Erdoğan'dan Davutoğlu'na gönderme: Neymiş, akademisyenler tutuksuz yargılansınlarmış!

Chess

Nirvana
Kayıtlı Üye
14 Ağustos 2009
53.301
42.828
Erdoğan'dan Davutoğlu'na gönderme: Neymiş, akademisyenler tutuksuz yargılansınlarmış!
Paylaş Paylaş
"Türkiye'de tivitten mivitten içeri gireni görmedik ama ABD'de Obama'yı tehdit edeni hapse attılar"
page_cumhurbaskani-erdogan-avukatlara-hitap-ediyor_082902445.jpg


inPaylaşın
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, tutuklu akademisyenlere ilişkin olarak "Tutuksuz yargılanmalarından yanayım" diyen BaşbakanAhmet Davutoğlu'na gönderme yaptı. Erdoğan, "Son zamanlarda efendim işte neymiş, akademisyenler tutuksuz yargılansınmış. Suçluysa, yardım ettiyse tutuklu yargılanacak. Diğerinden onun ne farkı var?" eleştirisi yöneltti.

Erdoğan, terör operasyonlarına ilişkin olarak, "Biz bir ölüyoruz ama 10 da, 20 de, 30 da onlardan öldürüyoruz. Terör örgütü yandaşlarını vatandaşlıktan çıkarmak dahil her önlemi almalıyız" ifadesini kullandı.

"Kısa süre önce ABD Başkanı Barack Obama’ya Twitter’da ölüm tehdidi gönderen birisi 3 yıla mahkûm oldu" diyen Erdoğan, "Orası özgürlükler ülkesi ya. Biz burada twitten mivitten içeri gireni görmedik. Hakaretler, ölüm tehditleri. Sadece tazminat alıyoruz, onu da ben almıyorum zaten. Avukat arkadaşlara bildiğiniz gibi yapın diyorum" diye konuştu.

Erdoğan, Avukatlar Günü dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde avukatlara hitap etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşması öncesinde, MİT TIR'ları davasında yargılanan Can Dündar ve Erdem Gül'ün tahliyesini sağlayan kararına "Uymuyorum, saygı da duymuyorum" dediği Anayasa Mahkemesi'nin Başkanı Zühtü Arslan'ı kabul etti.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Adalet kavramının dolayısıyla hukuki çok önemli bir yeri var. Hukuk sisteminin en önemli unsurlarından biri olan avukatlık müessesi ne kadar itibarlı ve ilkeli olursa adalete o kadar katkıda bulunacaktır. Kimse size itibar vermez, güç vermez. Bunu eğitiminizle mesleki kabileyetlerinizle, dayanışmanızla, duruşunuzla sağlayacak olan sizsiniz. Her meslekte olduğu gibi avukatlar arasında da bu sıfatı istismar ederek başka emeller peşinde koşanlar olduğu gibi olacaktır.

"Neymiş, akademisyenler
tutuksuz yargılansınlarmış!"

Avukatlık bürosu adı altında terör örgütünün birimi olarak çalışan sözde avukatların bulunduğunu biliyoruz. Hiç şüphemiz yok. Aynı durum gazeteci kimliği, akademisyen kimliği, doktor, öğpretmen kimliği taşıyanlar için de geçerlidir. Şüpheniz var mı? Son zamanlarda efendim işte neymiş, akademisyenler tutuksuz yargılansınmış. Suçluysa, yardım ettiyse tutuklu yargılanacak. Diğerinden onun ne farkı var? Avukatlar, hukukun üstünlüğünü sağlama, adeletin tecellisini yardımcı olma misyonları, bu fotoğrafın içine hiç yakışmıyor. Bizim ülkemizde avukatlar geleneksel olarak toplum lideri, halkın hislerininin tercümanı görevini gören konumu vardır.

Sizleri toplumsal hayatın her yanında görmek istediğimi özellikle belirtmek istiyorum. Merhamet ve adalet o kadar önemli ki biz merhamet ve adalet peygamberinin izinden giden bir milletiz.

Avukatlarımızın çözüm bekleyen sorunları mutlaka vardır.

Benim de danışmanlasrımın ağırlıklı kısmını hukukçular teşkil ediyor. Büyük oranda hukukçu arkadaşlarımdan, akademisyen hukukçular, gerekse avukatlardan oluşan arkadaşlarım, onlardan oluşan bir ekibim var. Buradaki çalışmaların temelini de onun olşuturduğuna inanıyorum. Bugün Türkiye’nin başına musallat olan sorunların ortak noktası bu milletin coğrafyasıyla, geçmişiyle … görürsünüz.

