Esyn'den Seçmeler

esyn

Nirvana
Kayıtlı Üye
23 Mart 2007
2.577
12
683
Diğer
Adamın biri doktora gitmis, doktor demis, xxxxxxxxxxx
inch kadar.Yani naapsam olmuyo, derdime bir care demis.Doktor:

-Valla kardes, ben buna bisey yapamam ama bizim mahallenin bi buyucusu
var,istersen seni oraya gonderiim demis.
Herif naapsin,
-Tamam abi, buyuksun, oyle olsun filan demis, buyucuye gitmis.Buyucu
herifin durumuna bakmis bakmis, olm demis sen en iyisi git ormanda bi
cesmenin basinda oturan sihirli kurbagayi bul, ona evlenme teklif
et,kurbaga teklifini her reddedisinde 5 inc kisalirsin.Herif hemen
hoplaya ziplaya girmis ormana, bakmis bi cesme bi de soz konusu
kurbaga..Hemen kurbaganin yanina seyirtmis.
-Ooo kurbaga, cillop gibiymisin yavrum filan demis ama kurbagada tik
yok.
Yaw senin baska arkadasin yok mu, getir grup takilalim filan gibi laf
atmis,
Kurbagada yine ses yok.
Kurbaga kardes selam demis herif, benimle evlenir misin?
Kurbaga soyle bir suzmus bizimkini bastan asagi, HAYIR
demis.Allaaaahhh,
herif bi bakmis, xxxxxx Abi super olay yaaa!! filan gibi
geyik yapmis kendi kendine.
Dur lam demis, sunu bi daha yapiim.Kurbaga kardes demis, benimle
evlenir
misin?
Kurbaga hic tinmamis,
yine HAYIR demis.
Anam, bi 5 inc daha gitmis.Adam havalara zipliyor.Valla isi bulduk
demis
adam kendi kendine.Yaw iyi hos da 15 inc yine de fazla,
halbuki 10 inc olsa hem ben hosnut kalirim hem de tum hanimlara uyar
demis.Kurbagaya tekrar sormus:
Kurbaga kardes, benimle evlenir misin??
Kurbaga gozlerini soyle bir belertip adama bakmis.

-"Yaw kardesim demis,sen laftan anlamaz misin? HAYIR HAYIR HAYIR!!!"
 
Son düzenleme:
Bir köyün camisinde, imam cemaate vaaz vermektedir.
Ansızın içeri dalan bir köylü, köyü sel basmakta olduğunu haber verir.
Bütün cemaat hemen kendilerini dışarı atıp kaçar. Sadece imam, bütün
ısrarlara rağmen köyü terketmeyi reddeder ve Tanrı'nın kendisini
koruyacağını söyleyerek camide kalır.
Kısa bir süre sonra sular camiye ulaşır, imam çaresiz minareye çıkar. Sular
minarenin ilk katına yükselirken bir tekne imamı kurtarmaya gelir. Ancak
dini bütün imam, Tanrı'nın kendisini koruyacağını söyleyerek tekneye binmez.
Sular yükselir. İmam ikinci kata çıkmak zorunda kalır.
Bir tekne daha gelir, ancak imam yine Tanrı'nın kendisini koruyacağına
inancının tam olduğunu söyleyerek tekneye binmez. Sular iyice yükselir. İmam
artık minarenin en tepesindedir. Bir helikopter yaklaşır. İçindekiler,
durumun kötü olduğunu anlatarak , imama helikoptere gelmesi konusunda ısrar
ederler.
İmam helikoptere binmeyi de reddeder.
Bir süre sonra sular iyice yükselir ve imam boğularak ölür.
Kendisini ahiretin kapısında melekler karşılar.
Melek: "Hoşgeldiniz, buyrun..."
İmam: "Cennete girmek istediğimden emin değilim..".
Melek: "Neden?.."
İmam: "Tanrı'ya biraz kırgınım...."
Melek: "Ne oldu ki?.."
İmam: "Ben hayatımı ibadet ederek geçirdim, insanlara hep iyilik yaptım,
günahtan uzak durdum. Yaşadığım köyü sel bastı, herkes kaçtı ama Tanrı'nın
beni kurtaracağına inandığımdan ben kaldım. Görüyorsunuz ki şimdi
burdayım...."
Tam bu sırada yukarıdan Tanrı'nın sesi duyulur.
"Salağa, iki tekne, bir helikopter gönderdik..Böylesine geri zekâlının benim
katımda da yeri yoktur.."
 
