Harem: Eğitim yuvası ve okul mu?

Chess

Nirvana
Kayıtlı Üye
14 Ağustos 2009
53.301
42.832
Harem: Eğitim yuvası ve okul mu?
Rengin ArslanBBC Türkçe
  • 11 Mart 2016
Paylaş
160311110339_hareem_concubine_624x351_getty_nocredit.jpg
Image copyrightGetty
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Harem'in bir "eğitim yuvası" olduğunu söylemesi bir tarih tartışmasını da alevlendirdi.

"Tarihimizde İz Bırakan Valide Sultanlar'' isimli bir toplantıda konuşan Erdoğan, "oryantalistleri" eleştirdi, onların yarattığı "hayali tasvirlerin" karşısına bir okul koydu ve "Harem, Osmanlı hanedan üyeleri için daha çok bir okuldur. Kadınların hayata hazırlandıkları, hayır faaliyetlerini örgütledikleri bir eğitim yuvasıdır" dedi.

Peki harem bir okul muydu? Öyleyse ne tür bir eğitim veriyordu? Cariyeler ne tür bir amaçla eğitim görüyordu.

'Harem bir fuhuş yuvası değil, bir okuldu'
Bu konuda atılmış en çarpıcı başlık belki de tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık'a ait: "Harem bir fuhuş yuvası değil, bir okuldu."

İnalcık 1990 yılında yayımlanan makalesinde haremle ilgili algıya itiraz ediyor ve şöyle yazıyor: "Padişahın, yüzlerce genç ve güzel kadını haremine hapsederek istediğine eriştiğini zanneden Batılıları düş kırıklığına uğratmak zorundayız. Şehzade döneminde en seçkin hocalardan edebiyat dersleri alan ve klasik edebiyat eserleri veren ince zevkli sanatkâr sultanlara kaba-saba kızlar eşlik edemezdi."

160311110046_topkapi_palace_624x351_getty_nocredit.jpg
Image copyrightGetty
Peki kim eşlik ediyordu ve haremdekilerin "kaba-saba kızlar" olmaması için verilen eğitim nasıldı?

İnalcık bir paragrafta anlatıyor bu eğitimi: "Saraya yeni alınan esir kıza "acemi" denir; acemilik döneminde kendisine ilkin İslamlık, Türk-İslam adetleri ve adabı, dikiş-nakış, rakkaslık, hanendelik, sazendelik veya kıssa-hanlık, yani hikaye anlatma sanatı gibi bir sanat öğretilirdi. Böylece yetişen acemi, cariyeliğe yükseltilir. Esnaf diliyle "şagirt" olur, sonra kalfa ve usta derecelerine geçer, "gedikli" denirdi."

İnalcık'ın aktardığına göre gedikli, doğrudan doğruya padişah hizmetine verilir ve "onun haremde yemek, çamaşır ve benzeri hizmetlerini görürdü."

'Haremde eğitimin amacı davranış öğretmekti'
Yine Halil İnalcık, 16. yüzyılda Osmanlı'ya hükmeden ve "kadınlara düşkünlüğü" ile bilindiğini söylediği III. Murad döneminden sonra harem halkının sayısının arttığını söylüyor aynı makalede.

160311110156_topkapi_palace_624x351_getty_nocredit.jpg
Image copyrightGetty
Haremdekilerin sayıları Topkapı Sarayı'nda 49'dan 104'e, eski sarayda 73'ten 146'ya çıkmış. Her iki harem 1603'te 610, 1622'de 705 cariye barındırıyormuş.
Yine tarihçilerin aktardığına göre okur-yazarlık oranı harem içerisinde dışarıya oranla daha yüksekti.

Ancak bir eğitim merkezi veya okul olarak nitelemenin doğru olmadığını düşünen tarihçiler ve uzmanlar da var.

Osmanlı'dan Günümüze Eğitim Tarihi kitabının yazarı, tarihçi Necdet Sakaoğlu onlardan biri. Sakaoğlu iki noktaya dikkat çekiyor: Bunlardan birincisi Harem içerisinde bir okul düzeni olmaması, ikincisi ise verilen eğitimin daha çok davranış ve adap eğitimi olduğu.

