Dostlarım! Dünyada Hiç Dost Yoktur.

talin

Guru
Kayıtlı Üye
20 Haziran 2007
4.250
27
45
Dostlarım! Dünyada Hiç Dost Yoktur.
Ben değil, Aristo etmiş bu lafı. Aman tanrım, ne kadar çarpıcı, ne kadar sert bir tokat.

Napoleon da kalkmış; “Kişinin dostu yoktur, mutluluğa ortak olmak isteyenler vardır.” demiş!

Kendimizi mi kandırdık hep?

Evlilikler mesela… Dostlukların sözleşme ile bağlanması mıdır? Yok yok, gerek yok bu kadar acımasız olmaya. Her ne kadar çevremizde gıpta ile baktığımız, birbirine deliler gibi aşık (veya sevgiyle bağlı) çiftlerin sayısı çok olmasa da…

Geçenlerde yine şık bir düğündeydim. “Eşinle Gel; Birbirinizi Oyalarsınız” türünden!

Evlenen çifti, aileleri, arkadaşları gözlemliyorum bol bol. Herkesin gözü yeni evlilerde ama kalbi, beyni kendi hayatlarında. Fizik olarak oradalar sadece. Bakışları ele veriyor düşüncelerini.



Kıskançlık değil belki ama “ben de böyle girmiştim dünya evine, ya sonra?,” “ne sözler vermiştik birbirimize, bak şimdi yanımda bile değil” ya da “peki ben kiminle evleneceğim?” soruları. Ve birçok içinden çıkılması diğer zor sorular. Hayatlar sorgulanıyor o gülümsemelerin arkasında.

Düğünler bir enterasan. Harcanan paralar başbaşa geçirilecek kaç tatil parası eder kimbilir…

Erkekler bir örnek, benzer koyu renk takım elbiselerin içinde. Kadınlar ise şıklık yarışında. Kiminle yarışıyoruz? Koyu renk ceket pantalon veya abiye elbiseler mi beni ben yapıyor? Verdiğimi sandığım algının ömrü benimle birilerinin iki cümle sohbet edene kadarsa süresi, neden daha doğal sen olmuyorsun; en baştan.

Ancak haklısınız, arkadaşlar arası sohbetlerde kullanılacak sözcükler bile öğreniliyor değil mi? Algımı yöneteceğim ya! [Bakışlar da ele vermese, tümden sanal bir hayat olacak yaşadığımız.]

Tanrım bu kadar mı zor doğal olmak, kendin olmak? Eleştirilerden kaçmaya çalışırken kaçan hayatın kendisi olmuyor mu?

İmza ile edinilen dostluklara bir garip bakar oldum. Hem de uzun sayılabilecek bir süre (büyük çoğunluğunda çok mutlu) evli kalmış bir adam olarak. [Nasıl bir değişimdir bu, beni tanımakta zorlanıyorum bazen. Kendimi yeniden keşfetmenin heyecanı ile hoşuma gitmiyor da değil bu durum!]

Dostluklar için ise farklı… Baskı ve korkunun olmadığı ilişkiler olmalı onlar. Seni sen olduğun için seven kişilerle, sendeki değişimleri anlayıp kabullenenlerle. Yaşa bakmazsızın birlikte büyüdüğümüz… Ona geçilmenin keyif verdiği…

Voltaire’in bahsettiği sözleşme türü daha bir anlamlı sanki:

“Dostluk, duygulu ve erdemli iki kişi arasında kendiliğinden ortaya çıkan bir anlaşmadır.”

“Duygulu” ve “erdemli” iki kişi…

Evlilik tarifi gibi, ama tam da değil… Zaten dost iki sevgilinin imza atması ise bu, o zaman umurumda değil. Onlar isterlerse her gün imza atsınlar, adlarının başındaki “sevgili”dir önemsediğim; karı koca olmaları değil.

İşte düğünde herkesin halay çekerken, benim masada bir ara ben başıma kalmamın bana düşündürdükleri… Benim de gözüm farklı, beynim başka yerlerdeymiş demek. Yüzümde gülümseme olmayan, kısa ancak mutlu anlar. [Daha mı çok sevmeye başlasam düğünleri acaba!]

Evlenmez miyim bir daha?

Keşke daha ne kadar değişeceğimi öngörüp cevap verebilsem buna. Gerçi, … bir dakika… Cevap vermek isteyen kim ki! :Roflol:

Ayrıca, umarım Aristo da yanılıyordur! Kandırmıyoruz kendimizi değil mi?

umarım kandırmıyoruzdur

a.s.
 
güzel bir yazı ...ama bende böyle düşünmek istemiyorum açıkcası:)) dost olsun yaa
 
Canim Emeğine Sağlikkk :)) Bizimle Paylaştiğin Için Teşekkürler.....
 
bencede hiç dost yok bu dünya da. hem zaten aşık veyselde ne demiş "dost dost diye nicesine sarıldım benim sadık yarim kara topraktır" . şimdi herkes çıkar peşinde dostluğun peşinde koşanı görmedim ben.

ayy evet ama bu da çok karamsarca oldu yaa:Roflol:
 
X