CHP neden AKP ile koalisyon yapmamalı… Dört maddede http://www.diken.com.tr/chp-neden-akp-ile-koalisyon-yapmamali-dort-maddede/ CENK SİDAR
Normal ve sağlıklı işleyen bir demokraside merkez sağ ve merkez solun koalisyonu ülke kalkınması için en iyi alternatiftir. Denge ve denetim mekanizmaları kurulur, ülke ideolojik olarak bir ortak payda bularak ekonomik ve demokratik kalkınmaya ağırlık verir.
Türkiye’de bazı çevrelerin tekrarladığı Almanya’daki ‘Büyük Koalisyon’ bu etkin ve başarılı ortaklığın dünyadaki en iyi örneklerindir. Fakat Türkiye maalesef bir süredir normal ve sağlıklı işleyen bir demokrasi değil. Bu yüzden bu örnekler Türkiye için geçerli değil.
Sadece son birkaç sene içerisinde olanlara bakalım: Sırf daha fazla demokrasi ve özgürlük talep ettiği için gençler sokaklarda öldürüldü. Yolsuzluğu aleni olarak ispatlanan siyasetçiler hayasızca, Meclis’te kalkan ellerle aklandı. Seçim sürecinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Anayasa’yı deldi, tarafsızlığını zedeledi. Evladını kaybeden anneler meydanlarda yuhalatıldı. Ülkenin kurumları parti devletinin propaganda makineleri olarak çalıştı. Gazeteciler kovuldu, hakaret ve iftira davaları hukuki bir silah olarak kullanılarak ifade özgürlüğünün önü kesildi.
Bütün bu yapılanların sorumlusu ise bugün bazılarının CHP’nin koalisyon yapmasını arzu ettiği AKP’dir. Tamamen temizlenmeyen bir AKP ile ittifak kurmak CHP için yapısal risk ve tehditler barındırır. Ülkede merkez sağın restorasyonunu da engeller.
Bu yüzden ülke için en hayırlı alternatif AKP-CHP koalisyonu değil; bütün zorluklara ve farklılıklara rağmen ortaya çıkarılacak bir CHP-MHP-HDP koalisyonudur. Bu sadece idealist ve romantik bir tutum değil, rasyonel ve akılcı bir tutuma da işaret ediyor. Neden mi?
AKP’yi meşrulaştırmak olur 1- AKP kirli bir partidir ve şu aşamada yapabileceği tek şey kirini bulaştırmak olur. AKP Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yüzde 40’ının oy verdiği bir parti. Partinin içerisinde mutlaka mevcut yozlaşmadan memnun olmayan, partinin içine bulaştığı otoriterlik ve yolsuzluk çamurundan hoşnut olmayan kesimler var.
İhtiyaç duyulan temizliği de bir CHP-AKP koalisyonu değil, bu kesimler elini taşın altına koyarak gerçekleştirmeli. Bu temizlik zaman ve emek istiyor. AKP bu temizliği yaptığı şartta Türk siyasetinde meşru bir merkez sağ parti olarak farklı siyasal yelpazenin temsilcileriyle işbirliklerine mutlaka girecektir.
Bu temizlik yapılmadan yahut göstermelik bazı şartlarla işbirliğine gitmek AKP’yi meşrulaştırmak olur. Bu işbirliğine giden parti bir sonraki genel seçimlerde kaçınılmaz bir bedel öder.
Enkazın faturası CHP’ye çıkarılır 2- AKP ekonomik olarak bir enkaz yarattı. Ekonomiyi ayağa kaldıracak siyasi irade olmadan bu mirasa ortak olmak, sürecin sonunda güçlü bir AKP yaratır. Siyasi pozisyonunu güçlendirmek adına AKP ekonominin temel yapıtaşlarını bozdu. Kısa dönemli siyasal çıkarlar uğruna uzun vadeli ekonomik iklimi tehlikeye attı. Demokrasi bozuldukça ekonomik kalkınma yavaşladı.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı yok edilerek para politikalarının etkisi azaltıldı. İşsizlik ve yoksulluk had saflara çıktı. Yatırım asgari noktalara indi, ülkenin yetenekli ve yaratıcı sınıfları ülkeyi yaratılan siyasi iklimden ötürü terk etmeye başladı.
Ekonomide ciddi bir restorasyon ve yeniden yapılandırılma gerekiyor. Ancak bu AKP’nin temsil ettiği siyasetle mümkün değil. Yarım yamalak reformlar ve iradeyle ekonominin gidişatı aşağıya doğru ivme kazanacaktır. Keza Eylül ayından itibaren artması beklenen küresel faizler sonrasında da ülkenin ciddi bir finansman sıkıntısı yaşayacağı ortada.
AKP-CHP koalisyonu sonrasında ortaya çıkabilecek bir ekonomik kriz ve tıkanmanın faturasını AKP’nin CHP’ye, yahut koalisyon konseptine kesmeye çalışacağının farkında olmamak stratejik bir hata olur.
