Ben de bir zamanlar benzer hisler yaşardım , çoğu insan yaşamıştır. Ama sonra kendimce bir karar aldım, on sene kadar önce. Gerçekten de uyguluyorum, sana da tavsiye ederim.
Karar da şu; kesinlikle karşılık beklemeden ve içinden gelerek bir şey yapmak/ yapmamak. böylece beklentiye girmemiş oluyorsun.
Şöyle birkac örnek vereyim; mesela ben mektup atmayı çok severim. Yurtiçi, yurtdışı...her ay birkaç mektup atarım. Ama posta kutusu kiraladığım halde attığım mektup sayısı 10sa, bana gelen cevap sayısı 3, 4. Eger az da olsa karşılık bekleyerek atsam bu aktivite beni mutlu etmek yerine üzecek. Çünkü gelen şey çoğu zaman sadece WhatsApptan teşekkür mesajı oluyor:) ve ben posta kutusu kiraladığım için her fırsatta evime 2 km postaneye gidip kutuma bakıyorum, çoğu zaman boş oluyor. Eğer beklenti icine girecek olsam mutsuz olurdum. Ama hem mektup yazmayı seviyorum, hem zarfa bir şeyler çizmeyi seviyorum, hem pul seçmeyi seviyorum, hem de mektubumun gidince yaşadıkları heyecanı düşünmek beni mutlu ediyor. Bu yüzden asla cevap alacağımı düşünmeden yolluyorum. Hatta bu kutuyu kiralamadan önce adreimi yazmazdim bile
Daha bugün bana henüz bir mektup bile atmamış birine yeni postkart gönderdim,çünkü uzun zamandır başka ulkedeydi,dönünce birikmiş faturaları arasında görünce sevinir diye düşündüm. Mantığım bu olduğu için de asla gelmeyen cevaba takılmıyorum,çünkü bunu tamamen kendi isteğimle ve yapmak beni mutlu ettigi için yapıyorum.
Ya da bir başka örnek, ablam evleneceği zaman ceyiz yerleştirme bilmemne,bir sürü angaryasi vardı. Bunlar yapmaktan keyif alacağım şeyler değil ama tabii ki canım ablam için yaparım. Ama şunu farkettim, eğer istemediğim halde bu davranışı yaparsam bir beklenti içine girecegim. Ve ablamı tanıyorum. Bugün ben bekarım diye her şeyine kossam yarın ben evlenirken o evli,çocuklu,iş güç sahibi olduğu için benim hiç bir şeyime
Vakit ayirip da yardıma gelmeyecek birisi:) onun angaryalarini yapip da beklenti içine girip sıra bana geldiğinde içten içe uyuz olacağıma yapmadım daha iyi:) sadece canımın istediği kadarına eşlik ettim . Sıra bana geldiğinde o da canının istediği kadarına eşlik edebilir,ya da misafir gibi gelip oturup gidebilir. Benim için problem yok:)
Düğün takılarında da...iş yerinde evlenenler icin para toplarlardi , haraç keser gibi birkaç yüz lira. Ben de vermezdim . Çünkü neden o kadar para haracayayim ki,kendi düğünüme cagirmayacagim insana. Ya da altin ucuzken bile insanlara çeyrek falan takmazdim . Çünkü bugün ben takıyorum, yarın ne o kişi tatilini bölüp düğünüme gelecek ne de ev bark gecindiren insan bana çeyrek takacak. Onun yerine ayirdigim parayla kendi altın hesabıma para atıyorum, düğünde de gidip oynuyorum,arkadaşımın davetine icabet edip kalabalik oluşturuyorum, kafam rahat

Ha hiç mi çeyrek takmıyorum? Bu sene çok sevdiğim bri arkadaşım için hem başka şehre gittim hem çeyrek taktım. Sıra bana gelince biliyorum ki evli barkli arkadaşım şehir değiştirip bana gelmez yani:) ama olsun, kendim çok istedim ve gittim,gitmisken de hazır oraya gittim diye fırsat yaratıp üç günlük bir tatil ayarladım . Arkadaşıma dair hiç beklentim yok :)
Yani ne demek istediğimi anlatabildim mi?
İse yeni baslayana belki sana da gelir diye çiçek yolluyorsan Parana yazık,hiç yollama.
Ama 'yaaa arkadaşım mutlu olsun' diye yollayacaksan yolla,ama o zaman da "geri gelmedi" diye üzülme.
Tek kriterin sadece kendi isteğin için yapmak olsun.
Dediğim gibi, bu düşünce yapısıyla onuncu yılıma girdim, o kadar rahat ki. Kazık bile yesen 'ben şunu yaptım bunu yaptım o bana böyle yaptı ' demiyorsun çünkü ne yaptıysan o an öyle istedigin için yaptın:)