• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

hayata geç kalmak ...

  • Konu Sahibi Konu Sahibi kares
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi

kares

Asyam meleğim <3
Kayıtlı Üye
23 Ocak 2012
262
24
118
44
31 yaşıma geldim.elimde bir önlisans diploması,birkaç kişisel gelişim kursu sertifikası,birkaç iş tecrübesi bunun yanında birkaç kez evlilik yolundan dönülmüş ilişki,ayrılmış bir anne baba,yakın zamanda atılmış nişan yüzükleri,cezaevinde olan bir kardeş ve seve seve baktığım şu an arkamda uyuyan 4 yaşındaki yeğenim var.birkaç tanede hepsi en az 20 yıllık dostlarım.
herkes evlendi,iyi bir iş sahibi oldu,evleri arabaları,çocukları vs. ben ise bu yaşımda hala yerimde sayıyorum.bir ara yükselttiğim çıtam son 3 yılda yine inişe geçti.bu saatten sonra neresinden tutsam elimden kalacak bir hayat var artık elimde...en azından böyle hissediyorum ama bunun yanında da depresyonda falan hisetmiyorum kendimi.depresyona bile girmekten bıktım çünkü.herşeyi amaan diye sallayarak arkama atıveriyorum.birgün içimde bişeyler patlayacak korkusu yaşamadan.gardım o kadar yükseldi ki çok şükür yalnızca ailemden birinin ölüm acısını yaşamadım bir tek.
gecenin bir vakti sanırım çok dolu hissediyorum ki yazma ihtiyacı duydum.arkadaşlarımla sohbetlerimde de biri iyi birşey anlatsa hayatına dair çok kötü hissediyorum dinlemek istemiyorum çünkü bende iyi bişeyler anlatmak istiyorum artık.bir derdini anlatacak olsalar ona da doymuşum zaten kendimden içim daralıyo dinlerken :) kiminle ne paylaşırsın bu durumda ?
gelinliğim içeride hala..eve geldiğinden beri 1 kez bile giymek istememiştim zaten ki nasip olmayacağıda içime doğmuş gibi.. yeğenim arada annesini sayıklayarak ağlarken bende oturup onunla ağlıyorum bir o an içim taşıyo tutamıyorum kendimi benim ağladığımı görüncede suratında garip bir ifade oluşuyo.o an kendime nasıl zor hükmedip susuyorum bir Allah bilir..
çok şükür çevremde sayılan aranılan uyumlu bir insanımdır.yalnızca haksızlığa uğradığım zaman deliririm onun dışında sakin bir yapım vardır aslında.şu son 6 yıldır yaşadıklarım beni biraz agresif yaptı ama genel anlamda sakin,uyumlu ve iyi bir dinleyici olduğumu düşünürüm.sanırım yalnız olmamam tek tesellim.birde eski nişanlımın beni nişan atarken bile sözleriyle onore etmiş olmaları.ama oğulları daha bu sabaha kadar bile hala içini kustuğunu maiilerine devam ediyor.ben haklıyım değilim çok yaptım sana ama düğüne 15 gün kala bitirilmez beni suçluyor yinede :)
biraz karışık bir özet oldu sanırım ama içimden böyle geldi işte bu gecede...30 yaş sendromu gibi birşey sanırım.ama merak ediyorum evli,çocuklu,iyi bir iş kariyer sahibi,genel anlamda mutlu olan insanlarda bu sendromu yaşıyo mu acaba?yoksa bu sendrom bu zamana kadar edinebildiklerine mi endeksli insanların?
kaç bir derdim var bende bilmiyorum yani...ama hiç derdim yokmuş gibide hissediyorum...bu ne demek bilen var mı acaba?
 
ne yazsam bilemedim inan ki....:ssz: bazen, dostlar sadece dinler ya ,öyle hissettim kendimi....

sadece dua etmek geldi sana içimden...Allah hiç ummadığın bir anda sana öyle güzellikler yaşatsın ki,sen şu yazını okuyup gülümseyerek,geçti o günler diye geçirebil içinden...:29:

 
Bazen insana hiçbir şey yetmez... Hatta, insana yetmez hiçbir şey.. Hep bir çita vardır zaten ileriye sürüklediğin..
Esmersindir, sarışınlara özenirsin.. Sarışınsan, beyaz tenli doğuştan bakır kızıllara... Kapkara gözlerin de olsa, ara ara renkli gözlere imrenmişliğin oluverir aniden...
Hayat böyledir çünkü... Neye sahip olursan ol, sahip olamadıklarını merak edersin hep...
Pek çok şey tam olsa da, çünkü hayatta hiçbir zaman herşey tam olmaz, hep eksiklikleri görür insan... Çünkü "tam" olan, kaybedilmeden hissedilmez, eksiklik ise asla bir boşluğu dolduramayacağı için her zaman hissedilir... Ömür böyle geçer... Eksik gördüklerimizi tamamlamaya çalışırken, tam olanların tadını çıkaramadan...

Otuz yaş sendromu var mı bilemiyorum.. Benim biraz geride kaldı.. Ama hayatımın bu dönemlerini ara ara yaşadığım oldu.. Kariyerimin beni doyurduğu o noktaya geldiğimde tüm arkadaşlarım çoktan evlenmiş, kiminin de boyuna yaklaşan çocukları olmuştu.. Dışarıdan bakınca "asıl" mutluluk onlarda gibiydi... Nasıl da imrenirdim... Çünkü benim kaçırdığım tren oydu.. Onların kaçırdığı trende ise ben vardım... Kahve sohbetlerinde bir araya geldiğimizde farketmezdim hiç kendilerine vakit ayıramadıklarını.. Benim aklım fikrim mutlu görüntülerindeydi.. Oysa hep kahveler yarım kalırdı, sohbet eksik, çünkü birinin çocuğu okulda rahatsızlanırdı, kalkması gerekirdi, diğerinin eşi erken gelirdi, bir diğeri kendine vakit ayıramayacak kadar kalabalık bir aile edinivermişti... Sohbetler hep yarım kalırdı işte... Veyahut arkadaş sohbetinden biraz uzak, daha çok çocuklar ve eşlerin konuşulduğu bir cemiyet oluverirdi.. Tüm o arkadaşlarım kendilerinden bahsetmediklerini hiç farketmezlerdi bile.. Ve ben imrenirdim yine de, göremeden o eksikliklerini...

Sonra evlendiğimde anladım... Sekteye uğramaya başladıkça "Tamlarım" ve eksilmeye başladıkça "mükemmelleştirdiğim" şahsıma münhasır yanlarım.. Paylaştıkça hayatımı kadınca, ve dişi kuş gibi bir yuvaya asılıp, biraz da sorunlarıyla harmanlandıkça, anladım... Kaybettiğim özgürlüğümü biraz özlediğimi... Ama yine de sol yüzük parmağına kelepçelenmiş esaretimde, bir şeyi çok iyi biliyordum, bu yanım da mutluydu.. Böyleydi işte...

Çünkü eksikliklere odaklanan her insan gibiydim ben de... Elimden kayıp gidene, asla elde edemediğimi veya elde etmek istediğime odaklanırdım öncesinde...
Meğer herşeyin bir vakti varmış.. Meğer her iyi görünenin altında bir keder de varmış... Ve insanlar "Tam"larını hissetmez, eksikliklerinden üşür, onlara odaklanırmış...
Oysa... Herşeyin bir vakti var.. O vakit geldiğinde öğreneceğiz, aslında öncesinde nerede olduğumuzu, o vakitte olmanın nasıl birşey olduğunu...