Bu yüzden bir koalisyon olacaksa bu AKP’nin içinde olmadığı ama güçlü bir demokratikleşme ve ekonomik kalkınma iradesinin bulunduğu bir milli koalisyon olmalıdır. Aksi takdirde AKP zihniyeti bu denklemden tekrar güçlü bir aktör olarak çıkacaktır.
AKP ile ortaklık yapmak, Erdoğan ile ortaklık yapmaktır 3- AKP kadrolarının Erdoğan’a rağmen hareket etmesi mümkün değil. AKP ile ortaklık yapmak, Erdoğan ile ortaklık yapmaktır.
AKP-CHP koalisyonunun AKP içerisindeki Erdoğan’dan rahatsız grupların elini güçlendirmesi tezinden hareketle bu tablonun yeni bir siyasal iklim yaratacağını iddia edenler var. Halbuki AKP demek, Erdoğan demektir. AKP’nin mevcut parlamento kompozisyonunu Başbakan Ahmet Davutoğlu değil, Erdoğan oluşturdu. Parti liderliğinin Erdoğan ekseninden çıkma iradesi olsa bile, Meclis grubunun çıkmasına imkan yok.
Bu yüzden AKP ile ortaklık, Erdoğan ile ortaklık demektir. Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi faktörlerin yer almadığı bir AKP’nin Erdoğan çizgisinden çıkabileceğini düşünmek naiflik olur.
CHP daha da oy kaybeder 4- CHP, AKP ile koalisyona girdiği takdirde CHP’den HDP’ye ve ulusalcı partilere ciddi bir oy kayması yaşanır.
Bir önceki yazımda belirttiğim üzere Gezi hareketinin Türk siyasetine etkisi görünenden ve hissedilenden çok daha fazla oldu. HDP’nin aldığı oy oranı ve sandık güvenliğini sağlayan Oy ve Ötesi benzeri grupların Gezi sürecinde ortaya çıkışı bu durumu daha da aleni hale geltirdi. Niceliksel olarak küçük de olsa bu süreçte mobilize olan Gezi jenerasyonunun ‘çarpan etkisi’ çok yüksek ve belirleyici oldu. Önemli çarpan etkisine sahip bu grubu AKP ile koalisyon yaparak kaybetmek, CHP için büyük bir kayıp olur.
Koalisyon kültürünün kuvvetli olduğu Yunanistan, İtalya gibi örneklere baktığımızda daha fazla oy almış ve meşruiyet sıkıntıları olan sağ partilerle ittifak yapmış sol partilerin süreç sonunda hep kan kaybettiğini, sağ partilerin ise güçlendiğini gözlemliyoruz. Syriza’nın ortaya çıkıp, Pasok’un yok olması bunun en somut örneğidir.
CHP Kılıçdaroğlu döneminde önemli açılımlar gerçekleştirdi, çağdaş ve ilerici bir sol parti olarak yerini aldı. Farklı siyasal görüşleri temsil eden grupları birleştirdi. AKP ile koalisyon bu sürece zarar verir, partide yıkıcı bölünmeler yaşanır.
Sonuç: Türkiye için en hayırlı koalisyon CHP-MHP-HDP koalisyonu Sonuç olarak AKP-CHP koalisyonu ne ülke ne CHP, ne de merkez sağ için rasyonel ve hayırlıdır. Türkiye’nin normalleşme ve içinde bulunduğu kutuplaşma, gerginlik ve kısırlık sürecine son verip ekonomik, demokratikleşme ve dış politikada güçlü bir altyapı kurması için bir fırsat penceresi aralandı. Normalleşme ne yapılanların üstüne sünger çekmek, ne de rövanşist bir yaklaşımla savaş tamtamları çalmaktır. Fakat normalleşme işlenen suçların bedelini ödemeyi gerektirir. Aksi takdirde uzun vadede benzer senaryolarla karşılaşılır.
Güçlü ve kalkınmış bir Türkiye için bağımsız kurumlara, şeffaf sisteme, hukukun üstünlüğüne ve özgürlüklere ihtiyacımız var. Mevcut durumda Türkiye için en hayırlı koalisyon CHP-MHP-HDP koalisyonudur. Bu partilerin içinde hem ekonomiyi, hem dış politikayı, hem de demokratikleşme sürecini yönetecek kadrolar mevcuttur.
CHP’nin liderliğinde kurulacak bu koalisyon iki senelik bir program oluşturmalı ve gerekli siyasi reformları ve toplumsal restorasyonu gerçekleştirmelidir. AKP yahut başka ve temiz bir isimle bir merkez sağ parti bu süreci kendini yenileyerek ve temizleyerek geçirip tekrar meşru siyasetin bir parçası olabilir. Buradaki ana sorumluluk da merkez sağın namuslu ve vatansever siyasetçilerine düşüyor.