"Harem'de bir mektep yoktu. Kızları, çocukları oturtalım da öğretelim diye bir şey yoktu. Bunlar davranış katma, davranış benimseme gibi çalışmalardı" diyen Sakaoğlu verilen eğitimin amacını şöyle açıklıyor:

"Birtakım sanatsal dersler, raks etme, çalgı da öğretiliyordu. Ama bütün hepsinin hedefi kızların kendi donanımları değil, padişaha, sultana kadın efendilere daha iyi hizmet vermek, onların gönüllerini eğlendirmekti."

160311110749_hareem_concubine_549x549_getty_nocredit.jpg
Image copyrightGetty
Mektuplarını kendi yazmayan valideler
Bahçeşehir Üniversitesi'nden tarihçi Doç. Dr. Özlem Kumrular da burada dikiş-nakış ve müzik eğitimi verildiğini söylüyor ve ekliyor: "Din eğitimi elzemdi ve beş vakit namaz kılınıyordu. Başlı başına bir zevk yuvası olduğunu düşünmek yanlış olur. Ama başında Valide Sultan'ın olduğu bu kurumun belki de en kutsal vazifesi devletin devamlılığını sağlayacak şehzadelerin doğmasını kontrol altına almaktı."

Kumrular ayrıca üç farklı ülkenin arşivlerinde yaptığı araştırmalara dayanarak Valide ve Haseki Sultanların okuma-yazma seviyeleriyle ilgili bir fikir edinilebileceğini belirtiyor.
Kumrular'a göre, "Bugün çoğu Venedik Devlet Arşivi'nde bulunan Nurbanu'nun mektuplarının bile kendisi tarafından yazılmamış olması durumun ciddiyetini gösterir. 50 yıl boyunca sarayda var olan, bir naibe olarak devleti yöneten Kösem Sultan'ın mektuplarındaki yazım hataları Harem'de var olduğu iddia edilen eğitimin seviyesini göstermeye yeter."

Bununla birlikte Kumrular, 18. yüzyılın sonundan itibaren Harem'deki kültür seviyesinin artmaya başladığını ve 20. yüzyılın başında diplomatik tercüme yapan harem kadınlarının olduğunu vurguluyor.

'Harem: 1980'lerin leydilik okulu'
Arşivlerde yaptığı çalışmaların aynı zamanda Harem'in ihtiyaçlarında neyin öncelikli olduğunu gösterdiğini belirten Kumrular, kumaş ve mücevherin haremden verilen siparişlerde üst sırada yer alırken, kitap siparişine rastlamadığını söylüyor.

160311110512_hareem_concubine_439x549_getty_nocredit.jpg
Image copyrightGetty
Çağımızdan bir kıyaslamayla Harem, "80'lerde meşhur olan leydilik okullarına denk gelebilir. Adab-ı muaşeretin öğretildiği büyük bir ailedir" diyor.

Peki ya ilerleyen yüzyıllarda Harem'de ne değişti?

Özyeğin Üniversitesi'nde öğretim üyesi ve Sorbonne Üniversitesi'nde 19. yüzyıl Osmanlı ve Fransız kadınların yapıtlarını inceleyen bir doktora çalışması yapan Senem Timuroğlu, 19. yüzyılda "tek ve sabit" bir Harem anlatımından bahsedilemeyeceğini söylüyor.

Timuroğlu, yapıtlardan yola çıkarak şu tespitte bulunuyor: "Örneğin sarayda müzik eğitimi görmüş Leyla Saz Hanım'ın harem anlatısı, sarayda gördüğü eğitim, ünlü bir besteci olmasına vesile olduğu için olumludur. Abdülhamit istibdadında peçe giymeyi reddeden ve kız kardeşiyle birlikte Avrupa'ya kaçan Özgürlük Peşinde Bir Osmanlı Kadını adlı yapıtı kaleme alan, Zeynep Hanım için harem bir zindandır."

