Erkek İnfertilitesi Erkeklerde sperm sayısı 100 yılda yüzde 90 azaldı!

Erkek Faktörü / Erkek İnfertilitesi

derya822

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
3 Şubat 2013
3
1
36
Aydın
Prof. Dr. Bülent Tıraş, dünyanın giderek kısırlaşmasındaki en önemli etkeni, insanı modern yaşamla buluşturan teknolojik gelişmeler ve yaşam şeklindeki değişmeler olarak değerlendirdi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) raporuna göre, 100 yıl önce sperm sayısı mililitrede 100-120 milyonken, birçok erkekte bu sayı 15 milyona düştü.

Raporu değerlendiren Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, dünyanın giderek kısırlaşmasındaki en önemli etkeni, insanı modern yaşamla buluşturan teknolojik gelişmeler ve yaşam şeklindeki değişmeler olarak değerlendirdi.

Kısırlaşmadaki en önemli göstergelerden birinin sperm sayısı olduğunu belirten Tıraş, “100 sene önce sperm sayısı mililitrede 100-120 milyondu. Bu rakam geçtiğimiz yıllarda 20 milyona kadar indi. Ancak DS֒nün son revizyonuna göre rakam artık 15 milyon. Yani sperm sayısı çok düşük. Bir yıl korunmadan cinsel ilişkiye girilmesine rağmen 100 çiftten 15′i çocuk sahibi olamıyor” dedi.

Kısırlıkta hava, su ve çevre kirliliği gibi faktörlerin çok etkili olduğunu ifade eden Tıraş, sanayide kullanılan ağır metallerin, gıdalarla, suyla ve havayla alınan yabancı maddelerin etkili olduğunu söyledi.

Tıraş, “Benzindeki kurşun, ağır sanayide kullanılan civa, nikel, kadmiyum gibi metallerin hepsi toksiktir. Özellikle baca gazları kısırlıkta çok etkili. Sanayide kullanılan baca gazlarından çıkan dioksin kısırlık oranını önemli ölçüde artırıyor” diye konuştu.

Kısırlık

Obezite kısırlık nedeni

Son yıllarda hızla artan obezitenin de kısırlaşma oranlarında etkili olduğuna işaret eden Tıraş, vücuttaki 10 kilo fazlalığın kısırlık riskini artırdığını belirtti.

Kilosu normalin altında olanların da aynı riski taşıdığına dikkati çeken Tıraş, şunları kaydetti:

“İsveç’te yapılan ve sonuçları Ekim 2011′de yayınlanan son bilimsel çalışma, kilonun kısırlık üzerindeki etkisini bir kez daha ortaya koydu. Makaleye göre, kilosu normalin altında olanlar da üstünde olanlar da sorun yaşıyor. Obez kadınlarda gebelik oranları, normal kilolu kadınlara göre daha düşük. Kilolu olanlarda bu oran 20,8 iken, normal kilolularda 28,3.”

Sigara kadınlarda yumurta rezervini azaltıyor

Sigaranın kadınlarda yumurtalık rezervini azaltarak gebeliği engellediğini; erkeklerde ise sperm sayısı ve hareketleri üzerinde zararlı etkisi olduğunu vurgulayan Tıraş, cinsel yolla bulaşan hastalıkların kadınlarda tüplerin tıkanmasına yol açtığını söyledi.

Tıraş, erkek kısırlığının yüzde 85 oranında nedeninin belli olmadığına işaret ederek, doğru teşhis ve zamanında müdahalenin tedavide başarıyı artırdığını anlattı.

Sanayide kullanılan ağır metallerin, gıdalarla, suyla ve havayla aldığımız yabancı maddelerin çok büyük rolü var. Benzindeki kurşun, ağır sanayide kullanılan civa, nikel, kadmiyum gibi metallerin hepsi toksiktir. Özellikle baca gazları kısırlıkta çok etkili. Sanayide kullanılan baca gazlarından çıkan dioksin kısırlık oranını önemli ölçüde artırıyor” dedi.

Kaynak : Sağlık, Enfeksiyon nedir, Tıp, Kanser tedavisi, Estetik Tedavi, şifalı bitkiler
 