Adam oğlunun odasının önünden geçerken hayretle bakakaldı. Yatağı
güzelce toplanmıştı ve odası hiç olmadığı kadar derli toplu görünüyordu. Sonra adam yastığın üzerine bırakılmış mektup zarfını farketti. Üzerinde -Babama-
yazıyordu. Aklından geçen bin bir kötü düşünceyle mektup zarfını açtı
ve titreyen elleriyle mektubu okudu:

Sevgili baba;

Sana bu satırları derin birpişmanlık ve üzüntü içinde yazıyorum. Kız arkadaşımla kaçmak zorundaydım çünkü seni ve annemi yaşanacak rezaletten uzak tutmak istedim. Gerçek tutku ve aşkı ben Joanla buldum ve o öyle tatlı ki anlatamam... Şunu biliyordum siz onun vücudunun her yerine taktığı küpeleri,derisine
işlettiği dövmeleri, kendine has o çılgın giyim tarzını asla ama asla
onaylamayacaktınız ve tabi benden çok büyük olmasıda bir sorundu. Fakat
benim için bunlar değildi gerçek tutku ve gerçek aşk...

Baba Joan hamile! Joanın dediğine göre çok mutlu olacağız. Ormanda kendine ait bir karavanı ve tüm kış yetecek kadarda yakacağı var. Bir sürü çocuğa sahip olma düşüncesi rüyalarımızı süslüyor. Joan benim gözlerimi esrar
gerçeğine açtı ve artık biliyorum ki esrar kimseye zarar vermez. Esrar
yetiştirecek ve insanlara pazarlayacağız ve yine bu sayede ihtiyacımız
olan kokoin ve ekstaziye ulaşacağız. Artık tam anlamıyla bilime
yalvarıyoruz dualar ediyoruz şu AIDSin çaresi bulunsun ve Joan
sağlığına kavuşsun diye.. O kesinlikle iyileşmeyi hakediyor.

Endişelenmeyi bırak baba ben 15 yaşındayım ve kendi başımın çaresine bakabilirim. Eminim birgün geri döneceğiz ve sen kendi torunlarını tanıyacak, seveceksin
Oğlun Cihad.

NOT: Baba yazdığım mektubun tek kelimesi bile doğru değil. Ben
Mehmet'lerdeyim.


Sadece sana; masamın üzerinde seni bekleyen karneden daha kötü şeylerin
olduğunu hatırlatmak istedim.
 
Bu olay, Marmara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü 1993 yılında bitiren Dilek isimli bir kızın başından geçmiş..

Dilek bir gün okuldan çıkmış, durakta minibüs bekliyomuş. Yalnız korkunç da yağmur yağıyormuş bu arada. Kızın önüne bir araba yanaşmış. İyi giyimli, temiz yüzlü bi genç, "Yanlış anlamayın n'olur. Ben de yakın zamana kadar öğrenciydim. Islanmayın, gelin ben sizi uygun bir yere kadar bırakayım" demiş. Dilek kız, başta biraz tereddüt etmiş ama çocuğun iyiniyetine inanmış ve arabaya binmiş. Yolda sohbet filan etmişler. Hoşlanmışlar birbirlerinden. Çocuk, "Lütfen izin verin sizi evinize bırakayım. Bakın yağmur da iyice hızlandı" demiş, Dilek kabul etmiş taabi.

Sohbet iyice koyulaşmış. Kızın evine gelmişler, bu arada telefon değiş tokuşu yapmayı da ihmal etmemişler. Dilek çok etkilenmiş çocuktan. O hafta her telefon çaldığında yüreği hop etmiş, "Ay benimki mi arıyo?" diye telefona koşmuş. Ama arayan olmamış maalesef. Dilek yüzünü kızartıp çocuğu aramaya karar vermiş, "Belki numaramı kaybetmiştir, n'olucak ki ben arasam" deyip kandırmış kendini. Telefonu ağlamaklı bi kadın sesi açmış. Meğer teyze, bizim çocuğun annesiymiş ve hıçkıra hıçkıra, oğlunun trafik kazasında öldüğünü söylemiş. Anlattıklarından Dilek anlamış ki, çocuk onu bıraktıktan 5 dakika sonra yapmış kazayı. "Keşke eve bıraktırmasaydım. Benim bunun sorumlusu" diyerek hemen kendini suçlamaya başlamış. Suçluluk duygusundan kurtulmak için teyzeden adresi almış, "En azından başsağlığına gideyim bari" diye düşünmüş. Ziyaret ağlamaklı ve de yaslı geçmiş. Ayrılma vakti geldiğinde iyice havaya giren kız, "Bana oğlunuzdan bi hatıra verir misiniz? Onu gerçekten çok sevmiştim" demiş. Bunun üzerine anne içeriye gitmiş, döndüğünde elinde çocuğun kaza günü üzerinde olan gömlek varmış. Üstelik de hala kanlar içindeymiş gömlek. Dilek çok kötü olmuş, gömleğin niye saklandığı ve niye ona verildiği anlamsızlığına rağmen yine de kadını kıramayıp almış kanlı gömleği. Ama eve gelir gelmez ilk işi gömleği yıkayıp, ütülemek olmuş. Bütün gece gömleğe baka baka, zır zır ağlamış. Sürekli de, "Onu ben öldürdüm, onu ben öldürdüm" diye tekrar ediyomuş kendi kendine. Artık ağlamaktan bi'tap düştüğünde gömleği yastığının altına koymuş ve yatmış. Sabah uyandığında kendini daha iyi hissediyomuş. Ama yastığı kaldırdığında bi de görmüş ki gömlek yine kanlar içinde. İnanamamış bu duruma. "Heralde dün o kafayla iyi yıkayamadım" diyerek yeniden yıkamış gömleği. Ama ertesi sabah da hiç bi değişiklik yokmuş gömlekte, yine kanlar içindeymiş.