Ülkemiz uzun süre farklı isim ve görüntüler altında faaliyet gösteren, vesayet odaklarının altında duran, milletimizin inancını hedef aldılar, başaramadılar, siyaset ve toplum mühendisliği projeleriyle hapsetmeye çalıştılar, istediklerini elde edemediler. Mezhep farklılıkları üzerinden kurgulara giriştiler, sonuç alamadılar. Hepsi sonuçsuz kalınca 2013’ten itibaren yeni olayları devreye soktular.

Gezi olayları üzerinden şahsıma ve hükümete muhalif olan herkesi mobilize ederek sosyal bir kaos çıkarmayı denediler. Başlangıçta kullanılan kavramların çekiciliğine kapılarak bu işe sempatiyle bakanlar bile, mesele Gezi parkı değil, sen hala anlamadın mı şifresini duyunca…

Ben belediye başkanlığım döneminden tutun başbakanlığım döneminde milyonlarca değil, milyarlarca ağaç dikmiş bir başbakandım, belediye başkanıydım.

İçinde milletin, halkın olmadığı her hareket gibi Gezi eylemleri de söndü gitti. Bu yöntem tutmayınca, daha sinsi, daha ince planlanmış bir operasyonun düğmesine basıldı. Paralel ihanet çetesi harekete geçirilerek şahsımla birlikte bu ülkenin büyük projelerini hedef alan bir saldırı başladı. Dikkat ediniz, burada da işin içinde millet yoktu. Öyle olunca Allah’ın yardımı ve milletimin desteğiyle bu saldırıyı da boşa çıkardık.

Yine durmadılar, önce tüm güçleriyle bölücü terör örgütünün güdümündeki partiye destek verip hedeflerine uygun bir siyasi aktör üretmeye çalıştılar. 7 Haziran seçimlerini bu partinin zaferi gibi gördü herkes, aslında yaşanan büyük bir hezimetti. Keskin bir sonuç hedefleniyordu. Olmasyınca da en aşağılık, en insanlık dışı yöntemi devreye soktu. Yıllar sonra yeniden ülkemize can ve kan pazarı kurdular.

Temmuz ayından itibaren eylemlere başladığında, yıllar süren hazırlığı gördük. Bunu arkadaşlarımla da paylaştım. Gezi olayları da aslında içeride planlanmış bir olay değidli. Orada bir yurtdışı seyahatinden gelirken arkadaşlara şunu söylemiştim, bu olay bir üst aklın planlaması dediğimde bana o zaman gazeteci arkadaşlar üst akıl kimdir diye sorudlar. Sizin mesleğiniz bunu bulmaktır dedim.

O üst akıl ortaya çıktı. Bunu dilendirmeye başladılar. Son ABD seyahatimde uygulama çok daha açık ortaya çıktı.

Dikkat ederseniz, Gezi olayları da, paralel yapının darbe teşebbüsü de, 7 Haziran öncesi iklim de, bölücü terör örgütünün eylemlere başlaması da zahirde bağımsız görünüyor ama gerçekte hepsi aynı oyunun birbirini takip eden sahneleri. Aynı davanın, dosyaların birbirini takip eden duruşmalarından söz ediyorum. Şayet şehit olan güvenlik güçlerimiz, hayatlarını kaybeden sivil vatandaşlarımız olmasa, inanın terör örgütünün eylemleri bizim için Gezi’den daha büyük bir tehdit değil. Şehit acısı, gazilerin üzüntüsü dışında bu mücadelenin başarısı konusunda en küçük bir şüphemiz yok.

Çok enteresan. Son seyahat. Brookings Enstitüsü... Malum yapılar gelmiş. Yaklaşık 100-150 kişi falan. Fakat hayatta bir araya gelemeyecek olanlar bir arada. PKK orada, PYD orada, Asala orada, paralel devlet yapılanması orada. Atatürkçü Düşünce Grubu. Onlar da orada. Önce hepsi bana saldırıyordu, hakaretler filan. YPG’nin paçavrasını sallıyor biri. Paralel devletin malum temsilcisi orada. Birazdan Atatürkçü Düşünce Grubu’ndan biri onlara saldırdı. Öbür tarafta da sağ olsunlar bizi destekleyenler. Bağırdıkları kim, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı. Neyse, girdik. Konuşmamızı yaptık.

"Biz burada tweetten mweetten
içeri gireni görmedik ama ABD'de..."