Son düzenleyen: Moderatör:
bizim ilk spermiogram yaptırdığımız özel laboratuar, 50 milyonun altını oligospermi sayıyordu. sonra başka bir yere gittik orada sınır 40 milyondu. gittiğimiz devlet hastanesiyse 20 milyon baremini kullanıyordu. sonradan öğrendik ki dünya sağlık örgütü erkeklerde ortalama sperm sayısı azaldıkça bu sayıyı aşağıya çekmiş. kimisi 40 ya da 50 gibi eski rakamları kullanıyormuş. devlet şu an 20 milyonu kullanıyor yani 20 milyon canlı spermi olana normal gözüyle bakıyor ama siz de biliyorsunuz ki, işin içine hız ve morfoloji gibi faktörler de girdiğinden 20 milyonla hamile kalmak da epey vakit alıyor. hatta çoğu kişi aylarca yıllarca deneyip hamile kalamıyor. o yüzden bu sayıyı düşürüp durmaları da biraz gönül tesellisi. sırf çoğunluk kısır sayılmasın diye yapılmış bir oynama. diğer yandan kadınlar daha 20li yaşlarda rezerv sorunu yaşamaya başladı. daha 30 lu yaşlarda erken menapoz tehlikesiyle mücadele edenler çoğaldı.bu yüzdendir ki istatistiklere göre kadın/erkek kısırlığı %20 görünse de, tüp bebek merkezlerinde iğne atsan yere düşmüyor. eskiden ikiz gebelik son derece enderken, şimdi sokağa çıktığınızda tüple yapılmış ikizlerini gezdiren ana babalardan sürüyle karşınıza çıkıyor.
bence yediğimiz hormonlu, antibiyotikli et, tavuk, yumurta, süt ve sebzeler, yine sebzelerde bilinçsizce kullanılmış tarım ilaçları, meyveler, hazır olan her şeydeki dünya kadar katkı maddesi en büyük düşmanlarımız. elbette her şeye bir yere kadar dikkat edebiliyoruz, yoksa hiç bir şey yiyip içmememiz lazım. ama en azından belli başlı bazı şeylerden kaçınabiliriz. mesela lütfen içinde soya olan gıdalardan uzak duralım. hazır köftelerin, salam sosis gibi ürünlerin, marketlerde satılan mantı ve çiğ köftelerin, hatta paketlenmiş satılan bazı et ve kıymaların dahi içine koyuyorlar. bu tip ürünleri alırken lütfen üzerini okuyun ve asla almayın. soya östrojen üretimini artıran bir gıda ve erkeklerin can düşmanı. ayrıca gdolu üretimin de en yoğun olduğu bitkilerden biri. ayrıca hazır gidaların içinde yer alan monosodyum glutamat(kötü tuz) ve patates nişastası(vücutta şekere dönüşüyor) gibi katkı maddelerinden de uzak durun. bunlar obeziteyi tetikleyici etkenler. yine soya ve antibiyotikle beslenmiş besi hayvanları ve ürünleri hem hormonlarımızı bozuyor hem de bağışıklık sistemimizi düşürüyor. bu yüzdendir ki artık bazılarımız en ufak bir gripte yataklara düşüyor, her defasında daha ağır antibiyotik kullanmak zorunda kalıyor.
ve lütfen tüm meyve sebzelerinizi bol bol sirkeli suyla yıkayın. örneğin yıllarca elmayı domatesi kabuğuyla yiyin dendi ama bilin ki o kabukta artık tarım ilacı zehiri var, çiftçi mahsulü bozulmasın, paraziti böceği yemesin diye basıyor da basıyor ilacı ve siz o zehirden azar azar aldıkça kanser riskiniz de artıyor. hele ki bir de şimdi ithal meyveler çıktı. kışın marketlerde manavlarda güney amerikanın bilmem neresinden gelmiş üzümler, armutlar görüyoruz. aklınız alıyor mu, dünyanın öbür ucunda toplanıyor, bir gemiye yükleniyor, 15-20 günde türkiyeye geliyor, gümrüğü geçip hale geliyor, oradan manav tezgahında 3-5 gün bekliyor ama hala kütür kütürler. bu ancak bozulmasını önleyici koruyucu kiyasallar, gazlarla oluyor.
dolapta unutup, 1 ay sonra hala ekşiyip küflenmeyen yoğurtlardan, sütlerden bahsetmek istemiyorum bile... zira elimde değil, kendim de mecburen kullanıyorum. istanbul gibi bir yerde inekten yeni sağılmış taze sütü nerede bulayım ki? hadi bulsam tut ki yoğurdu yaptım, peyniri de mi kendim yapcam?
ama tek bir sözüm var lütfen ne yediğimize dikkat edelim...
 