Kısaca... Bence hiçbir şeye geç kalmadınız... Sadece hayatınızın saati, sizin yönettiğiniz tik taklarla olmak istediğiniz noktaya taşıdı sizi... Yakışan yere... Ve doğru kararlar aldınız belki de, şimdiye dek... Ve herşeyin bir vakti vardır unutmayın... Bu dünyada her iyinin bir bedeli, her kötünün bir nedeni vardır... Hayıflanmayın...

Dilerim sizin için Rabbim güzel kapılar açar,
Doğru zaman, doğru yerde, doğru insanla yeni ve mutlu bir hayat sunar...
Hiçbir şeyi eksiltmeden içinizden, yoksunlaştırmadan hayatınızdan...

Uzun ve gereksiz yazdım belki... belki amaçsız yazdım.. Ama öyle güzel yazmıştınız ki, ben yazıverdim işte...
Naçizane...
Selamlar,
 
Bazen insana hiçbir şey yetmez... Hatta, insana yetmez hiçbir şey.. Hep bir çita vardır zaten ileriye sürüklediğin..
Esmersindir, sarışınlara özenirsin.. Sarışınsan, beyaz tenli doğuştan bakır kızıllara... Kapkara gözlerin de olsa, ara ara renkli gözlere imrenmişliğin oluverir aniden...
Hayat böyledir çünkü... Neye sahip olursan ol, sahip olamadıklarını merak edersin hep...
Pek çok şey tam olsa da, çünkü hayatta hiçbir zaman herşey tam olmaz, hep eksiklikleri görür insan... Çünkü "tam" olan, kaybedilmeden hissedilmez, eksiklik ise asla bir boşluğu dolduramayacağı için her zaman hissedilir... Ömür böyle geçer... Eksik gördüklerimizi tamamlamaya çalışırken, tam olanların tadını çıkaramadan...

Otuz yaş sendromu var mı bilemiyorum.. Benim biraz geride kaldı.. Ama hayatımın bu dönemlerini ara ara yaşadığım oldu.. Kariyerimin beni doyurduğu o noktaya geldiğimde tüm arkadaşlarım çoktan evlenmiş, kiminin de boyuna yaklaşan çocukları olmuştu.. Dışarıdan bakınca "asıl" mutluluk onlarda gibiydi... Nasıl da imrenirdim... Çünkü benim kaçırdığım tren oydu.. Onların kaçırdığı trende ise ben vardım... Kahve sohbetlerinde bir araya geldiğimizde farketmezdim hiç kendilerine vakit ayıramadıklarını.. Benim aklım fikrim mutlu görüntülerindeydi.. Oysa hep kahveler yarım kalırdı, sohbet eksik, çünkü birinin çocuğu okulda rahatsızlanırdı, kalkması gerekirdi, diğerinin eşi erken gelirdi, bir diğeri kendine vakit ayıramayacak kadar kalabalık bir aile edinivermişti... Sohbetler hep yarım kalırdı işte... Veyahut arkadaş sohbetinden biraz uzak, daha çok çocuklar ve eşlerin konuşulduğu bir cemiyet oluverirdi.. Tüm o arkadaşlarım kendilerinden bahsetmediklerini hiç farketmezlerdi bile.. Ve ben imrenirdim yine de, göremeden o eksikliklerini...

Sonra evlendiğimde anladım... Sekteye uğramaya başladıkça "Tamlarım" ve eksilmeye başladıkça "mükemmelleştirdiğim" şahsıma münhasır yanlarım.. Paylaştıkça hayatımı kadınca, ve dişi kuş gibi bir yuvaya asılıp, biraz da sorunlarıyla harmanlandıkça, anladım... Kaybettiğim özgürlüğümü biraz özlediğimi... Ama yine de sol yüzük parmağına kelepçelenmiş esaretimde, bir şeyi çok iyi biliyordum, bu yanım da mutluydu.. Böyleydi işte...

Çünkü eksikliklere odaklanan her insan gibiydim ben de... Elimden kayıp gidene, asla elde edemediğimi veya elde etmek istediğime odaklanırdım öncesinde...
Meğer herşeyin bir vakti varmış.. Meğer her iyi görünenin altında bir keder de varmış... Ve insanlar "Tam"larını hissetmez, eksikliklerinden üşür, onlara odaklanırmış...
Oysa... Herşeyin bir vakti var.. O vakit geldiğinde öğreneceğiz, aslında öncesinde nerede olduğumuzu, o vakitte olmanın nasıl birşey olduğunu...

Kısaca... Bence hiçbir şeye geç kalmadınız... Sadece hayatınızın saati, sizin yönettiğiniz tik taklarla olmak istediğiniz noktaya taşıdı sizi... Yakışan yere... Ve doğru kararlar aldınız belki de, şimdiye dek... Ve herşeyin bir vakti vardır unutmayın... Bu dünyada her iyinin bir bedeli, her kötünün bir nedeni vardır... Hayıflanmayın...

Dilerim sizin için Rabbim güzel kapılar açar,
Doğru zaman, doğru yerde, doğru insanla yeni ve mutlu bir hayat sunar...
Hiçbir şeyi eksiltmeden içinizden, yoksunlaştırmadan hayatınızdan...

Uzun ve gereksiz yazdım belki... belki amaçsız yazdım.. Ama öyle güzel yazmıştınız ki, ben yazıverdim işte...
Naçizane...
Selamlar,

bunun üstüne konuya ne cevap verilir ben bilemedim.herşeyi o kadar içten anlattınız ki konu sahibinin de içinde kendinden çok şey bulduğuna eminim,benim gibi.
 
Bazen insana hiçbir şey yetmez... Hatta, insana yetmez hiçbir şey.. Hep bir çita vardır zaten ileriye sürüklediğin..
Esmersindir, sarışınlara özenirsin.. Sarışınsan, beyaz tenli doğuştan bakır kızıllara... Kapkara gözlerin de olsa, ara ara renkli gözlere imrenmişliğin oluverir aniden...
Hayat böyledir çünkü... Neye sahip olursan ol, sahip olamadıklarını merak edersin hep...
Pek çok şey tam olsa da, çünkü hayatta hiçbir zaman herşey tam olmaz, hep eksiklikleri görür insan... Çünkü "tam" olan, kaybedilmeden hissedilmez, eksiklik ise asla bir boşluğu dolduramayacağı için her zaman hissedilir... Ömür böyle geçer... Eksik gördüklerimizi tamamlamaya çalışırken, tam olanların tadını çıkaramadan...

Otuz yaş sendromu var mı bilemiyorum.. Benim biraz geride kaldı.. Ama hayatımın bu dönemlerini ara ara yaşadığım oldu.. Kariyerimin beni doyurduğu o noktaya geldiğimde tüm arkadaşlarım çoktan evlenmiş, kiminin de boyuna yaklaşan çocukları olmuştu.. Dışarıdan bakınca "asıl" mutluluk onlarda gibiydi... Nasıl da imrenirdim... Çünkü benim kaçırdığım tren oydu.. Onların kaçırdığı trende ise ben vardım... Kahve sohbetlerinde bir araya geldiğimizde farketmezdim hiç kendilerine vakit ayıramadıklarını.. Benim aklım fikrim mutlu görüntülerindeydi.. Oysa hep kahveler yarım kalırdı, sohbet eksik, çünkü birinin çocuğu okulda rahatsızlanırdı, kalkması gerekirdi, diğerinin eşi erken gelirdi, bir diğeri kendine vakit ayıramayacak kadar kalabalık bir aile edinivermişti... Sohbetler hep yarım kalırdı işte... Veyahut arkadaş sohbetinden biraz uzak, daha çok çocuklar ve eşlerin konuşulduğu bir cemiyet oluverirdi.. Tüm o arkadaşlarım kendilerinden bahsetmediklerini hiç farketmezlerdi bile.. Ve ben imrenirdim yine de, göremeden o eksikliklerini...

