Yorumumu mantıklı bulduğunuzu söylemişsiniz, çok teşekkür ederim.
Ancak ben sizin yorumunuzun büyük kısmının hayatın gerçekleriyle örtüstügünü kabul etmeme ve çoguna da katılmama rağmen son kısmına hicbir sekilde katılmıyorum.
Boşanmaya gücü, maddi ve manevi desteği olmayan kadınların affedip unutmaktan başka bi çaresi omadığı kısmına katılmam mümkün değil. Siz de söylemişsiniz sonucu bebeğin psikolojisine kadar gelecek yokuş aşağı facia bi süreç bu.
Kendi yorumumda da bu haldeki kadınlara bi çıkış sunmaya çalışıyodum zaten. Yani çabuk parlayıp hızlı sönmek, fevri davranıp hatalar yaparak sonunda aynı eve ve aynı adama mahkum olmak yerine adımları planlayarak bu adamlardan nasıl kurtulacaklarını anlatmak istemiştim.
Olanakların yetersizligi yıpranmayı arttırıp süreci uzatıyo, bunu göz ardı ederek bi hışım çıkılan yoldan eller boş gözü yaşlı, kır dizini otur kocanın yanında kabusuna dönülüyo kabul.
Ama sakin sakin koşulları hazırlayıp 1 gecede evi terk etmeye calısmak yerine o şerefsize çaktırmadan süreci 1 aya yayarak, avukat-maddi ve manevi destek-mahkemede kullanılacak delil-ekmegini tastan cıkarmak pahasına ufak da olsa bir iş ve işteyken çocuklarla ilgilenecek bir formül bularak bu labirentten yine çıkış var.
Evet zor, çok zor ama insanın kendini yıllarca yavas yavas batırdıgı bataklıktan bi anda cıkarmayı beklemesi de fazlaca hayalperestlik. Madem bi işin yokken, dönünce seni sıcacık karsılayacak hadi gectim sıcaklıgı en azından buyur edip asgari düzeyde destek verecek bi ailen yokken baştan kokmuş bi balıkla (konu sahibesinin eski konuları gercekten dehset verici, adam bi kilometre öteden pisligim diye bagırıyormus resmen) evlenip bi de çocuk yaptıysan o cendereden çıkmanın ceremesini de çekeceksin mecburen.
Haksızlığa ugrayıp düştüğün yerden kalkmak güç ve cesaret ister ama kendi kendini düsürdügün pislikten kendim ettim kendim buldum ama yıkılmadım deyip sıyrılmak daha fazlasını ister. Acizlikse tahammül edemedigim tek sey. Her kosulda mücadeleyi elden bırakmamak lazım.