- 22 Aralık 2017
- 797
- 1.966
- 63
2012 yılı bir akşam otururken fbooktan bir mesaj geldi. Tanımıyorum ama naber yazmış bana. Profili gizliydi ama fotoğrafı hoşuma gitti. Cevap yazdım. Bir iki saat esprili şekilde sohbet ettik.
İki gün sonra tekrar yazdı. Tabi o zaman çevrim içi, görüldü, okudu vs yok. Bekleyip ertesi gün cevapladım mesajını ve sabaha kadar sohbet ettik. Çok keyif aldım sohbetten. Numaramı istedi. Verdim. O doğuda, ben batıda.
Bir ay sadece mesajlaştık ve bir ay sonunda benden hoşlandığını söyledi. Ciddiye almadım. Hiç yüzünü görmedim birkaç fotoğraf dışında.
6 ay sonunda o şehirde arkadaşımın düğünü vardı. Davet etti. Ailemi ikna ettim. Benimkine bir mesaj attım. “Geliyorum. Sabaha ordayım” diye.
Arkadaşlarla buluşup (eşim, benim iki sene yaşadığım şehirle komşu bir şehirde yaşıyordu) hasret giderdikten sonra eşimin şehrine geçtim. İş yerini tarif etmişti. Bulması kolay oldu. Kapıdan girdim. İlk gördüğüm an etraf karardı ve sadece o aydınlıktaydı. Onun görüş alanında olmadığım halde başını birden çevirip gözüme baktı. Geldi yanıma. O yürürken sadece şunu düşündüm. “ aptalsın kızım. Bu adam seni beğenmeyecek. Bu senin için çok fazla yakışıklı”
O an tuttum elini. Bir hafta onunla kaldım. (Şimdi olsa cesaret edip gidemem. O yıllarda da aklım başımdaydı. Neden gittim bilmiyorum. Ya da o neden beni kabul etti misafir olarak. Düşünüyoruz. Sonunda nasip deyip susuyoruz) 6 aylık konuşmamızda çok rahat olan adam, ilk buluşmada kedi gibiydi. Ürkek, dili dolanan biriydi. O akşam onu ilk ben öptüm
Ona kalsa yaklaşamazdı. O günün sonunda kendi kendime seninle evleneceğim dedim. O da benim için düşünmüş evleneceğim kişi diye.
İki sene sonra ayrıldık. Bir yıl ayrı kaldık. Başkaları girdi hayatımıza. Ben nişanlandım hatta evleneceğim dedim
Ama nasibim oydu ve herkes geldiği gibi gitti. Biz yine birbirimize kaldık.
Beş sene sonra evlendik.
Bebeğimizi bekliyoruz.
İki gün sonra tekrar yazdı. Tabi o zaman çevrim içi, görüldü, okudu vs yok. Bekleyip ertesi gün cevapladım mesajını ve sabaha kadar sohbet ettik. Çok keyif aldım sohbetten. Numaramı istedi. Verdim. O doğuda, ben batıda.
Bir ay sadece mesajlaştık ve bir ay sonunda benden hoşlandığını söyledi. Ciddiye almadım. Hiç yüzünü görmedim birkaç fotoğraf dışında.
6 ay sonunda o şehirde arkadaşımın düğünü vardı. Davet etti. Ailemi ikna ettim. Benimkine bir mesaj attım. “Geliyorum. Sabaha ordayım” diye.
Arkadaşlarla buluşup (eşim, benim iki sene yaşadığım şehirle komşu bir şehirde yaşıyordu) hasret giderdikten sonra eşimin şehrine geçtim. İş yerini tarif etmişti. Bulması kolay oldu. Kapıdan girdim. İlk gördüğüm an etraf karardı ve sadece o aydınlıktaydı. Onun görüş alanında olmadığım halde başını birden çevirip gözüme baktı. Geldi yanıma. O yürürken sadece şunu düşündüm. “ aptalsın kızım. Bu adam seni beğenmeyecek. Bu senin için çok fazla yakışıklı”
O an tuttum elini. Bir hafta onunla kaldım. (Şimdi olsa cesaret edip gidemem. O yıllarda da aklım başımdaydı. Neden gittim bilmiyorum. Ya da o neden beni kabul etti misafir olarak. Düşünüyoruz. Sonunda nasip deyip susuyoruz) 6 aylık konuşmamızda çok rahat olan adam, ilk buluşmada kedi gibiydi. Ürkek, dili dolanan biriydi. O akşam onu ilk ben öptüm
Ona kalsa yaklaşamazdı. O günün sonunda kendi kendime seninle evleneceğim dedim. O da benim için düşünmüş evleneceğim kişi diye.
İki sene sonra ayrıldık. Bir yıl ayrı kaldık. Başkaları girdi hayatımıza. Ben nişanlandım hatta evleneceğim dedim
Ama nasibim oydu ve herkes geldiği gibi gitti. Biz yine birbirimize kaldık.
Beş sene sonra evlendik.
Bebeğimizi bekliyoruz.
ne oluyor ne bitiyor derken gittiği yere kadar gitsin dedim. Çok doğal bir biçimde yanyana olmaya başladık..sanki yıllardır tanıyor gibi..Berlin’den ayrılma zamanımız geldi biz ayrılmayalım dedi, tamam dedim peşine takıldım,