Sonra evlendiğimde anladım... Sekteye uğramaya başladıkça "Tamlarım" ve eksilmeye başladıkça "mükemmelleştirdiğim" şahsıma münhasır yanlarım.. Paylaştıkça hayatımı kadınca, ve dişi kuş gibi bir yuvaya asılıp, biraz da sorunlarıyla harmanlandıkça, anladım... Kaybettiğim özgürlüğümü biraz özlediğimi... Ama yine de sol yüzük parmağına kelepçelenmiş esaretimde, bir şeyi çok iyi biliyordum, bu yanım da mutluydu.. Böyleydi işte...

Çünkü eksikliklere odaklanan her insan gibiydim ben de... Elimden kayıp gidene, asla elde edemediğimi veya elde etmek istediğime odaklanırdım öncesinde...
Meğer herşeyin bir vakti varmış.. Meğer her iyi görünenin altında bir keder de varmış... Ve insanlar "Tam"larını hissetmez, eksikliklerinden üşür, onlara odaklanırmış...
Oysa... Herşeyin bir vakti var.. O vakit geldiğinde öğreneceğiz, aslında öncesinde nerede olduğumuzu, o vakitte olmanın nasıl birşey olduğunu...

Kısaca... Bence hiçbir şeye geç kalmadınız... Sadece hayatınızın saati, sizin yönettiğiniz tik taklarla olmak istediğiniz noktaya taşıdı sizi... Yakışan yere... Ve doğru kararlar aldınız belki de, şimdiye dek... Ve herşeyin bir vakti vardır unutmayın... Bu dünyada her iyinin bir bedeli, her kötünün bir nedeni vardır... Hayıflanmayın...

Dilerim sizin için Rabbim güzel kapılar açar,
Doğru zaman, doğru yerde, doğru insanla yeni ve mutlu bir hayat sunar...
Hiçbir şeyi eksiltmeden içinizden, yoksunlaştırmadan hayatınızdan...

Uzun ve gereksiz yazdım belki... belki amaçsız yazdım.. Ama öyle güzel yazmıştınız ki, ben yazıverdim işte...
Naçizane...
Selamlar,
muhteşemsin diyecek bir kelime bulamıyorum günümüz insanların düşüncelerini anlatan bir yazı olmuş ve buna bende dahil beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır deyip bitiriyorum yazımı..
 
hayatımda hep önümde setlerim vardı benim de okumak istedim en başta mesela ne bileyim en azından bir öğretmen olabilirdim ama ailem varlıklı insanlar değillerdi dershaneye falan da gönderemediler benim de derslerim öyle çok parlak değil di meslek lisesi en nihayetinde. abla mesleği diye annem direk oraya yazdıralım seni dedi ne anlarım ben en fazla 15 yaşındasın... ünv sınavı yaklaştı başvurular yapılacak babam kaza geçirdi sonra çalıştığı işyeri iflas etti sonra benim ünv hayal oldu çalışmam gerekti staj paramı bile eve verdim tek kuruş almadan sonra çalıştım çok çalıştım ilk yıllarda hakaretler dizboyu çalıtığım yerde görmemiş bir patron var hem de akraba :) ömrümü yediler yani bilgisayar programı bile olmadan elde muhasebe tutuyoruz aklımızla sonra ben çıktım ordan ama bi baktım ki benim hiç tecrübem yok saçma sapan işler yapmışım nereye başvursam o programı biliyormusunuz bu programı biliyormusunuz hiç birine dair firkim yok sonra kursa gideyim dedm gittim doğru dürüst bişey göstermediler ama adı kurstu işte sonra sertifika almak için 15 gün sonra gelin dediler gittik kurs batmış ve idareciler yok şaka gibi alamadık.annem rahatsızlaştı bi süre ona yardım ettim falan filan derken şimdi de kardeşimle 3-30 paraya çalışıyorum kardeşimin dükkanı pek de geliri yok açıkcası hem ona yardım olsun diye hem de en azından rahatım diye bir de kpss ye çalışmak için adilye sınavlarına giriyorum iki kere girdim yazamadım heyecandan aslında 10 parmak çok da iyi yazıyorum ama biri bakarken ya da süre tutunca elim ayağım şaşıyor :) bu sene de girdim kpss ye ama hiç umudum yok o kadar saçma bi sınav oldu ki o kadar da çalıştım yapamadım :( tek umudum da oydu olmadı yeni herzaman ki gibi ,benim hayatım çok hayal kırıklıklarıyla dolu çok çalışmak ama hiçbirşey olamamak....
evlendim eşim çok çok iyi biri beni çok iyi anlıyor ama bazen kendimi kötü hissediyorum o iyi eğitim almış güzel bir işi var tek şansım o zaten ama benim yüzümden diyorum bazen sıkıntı çekiyor en azından iyi maaşlı biriyle evlenseydi oturduğumuz cingene mahallesi gibi mahallede oturmak zorunda kalmazdı kirası ucuz diye oturuyoruz ailesi iki de bir laf sokmazdı bana amannnn ne bileyim öyle bi hayat işteeee......
 
