size kendimi söyleyim de benden beteri varmış diye sevinin :)
ben 2 yıldır işsizim.üstelik iyi bir üni.de mühendislik okudum.öyle ıvır zıvır bir müh. bölümü de değil ama anlayamıyorum bütün bu durum nasıl başıma geldi.eğitim hayatımda hep başarılı oldum.ama şu an bulunduğum nokta içler acısı.okul hayatında bir hiç olan,dersleri zor geçen tipler benden önce işe başlayıp çoluk çocuga karışmak üzereler.bana yıllar önce şimdi ki hayatımı anlatsalar inanamazdım.ot gibiyim.yuvarlanan kaya misali.o kadar üzülüyorum ki harcadığım emeklere.keşke aklım kıt olsaydı da ya da hevesim olmasaydı da hiç üni. kazanmasaydım.her günüm diğerinin fotokobisi.insanların artık eee iş durumun nasıl diye sormasından bıktım.ulan öküz sen beni gündüz vakti evde ya da dışarıda alelade kıyafetle görüyorsan sonucu tahmin edersin herhalde.
her neyse bu konuda inanılmaz doluyum kızlar.içimde neler neler birikti ama halimi anlayan yok.bu süreçte yaşadıklarımı bir ben bir Allah biliyor.çok dua ettim ama maalesef hiç biri kabul olmuyor.hiç bir zaman kalbime kötülük sürmedim ama neden her şey beni buluyor anlamıyorum.bu kadar lanetlenicek derecede kötü ne günah işledim anlayamıyorum.eminim en kısa sürede iş bulursun,canını sıkma.
Şu an içinde bulunduğunuz durumun, sizin lanetlenecek derecede kötü bir günah işlemenizle alakası olduğunu düşünmüyorum.
Çünkü, ne yazık ki artık ünv. mezunlarının büyük bir kısmı sizinle aynı durumda ve yine maalesef en yüksek işsizlik oranı üniversite mezunları arasında.
Hastaneler veya daha bir çok kurum kuruluş, gerek büro ve idari işlemlerinde gerekse güvenlik ve yardımcı hizmetler bakımından artık tamamen birtakım şirketlerle anlaşma yaparak hizmet veriyor biliyorsunuz.
Kurumsal yerlerde çalışmak açısından biraz daha uzun vadeli olarak avantajlı gördüğü için tercih edilen bu tür yerlerde, vasfını, mesleğini, branşını, seviyesini, kariyerini vb. şeyleri tamamen bir yana bırakarak da olsa buralara başvuruyor ve çalışmayı arzu ediyor bir sürü genç. Ne için peki? Asgari ücret gibi bir aylık gelir için, her yıl yenilenen sözleşmelerle de olsa uzun yıllar çalışabileceklerini düşündükleri için.
Böylesine işsizlik ortamında sanki çok iyi bir vaziyetmiş gibi geliyor insana böyle yerler mecburen, oysa öyle mi peki? Tabi ki değil.
Öte yandan; artık dünyadaki iş sistemleri ve çalışma şekilleri büyük bir hızla değişiyor. Trendleri takip etmeli bence bütün gençler.
Klasik ticaret bitme noktasında. Dikkat edin, bir çok dev şirketler bile, farklı sektörlerde olmalarına rağmen birbirleriyle birtakım birliktelikler kuruyorlar.
Neden?
Artık bir tıkla ulaşıyoruz herşeye. Hizmetlerin bir çoğu da şirketlerin kendi bünyeleri dışında farklı farklı danışmanlık veya satış sistemleriyle ilgili başkaca şirket veya yapılanmalara devrediliyor, elektronik ortamlardan sağlanıyor vs. vs. Neden acaba?
Bunları çok iyi gözlemleyip, araştırıp, takip etmek ve irdelemek gerekiyor. İş ve çalışan sözcüklerinin kapsamı yıllardır bildiğimiz klasik şeklinden çok daha farklı bir yerlere gidiyor.
Benim de şu an üniversite birinci sınıfta bir oğlum var. Ve ben ona da aynı şeyleri söylüyorum.
Birinci seçenek:
İki dudak arasında (emeklilik olayı zaten artık hayalden öte birşey) ömrünün sonuna kadar (sabit veya biraz artışı olan bir aylık gelirle) çalışmak.
