayanların önünden. .Doğruca dönersin kendi içine. .
Yüreğinde yer verdiğin dostları hayal etmeye. .Ve böylece başlar sabır
maratonun. .
Korkma gönül, sen hele azmet sabır için, yüreğini koy ortaya,
gör ne kıymetli hediyeler bekliyor seni özgür yaşamda...
En masumane tavırlarına gaddarca yaklaşanlar olacak belki. ıçindeki çocuk
hafife alınacak... Anlatmak istediklerin değil, anlaşılamamış yanların
konuşulacak.. "Olsun" diyeceksin, yüzündeki gülümsemeyi kaybetmeden. .Yine de
hüsn-ü zan edeceksin.. Delikanlıca söylediğini yine mertlik için olduğu
yerde bırakacaksın.. Yaradanı alıp kalbine, değer verdiğin dostları
yüreğine, sırtını dayayıp soğuk betona, hayallere dalıp uzunca
düşüneceksin...
Üzülüp acı çektiğin anlarda çileni hafife alanlar olacak belki... Öyle bir
yanacak ki için, kimseye anlatamayacaksın... Saatlerce volta atacaksın bu
soğuk kış mevsiminde.. Sonra en yakınındaki, en yüreğindeki vuracak
hislerini... Canım dediğin dönecek sırtını. .Bir "ah!" çekeceksin derinden.
Başını yastığa koyduğun zaman uzun uzun hayaller kuracaksın... Ve sabah
demir kapıların kilit sesleriyle uyandığında, avucunda tuttuğun teşbih
tanesi yine "ya sabır"la şakırdayacak....
Fal taşı gibi açılıp kalacak gözlerin bazen de... Çok şaşıracaksın, çok! Ya
gönül... Aldırma diyemem, aldıracaksın elbet, hislenip içerleyeceksin
belki.. Zannediyor musun ki, yüreğine aldıklarına söylediğin nazenin
kelimeler, boşta kalır! ınanıyor musun ki, sevdiklerin için kurduğun lâtif
cümleler, öksüz bırakılır! Yok gönül, yok! Sahibi var hepsinin yüreğinde. .
Bırak duymasın insanlar, bırak sertliği onlara! Bırak, tabularına kale
yapsınlar! Yeter ki sabret gönül, asıl hayallerini kurduğun duygularının
sahibini düşünüp sabret, başını sonunu kestiremediğin olaylarda bile...
Bırak vursunlar ayıbını yüzüne, bir kusuruna binler cefa taksınlar. .
Olumsuzluğu yaymanın zevkine doyamayanlara inat, bütün güzel düşüncelerini
yay sere serpe. Zehrini ağzında taşıyan bir yılanı ezdin de ne oldu sanki.
Zehirli yılanlar öldürmekle biter mi sandın . Yılanların başını ezmek
yerine; bal damlasın dilinden. "Güzel söz, güzel bir ağaç gibidir ki; onun
kökü sabit, dalı ise göktedir." Ey dostlar! Sabır gücünüzün tükendiğinden
korkarsanız bir gün, gel girin şu dizelerin sırlı havasına... ınan, kimse
üzemez sizi orada. Sabırla özgürlüğünü bekle gönül! Uzat ellerini ve bekle. .
Sabırla ellerinden tutacak dostu bekle gönül! Pes etme, sabret gönül,
sabret!...