31 yaşıma geldim.elimde bir önlisans diploması,birkaç kişisel gelişim kursu sertifikası,birkaç iş tecrübesi bunun yanında birkaç kez evlilik yolundan dönülmüş ilişki,ayrılmış bir anne baba,yakın zamanda atılmış nişan yüzükleri,cezaevinde olan bir kardeş ve seve seve baktığım şu an arkamda uyuyan 4 yaşındaki yeğenim var.birkaç tanede hepsi en az 20 yıllık dostlarım.
herkes evlendi,iyi bir iş sahibi oldu,evleri arabaları,çocukları vs. ben ise bu yaşımda hala yerimde sayıyorum.bir ara yükselttiğim çıtam son 3 yılda yine inişe geçti.bu saatten sonra neresinden tutsam elimden kalacak bir hayat var artık elimde...en azından böyle hissediyorum ama bunun yanında da depresyonda falan hisetmiyorum kendimi.depresyona bile girmekten bıktım çünkü.herşeyi amaan diye sallayarak arkama atıveriyorum.birgün içimde bişeyler patlayacak korkusu yaşamadan.gardım o kadar yükseldi ki çok şükür yalnızca ailemden birinin ölüm acısını yaşamadım bir tek.
gecenin bir vakti sanırım çok dolu hissediyorum ki yazma ihtiyacı duydum.arkadaşlarımla sohbetlerimde de biri iyi birşey anlatsa hayatına dair çok kötü hissediyorum dinlemek istemiyorum çünkü bende iyi bişeyler anlatmak istiyorum artık.bir derdini anlatacak olsalar ona da doymuşum zaten kendimden içim daralıyo dinlerken :) kiminle ne paylaşırsın bu durumda ?
gelinliğim içeride hala..eve geldiğinden beri 1 kez bile giymek istememiştim zaten ki nasip olmayacağıda içime doğmuş gibi.. yeğenim arada annesini sayıklayarak ağlarken bende oturup onunla ağlıyorum bir o an içim taşıyo tutamıyorum kendimi benim ağladığımı görüncede suratında garip bir ifade oluşuyo.o an kendime nasıl zor hükmedip susuyorum bir Allah bilir..
çok şükür çevremde sayılan aranılan uyumlu bir insanımdır.yalnızca haksızlığa uğradığım zaman deliririm onun dışında sakin bir yapım vardır aslında.şu son 6 yıldır yaşadıklarım beni biraz agresif yaptı ama genel anlamda sakin,uyumlu ve iyi bir dinleyici olduğumu düşünürüm.sanırım yalnız olmamam tek tesellim.birde eski nişanlımın beni nişan atarken bile sözleriyle onore etmiş olmaları.ama oğulları daha bu sabaha kadar bile hala içini kustuğunu maiilerine devam ediyor.ben haklıyım değilim çok yaptım sana ama düğüne 15 gün kala bitirilmez beni suçluyor yinede :)
biraz karışık bir özet oldu sanırım ama içimden böyle geldi işte bu gecede...30 yaş sendromu gibi birşey sanırım.ama merak ediyorum evli,çocuklu,iyi bir iş kariyer sahibi,genel anlamda mutlu olan insanlarda bu sendromu yaşıyo mu acaba?yoksa bu sendrom bu zamana kadar edinebildiklerine mi endeksli insanların?
kaç bir derdim var bende bilmiyorum yani...ama hiç derdim yokmuş gibide hissediyorum...bu ne demek bilen var mı acaba?

Bazen insana hiçbir şey yetmez... Hatta, insana yetmez hiçbir şey.. Hep bir çita vardır zaten ileriye sürüklediğin..
Esmersindir, sarışınlara özenirsin.. Sarışınsan, beyaz tenli doğuştan bakır kızıllara... Kapkara gözlerin de olsa, ara ara renkli gözlere imrenmişliğin oluverir aniden...
Hayat böyledir çünkü... Neye sahip olursan ol, sahip olamadıklarını merak edersin hep...
Pek çok şey tam olsa da, çünkü hayatta hiçbir zaman herşey tam olmaz, hep eksiklikleri görür insan... Çünkü "tam" olan, kaybedilmeden hissedilmez, eksiklik ise asla bir boşluğu dolduramayacağı için her zaman hissedilir... Ömür böyle geçer... Eksik gördüklerimizi tamamlamaya çalışırken, tam olanların tadını çıkaramadan...

Otuz yaş sendromu var mı bilemiyorum.. Benim biraz geride kaldı.. Ama hayatımın bu dönemlerini ara ara yaşadığım oldu.. Kariyerimin beni doyurduğu o noktaya geldiğimde tüm arkadaşlarım çoktan evlenmiş, kiminin de boyuna yaklaşan çocukları olmuştu.. Dışarıdan bakınca "asıl" mutluluk onlarda gibiydi... Nasıl da imrenirdim... Çünkü benim kaçırdığım tren oydu.. Onların kaçırdığı trende ise ben vardım... Kahve sohbetlerinde bir araya geldiğimizde farketmezdim hiç kendilerine vakit ayıramadıklarını.. Benim aklım fikrim mutlu görüntülerindeydi.. Oysa hep kahveler yarım kalırdı, sohbet eksik, çünkü birinin çocuğu okulda rahatsızlanırdı, kalkması gerekirdi, diğerinin eşi erken gelirdi, bir diğeri kendine vakit ayıramayacak kadar kalabalık bir aile edinivermişti... Sohbetler hep yarım kalırdı işte... Veyahut arkadaş sohbetinden biraz uzak, daha çok çocuklar ve eşlerin konuşulduğu bir cemiyet oluverirdi.. Tüm o arkadaşlarım kendilerinden bahsetmediklerini hiç farketmezlerdi bile.. Ve ben imrenirdim yine de, göremeden o eksikliklerini...

Sonra evlendiğimde anladım... Sekteye uğramaya başladıkça "Tamlarım" ve eksilmeye başladıkça "mükemmelleştirdiğim" şahsıma münhasır yanlarım.. Paylaştıkça hayatımı kadınca, ve dişi kuş gibi bir yuvaya asılıp, biraz da sorunlarıyla harmanlandıkça, anladım... Kaybettiğim özgürlüğümü biraz özlediğimi... Ama yine de sol yüzük parmağına kelepçelenmiş esaretimde, bir şeyi çok iyi biliyordum, bu yanım da mutluydu.. Böyleydi işte...

Çünkü eksikliklere odaklanan her insan gibiydim ben de... Elimden kayıp gidene, asla elde edemediğimi veya elde etmek istediğime odaklanırdım öncesinde...
Meğer herşeyin bir vakti varmış.. Meğer her iyi görünenin altında bir keder de varmış... Ve insanlar "Tam"larını hissetmez, eksikliklerinden üşür, onlara odaklanırmış...
Oysa... Herşeyin bir vakti var.. O vakit geldiğinde öğreneceğiz, aslında öncesinde nerede olduğumuzu, o vakitte olmanın nasıl birşey olduğunu...

Kısaca... Bence hiçbir şeye geç kalmadınız... Sadece hayatınızın saati, sizin yönettiğiniz tik taklarla olmak istediğiniz noktaya taşıdı sizi... Yakışan yere... Ve doğru kararlar aldınız belki de, şimdiye dek... Ve herşeyin bir vakti vardır unutmayın... Bu dünyada her iyinin bir bedeli, her kötünün bir nedeni vardır... Hayıflanmayın...

Dilerim sizin için Rabbim güzel kapılar açar,
Doğru zaman, doğru yerde, doğru insanla yeni ve mutlu bir hayat sunar...
Hiçbir şeyi eksiltmeden içinizden, yoksunlaştırmadan hayatınızdan...

Uzun ve gereksiz yazdım belki... belki amaçsız yazdım.. Ama öyle güzel yazmıştınız ki, ben yazıverdim işte...
Naçizane...
Selamlar,

Iki mesaji da cok begendim, kendimden birseyler buldum alinti yapmam bu yuzdendir. Iyi bir egitimim var. Gorunusum fena sayilmaz. Ailemde olan bazi rahatsizliklar dolayi kendimi okula verdim. Ben evlenmeyi hic istemedim. Iki sene oncesine kadar da dusunmedim. Sonra dedim sanirim gec kalmisim, nitekim de oyle karsima simdi hep cocuklu birileri cikti. Bu arada 36 yasindayim ama varsin evlenmiyim. Is konusunda master yapmis olmama ragmen is bulamiyorum. Hayret birsey diyorum. Sorunlarim bunlar sanarken asil sorunun yurtdisi oldugunu farkettim, surekli ayni yanlislari yaptigimi farkettim. Bir karar aldim. Mutlu oldugum yerde yasamam lazim, ulkeme donmem lazim. Orada kendi is yerimi bile acabilirim. Sonucta insanin kafasi yerinde olduktan asamayacagi sorun olmayacagini dusunuyorum. Hayata hic bir zaman gec kalmiyorsun cunku hayat nefes aldigin surece devam ediyor.
 
