<div class="bbWrapper">Bu yaz Çeşme, Ilıca yakınlarında birçok tatil sitesinin bulunduğu bir yörede kalıyorum. Sabahleyin erken saatte yürüyüşe çıktım. Benim gibi yürüyüşe çıkmış insanlar karşımdan geliyorlar. Yol dar, tek tük geçen araçlar arkamdan gelirken, karşımdan gelirken iyice yolun kenarına çekilmem gerekiyor. Sabahleyin erken saatte yürümek isteyişimin nedenlerinden biri de yoldaki trafiğin sabah daha az olması. <br />
<br />
Benim gibi o saatte yürüyüşe çıkmış olan insanlar var ve karşımdan gelen ilk insan beni görmemeye, bana bakmamaya özen gösterdi. Ben baktım fakat o bakmadığı için ısrarla, &#8220;Günaydın!&#8221; deme &#8216;arsızlığını&#8217; göstermedim. <br />
<br />
Günaydın deseydim, &#8220;bak ben medeniyim, sana günaydın diyorum, biraz medeniyet öğren, insan bu durumlarda birbirine günaydın demeli,&#8221; biçiminde yorumlanacağından çekindim. Selamlaşmadan birbirimizi geçtik gittik. <br />
<br />
İkinci kişi de karşımdan geldiğinde aynı şekilde davrandı. Kasten bakmadı, selamlaşmadık; geçtik, gittik. <br />
<br />
Karşımdan gelen üçüncü kişi baktım şortu, yürüyüş ayakkabısı, şapkası ve penyesiyle yabancı görünümlü birisiydi. Yaklaşınca döndü, bana baktı, birbirimize gülümsedik, günaydınlaştık. <br />
<br />
Dördüncü kişi altında şalvar mı, iç donu mu, üstünde fanila mı, gömlek mi belli olmayan bir giyiniş içerisinde yürüyüşe çıkmış birisiydi. Ayrıca yürüyüşünden görüyorsunuz ki bu tip yürüyüşlere alışık olan birisi değil; paytak paytak bir yürüyüşü var. Onun da yüzü asıktı, soğuk bir yüz ifadesi vardı ve öfkeli görünüyordu. O da bakmadı, bakmadan birbirimizi geçip gittik. <br />
<br />
Karşılaştığım dört kişiden bir tanesiyle selamlaşabildim. Diğerleri bakmamaya, selamlaşmamaya özen gösterdi. <br />
<br />
Bunun bende uyandırdığı duygu doğal olarak olumsuz. &#8220;İyi ki bu toplumun vatandaşıyım, iyi ki aynı tarihi paylaşıyoruz, iyi ki bu insanlarla aynı kader için savaşmaya hazırım,&#8221; duygusu değil. <br />
<br />
Olumsuz bir duygu. <br />
<br />
İnekler bile tarlalarda birbirlerine böğürerek selam verirlerken, ben nasıl bir toplumun üyesiyim ki, inekler kadar bile olamadık, duygusu. <br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Ama bir bilim insanı olarak ben o duyguların içerisine girmekten ziyade kafamı zorluyor ve şu soru üzerine durmaya özen gösteriyorum: Bu neden böyle oluyor? <br />
<br />
Bu insanlar başka bir toplumda, başka koşullar içerisinde yetişmiş olsalardı, yukarıda sözünü ettiğim modern giyimli bey gibi onlar da birbirlerine bakan, gülümseyen insanlar olacaklardı. Neden şimdi böyle davranıyorlar, böyle davranma ihtiyacını neden hissediyorlar? <br />
<br />
Bu önemli bir soru olarak karşımda duruyor ve üzerinde düşünmeye değer görüyorum.<br />
<br />
Sizleri de bu gözlemin ve sorunun üzerinde düşünmeye davet ediyorum. <br />
<br />
Sizin bu konu üzerinde düşünmenizi ve paylaşmanızı önemsiyorum, etkilemekte istemiyorum, ama kendi düşüncelerimi paylaşmaya izninizle devam etmek istiyorum. <br />
<br />
*<br />
<br />
Bir toplumda, günün değişik zamanlarında insanlar karşılaştığı zaman birbirlerine &#8216;günaydın,&#8217; &#8216;iyi günler,&#8217; &#8216;iyi akşamlar,&#8217; &#8216;iyi geceler&#8217; demelerini o toplum için bir toplumsal başarı olarak görüyorum. Çünkü insanların birbirlerine &#8216;günaydın,&#8217; &#8216;iyi günler,&#8217; &#8216;iyi akşamlar,&#8217; &#8216;iyi geceler&#8217; demesi toplumsal huzuru gösterir ve bir toplumun toplum olarak birlikte yaşayabilme gücünün en önemli göstergesi toplumsal huzurdur. <br />
<br />
Toplumsal huzur tek tek bireyleri aşar. Burada toplumsal çerçeve, toplumun kültürünün dokusu içerisinde değerlendirilmesi gereken bir durum var. <br />
