Tarihin ilk çağlarından beri insanoğlunu ilgilendiren konular arasında seksin özel bir yerinin olduğu kabul edilir. Eski Yunanlılar cinsel cazibe gücünü, evreni yöneten güçlerle karşılaştırırlardı. Erotik duyguların, modern fizikteki yerçekimi veya merkezkaç kuvveti gibi, bir şeylerin birbirine yaklaşmasına veya uzaklaşmasına neden olduğuna inanırlardı. Eros, yakışıklı bir genç ve kalpleri yumuşatan bir Tanrı olarak tanınır. Cazibe gücünü, karışıklığı ve ahenksizlikleri gidermek için kullanır. Ama biz, galiba onu daha çok muzır marifetleri ile tanırız... Eros, (Romalılar ona Cupid der) barışı, ihtiras okları ile parçalar. Cinsel arzu, insan ırkının özelliklerinden biridir. Diğer memelilerin işi daha kolaydır. Onlar da cinsel ilişki ile çoğalırlar ama bu gereksinimlerini insanoğlunun aksine otomatik, yani içgüdüsel olarak sadece döllenme dönemlerinde ve sadece bir fiziksel işlem şeklinde yaparlar. Hayvanlar sadece dişilerinin döllenmeye hazır olduğu dönemlerde ateşlenirler ve cinsel ilişki ararlar. Diğer zamanlarda dişi cinsel yönden ilgisizdir, hatta fiziksel olarak bu ilişkiyi gerçekleştirecek durumda değildir. Döllenme döneminde ise dişi, başka her şeyi unutup sadece cinsel ilişki ile ilgilidir. Döllenme döneminde dişi, karnındaki hormonların çoğalması yüzünden çılgın gibidir. Örneğin bir dişi şempanzenin on saatlik bir süre içinde üç değişik erkek şempanze ile tam 23 kere çiftleştiği gözlenmiştir. İnsanoğlu daha gelişmesinin başından beri belirli döllenme döneminden bağımsız bir cinsel hayat oluşturmuştur. Diğer bütün hayvanların bedenlerinde meydana gelen kimyasal ve fiziksel değişiklikler, onların cinsel arzu ve iştah duymalarını sağlar. İnsanoğlunda ise durum tam aksidir. Biz önce gözümüz ve beynimizle beğenir ve arzu duyarız. Bedenimizdeki değişiklikler daha sonra gelir. Döllenme döneminden bağımsız olabilmek insan hayatını şekillendirir. Biyolojik bir saate bağlı kalmaksızın, kendi cinsel tercihlerimizi kendimiz yapma olanağımız olduğu için insan topluluğu oluşabilmektedir. Bedenlerimizle ne yapacağımıza kendimiz karar verme özgürlüğümüz var. İşte bu özgürlük, cinsel hayatımızın böylesine zengin ve tatmin edici ama o oranda da karışık olmasına neden olur. Freud bile cinsellik gibi karmaşık bir şeyi ait olduğu yere yerleştirmenin çok zor olduğunu itiraf etmiştir. "Cinsellik teriminin neleri içerdiğini tarif etmek gerçekten o kadar kolay değildir." Cinsiyetler; "Belki de konunun esasına tam anlamı ile parmak basabilmek için iki cinsiyet arasındaki fark ile ilgili bütün konuları değerlendirmek gerekir, ama bu konu sınırları belirsiz çok genel bir çerçeve içindedir". Zevk; "Eğer cinsel birleşmeyi başlı başına asıl konu olarak kabul ederseniz, siz cinselliği, bedenden elde edilecek zevk menfaatlerinin tümü olarak tarif edebilirsiniz". Üreme; "Daha da ileri giderek, üreme işlevini cinselliğin özü olarak kabul ederseniz, üreme ile sonuçlanmayan, ama hiç şüphesiz cinsellik taşıyan, mastürbasyon ve öpüşme ve sevişmeyi dışlamış olursunuz". "Güçlü bir erkekteki hafif kadınsı hava güzeldir. Dişi bir kadındaki hafif erkeksi hava güzeldir".