Peki ne kadar garantisi var. (Gerçi insan hayatının bir dakika sonraya garantisi yok ama bu ayrı bir konu, eğer yaşarsam diye bakmalı ve ona göre değerlendirmeli emek verdiği işi)
Hiçbir işyeri çalışanına para kazandırmak için açılmaz öyle değil mi? Ya da üç yıl, beş yıl, on yıl çalıştı aynı yerde, kendini de geliştirdi ve aylık kazancı diyelim ki diğer çalışanlardan epey daha yükseldi. Peki, birşekilde kendinden kaynaklanmayan ancak çok sıkıntılı bir süreçte çalışıyor durumuna geldi veya gerçekten sağlığını tehdit edecek boyutta sıkıntılar yaşamaya başladı ya da işvereninin haksız davranışlarıyla karşılaştı, işten ayrılmak zorunda kaldı veya işten çıkartıldı.
Anında sıfır noktasına geliverdi. Nerede kaldı on yıl? Şimdi yeniden ilk işe başladığı aynı yerden bir daha iş arayışı, belki deneyimi itibariyle asgari ücretin biraz üstünde bir talebi olabilir en fazla, böyle bir aylık gelirle ve yine aynı şekilde iki dudak arasında bir iş arayacak, bulursa çalışacak. Bu böyle sürüp gidecek.
Hiçde mantıklı değil. Sürekli, kazandığından çok kazandırarak geçecek iş hayatı.
İkinci seçenek:
Aylarca belki de yıllarca kamu personeli olmak için gecesini gündüzüne katacak, binlerce lira dersane parası verecek ve diyelim ki ataması yapıldı.
Evet hayatı kurtuldu gibi geliyor şu anda hepimizin bakış açısıyla. Peki öyle mi olacak. Sadece garantili bir standart aylık gelire sahip olacak, gününü kurtarabilecek bir gelire.
Yıllarca çalışmasına rağmen, yarınları için ayrıca bir ekonomik özgürlük veya yarınlarına çocuklarının geleceğine güvenle bakabilecek bir kazancı olmayacak asla.
Emekli olduğunda ise, zaten emeklilerin haline şöyle bir bakmak yeterli. Herkesin ailesinde vardır mutlaka.
Üçüncü seçenek:
Kendi işinin sahibi olacak.
En basit bir yer açabilmesi için minimum 20 bin lira gibi bir sermaye koyması lazım ve bunu birkaç yıl için tamamen unutması lazım.
Açtığı işyerinin giderlerini saymayacağım buradan çünkü uzun sürer. İkinci üçüncü yıl artık işi tutarsa kazanç elde etmeye başlayabilecek. Ama ne kadar?
Ben hep şu çayevi, simit poğaça türü yerler, ekmek arası birşeyler yapan yerler, pasta börek çörek vb. yerlerin darpane gibi bara bastıklarını düşünmüşümdür. Yani kapıdan biri giriyor biri çıkıyor insanların. Ve yiyecek içecek sürekli tüketilen birşey ya ondan herhalde bu sektördeki işyerleri hakkında pek çok insan da benim gibi düşünüyor.
Oysa yine bir okadar daha bariz görünen bir başka manzara daha var ortada. Bu tür yerler bile sürekli el değiştiriyor. Böyle yerler iyi kazanıyorsa Neden acaba?
Bir gün ayakkabı aldığımız veya herhangi başka bir şey aldığımız bir yerin önünden bir müddet sonra tekrar geçerken, aynı yerin boşaltılmış ve başka bir işyeri olmak üzere tadilatta olduğunu veya boş olduğunu sık sık görüyoruz aslında sürekli. Bir iki yıl önce tesadüfen aparatif birşeyler yiyip birşeyler içtiğimiz ve aklımızda kaldığı için hadi oraya gidelim diye gittiğimiz birsürü yerin, gittiğimizde bambaşka bir işyeri haline geldiğini de bizzat defalarca yaşamışımdır ben kendi adıma söylemem gerekirse.
Yine yapılan istatistikler gösteriyormuş ki, yeni açılan her 100 işyerinden 75 i, beş yıl sonunda iflas edip kapanıyormuş.
İşte ben bunları konuşmaya çalışıyorum oğlumla da. Ben bu gerçekleri 44 yaşımda farkedebildim ve irdeleyebildim. Yaşım bu kadar ilerlemiş olmasına rağmen, ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum ama, hayatımın bundan sonrasında emek vereceğim işin bana ileriki zamanlarda ne getireceğini de iyi değerlendirmek suretiyle bir iş yapmaya karar verdim.