Son düzenleme:
Bazen insana hiçbir şey yetmez... Hatta, insana yetmez hiçbir şey.. Hep bir çita vardır zaten ileriye sürüklediğin..
Esmersindir, sarışınlara özenirsin.. Sarışınsan, beyaz tenli doğuştan bakır kızıllara... Kapkara gözlerin de olsa, ara ara renkli gözlere imrenmişliğin oluverir aniden...
Hayat böyledir çünkü... Neye sahip olursan ol, sahip olamadıklarını merak edersin hep...
Pek çok şey tam olsa da, çünkü hayatta hiçbir zaman herşey tam olmaz, hep eksiklikleri görür insan... Çünkü "tam" olan, kaybedilmeden hissedilmez, eksiklik ise asla bir boşluğu dolduramayacağı için her zaman hissedilir... Ömür böyle geçer... Eksik gördüklerimizi tamamlamaya çalışırken, tam olanların tadını çıkaramadan...

Otuz yaş sendromu var mı bilemiyorum.. Benim biraz geride kaldı.. Ama hayatımın bu dönemlerini ara ara yaşadığım oldu.. Kariyerimin beni doyurduğu o noktaya geldiğimde tüm arkadaşlarım çoktan evlenmiş, kiminin de boyuna yaklaşan çocukları olmuştu.. Dışarıdan bakınca "asıl" mutluluk onlarda gibiydi... Nasıl da imrenirdim... Çünkü benim kaçırdığım tren oydu.. Onların kaçırdığı trende ise ben vardım... Kahve sohbetlerinde bir araya geldiğimizde farketmezdim hiç kendilerine vakit ayıramadıklarını.. Benim aklım fikrim mutlu görüntülerindeydi.. Oysa hep kahveler yarım kalırdı, sohbet eksik, çünkü birinin çocuğu okulda rahatsızlanırdı, kalkması gerekirdi, diğerinin eşi erken gelirdi, bir diğeri kendine vakit ayıramayacak kadar kalabalık bir aile edinivermişti... Sohbetler hep yarım kalırdı işte... Veyahut arkadaş sohbetinden biraz uzak, daha çok çocuklar ve eşlerin konuşulduğu bir cemiyet oluverirdi.. Tüm o arkadaşlarım kendilerinden bahsetmediklerini hiç farketmezlerdi bile.. Ve ben imrenirdim yine de, göremeden o eksikliklerini...

Sonra evlendiğimde anladım... Sekteye uğramaya başladıkça "Tamlarım" ve eksilmeye başladıkça "mükemmelleştirdiğim" şahsıma münhasır yanlarım.. Paylaştıkça hayatımı kadınca, ve dişi kuş gibi bir yuvaya asılıp, biraz da sorunlarıyla harmanlandıkça, anladım... Kaybettiğim özgürlüğümü biraz özlediğimi... Ama yine de sol yüzük parmağına kelepçelenmiş esaretimde, bir şeyi çok iyi biliyordum, bu yanım da mutluydu.. Böyleydi işte...

Çünkü eksikliklere odaklanan her insan gibiydim ben de... Elimden kayıp gidene, asla elde edemediğimi veya elde etmek istediğime odaklanırdım öncesinde...
Meğer herşeyin bir vakti varmış.. Meğer her iyi görünenin altında bir keder de varmış... Ve insanlar "Tam"larını hissetmez, eksikliklerinden üşür, onlara odaklanırmış...
Oysa... Herşeyin bir vakti var.. O vakit geldiğinde öğreneceğiz, aslında öncesinde nerede olduğumuzu, o vakitte olmanın nasıl birşey olduğunu...

Kısaca... Bence hiçbir şeye geç kalmadınız... Sadece hayatınızın saati, sizin yönettiğiniz tik taklarla olmak istediğiniz noktaya taşıdı sizi... Yakışan yere... Ve doğru kararlar aldınız belki de, şimdiye dek... Ve herşeyin bir vakti vardır unutmayın... Bu dünyada her iyinin bir bedeli, her kötünün bir nedeni vardır... Hayıflanmayın...

Dilerim sizin için Rabbim güzel kapılar açar,
Doğru zaman, doğru yerde, doğru insanla yeni ve mutlu bir hayat sunar...
Hiçbir şeyi eksiltmeden içinizden, yoksunlaştırmadan hayatınızdan...

Uzun ve gereksiz yazdım belki... belki amaçsız yazdım.. Ama öyle güzel yazmıştınız ki, ben yazıverdim işte...
Naçizane...
Selamlar,

bu yorumunuzu kopyalayıp pcme kaydediyorum, bunaldıkça okurum. genelde sizin gibi düşünüyorum da bazen esiyor işte... yazınız çok iyi geldi

teşekkür ederim:16:
 
ne yazsam bilemedim inan ki....:ssz: bazen, dostlar sadece dinler ya ,öyle hissettim kendimi....

sadece dua etmek geldi sana içimden...Allah hiç ummadığın bir anda sana öyle güzellikler yaşatsın ki,sen şu yazını okuyup gülümseyerek,geçti o günler diye geçirebil içinden...:29:


amin Elifzeynepcim çok sağol.ben senin sıcaklığını ilk mesajından beri hissediyorum zaten ... :)
 
Bazen insana hiçbir şey yetmez... Hatta, insana yetmez hiçbir şey.. Hep bir çita vardır zaten ileriye sürüklediğin..
Esmersindir, sarışınlara özenirsin.. Sarışınsan, beyaz tenli doğuştan bakır kızıllara... Kapkara gözlerin de olsa, ara ara renkli gözlere imrenmişliğin oluverir aniden...
Hayat böyledir çünkü... Neye sahip olursan ol, sahip olamadıklarını merak edersin hep...
Pek çok şey tam olsa da, çünkü hayatta hiçbir zaman herşey tam olmaz, hep eksiklikleri görür insan... Çünkü "tam" olan, kaybedilmeden hissedilmez, eksiklik ise asla bir boşluğu dolduramayacağı için her zaman hissedilir... Ömür böyle geçer... Eksik gördüklerimizi tamamlamaya çalışırken, tam olanların tadını çıkaramadan...

Otuz yaş sendromu var mı bilemiyorum.. Benim biraz geride kaldı.. Ama hayatımın bu dönemlerini ara ara yaşadığım oldu.. Kariyerimin beni doyurduğu o noktaya geldiğimde tüm arkadaşlarım çoktan evlenmiş, kiminin de boyuna yaklaşan çocukları olmuştu.. Dışarıdan bakınca "asıl" mutluluk onlarda gibiydi... Nasıl da imrenirdim... Çünkü benim kaçırdığım tren oydu.. Onların kaçırdığı trende ise ben vardım... Kahve sohbetlerinde bir araya geldiğimizde farketmezdim hiç kendilerine vakit ayıramadıklarını.. Benim aklım fikrim mutlu görüntülerindeydi.. Oysa hep kahveler yarım kalırdı, sohbet eksik, çünkü birinin çocuğu okulda rahatsızlanırdı, kalkması gerekirdi, diğerinin eşi erken gelirdi, bir diğeri kendine vakit ayıramayacak kadar kalabalık bir aile edinivermişti... Sohbetler hep yarım kalırdı işte... Veyahut arkadaş sohbetinden biraz uzak, daha çok çocuklar ve eşlerin konuşulduğu bir cemiyet oluverirdi.. Tüm o arkadaşlarım kendilerinden bahsetmediklerini hiç farketmezlerdi bile.. Ve ben imrenirdim yine de, göremeden o eksikliklerini...

