Dedim ya net bilgi vermek istemiyorum belki yöreyi yanlış hatırlıyorumdur diye. Kuzeydoğu taraflarında sadece belli bir halkin gelenegiydi galiba. hititler kadar eski değildi, özellikle eski geleneklerin Türkiye'deki mevcut uzantılarıni da işlemişti kitap. Öylesine bir kitap değil de kültür araştırmaları kitabı olduğu için de ilgimi çekmişti.
Hatta dikkatimi çeken üç konu başlığı daha vardı. Birisi ağıt geleneği. Mesela çok eskiden paralı aglayicilar tutulurmus, çok ağlamak, ağıt yakmak tercih edilirmis. Şimdi de en çok ağlatan kişilere ağıt yaktirilir halen bazı yörelerde.
Bir diğeri, ölülerin direkt mezarın altına değil de mezarın altında açılan yan bir bölmeye gömülmesi. mesela benim memleketimde de böyledir. Bunun geçmişi, eskiden mezar açan çeteler olurmuş. O yüzden ölüler bulunmasın diye direkt mezarin altına gomulmezlermis.
Sonuncusu da alevi dedeligiyle ilgiliydi. Alevi dedelerinin toplum icindeki toparlayıcı misyonunu gören, üst akıl bir grubun, 1950lerden sonra sahte alevi dedeleri ortaya çıkarıp Anadolunun çeşitli bölgelerine, gruplar halinde bunları yerleştirdiğinden bahsediyordu. Bu sebeple gerçek dedelerin itibarı yok edilmiş, hiç tanınmayan yeni dedeler araciligiyla farklı düşünce sistemleri baş göstermeye başlamıştır deniyordu.