Böyle durumlarda “100 yıl sonra hiç birimiz olmayacağız.” düşüncesi çok ferahlatıyor beni. Bir yakınımızı kaybettiğimizde, sanki o gitmiş ama biz asla ölmeyecekmişiz gibi hissediyoruz. Beynimiz “gitseydim, görseydim, sarılsaydım.” diye suçlama ataklarına başlıyor. Halbuki zamanında kimbilir ne güzel anılar yaşadınız
iyi anılarınızı düşünmeye çalışın.
Kuzenimi kaybettiğimde 35 yaşındaydı, arkasında 2 çocuk… Ciğerim sökülmüştü ağlamaktan. Bu yıl ise halamı kaybettim, covidden dolayı en son düğünümde görmüştüm, bir buçuk yıldır yüzünü bile görmemiştim, içim sızlarken aklıma kuzenim geldi, ama halam çocuklarını büyütmüş meslek sahibi yapmış, hayatını bir şekilde tamamlamıştı. Acının kıyası olmaz ama en azından “gün gördü” diyebildim, acımı hafiflettim.
Bir de çok şükür ki inancımız var. Ölümden sonra sonsuzlukta birlikte olma düşüncemiz var. Hayat acımasız, erken yaşta kaybettiklerimiz, küçücükken vefat eden bebekler… Yaşlı ölümleri bir nebze “yaşadı” tesellisi veriyor insana.
Başınız sağolsun, rabbim öbür tarafta mutlulukla huzurla kavuşmayı nasip etsin tüm kaybettiğimiz sevdiklerimizle…