Sonra evlendiğimde anladım... Sekteye uğramaya başladıkça "Tamlarım" ve eksilmeye başladıkça "mükemmelleştirdiğim" şahsıma münhasır yanlarım.. Paylaştıkça hayatımı kadınca, ve dişi kuş gibi bir yuvaya asılıp, biraz da sorunlarıyla harmanlandıkça, anladım... Kaybettiğim özgürlüğümü biraz özlediğimi... Ama yine de sol yüzük parmağına kelepçelenmiş esaretimde, bir şeyi çok iyi biliyordum, bu yanım da mutluydu.. Böyleydi işte...

Çünkü eksikliklere odaklanan her insan gibiydim ben de... Elimden kayıp gidene, asla elde edemediğimi veya elde etmek istediğime odaklanırdım öncesinde...
Meğer herşeyin bir vakti varmış.. Meğer her iyi görünenin altında bir keder de varmış... Ve insanlar "Tam"larını hissetmez, eksikliklerinden üşür, onlara odaklanırmış...
Oysa... Herşeyin bir vakti var.. O vakit geldiğinde öğreneceğiz, aslında öncesinde nerede olduğumuzu, o vakitte olmanın nasıl birşey olduğunu...

Kısaca... Bence hiçbir şeye geç kalmadınız... Sadece hayatınızın saati, sizin yönettiğiniz tik taklarla olmak istediğiniz noktaya taşıdı sizi... Yakışan yere... Ve doğru kararlar aldınız belki de, şimdiye dek... Ve herşeyin bir vakti vardır unutmayın... Bu dünyada her iyinin bir bedeli, her kötünün bir nedeni vardır... Hayıflanmayın...

Dilerim sizin için Rabbim güzel kapılar açar,
Doğru zaman, doğru yerde, doğru insanla yeni ve mutlu bir hayat sunar...
Hiçbir şeyi eksiltmeden içinizden, yoksunlaştırmadan hayatınızdan...

Uzun ve gereksiz yazdım belki... belki amaçsız yazdım.. Ama öyle güzel yazmıştınız ki, ben yazıverdim işte...
Naçizane...
Selamlar,

gerçekten çok güzel yazmış,hayatı çok iyi betimlemişsiniz mutluluk hormonu :)
öncelikle teşekkür ederim paylaşımınız için.
sanırım tam da dediğiniz gibi ailem eskisi gibi bir arada olmasada,artık hayattalar ve istediğim zaman onları görüp,dokunabiliyorum,her konuda sırtımı onlara yaslayabiliyorum diye şükür ettiğim için dipte değilim,depresyona girmiyorum.
kardeşimin hayatını mahveden eski eşi olmasaydı şimdi bu dünya tatlısı yeğenim olmayacak,bu kadar kargaşa ve mutsuzluğun içinde daha iyi bir neşe kaynağımız olamayacaktı zira onu dünyaya değişmem, bunun içinde şükür ediyorum,kardeşim yanımızda olmasada...
şimdi birkaç tane evimiz olmasına rağmen hepsini altınla kaplasalar yinede 25 yılımızı geçirdiğimiz,kışları ısınmadığı için battaniye ile oturduğumuz evimizin kapısını bile onlara değişmem,ama yinede bir evimiz var,sokakta değiliz karnımız tok diye şükür edebiliyorum... oysa ki o evde annemin pişirdiği yemeğe hayıflanır,kardeşim hiçbir işe yardım etmiyor diye söylenir,akşamları keşke babam biraz daha geç gelsede arkadaşlarımla şöyle rahat rahat sohbet edebilsem diye hayıflanırdım.şimdi yine evimizde olsakta hep beraber bakkalada ben gitseydim,evide ben temizleyip yemekleri yapsaydım hatta babam emekli olup hep evde olsaydı diyorum... ama olmuyor geri gelmiyor o günler...ama yinede şükür ediyorum...
esk nişanlımdan onca hakaret duymama,2 yılımın boşuna gitmiş olmasına rağmen sayesinde okulumu bitirdiğim için yinede şükür ediyorum iyi ki onunla olmuşum diye...
ben geç kalmadım yine hayata umutla bakıyorum desemde kabul etmek istemesemde birde biyolojik saatim var,o dik durmama ilerlemesine o kadar karşı çıkmama rağmen,hayat belli bir yaşa kadar sana çocuk veririm diyor... yinede şükür ediyorum yeğenimde tattığım için bu duyguyu...
arkadaş sobetlerinde katılamadığım çocuk konularında,benim olmasada yeğenim sayesinde katılabildiğim için yinede şükür ediyorum... onlar benim bindiğim trene binmiş olsalarda hatta artık dünyaya getirdikleri çocuklarını o trene bindirmeye başlamış olsalar da yine şükür ediyorum...
insan kaybetmeden gerçekten değerini tam olarak anlayamayabiliyor.ama şükürler olsunki ailemi kaybetmeden gözlerinin bademden daha güzel olduğunu anlayabildim...
güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederim...
 
çok içten ve samimice yüreğinizi kelimelere dökmüşsünüz ve tam anlamıyla yakalamışsınız anlatmak isdediklerinizi tebrik ederim:46:
 
Senin için de dua edeceğim arkadaşım, bazen, insanların kendinden başka kardeşlerine duası kabul olur. Umarım ben de o saati yakalarım..
Hamd eden yüreğini işiten, sadece yazdıklarını okuyan kullar değil. Nasibinde olanın, hayırlı zamanında gelmesi için bekleten Rabbimiz, elbette sana da bir kapı açacak.. Çünkü o çok merhametlidir. Dilerim hayırlı bir evlilik ve hayırla yetiştireceğin evlat/evlatların olur...

Sınav dünyası işte.. En çok neyi istiyorsak, ya zor yoldan verilir, ya uzun süre bekletilir ya da bazen verilmez. Sonuncusu çok çok istisna ancak diğerleri hep başımıza gelen şeyler...

Kendim için bu konuda ne istediysem, fazlasını senin için isterim,
İnşallah hayırlı bir evliliğin olur,
Hamd, kapıları açar derler,

Elimden bu minvalde yazmak geldi,
Selamlar,
 
Senin için de dua edeceğim arkadaşım, bazen, insanların kendinden başka kardeşlerine duası kabul olur. Umarım ben de o saati yakalarım..
Hamd eden yüreğini işiten, sadece yazdıklarını okuyan kullar değil. Nasibinde olanın, hayırlı zamanında gelmesi için bekleten Rabbimiz, elbette sana da bir kapı açacak.. Çünkü o çok merhametlidir. Dilerim hayırlı bir evlilik ve hayırla yetiştireceğin evlat/evlatların olur...

Sınav dünyası işte.. En çok neyi istiyorsak, ya zor yoldan verilir, ya uzun süre bekletilir ya da bazen verilmez. Sonuncusu çok çok istisna ancak diğerleri hep başımıza gelen şeyler...

Kendim için bu konuda ne istediysem, fazlasını senin için isterim,
İnşallah hayırlı bir evliliğin olur,
Hamd, kapıları açar derler,

Elimden bu minvalde yazmak geldi,
Selamlar,

AMİN.
Allah bin kere razı olsun senden.bebeğini hayırlısıyla sağlıkla kucağına almayı nasip etsin inş. :nazar:
nasıl tşk edeyim bilemedim sana.bende dualarımda seni unutmıcam.
 
