tüm kedilere (ama özellikle tekir sarı ve mavi ruslara), Norveç Kurtlarına ve St. Bernard köpeklerine, tavşanlara, kurbağalara ve kaplumbağalara karşı zaafım var..
pek çok taşınma nedeniyle sayamayacağım kadar çok kedi arkadaşım oldu
küçükken en büyük zevkim günlük planlarımı halledip koşa koşa sokaktaki kedilere fırlamaktı..
hem nedense her yeni mekanımızda teras vardı ve oralar da kedilerimin kuşlarımın ve kurbağalarımın yaşam alanları oldu. (kurbağalar nedense hep kaçardı, o kadar da böcek toplardım ama)
az büyüyünce iki köpek ve iki kaplumbağa da eklendi (köpeklerimden biri son kurbağamı yemişti), kedilerden birini araba ezdi, kuşlarımı kafese koymazdım özgürce uçarlardı ne de olsa iki muhabbet kuşuma iki kırlangıç ve altı serçe de eşlik ediyordu (anneleri yuvalarından atmıştı), serçe ve kırlangıç kafese giremez ee muhabbet kuşları onları görür de bunalıma girer diye onlar da salınırdı, neyse beşiktaşlı kedim bunlardan birinin peşinden içgüdüleriyle koşarken eziliverdi.. köpeklerden birini kaçırdılar
diğeri de kaçırılan köpeği o kadar çok özledi ki ağzında yaralar çıktı, yaradan alınan parçayla hazırlanan aşıyı bekleyemedi ve öldü.
velhasıl geriye sadece kaplumbağalar ve beni taşındığım her yeni yerde yalnız bırakmayan kediler kaldı...