Kimler kimlerle bir araya geliyor, kime karşı bir araya geliyor, nerede bir araya geliyor. Amerika’da. Ve oradaki güvenlik güçlerinin herhangi bir müdahalesi söz konusu değil. Orası özgürlükler ülkesi. Ama kısa süre önce Obama’ya Twitter’da ölüm tehdidi gönderen birisi 3 yıla mahkum oldu. Özgürlükler ülkesi ya. İçeride. Biz burada tweetten mweetten içeri gireni görmedik. Hakaretler, ölüm tehditleri. Sadece tazminat alıyoruz, onu da ben almıyorum zaten. Avukat arkadaşlara bildiğiniz gibi yapın diyorum.

Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyoruz. Biz bunu kararlılıkla sürdüreceğiz. Şehitlerimizin toprağa düşen her damla kanı bu toprakların bizim ebedi vatanımız olduğunun birer tapusudur, mührüdür. Dün de ifade ettim, eğer devlet olarak terör örgütüyle mücadeleyi ahlak, vicdan ve hukuk ölçülerinde yürütmezsek bu mesele bizim için 3 günlük iştir. Terör örgütü evlere, sokaklara, odalara, Kuran’ın cildinden oyuncaklara, şeytanın bile aklına gelmeyecek yerlere bomba koyarak insanlıktan nasibini almadığını göstermiştir. Aslan gibi mücadele etmeyi, mertçe davranmayı sürdüreceğiz. Biz düşmanını bile milletini sırtından vuran bir millet olmadık. Göğüs göğse çarpışarak bir millet olduk. Özelliğimiz bu. Bu milletin tarihinde alçaklık yoktur, soykırım yoktur, kimseyi gereksiz incitmek yoktur.

Yalanın, riyanın, sahtekarlığın en üst seviyeye çıktığı bu yapıya daima teyakkuz halinde olmalıyız. Takiye bunlarda var, onun için de çok dikkatli olmak lazım. Aynı şekilde bölücü terör örgütüyle aynı hedefleri paylaşanlar da her fırsatta kinlerini, nefretlerini, ihanetlerini sergiliyorlar. Akademisyen görünümlü destekçi, gazeteci kimlikli casus, memur unvanlı milis olarak terör örgütünün evlerine girenlerin, elinde silahı olanlardan hiç farkı yoktur.

Kuzu postuna bürünmüş sırtlanlar terör örgütüyle aynı amaca hizmet ediyorlar. Milletçe dikkatli olmalıyız. Devletine ve milletine ihanet içinde olan hiç kimseyi sırtımızda taşımak zorunda değiliz. Güvenlik güçlerimiz teröristlerle mücadelesini hassasiyetle yürütüyor. Şehitlerimiz oluyor, şüphesiz ki ciğerimiz yanıyor. Gün geliyor biz de anneler gibi mahsun hale düşüyoruz. Şunu da biliyoruz, bu araziler tapu kadastrosundaki arsa değildir.

"Terör örgütü yandaşlarını vatandaşlıktan çıkarmak dahil her önlemi almalıyız"
Bizim bu vatan topraklarımızı ne yazık ki kendilerine göre operasyon yapanlar, oraları adeta tarla haline dönüştürmek isteyenlerle güvenlik güçlerimiz onlara gerekli dersi veriyor. Belki biz bir ölüyoruz ama en az on da yirmi de otuz da onlardan öldürüyoruz. Bu bu eşkilde devam ediyor. Devre dışı bırakmak için Terör örgütü yandaşlarını vatandaşlıktan çıkarmak dahil her önlemi almalıyız. Bunlar bizim vatandaşımız dahi olamaz.

Hiçbirimiz bir an bile aklımızdan çıkarmayalım, bizim gidecek başka bir vatanımız yok. Vatanını kaybetmenin, rüzgarın önünde savrulan yaprak gibi sürüklenmenin bölgedeki gelişmelere bakınca görüyoruz. Manidardır, merhum Arif Nihat Asya’yı görmedim, tanımadım. Ama eserleriyle kendisini çok sevdim.

Milletimiz bu toprakları her karışına döktüğü kanla, beş vakit alnıyla damgalayarak vatan etmiştir. Her kim ki vatana göz dikerse bin yıldır ödediğimiz bedellere baksın, ona göre adım atsın. Zira o adım son adımı olabilir. Bu sözüm farklı isim ve söylemlerle ülkemizin bütünlüğünü hedef alan herkesedir. Eğer buna meydan okuma deniyorsa evet Türkiye Cumhuriyeti'ne kem gözle bakan herkese milletim adına Cumhurbaşkanı sıfatıyla meydan okuyorum.

