Açıkçası babası da pek çabalamıyor. Sadece benim çabamla da olacak iş değil. Pek oyun sever bir baba değil dolayısıyla uzun vadede oyun oynayamıyorlar. Ben de çok zevk almıyorum oyun oynamaktan ama yapıyorum yine de.
Aslında karantinanın ilk günleri bu istikrarı büyük ölçüde göstermiştim hatta O zamanlar forumda da aktiftim :) ancak işte bu noktada benim çocukluk travmalarım devreye giriyor ve istikrar bozuluyor. Yeterince ilgi göstermedim, benden mahrum kaldı diye düşünüp hop başa dönüyoruz. Geçen psikolog bir arkadaşım bir kitap önerdi bana. Kendimizi Büyütüyoruz yeniden dedi ve bu kolay kolay aşışabilecek bir durum değil dedi.
Ben de farkındayım bu yapışkanlığın sebebinin benden de kaynaklandığını. Hem fıtratı biraz böyle hem de ben yoksun kaldığım yönleri oğlumda tamamlamaya çalışıyorum.
Misal ben çocukken abimle uyanıp saatlerce aç beklerdim. Annem sabaha kadar uyumaz, öğlene kadar uyurdu. Şimdi mesela insanım, uyuyakalabilirim arada ya da kahvaltı az brşqz gecikebilir. Ancak öyle bir vicdan azabı çekiyorum ki, uyanınca ilk işim mutfağa gidip kahvaltı hazırlamak oluyor. Olur da az biraz uyuduysam gün içinde telafi etmeye çalışıyorum yaptığımı.
Söylemesi kolay arya bacım ama biz kendi yaralarımızı iyileştirmedikçe, istikrar sağlamak kolay olmuyor. Bu işin eğitimle, bilgiyle de alakası yok ki benim alanım biliyorsun. Ama yok derinde bir yerlerde "yetiyor muyum" düşüncesi var oldukça, bu yapışkanlık bitmiyor.
Öyle boktan bir mevzu ki, temelde ihtiyaç duyulan kişi olarak büyüyünce yani ebeveynlik rolü karışınca aslında çok da geriliyorum ihtiyaç duyulan kişi olunca. Fazla annelik beni geriyor esasında. Ancak aynı sebeple daha da daha da verici olmaya çalışıyorum.