Timuroğlu Harem'e bakarken dikkat edilmesi gereken hususu şöyle özetliyor: "Batılıların padişahın yüzlerce kızı kapatarak istediğiyle birlikte olduğu fantezisinin yanlışlığını düzeltmek amaçlı bir argüman olarak 'harem eğitim yuvasıdır' dediğimizde eğitimin amacını gözden kaçırma hatasına düşmemek gerekir."
http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160311_harem_tartismasi
 
muhteşem yüzyıla laf ederken bu resimlerde de kadınlar dekolte, gerçi resimler eski mi bilmiyorum da
 
Osmanlı zamanında Levni tablolarındaki kadın figürleride böyle..
 
Lisedeyken de böyle anlatılıyor zaten. Benim konuya özel bir ilgim yok lisede öğrendiğim kadarıyla haremde kadınlara eğitim veriliyor, kadınlar sadece padişahın eşi ya da cariyesi olmuyor önemli görevlerde yer alan kişiler yerli halkla evlenip güçlü aileler kurmasın diye haremde yetiştirilen ailesi olmayan kızlarla evlendiriliyor. Emine Erdoğanin haberini okumadım ama sadece bunu söylediyse doğru gibi.
 
Sonuçta eğitimli ya da eğitimsiz, padişahın malı mı, malı. Seks kölesi mi, evet seks kölesi. Harem fuhuş yuvası mı idi bilemem ama zina yuvası olduğu kesin. Bir erkeğin o kadar kadınla birlikte olmasını nasıl normal görebiliriz ki, üstelik kadınların çoğunun da rızası olmadığını belirtmeye gerek bile yok.
 
Sonuçta eğitimli ya da eğitimsiz, padişahın malı mı, malı. Seks kölesi mi, evet seks kölesi. Harem fuhuş yuvası mı idi bilemem ama zina yuvası olduğu kesin. Bir erkeğin o kadar kadınla birlikte olmasını nasıl normal görebiliriz ki, üstelik kadınların çoğunun da rızası olmadığını belirtmeye gerek bile yok.


Burada başortuleri baslarından cekilip alınır diye cok korkan, laiklige, Ataturke, devrim ve ilkelere her fırsatta tezek atan, Ataturkun masasından kadın eksik olmazmıs diye fütursuzca sallayan, osmanlı asıgı müslaman kardeslerimize sorun bu soruyu, takipteyim ben de :)
 
Kulturumuzdeki entrika bence taa hareme dayaniyor. Haremdeki egitim islamiyet, osmanlica ogrenimi ve geneladap kurallaru vs.den ibarettir. Bir cok kaynaktanda bu sonuca ulasilabilir. Bilinmeyendaha once hic soylenilmemis bir drum yok yani.
 
Padişahlar ya da şehzadeler çevrelerinde ki kadınların daha görgülü,daha eğitimli,adabı muaşeret kurallarını ve diplomasiyi bilen kadınlar olmasını isterler doğal olarak.Bunda şaşılacak bir şey yok ki..

Sarayda yabancı konuklar da ağırlandığı için bu eğitimler verilmek zorunda.

yanlız tuhaf olan ve paradox olan bir nokta şu.
kadının çalışmasının günah olduğunu ,sesinin haram olduğunu,müzik aletleri çalıp cümbüş yapmanın günah olduğunu savunan kesimin nedense çok hoşuna gidiyor bu sözler.

ben onları anlamakta zorlanıyorum sadece.
 
Sonuçta eğitimli ya da eğitimsiz, padişahın malı mı, malı. Seks kölesi mi, evet seks kölesi. Harem fuhuş yuvası mı idi bilemem ama zina yuvası olduğu kesin. Bir erkeğin o kadar kadınla birlikte olmasını nasıl normal görebiliriz ki, üstelik kadınların çoğunun da rızası olmadığını belirtmeye gerek bile yok.
bir de çetere tutuluyor.
padişahın hangi gün hangi kadınla halvet olduğu yazılıyor.
doğum tarihi hesaplaması ve kanıt olsun diye ..
 
X