"Dokunulmazlık meselesi
bir an önce halledilmeli"

Son dönemlerde gündemde olduğu halde ağırdan alınan dokunulmazlık meselesinin bir an önce halledilmesi gerekir. Öylesi böylesi yok. Nasıl olacağı ortada. Bir an önce mesafe kat edip, kim geliyorsa onlarla beraber yola devam edip yasal düzenlemeyi parlementodan süratle çıkarmak lazım. Geciktirmenin hiçbir anlamı yok. İpe un sermenin de anlamı yok. Hala birileri ipe un seriyor. Yok şuraya kadar mı buraya kadar mı. Bunlar sayın Başbakan çıktı açıklama yaptı. Buyrun, hangi partiden olursa olsun bunların dokunulmazlıklarının kaldırılması. Yargı ortada, yargılama mercii siyaset değil.

Yargı ne kararı verecekse versin, bu adımın atılması lazım. Aksi taktirde her yerde bakıyorsunuz esiyorlar, gürlüyorlar, istedikleri gibi hareket ediyorlar. Hiçbir zaman şu anlayışın içerisinde de olamayız. Oturalım konuşalım. Artık bu devletin teröristlerle oturup konuşacak hiçbir meseelesi yoktur. Sizler, hepiniz hukuçusunuz. Biz demokratik açılım dedik mi, dedik. Adım atıldı mı atılmadı. Milli birlik dedik mi dedik, peki yaklaştılar mı? Hayır. Milli birlik, kardeşlik diyoruz, yaklaşılmadı. Bunu da aştık. Hespi başbakanlığım döneminde atılan adımlar. Son olarak çözüm süreci dedik, orada da aynı durumla karşı karşıya kaldık. Ne dedim, artık bu kaldırılmıştır demedim, buzdolabına konmuştur dedim. Bunu niye dedim? Silah her şey bırakılır, bu iş biter, bunlar gömülür, betona gömülür, toprağa değil veya güvenlik güçlerimiz bunlara bunun bedelini ödetir. Ondan sonra da biz zaten ülkede 79 milyon refah huzur içinde olduktan sonra ihtiyaç yok. Şu anda da atılan adımlar budur. Dikkat ediyorum, çok enteresan, batı dünyası bi alem. Yaptıkları işler, şu anda malum. Günydoğu’da operasyonun yapıldığı yerlerdeki filmler, şunlar bunlar, sanki dört tane ilde olan tüm Türkiye’de oluyormuş gibi savaş ülkesi olarak Türkiye’yi gsöterme gayreti Türkiye oradaki 3-4 vilayet değil.

İnşallah oralarda, İnebahtı’da oldu ya, komutan sıkıntıya düştü. O zaman Sokullu komutana talimat verdi: Paşa, sen bu devleti ne sanırsın ki? Yelkenlerini atlastan yapar. Mücaldeye aynı kararlılıkla devam edeceksin der.

Biz şu anda plansız, altyapısı olmayan oraları Allah’ın izniyle kentsel dönüşümle birlikte, hele hele Sur, başbakanlığım döneminde orayla ilgili yaptığım projeler vardı. O eserlerle yeniden meydana çıkarılmak suretiyle altyapısı en ideal şekilde yapılmak suretiyle, yeni bir inşa ve ihyasını şu anda hükümetimizin yapma vaadi var. Adımları zaten atılıyor, inşallah bölge çok daha güzel bir hale gelecekteir.

İnşallah oralarda, İnebahtı’da oldu ya, komutan sıkıntıya düştü. O zaman Sokullu komutana talimat verdi: Paşa, sen bu devleti ne sanırsın ki? Yelkenlerini atlastan yapar. Mücaldeye aynı kararlılıkla devam edeceksin der.

Biz şu anda plansız, altyapısı olmayan oraları Allah’ın izniyle kentsel dönüşümle birlikte, hele hele Sur, başbakanlığım döneminde orayla ilgili yaptığım projeler vardı. O eserlerle yeniden meydana çıkarılmak suretiyle altyapısı en ideal şekilde yapılmak suretiyle, yeni bir inşa ve ihyasını şu anda hükümetimizin yapma vaadi var. Adımları zaten atılıyor, inşallah bölge çok daha güzel bir hale gelecekteir.
http://t24.com.tr/haber/cumhurbaskani-erdogan-avukatlara-hitap-ediyor,334990
 
X