<br />
Toplumumuz değişik alt gruplara ayrılmış; büyük bir bütünün parçası olmaktan ziyade, bu alt grubun parçası olarak kimliğini tanımlıyor. Savaş olmadıkça büyük kimliğimizi pek umursamıyoruz. <br />
<br />
İnsan zihni ve düşünmesi alanında çalışma yapmış olan psikoloji profesörü Yılmaz Özakpınar bir çalışmasında, şöyle bir gözlem yapıyor: <br />
<br />
&#8220;Türk kültürü, yani Türk milletinin hayatı, birbirine uyan uymayan her türlü kültür öğesinin bir arada bulunduğu bir panayır yerini andırıyor; bu görünüm, kültür zenginliğinin değil, manevi parçalanmanın işaretidir. s.80-82.&#8221;<br />
Özakpınar, Yılmaz. (2003). İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü. İstanbul: Ötüken Neşriyat. 3. Baskı. ISBN: 975-437-303-5 <br />
<br />
&#8216;Bu neden böyle,&#8217; sorusu tarih ve sosyoloji alanlarında ele alınmalı ve irdelenmeli. Bu yazımda ben kendi gördüğüm, bireysel gerçekliğim içindeki gözlemlerden söz ediyorum.<br />
<br />
Bu bireysel gerçekliğim içinde, mesela öyle ortamlar düşünebiliyorum ki, bu ortamda birinde, &#8216;Günaydın!&#8217; demek diğerlerine küfür etmiş gibi anlaşılabilir. <br />
<br />
Yine öyle ortamlar düşünebiliyorum ki içeri girip, &#8216;Selamünaleyküm!&#8217; dediğinizde onlara hakaret etmişsiniz şeklinde anlaşılabilir. <br />
<br />
Başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. O dönemde İstanbul&#8217;da, Cihangir&#8217;de oturuyordum. Sabahleyin yolda durdurduğum bir taksiye bindim. Alışkanlığımdır taksiye binip kapıyı kapattıktan sonra ilk olarak günün saatine göre &#8220;iyi akşamlar,&#8221; &#8220;iyi günler&#8221; veya &#8220;günaydın,&#8221; derim.<br />
<br />
Şoföre &#8220;Günaydın,&#8221; dedim. Şoför hafifçe geriye döndü dedi ki, &#8220;ya Allah&#8217;ın selamı varken böyle batı taklidi selam vermek nereden çıktı?&#8221;<br />
<br />
Daha dikkatlice bakınca farkına vardım, şoför kılık kıyafetiyle ve sakalının biçimiyle, &#8216;ben dindarım ey millet, farkına varın!&#8217; diye bağıran biri<br />
<br />
Ve cevap olarak bana, &#8220;Aleykümselam!&#8221; dedi. Kendi varoluşuyla tutarlı davranıyordu ve dürüst bir insan olarak hareket ediyordu.<br />
<br />
Bir şey söylemedim, gülümsedim ve yolumuza devam ettik. <br />
<br />
Benim ona &#8220;Günaydın,&#8221; demem bir tavır koyma, bir dünya görüşünü ona dayatma olarak algılamıştı. <br />
<br />
*<br />
<br />
İletişim konusunda konuşurken iletişimde mesajların iki türünden söz ederiz: içerik mesajları ve ilişki mesajları. &#8220;Bugün hava çok sıcak,&#8221; &#8220;dışarıda yağmur yağıyor,&#8221; &#8220;sanırım orada dört metrelik bir duvar var,&#8221; gibi sözler içerik ifade eder; yani nesnelere, olgulara, davranışlara, duygulara işaret eder. <br />
<br />
İlişki mesajları ise iki insanın birbiriyle ne tür bir ilişki içinde olduğunu ifade eder. İki insan birbirinin arkadaşı mı, birbirlerine yakınlar mı yoksa uzaklar mı, hasımlar mı, birbirlerini seviyorlar mı yoksa birbirlerinden korkuyorlar mı, kim güçlü kim güçsüz? İlişki mesajları bu soruları açıklığa kavuşturur.<br />
<br />
O nedenle, normal bir toplumsal ortamda, bir insana &#8220;Günaydın,&#8221; dediğiniz zaman, &#8216;ben sana insan olarak değer veriyorum,&#8217; mesajını alır. O da size &#8220;Günaydın,&#8221; dediğinde, karşılıklı olarak birbirinize değer verdiğinizi anlamış olursunuz. <br />
<br />
Yukarıda anlattığım türden sosyal etkileşimlerde, yani taksi şoförüyle benim aramdaki etkileşimde, ilişki mesajı farklı bir anlama bürünmüş oluyor. Bir nevi tavır koyma, karşıdakini ötekileştirme, uzaklaştırma, ona ders verme, nasihat etme anlamına geliyor. <br />
<br />