Son düzenleyen: Moderatör:
bizim ilk spermiogram yaptırdığımız özel laboratuar, 50 milyonun altını oligospermi sayıyordu. sonra başka bir yere gittik orada sınır 40 milyondu. gittiğimiz devlet hastanesiyse 20 milyon baremini kullanıyordu. sonradan öğrendik ki dünya sağlık örgütü erkeklerde ortalama sperm sayısı azaldıkça bu sayıyı aşağıya çekmiş. kimisi 40 ya da 50 gibi eski rakamları kullanıyormuş. devlet şu an 20 milyonu kullanıyor yani 20 milyon canlı spermi olana normal gözüyle bakıyor ama siz de biliyorsunuz ki, işin içine hız ve morfoloji gibi faktörler de girdiğinden 20 milyonla hamile kalmak da epey vakit alıyor. hatta çoğu kişi aylarca yıllarca deneyip hamile kalamıyor. o yüzden bu sayıyı düşürüp durmaları da biraz gönül tesellisi. sırf çoğunluk kısır sayılmasın diye yapılmış bir oynama. diğer yandan kadınlar daha 20li yaşlarda rezerv sorunu yaşamaya başladı. daha 30 lu yaşlarda erken menapoz tehlikesiyle mücadele edenler çoğaldı.bu yüzdendir ki istatistiklere göre kadın/erkek kısırlığı %20 görünse de, tüp bebek merkezlerinde iğne atsan yere düşmüyor. eskiden ikiz gebelik son derece enderken, şimdi sokağa çıktığınızda tüple yapılmış ikizlerini gezdiren ana babalardan sürüyle karşınıza çıkıyor.
bence yediğimiz hormonlu, antibiyotikli et, tavuk, yumurta, süt ve sebzeler, yine sebzelerde bilinçsizce kullanılmış tarım ilaçları, meyveler, hazır olan her şeydeki dünya kadar katkı maddesi en büyük düşmanlarımız. elbette her şeye bir yere kadar dikkat edebiliyoruz, yoksa hiç bir şey yiyip içmememiz lazım. ama en azından belli başlı bazı şeylerden kaçınabiliriz. mesela lütfen içinde soya olan gıdalardan uzak duralım. hazır köftelerin, salam sosis gibi ürünlerin, marketlerde satılan mantı ve çiğ köftelerin, hatta paketlenmiş satılan bazı et ve kıymaların dahi içine koyuyorlar. bu tip ürünleri alırken lütfen üzerini okuyun ve asla almayın. soya östrojen üretimini artıran bir gıda ve erkeklerin can düşmanı. ayrıca gdolu üretimin de en yoğun olduğu bitkilerden biri. ayrıca hazır gidaların içinde yer alan monosodyum glutamat(kötü tuz) ve patates nişastası(vücutta şekere dönüşüyor) gibi katkı maddelerinden de uzak durun. bunlar obeziteyi tetikleyici etkenler. yine soya ve antibiyotikle beslenmiş besi hayvanları ve ürünleri hem hormonlarımızı bozuyor hem de bağışıklık sistemimizi düşürüyor. bu yüzdendir ki artık bazılarımız en ufak bir gripte yataklara düşüyor, her defasında daha ağır antibiyotik kullanmak zorunda kalıyor.
ve lütfen tüm meyve sebzelerinizi bol bol sirkeli suyla yıkayın. örneğin yıllarca elmayı domatesi kabuğuyla yiyin dendi ama bilin ki o kabukta artık tarım ilacı zehiri var, çiftçi mahsulü bozulmasın, paraziti böceği yemesin diye basıyor da basıyor ilacı ve siz o zehirden azar azar aldıkça kanser riskiniz de artıyor. hele ki bir de şimdi ithal meyveler çıktı. kışın marketlerde manavlarda güney amerikanın bilmem neresinden gelmiş üzümler, armutlar görüyoruz. aklınız alıyor mu, dünyanın öbür ucunda toplanıyor, bir gemiye yükleniyor, 15-20 günde türkiyeye geliyor, gümrüğü geçip hale geliyor, oradan manav tezgahında 3-5 gün bekliyor ama hala kütür kütürler. bu ancak bozulmasını önleyici koruyucu kiyasallar, gazlarla oluyor.
dolapta unutup, 1 ay sonra hala ekşiyip küflenmeyen yoğurtlardan, sütlerden bahsetmek istemiyorum bile... zira elimde değil, kendim de mecburen kullanıyorum. istanbul gibi bir yerde inekten yeni sağılmış taze sütü nerede bulayım ki? hadi bulsam tut ki yoğurdu yaptım, peyniri de mi kendim yapcam?
ama tek bir sözüm var lütfen ne yediğimize dikkat edelim...


çok güzel yazmışsın canım eline yüreğine sağlık..ben de durumu anacığımın söz ile özetlemek istiyorum. geçen anacım dedi ki " biz hamile kalmamak için uğraşırdık, siz hamile kalmak için uğraşıyorsunuz". gerçekten genetiğimizle oynadılar. yediğimiz gıdalar, soluduğumuz hava, iş hayatı stresi derken maalesef bu halde geldik... bizden sonraki nesilleri düşünemiyorm bile....
 
Back
X