Bunun üzerine Dilek kız girdiği ruhsal çöküntünün de etkisiyle bir hocaya gitmeye karar vermiş. Çünkü başına gelen olayı mantıksal olarak bir türlü açıklayamıyormuş. Çevresinden edindiği bilgiyle değerli bir insan olan Rıza hocayı bulup olayı başından sonuna anlatmış. Rıza hoca uzun-uzun dualar okuduktan sonra Dilek e gömleği neyle yıkadığımı sormuş. Dilek te tam iki kez deterjanla yıkadığını, ilk başta gömleğin temizlendiğini fakat sabah tekrar kanlar içinde olduğunu ağlayarak anlatmış. Bunu duyan Rıza hocanın gözleri faltaşı gibi açılmış ve ellerini dileğin kafasına dokundurarak aynen şunları söylemiş... "A benim salak kızım, hiç normal deterjanla kan lekesi çıkar mı? Ace kullansana, hem renkli hem de renksiz çamaşırlarında!"
 
hocaya bak ya nasıl cevap o öyle..
emeğine sağlık cnmm..
 
önce okurken içim bir fena oldu ama sonunda çok şaşırdım, çok değişikmiş. :uhm: teşekkürler a.s.
 
bende okurken diyorum niye fıkra bölümünde bu.. sonunda çıktı meğer işin komik tarafı:)eline sağlık
 
bir kadın mahkemede şahitlik ediyordu,
hakim: yaşınız?
-kadın biraz düşündü ve şu cevabı verdi:
vallahi ben evlendiğim zaman , kocam 40 yaşındaydı; ben de 20. şimdi o 70
yaşında, demek ki ben 35 yaşındayım:)))))))))))
 
1. Seçenek
Sonuçlar:

AKP: % 45

CHP: % 45

Diğerleri: % 10



Olası Manşetler

Cumhuriyet: Ordu Göreve!

Yeni Şafak: Allah Yardımcımız Olsun

Sabah: Yukarı sakal, aşağı bıyık

Milliyet: AB sonuçtan memnun mu?

Radikal: AB sonuçtan memnun degil mi?

Hürriyet: İkisi de bizim partimiz

Milli Gazete: Patatesçiler kazandı

Vakit: Halk CHP'ye vize vermedi

Bulvar: Mankenlerin oyu sonucu belirledi

Fotomaç: Uzatmalar, olmadı penaltılar.


2. Seçenek

Sonuçlar:

AKP: % 90

Diğerleri: % 10


Olası Manşetler


Cumhuriyet: Cumhuriyet elden gitti. Ordu hemen derhal çabucak göreve!

Yeni Safak: Mas Mas !!!

Sabah: 12 ciltlik Kuran Tefsiri sadece 10 kupona

Milliyet: AB olmadı, İslam Birliği tek seçenek.

Radikal: Sıçtı Cafer...

Hürriyet: Hayırlısı oldu inşallah

Milli Gazete: Gömleği çıkarmayacaklardı

Vakit: İnananların zaferi

Bulvar: Kapatıyoruz!

Fotomaç: Şortlar diz altına inecek mi?



3. Seçenek

Sonuçlar:

CHP: % 70

AKP: % 20

Digerleri: % 10



Olası Manşetler

Cumhuriyet: Tehlike geçti, farkında mısınız?

Yeni Şafak: Haydaa!!!