31 yaşıma geldim.elimde bir önlisans diploması,birkaç kişisel gelişim kursu sertifikası,birkaç iş tecrübesi bunun yanında birkaç kez evlilik yolundan dönülmüş ilişki,ayrılmış bir anne baba,yakın zamanda atılmış nişan yüzükleri,cezaevinde olan bir kardeş ve seve seve baktığım şu an arkamda uyuyan 4 yaşındaki yeğenim var.birkaç tanede hepsi en az 20 yıllık dostlarım.
herkes evlendi,iyi bir iş sahibi oldu,evleri arabaları,çocukları vs. ben ise bu yaşımda hala yerimde sayıyorum.bir ara yükselttiğim çıtam son 3 yılda yine inişe geçti.bu saatten sonra neresinden tutsam elimden kalacak bir hayat var artık elimde...en azından böyle hissediyorum ama bunun yanında da depresyonda falan hisetmiyorum kendimi.depresyona bile girmekten bıktım çünkü.herşeyi amaan diye sallayarak arkama atıveriyorum.birgün içimde bişeyler patlayacak korkusu yaşamadan.gardım o kadar yükseldi ki çok şükür yalnızca ailemden birinin ölüm acısını yaşamadım bir tek.
gecenin bir vakti sanırım çok dolu hissediyorum ki yazma ihtiyacı duydum.arkadaşlarımla sohbetlerimde de biri iyi birşey anlatsa hayatına dair çok kötü hissediyorum dinlemek istemiyorum çünkü bende iyi bişeyler anlatmak istiyorum artık.bir derdini anlatacak olsalar ona da doymuşum zaten kendimden içim daralıyo dinlerken :) kiminle ne paylaşırsın bu durumda ?
gelinliğim içeride hala..eve geldiğinden beri 1 kez bile giymek istememiştim zaten ki nasip olmayacağıda içime doğmuş gibi.. yeğenim arada annesini sayıklayarak ağlarken bende oturup onunla ağlıyorum bir o an içim taşıyo tutamıyorum kendimi benim ağladığımı görüncede suratında garip bir ifade oluşuyo.o an kendime nasıl zor hükmedip susuyorum bir Allah bilir..
çok şükür çevremde sayılan aranılan uyumlu bir insanımdır.yalnızca haksızlığa uğradığım zaman deliririm onun dışında sakin bir yapım vardır aslında.şu son 6 yıldır yaşadıklarım beni biraz agresif yaptı ama genel anlamda sakin,uyumlu ve iyi bir dinleyici olduğumu düşünürüm.sanırım yalnız olmamam tek tesellim.birde eski nişanlımın beni nişan atarken bile sözleriyle onore etmiş olmaları.ama oğulları daha bu sabaha kadar bile hala içini kustuğunu maiilerine devam ediyor.ben haklıyım değilim çok yaptım sana ama düğüne 15 gün kala bitirilmez beni suçluyor yinede :)
biraz karışık bir özet oldu sanırım ama içimden böyle geldi işte bu gecede...30 yaş sendromu gibi birşey sanırım.ama merak ediyorum evli,çocuklu,iyi bir iş kariyer sahibi,genel anlamda mutlu olan insanlarda bu sendromu yaşıyo mu acaba?yoksa bu sendrom bu zamana kadar edinebildiklerine mi endeksli insanların?
kaç bir derdim var bende bilmiyorum yani...ama hiç derdim yokmuş gibide hissediyorum...bu ne demek bilen var mı acaba?

Sanki ben bu konuyu bir kere daha okumuş gibiyim.
Kafam karıştı yahu...:44:
 
Sanki ben bu konuyu bir kere daha okumuş gibiyim.
Kafam karıştı yahu...:44:

doğru hatırlıyorsun arkadaşım.eski nişanlımla burada ortak bir arkadaşımız olduğu için yazdıklarımı okumalarını istemedim.o yüzden 2.bir üyelik açıp orada paylaşmıştım.ama o üyelik iptal oldu maalesef :S sitede biraz amatör olduğum için o arkadaşımızı engelleyebileceğimi bilmiyordum o yüzden açmıştım o üyeliği.
 
hayata geç kaldığını düşünme .. hayatın insanlara ne sunacağı hiçbir zaman belli olmaz.. 30 yıl çok ağlarsın,üzülürsün...hayatın kıyısından,köşesinden tutunup yaşamış olusun ama bir gün gelir ki o günden sonra 30 yıl yaşadıklarını unutturacak derece güzel ve mutlu günler geçirirsin..hayatta herkesin bir kaybı,bir yalnızlığı,kabuk tutmuş bir yarası vardır..örn ;30 yaşında evlenmiş,kariyer ve çocuk sahibi bir annedir fakat bir gün bir hastalık gelir ki elde ettikleri bir acıya dönüşür..keşke anne olmasaydım..ya bana birşey olursa der durur..şimdi düşünün (Allah korusun) herşeyi elde etmiş ama kaybedecek olmak mı güzel yoksa yeni bir hayata başlayabilme ihtimali ve umudu mu ? lütfen umudunuzu kaybetmeyin.. hem unutmayın kadın yıllandıkça güzelleşir..
:16:
 
31 yaşındasın.
En kaba matematik hesabı bile gösteriyor ki;Kendi kararlarınla aklı başında,ayakların yere sağlam basa basa yaşadığın şunun şurasında 3-5 sene.
Kim nereye geç kalmış arkadaş?
Dur hele daha yeni başlıyoruz...

33 yaşındayım.
Evet okudum,halen okuyorum.
Evet bir mesleğim var,durmadan geliştiriyorum.
Evet evlendim,eşimi seviyorum.
Evet anneyim,mucizem o benim.
Evet güzelim,gittikçe güzelleşiyorum.

Sor şimdi bana neydi o 30 yaş sendromu mu?
Adı nedir bilemem ama hala kafamın içinde bir dolu eksik gedik listesi,hala bir telaş nereye koşturduğumu bile bilmeden.
Ama şunu bil ki içinde bulunduğun yaş önüne çıkacakları en doğru yerinden ve en doğru zamanda yakalayacak fırsatları sana sunacak tecrübeleri barındırıyor.
Kıymetini bil:34:

Ahlanıp vahlanma,60 yaşına gelince çoook arayacağız bu gençliğimizin baharını:ssz:


kaç bir derdim var bende bilmiyorum yani...ama hiç derdim yokmuş gibide hissediyorum...bu ne demek bilen var mı acaba?

demişsin ya ne güzel demişsin...dertlerin varlığını bilmek gerek onlara dertlenmek değil!
 
31 yaşındasın.
En kaba matematik hesabı bile gösteriyor ki;Kendi kararlarınla aklı başında,ayakların yere sağlam basa basa yaşadığın şunun şurasında 3-5 sene.
Kim nereye geç kalmış arkadaş?
Dur hele daha yeni başlıyoruz...

33 yaşındayım.
Evet okudum,halen okuyorum.
Evet bir mesleğim var,durmadan geliştiriyorum.
Evet evlendim,eşimi seviyorum.
Evet anneyim,mucizem o benim.
Evet güzelim,gittikçe güzelleşiyorum.

