Konu sahibi aynı zamanda en mükemmel sevişmelerini en şiddetli kavgalarından sonra yaşadığını da söylüyor Mune. Ben bunu anlayamam işte.
Evet imkanı olmadığı için gidemeyen çok kadın var. Maalesef varlar, bunu kimse inkar edemez.
Ama kendisine bıçak çeken, tekme tokat döven, çocuğuyla tehdit eden adam için en şiddetli kavgalarından sonra en mükemmel sevişmelerini yaşadığını anlatan kadına ben ne diyebilirim?
Ben mümkün olduğunca konu sahipleri özelinde yazmaya çalışıyorum. İçim acıyarak "o zaman kocanızın kızacağı şeyleri yapmayın, madem gitme imkanınız yok bari yok yere dayak yemeyin" dediğin konular da oldu. Olacaktır da.
Ama ne dayak yedikten sonra kocasına kahvaltı hazırlayıp akşam "gelirken yoğurt al" diyen insanları, ne de yediği dayak yüzünden kusan ama kavga sonrası yaptığı sevişmelerden aldığı zevki anlatan konu sahibini anlayabilirim.
Konu sahibi evet olay anında ve takip eden anlarda korkmuştur mutlaka. Kolay değil bıçak çekilmesi.
Ama kocasından bu boyutta dayak yiyen insan şiddetli kavga ettiğinde de korkar, sonrasında sevişmez.
İstismara ugrayan ya da zorla kaçırılan bazı kadınlar bizim gözümüzde celladına aşık olmuş mazoşistler olarak algılansa da çoğunun yaşadıgı şey sistematik bir biçimde psikolojik ve fiziksel şiddete, işkenceye maruz kalma sonucunda psikolojilerinin bozulmasıyla ilgili. Zaten mune hanım'ın belirttigi stockholm sendromu da böyle birşey, bu dönüşüm için illa amerikan filmlerindeki gibi sapıklarla muhatap olunması gerekmiyor.
Bu durum çocuklukta da başlayabilir, dayakçı babayı rol model alan çocuk ergenlik sonrası bunu normalleştirme egiliminde de olabilir mesela. Dış çevreden nasıl etkilendigine göre degişir, işte bu noktada da buradaki yorumlar önemli bence.
Yani demek istedigim onları kendi düşünce yapımızla kıyaslamamamız gerektigi. Aynı geçmişe ya da şu an aynı psikolojiye sahip insanlar degiliz ki sevişmelerini anlayalım. Ama bu anlamadıgımız şeyler üzerinden yargılamak, aşagılamak yerine tedavi olmasını ve bunun normal olmadıgını kendimizden örneklerle anlatabiliriz belki?
Sonuçta özel hayatından bahsettigi kapı komşusu da farklı bir hayat yaşamıyor ki? Bu durumda neden normallestirmesin, onun yaşadıgı topluma göre de bu normal. Dünya büyük falan degil, herkes kendi kısırlaştırdıgı dünyasına göre ilişkiler kuruyor.
Kısmen eski bir üyeyim ve iptal yaptırdıgım için bu benim ikinci üyeligim sayılabilir. Nedenlerimi açıklamak şimdilik istemiyorum, zaten yönetimin de bilgisi var.
Şunu söylemek için bu bilgiyi paylaştım, bir çok konuda dayak yemesine ragmen "napayım ama seviyorum" diyen kadınlara o kadar aşagılayıcı şeyler yazıldıgını gördüm ki... Sinirlenmeyi anlıyorum, kaç kez ekranı kapatıp gittigimi biliyorum ama sırf kendini yeterince savunamıyor diye yol göstermek yerine buradaki kadınların kendi egolarını tatmin edercesine sözlü saldırıda bulunmalarını da ben anlayamıyorum. Hadi o kadın şiddeti normalleştirmişmiş, peki ya buna karşı çıkan bizler ne yapmış oluyoruz?
O kadın başka türlü sevilmeyi görmemiş ki hayatında, babasının annesini 3 ögün döverken sevdigini zannetmiş mesela, bugun de onları taklit ederek bir hayat yaşıyor. Ya da sevgisinden en şüphe duymayacagı kişi olan annesi her saniye hırsını ondan çıkarmış, yatagını düzgün toplamadı diye terligi yemiş. Bugun ülkemizde cogu kişinin belki gülerek cocuklugundan anlattıgı bir hikaye ama bizim düşünce yapımızdaki bu sorun zaten o günlerden başlıyor...
Fakat başka yorumlara denk geldikçe farkettigim şey daha da tuhaf gelmişti. Burada sinirlerine hakim olamayan üyelerin o kadının kocasına olan öfkelerini sırf ayrılmıyor diye yine o kadından çıkarmalarının yanı sıra o kadınla benzer hayatı yaşamalarına ragmen psikolojik şiddetin bir parçası olarak yazan nefret dolu mesajlara sahip kadınlar var ve biraz dikkatle okudugumuzda aslında öfkelerinin üyeye degil, benzerlikten ötürü ses çıkaramayan kendilerine oldugu da ortaya çıkıyor; aynadaki yansımasına ne kadar tipsizsin diye kızmak gibi birşey düşünebiliriz.
İlk başta bu durum her ne kadar sıkıntılı gelse de bir yandan o okudukları yorumlardan etkilenerek -henüz gerçeklige yansıtamamış da olsalar- düşüncelerindeki degişimin acaba somut bir örnegi olabilir mi diye düşünüp tam inancımı kaybetmişken umutlanıyorum.
Yani degişim her zaman var, bunun iyi ya da kötü mü olacagını bilemeyiz ama bunun olumlu yönde olmasını saglamak için katkı sunmak da bizim elimizde.