Uzun süredir içimde biriktirdiğim şeyleri sizinle paylaşmak istedim. Belki birilerine umut olur, belki de yalnız olmadığımızı hissederiz diye düşündüm.
Eşimle yaklaşık 2 yıldır çocuk istiyorduk. Her ay ayrı bir heyecan, her ay ayrı bir hayal kırıklığı… Zaman geçtikçe içimdeki umudu da, sabrı da yavaş yavaş kaybetmeye başladım. Çevreden gelen “Ne zaman çocuk olacak?”, “Siz de artık bir çocuk yapın” gibi yorumlar da cabası… Ama kimse bilmiyor insanın içinde kopan fırtınaları.
Bu süreçte birçok doktora gittik. Biri direkt olarak “T-rahimin var, bu rahimle hamile kalman çok zor” dedi. Bunu duymak içimi parçaladı. Kendimi eksik hissettim. Günlerce ağladım. Sonra başka bir doktora gittik. O da “Rahminde polip var, onu alırsak bir yıl içinde hamile kalabilirsin” dedi. Bu umutla hemen ameliyat oldum. Polip alındı, ama aradan tam 7 ay geçmesine rağmen hâlâ olmuyordu.
Sonra dedim ki “Belki de stres engelliyor.” Gerçekten iş yerindeki stres beni hem ruhen hem bedenen çok yoruyordu. Çok düşündüm ve sonunda cesaret edip işimi bıraktım. Kafamı dinlemeye, bedenimi dinlemeye karar verdim. İşten ayrıldıktan bir süre sonra bel ağrılarım başladı. Doktora gitmek yerine evde kendi çabamla hafiflemek için 1 ay boyunca her gün düşük doz aspirin (günde 1 tane) içmeye başladım. Aspirini bilinçli olarak bebek için değil, bel ağrım için içtim. Ama o ay… hamile kaldım.
İnanamadım. Testi defalarca yaptım. Beta hCG sonuçlarını ellerimde titreyerek aldım. Gerçekti. Hamileydim. O kadar zamandan sonra, o kadar mücadeleden sonra, hayalini kurduğum o iki çizgi karşımdadaydı.
Maalesef hikâyem mutlu sonla bitmedi. 8 haftalıkken bebeğimi kaybettim. O acıyı tarif edecek kelime bulamıyorum. Yine de bu sürecin bana gösterdiği çok önemli bir şey var: Ben hamile kalabiliyorum.
O yüzden buradan herkese şunu söylemek istiyorum: Lütfen umudunuzu kaybetmeyin. Bazen en küçük değişiklikler, işten ayrılmak gibi ya da vücudun ihtiyaç duyduğu basit bir destek (belki de aspirin gibi) büyük farklar yaratabiliyor. Elbette herkesin bedeni ve hikâyesi farklı, ama umudun ortak noktası olduğuna inanıyorum.
Şimdi yeniden toparlanmaya çalışıyorum. Bu kez daha bilinçli, daha sabırlı ve en önemlisi daha umutluyum. Çünkü biliyorum ki bedenim yapabiliyor.
Okuyan, anlayan, hisseden herkese teşekkür ederim. Belki bu yazım bir kişiye bile umut olursa, ne mutlu bana.
Sevgiyle kalın
Eşimle yaklaşık 2 yıldır çocuk istiyorduk. Her ay ayrı bir heyecan, her ay ayrı bir hayal kırıklığı… Zaman geçtikçe içimdeki umudu da, sabrı da yavaş yavaş kaybetmeye başladım. Çevreden gelen “Ne zaman çocuk olacak?”, “Siz de artık bir çocuk yapın” gibi yorumlar da cabası… Ama kimse bilmiyor insanın içinde kopan fırtınaları.
Bu süreçte birçok doktora gittik. Biri direkt olarak “T-rahimin var, bu rahimle hamile kalman çok zor” dedi. Bunu duymak içimi parçaladı. Kendimi eksik hissettim. Günlerce ağladım. Sonra başka bir doktora gittik. O da “Rahminde polip var, onu alırsak bir yıl içinde hamile kalabilirsin” dedi. Bu umutla hemen ameliyat oldum. Polip alındı, ama aradan tam 7 ay geçmesine rağmen hâlâ olmuyordu.
Sonra dedim ki “Belki de stres engelliyor.” Gerçekten iş yerindeki stres beni hem ruhen hem bedenen çok yoruyordu. Çok düşündüm ve sonunda cesaret edip işimi bıraktım. Kafamı dinlemeye, bedenimi dinlemeye karar verdim. İşten ayrıldıktan bir süre sonra bel ağrılarım başladı. Doktora gitmek yerine evde kendi çabamla hafiflemek için 1 ay boyunca her gün düşük doz aspirin (günde 1 tane) içmeye başladım. Aspirini bilinçli olarak bebek için değil, bel ağrım için içtim. Ama o ay… hamile kaldım.
İnanamadım. Testi defalarca yaptım. Beta hCG sonuçlarını ellerimde titreyerek aldım. Gerçekti. Hamileydim. O kadar zamandan sonra, o kadar mücadeleden sonra, hayalini kurduğum o iki çizgi karşımdadaydı.
Maalesef hikâyem mutlu sonla bitmedi. 8 haftalıkken bebeğimi kaybettim. O acıyı tarif edecek kelime bulamıyorum. Yine de bu sürecin bana gösterdiği çok önemli bir şey var: Ben hamile kalabiliyorum.
O yüzden buradan herkese şunu söylemek istiyorum: Lütfen umudunuzu kaybetmeyin. Bazen en küçük değişiklikler, işten ayrılmak gibi ya da vücudun ihtiyaç duyduğu basit bir destek (belki de aspirin gibi) büyük farklar yaratabiliyor. Elbette herkesin bedeni ve hikâyesi farklı, ama umudun ortak noktası olduğuna inanıyorum.
Şimdi yeniden toparlanmaya çalışıyorum. Bu kez daha bilinçli, daha sabırlı ve en önemlisi daha umutluyum. Çünkü biliyorum ki bedenim yapabiliyor.
Okuyan, anlayan, hisseden herkese teşekkür ederim. Belki bu yazım bir kişiye bile umut olursa, ne mutlu bana.
Sevgiyle kalın
