İlk
annelik heyecanı,
İlk tekmeleri hissetmenin verdiği mutluluk
Anne adayı olmanın verdiği binlerce şükür
Doğacak bebeğinin odasından geleceğine Binlerce kurduğun toz pembe hayaller,
"Oğlum benim, ne koysak adını" telaşları,
Her geçen gün büyüyen karnınla sımsıkı kurduğun o bağ...
Zaman hızla geçip giderken
Haftalar 20'lerin kapısına dayandığında
Sebepsiz bir fırtına gelir bir gün
Adı
erken doğumdur ve alır götür bebeğini
Sadece bebeğini mi?
Anneliğini, umutlarını, evladını,
hatta nefesini
Kısaca herşeyini...
Kayıptan sonraki ilk onsuz uyandığın sabah
Bebeğin için tükettiğin cevizler, ilaçlar,
O tadını hiç sevmediğin
haşlanmış yumurtalar yok
Kahvaltılar bile artık çok anlamsızdır
Sanki o'ndan önce hiç yaşamamışsın gibi
Yaşam damarlarından biri kopar
Elini her karnına attığında
O koca boşluk dolar gözyaşlarınla
Sıkı sıkı sarıp kokusunu duyamadan
O küçük elleri tutamadan
Bebeğim diye bağrına basamadan
Bir sebepsiz fırtına alıp gider herşeyini
Bebeğini kaybetmiş bir lohusa anneysen
Lohusalıktan sütün gelir, olmayan bebeğine sağarsın,
İçini acıttıkça acıtır,
Olmayan bebeğinin sütü...
Neden diye kendine soramadan duramazsın
Cevabını bulamayacağını bile bile,
Zamanla geçer her acı derler ya,
Dışındaymış "evlat acısı" bir kere...
Oysa sen ki, ne hayaller kurmuştun
Masmavi tulumlardan
Denizci odasından oyuncaklarına kadar
Şimdi evladını verdiğin toprak dinsin de
Mezar taşını yaptırasın oğlunun
Adını da koyasın canının parçasının
Karanlık hayallerinde
Boğulmadan,
İsyan etmemekle acıyı hazmetmek arasında Yaşamaya mecbursun
Mezardaki bebeğin annesi olmak var ya,
Ellerini bebeğinin yumuşacak teni yerine
Toprağın soğuğuna sarmak,
Bebeğinin cansız bedenini
Görüpte aklından çıkaramamak var ya
Bu kadar acının var olduğu cümlelerde
Sensizliği yaşamak
Ben seni çok özledim oğlum...
Yüca Rabbim kimseyi evladı ile imtihan etmesin, acısını yaşatmasın...