''Medine'de Ensar'dan Hidam'ın kızı Hansa bir ara Aişe validemize gelir ve sorusunu şöyle sorar:
- Valide! der, babam beni itibarlı bulduğu akrabasıyla evlendiriyor. Bana sorma gereği duymuyor. Ben de bundan rahatsızlık duyuyorum. Ben bir kız olarak hayat arkadaşımı seçme hakkına sahip değil miyim?. Babamın seçtiğini seçmeye mecbur muyum?
Aişe validemizin cevabı:
- Şu anda Resulüllah evde yok. Birazdan gelir. Sorunu O'na soralım, cevabını da O'ndan alalım. Sen biraz bekle.
Az sonra Efendimiz (sas) teşrif eder. Aişe validemiz de kendisine Hansa'nın sorduğu soruyu aynen sorar:
- Kızın seçme hakkı yok mu?' der. Hansa bana böyle bir soru sordu. Babası Hidam onu itibarlı bulduğu bir akrabasıyla evlendiriyor, kızcağıza sorma gereği de duymuyormuş?
Bu soruya Efendimiz özel bir ilgi gösterir ve ilk emrini verir:
- Hemen kızın babası Hidam'ı bulup getirin!..
Medine'nin yerlilerinden olan Hidam aranıp bulunur.
- Resulüllah seni istiyor, derler.
Telaşla huzura giren Hidam'a Efendimiz'in ilk sorusu:
- Hidam! Sen kızına sorma gereği duymuyor da kendi beğendiğini mi beğenmeye zorluyorsun?
- Ya Resullellah, benim beğendiğim iyi bir ailenin akıllı bir çocuğudur. Kızıma layık olan da odur!.
- Hidam, seçtiğin bu gençle hayatı yaşayacak olan sen misin, yoksa kızın mı?
- Kızımdır ya Resulellah!.
- Öyle ise hayatı kim yaşayacaksa seçim de onun hakkı değil mi? Kızın yaşayacağı genci seçme hakkına sahip olmazsa, seçmediği gençle nasıl mutlu yaşayacak?
Efendimiz son sözünü söyler:
- Hemen kızına sormadan yaptığın bu anlaşmayı durdur!..
İşte bu sırada ötelerden bir ses gelir:
- Ya Resulellah, babamın seçtiğine artık ben de evet, diyorum. Nikahı bozmasın!.
Bundan sonra da şu fevkalade güzel açıklamayı yapar Hansa, der ki:
- Babamın kendi seçtiğini seçmeye beni mecbur bırakması, kızların seçme hakkı yoktur gibi bir düşüncenin yayılmasına sebep oldu. Bu yüzden sorma gereği duydum. Şimdi anlaşıldı ki, kızların seçme hakkı vardır. Ailesi kendi seçtiğini seçmeye kızlarını zorlayamaz. Kızların bu hakkı kesinleşmiş oldu. Artık ben babamın seçtiğine kendi isteğimle evet, diyorum. Sözünden dönme durumunda kalmasın babam!..''
Alıntıladım,kıssa da budur.

Diyorum ya,gerçek İslam nefsimize ağır gelir bizim.Kabul edelim ya da etmeyelim,gülerler mi ağlarlar mı halimize bilemem ama olay bundan ibaret.Bir düşün...Neden bu kadar fakir var hep Müslüman geçinen ülkelerde ? Herkes zekatını verse,yılda bir kez,malının kırkta birini,memlekette fakir kalmaz. İslam devletinde yöneticiler herkesi kollamak,gözetlemek zorundadır.Hz.Ömer zamanında bir kadın çocuklarına taş kaynatırmış.Onun halife olduğunu bilmeden beddua ediyormuş,Ömer bizi görmüyor,Allah'a havale ediyorum,o yöneticiyse,halifeyse bana yardım edecek diye...Sırtında un getirip helallik istemiştir halife ondan.Sorarım sana hangi yönetici yapar bunu şimdi ?
.