Kendi bütünlüğünü bulmuş ve bizim şimdi uygar ilişkiler içerisinde yaşayan toplumlar dediğimiz toplumlarda birisi &#8220;günaydın&#8221; (&#8220;GutenTag,&#8221; &#8220;good morning,&#8221; &#8220;bonjour,&#8221; &#8220;buenos días,&#8221; &#8220;Buongiorno,&#8221; &#8220;Ohayoo gozaimasu&#8221<img src="/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk66.gif" class="smilie" loading="lazy" alt=";)" title="KK66 ;)" data-shortname=";)" /> dediğinde karşıdaki herhangi bir şekilde bunu tavır koyma, nasihat etme, ötekileştirme olarak algılamaz. Çünkü toplumda paylaşılan genel çerçeve böyle bir yoruma ihtiyaç göstermez.<br />
<br />
Ama toplum alttan alta bölünmüş, kopukluklar oluşmuşsa o zaman bu kopukluklar, bu bölünmüşlükler, ötekileştirme kavramları içerisinde mesajların yorumlanma ihtimali artar. <br />
<br />
Şimdi şöyle bir durum düşünün; bir ortama giriyorum ve &#8220;günaydın&#8221; diyorum. Bu ortamda bulunan insanlara ben &#8220;günaydın&#8221; dediğim zaman onlar benim şöyle bir mesaj vermeye çalıştığımı düşünüyorlar: <br />
<br />
Siz medeniyetten nasibini alamamış yobazlar, medeni insanlar gibi konuşun, bak ben size bunun örneğini veriyorum. Yobazlıktan, bağnazlıktan vazgeçin. Yeni bir çağ başladı, o çağa ayak uydurun, o çağın gereklerini yapın. Birbirinize günaydın deyin, Türkçe konuşmaya özen gösterin, doğru olan budur.<br />
<br />
&#8220;Günaydın&#8221; diyen bunu demek istedi mi, istemedi mi? Bilmiyoruz, o ayrı bir konu. Burada sosyal çatlamadan dolayı oluşmuş bir algı kalıbından söz ediyoruz. Acı olan şu: son derecede masum bir kişi ortama girip &#8220;günaydın&#8221; dediği zaman sosyal ortam, sosyal algılama zemini öyle oluşmuş olabilir ki oradaki kişiler benim yukarıda saydığım mesajları alıyor olabilirler. O nedenle daha konuşmanın başından husumet, öfke, kin zaman içinde birikmeye başlar.<br />
<br />
Şimdi başka bir ortam düşünün. Yine ben veya benim gibi birisi yine gayet masumane bir şekilde &#8220;selamünaleyküm&#8221; diyebilir. Ve karşımdaki kişiler, diğerleri şöyle anlıyor olabilir:<br />
<br />
Ey siz dinini unutmuş, özünü kaybetmiş insanlar. Müslüman gibi yaşayın, gâvurlaşmayın. Batılıların taklidi bir yaşam içerisinde olmaktan vazgeçin, hesap gününü unutmayın, hangi çağda yaşarsanız yaşayın o hesap günü gelecek ve sizden hesap sorulacaktır. İmanınızdan, dininizden vazgeçmeyin. <br />
<br />
Toplum temel çatlakları sadece sözel etkileşimler de değil kılık kıyafette de kendini gösterir. Başı açık, böyle renkli bir penye giymiş, mini etekli bir genç kız bir ortama girdiğinde yukarıda söylediğim şeylerin hepsini söylemiş kabul edilebilir. <br />
<br />
Öbür yandan türbanlı, kapalı giyimli bir genç kız başka bir ortama girdiği zaman sırf giyimi nedeniyle yukarıda söylemiş olduğum tüm mesajları söylemiş kabul edilebilir. <br />
<br />
Bu tür etkileşimler toplumda kaçınılmaz olduğundan ve her gün olup bittiğinden zaman içerisinde o toplumda sürekli bir husumet, öfke, ötekileştirme sürer gider. Bu tür sosyal ortamlarda en masum ifadeler tavır koymak olarak anlaşılabilir.<br />
<br />
İki kişi sabah yolda birbirini görmemek için bakmıyorsa, belirli bir bilinç içerisinde birbirine bakmayıp selam vermeme çabası içerisine giriyorlarsa bunun bir nedeni olmalı. Toplumdaki hangi çatlak içerisinde, hangi öteki gruptan, hangi aşiretten, cemaatten olduğunu belli etmek istemiyorsan ağzını açmazsın. Bakmazsın, görmemiş gibi yaparsın. Bu uzun vadede bir toplumu bölünmeye, kine, nefrete, çatışmaya götürür; barış ve huzuru yok eder. <br />
<br />
Toplumsal yaşam içerisinde günde binlerce etkileşim kurarız. Bunlardan kaç tanesinde ötekileştiriyoruz ya da ötekileştiriliyoruz? <br />
<br />
Bunu üzerinde önemle durması gereken bir konu olarak görüyorum<br />
dogancuceloglu.net/</div>