Sabah: Laikliğin zaferi

Milliyet: AB'den ses çıkmadı

Radikal: İyi oldu iyi.

Hürriyet: Yaşasın Demokrasi

Milli Gazete: Gömleği çıkarmanın bedeli

Vakit: Hile, hurda yine CHP

Bulvar: Estonyalı güzel laikliğe aşık

Fotomaç:Takımlar sırayla Anıttepe'de kampa girecek
 



Bilgisayar acilis mesajlari:
- Ad Soyad girin
- Sifrenizi girin
- Ikametgah girin
- Nufus sureti girin
- Annenizin genc kIzlIk soyadInI girin

Internette gideceginiz adresi yazdiktan sonra ekrana gelen mesajlar:
- Emin misiniz?
- Ciddi misiniz?
- Bak son defa soruyorum!
- Gunah benden gitti, bagliyorum.

e-mail almak icin yapilmasi gerekli islemler:
1. Nufus Cuzdani asli ve noter tastikli fotokopisi
2.Ikametgah senedi
3.Savciliktan iyi hal kagidi
4. 6 fotograf
5.Son 3 ay icinde alinmis isme tescilli elektrik,su,dogalgaz faturasi
(odenmis olacak)
6. Erkek kullanicilarin Askerlikle iliskileri olmadigina dair tecil belgesi veya teskere belgesinin Noter tasdikli sureti.
7. 18 yasini doldurmamis kullanicilarda velilerinin yazili izin belgesi...
Not: Internet e-mail kullanim depozitosu 400$ olup aylik 50 milyon kullanim ucreti alinacaktir faturasini odemeyen abonenin e.maili kesilir.
(not: Internet isleri genel Mudurlugu, hicbir tebligat yapmadan abonenin e-mail adresini onceden haber vermeden kapatma veya degistirme hakkina sahiptir)

Baglanamama mesajlarI:
- Bu siteye giris Internet Yuksek Konseyi tarafindan yasaklanmistir.
- RTUK bu siteyi,cocuklarin zihinsel gelisimini engellediginden
dolayi bir(1) gun sure ile kapatmistir. - Aradiginiz adres Anayasa'ya aykiri bulunmustur.
- Site borcundan dolayi kapatilmistir

Baglanma mesajlari :
- Sitemizi sectiginiz icin tesekkür ederiz, sitemize girmekle artık sadece bizim sitemize geleceginize ve baska hic bir adrese gitmeyeceginize dair bir anlasmayi kabul etmis oluyorsunuz. Bu durumu kabul ediyorsaniz "Evet", etmiyorsaniz "Evet" tusuna basin. Ihtilaf halinde Istanbul Mahkemeleri gecerli olacaktir.

Hata mesajlari:
- Ulasmaya calistiginiz bilgisayarin mahallesinde elektrikler kesik oldugundan baglanti kurulamiyor.
- Eksik tusa bastiniz, lutfen tekrar deneyin.
- "Q" harfine bastiniz, bu durumun bir yanlislik sonucu olduguna inaniyoruz, Bir kez daha "Q" harfine basmanız halinde bilgisayariniz takibe alinacaktir.
- Hatasiz bilgisayar olmaz.
- Kime sikayet ederseniz edin.


Alıntı
 

Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil-i kıyafet gezmeye karar vermiş.Yanına başvezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler. Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş.

Padişah, ihtiyarı selamlamış:"Selamunaleykum ey pir'i fani..."

"Aleykumselam ey serdar'i cihan..."

Padişah sormuş:

"Altılarda ne yaptın?"

"Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor..."

Padişah gene sormuş:

"Geceleri kalkmadın mı?"

"Kalktık... Lakin, ellere yaradı..."

Padişah gülmüş:

"Bir kaz göndersem yolar mısın?"

"Hem de ciyaklatmadan..."

Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah baş vezire dönmüş:

"Ne konuştuğumuzu anladın mı?"

"Hayır padişahım..."

Padişah sinirlenmiş:

"Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım."

Korkuya kapılan başvezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor.

"Ne konuştunuz siz padişahla..."

Adam, başveziri şöyle bir süzmüş:

"Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim."

Baş vezir, yüz altın vermiş.

"Sen padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu."

"Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi."

Vezir kafasını kaşımış."Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne emek?..."

Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.

"Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim."

Vezir bir soru daha sormuş..."Geceleri kalkmadın mı ne demek?"

Adam bir yüz altın daha almış.

"Çocukların yok mu diye sordu. Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim..."

Vezir gene kafasını sallamış.

"Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek..."

Adam gülmüş.

"Onu da sen bul..."
 
Back
X