Sor şimdi bana neydi o 30 yaş sendromu mu?
Adı nedir bilemem ama hala kafamın içinde bir dolu eksik gedik listesi,hala bir telaş nereye koşturduğumu bile bilmeden.
Ama şunu bil ki içinde bulunduğun yaş önüne çıkacakları en doğru yerinden ve en doğru zamanda yakalayacak fırsatları sana sunacak tecrübeleri barındırıyor.
Kıymetini bil:34:

Ahlanıp vahlanma,60 yaşına gelince çoook arayacağız bu gençliğimizin baharını:ssz:


kaç bir derdim var bende bilmiyorum yani...ama hiç derdim yokmuş gibide hissediyorum...bu ne demek bilen var mı acaba?

demişsin ya ne güzel demişsin...dertlerin varlığını bilmek gerek onlara dertlenmek değil!

hani büyüklerimiz der ya erken yaşta evlenip yuvanızı kurun diye,hani kız çocuklarının hayatta gelebilecekleri en başarılı noktanın namusunu kuratarak evlenmesi olduğu bir tabu haline getirilir ya akıllarda,bilinç altına işler ya bu,ne en iyi kariyer,ne en iyi başarılar yetmez ya illa evlenmek gerekir... böyle bir toplumda dahası böyle bir aile de yetişmiş bir kız olarak-bu olguya sözde başkaldırsam da- sanırım hayatta hangi noktaya gelirsem geleyim sürekli bir sen kaldın evlenmeyen sorularına maruz kaldıkça,küçük bir çocuğun bana anne diye seslendiğini duyamadıkça böyle hissetmeye devam edicem...
yaş gittikçe kriterler artar daha zor beğenirsin derler ya,özgürlüğe alışmışsındır bir koca boyunduruğuna girmek, çoğu zaman o kocanın eline bakmak da iter seni ama ben anladım ki erken yaşta evlenmenin mantığı yalnızca bu değilmiş.yaşın ilerledikçe 20 li yaşlarında belkide körü körüne inandığın o aşk sözcükleri bir zaman sonra adam ağzıyla kuş tutsa yaranamaz hale de gelebiliyor,onca hayal kırıklıklarından sonra..en kaba tabiriyle pişmiş oluyorsun ya,düşünüyorum da o eski saflığımızda olsakta körü körüne de olsa bunlara inansak mı, yoksa hayır hayatın acımazsızlığı gerçeği kabul ederek yalnızlığa mahkum mu olsak?
erken yaşta evlenmeliymişsin ki çoluğa çocuğa karıştığında,aşk bitse de sarılacak birşeylerin olmalıymış,kolay kolay bitiremeyecekmişsin...eski insanlar nasıl bu kadar tahammülkar olabilmiş onu düşünürüm hep.hayat şartları mıydı bizi bu kadar tahammülsüz yapan?neden eskiye nazaran daha hızlı tüketiliyor herşey? işte bu sorular arasında yine soruyorsun kendine : o eski saflığımızda olsakta körü körüne de olsa bunlara inansak mı, yoksa hayır hayatın acımazsızlığı gerçeği kabul ederek yalnızlığa mahkum mu olsak? bu soru kişiden kişiye değişebilcek bir soru olsa da,benim yaşadıklarım bunu sordurtuyor bana...
ama bir yandan yaşın ilerledikçe,o acımasız biyolojik saatinin sonuna yaklaştıkça, bir yandan da gel de ne olursan ol gel de diyebiliyorsun...
 
evliyim mutluyum bebeğim var işim var varda var ama bana sorsan yine bi yerlerde bişeyler eksik...çabalıyorum onlarda olacak olmalııı...yani herkeste küçük büyük dertler istekler var....pes etmeden çabalamalısın...
 
Merhaba:3:
Bu konuya birçok kişi çok harika betimlemelerle yorumlar yazmış, herkesin kendinden birşeyler bulacağı hayata dair şeyler karalamış. Ben de okurken mutlka ki kendimden birşeyler buldum yazılanlarda ki yazma ihtiyacı hissediyorum.
Son zamanlarda kkda birçok yerde olumlu düşünme, hayatın güzelliğine dair şeyler yazıyorum da bunları toplasam kitap olur diye geçirdim şimdi içimden okurken yazılanları, ama burda yazmanın keyfini de başka şekilde bulamam sanırım:)

hayat öyle bir yol ki... her türlü engele rağmen yaşamak için hala çaba gösteriyoruz, yaşanan hayal kırıklıklarına rağmen hala iyi şeyler olacağını düşünüp uğraşlar veriyoruz çünkü umudumuz var
umut öyle birşey ki... insan herşeyini kaybetse de umudunu kaybetmiyor çünkü hayat devam ediyor ve devam eden bu hayatın içinde bazı şeylerin de daha iyi olma ihtimali var bu nedenle umutlar hep yeniden yeşeriyor, hatta kimi zaman yepyeni tohumlar ekiliyor hayat toprağna... her insanın bir dünya olduğuna inanırım ben... dümdüz ovaları, yalçın kayaları, derin kuyuları, köpük köpük dalgaları, mis gibi kokan çiçekleri, kalabalık şehirleri, ıssız adaları olan... her an farklı ruh haline bürünüyoruz, çünkü hayatımız tek düze değil, her an farklı birşeyler yaşıyoruz
kimi zaman çok sevdiğimiz bir yakınımızı kaybederiz, kimi zaman bir hastalık gelir, yıkar geçer bizi ama hep umut ederiz derdin de dermanı mutlaka vardır diye... kimi zaman ayrılıklar yaşarız ya da ailemiz parçalanır ya da parasız kalır bir lokma ekmeğe muhtaç düşeriz ya da belki de hayata bir sıfır mağlup başlayıp gözümüzü bir hapishanede açmışızdır
bunlar hep hayatn gerçekleri maalesef ki... yaşıyoruz yine de hayatın tüm yönlerini gördüğümüz halde... çünkü derdi, sıkıntıyı, hüznü veren Rabbim o acının dermanını da beraberinde veriyor, o yükü kaldıracak gücü de veriyor
kendimce düşündüğümde hayatım benim de mücadele, maddi açıdan değil belki ama farklı şekillerde... sağlık sorunları yaşamış biri olacak, okuyup kendini geliştirip şu an evde işsiz duran biri olarak anlatılanları gayet de iyi anlıyorum
ben de bazen diyorum arkadaşlarım okudu iş sahibi oldular evlendiler çocukları var belli düzenleri var vs.. 26 yaşındayken bile sanki ben de mi hayata geç kaldım diyorum zaman zaman... ama sonra düşünüyorum, şükür Rabbime, en azından sahip olduğum şeyler de yabana atılacak şeyler değil, ailem yanımda, sağlığım iyi çok şükür, okudum hala da okuyup öğrenebiliyorum imkan bulabiliyorum (nice okumak isteyip de engellenenleri düşünerek...)
hiçbir zaman insan hayata geç kalmaz bence... hala yaşıyorsan, hala ayaktaysan, umut etmek için zamanın, isteklerini başarabilmek için önünde kat edilecek yolun var demek...
nefes alabiliyoruz ya, demek ki hala hayatta birşeylere bizim de katkımız olabilir
Rabbim herkesin gönlündekilerin hakkında hayırlı olanlarını nasip etsin
doğru yerde doğru zamanda doğru insanlarla karşılaştırsın doğru işleri yapmayı nasip etsin
sevgiler...:16:
 
Back
X