Oğlum da ya benim görebildiklerimi görerek daha vizyonist düşünerek kendine bir yön vermeye çalışacak ya da yukarıdaki seçenekler için, yani bir beş yıl sonra ben nerede olurum, bir on yıl sonra ben nerede olurum, bu kadar çalışmama rağmen beni bekleyen yaşam standardı hangi noktada olur, gibi soruları hiç sormadan, hiç değerlendirmeden o üç seçenekten birini tercih ederek, hayatını çalışarak yaşayacak.
Ben iktisat lisans mezunuyum. Tam 27 yıllık bir çalışma hayatım oldu geçmişte ve en üst dereceye gelmiş bir kamu çalışanıyım.
Yukarıda yazdığım değerlendirmelerin hiç farkında olmadığım zamanlarda, ben de kendi durumum için, aynen bana başkalarının söylediği gibi "bu ülke şartlarında süper bir durum" diye bakıyordum.
Oysa hiç de öyle olmadığını gördüm. Bakın bunca emek ve şu anda çocuğumun yarınları için ona bırakabilecek hiçbir ekonomik yardımım yok.
Onu kreşlere bırakırken, bakıcıya bırakırken o üzgün hallerini gördüğümde, daha sonra okula gidip gelirken evde kendi başına kimi zaman bir tost, kimi zaman abur cubur şeylerle öğünlerini geçirmek zorunda kaldığı için üzüldüğüm zamanlarında, kendi kendime başını okşayarak hep şöyle diyordum fısıltıyla"oğlum ileride sen rahat edeceksin".
Çünkü öyle öğretilmişti ve ben de öyle olacağını sanıyordum. Peki öyle mi oldu? Hayır. O nu, yine O nun daha iyi şartlara sahip olabilmesi adına daha 6 aylıkken bırakarak işe devam etmeye başladığım, kaç yaşına gelirse gelsin her bıraktığımda işe giderken burnumun direği sürekli sızlayan bunca yıllar boyunca biz neyin bedelini ödemişiz peki? diye soruyorum şimdi, ama şimdi sorabiliyorum bu soruyu. Geçmişte aklımdan bile geçmezdi böyle birşey.
Evet "işsizlik" çok ciddi bir sorun. Ve klasik iş anlayışı dışına çıkamayanlar için gittikçe daha da büyük sorun olacağını gösteriyor dünyadaki gidişat.
Tabi ki alışılagelmiş tarzdaki iş arayışlarınızı sürdürün, ancak benim naçizane tavsiyem bir yandan da dünyadaki ve ülkemizdeki değişim ve gelişmeleri daha yakından inceleyip, çok geç kalmadan sizler de daha vizyonist düşüncelerle, biraz daha değişime açık ve ayak uydurmak suretiyle, geleceğinizi daha iyi planlayabileceğiniz bir takım işlerin de ucundan tutmaya bakın derim ben. Ne kaybedersiniz ki? Ama kazanabileceklerinizi iyice gözden geçirin lütfen.
Hepimiz sevdiğimiz işlerde veya mesleklerimizle, branşlaştığımız ya da öğrenim gördüğümüz bölümlerle ilgili işlerde çalışmak isteriz doğal olarak öyle değil mi?
Ama unutmamalıyız ki, çalışmak isteyişimizin veya çalışmamızın asıl nedeni; öncelikle kazanç elde edebilmek içindir.
Eğer ekonomik kaygımız yoksa, ekonomik özgürlüğümüz mevcutsa ve yarınlara güvenle bakabiliyor isek, o zaman niye çalışalım ki. Böyle bir imkana sahipsek o zaman sevdiğimiz bir mesleği veya işi sadece hobi olarak ve sırf sevdiğimiz için yaparız öyle değil mi?
Aslında düşüncesi bile gülümsetti beni. Ne güzel olur böyle birşey. Düşünsenize, her ne yapıyorsanız sadece o yaptığını meslek veya işi geliştirmekten başka düşüncesi olmaz insanın ve hem keyifle yapar o işi, hem de çok çok güzel sonuçlar ve gelişmeler elde edilir.
Mesela ben kocaman bir hayvan barınağım, yine aynı şekilde hayvanlarını geçici olarak belli zamanlarda bırakacak yerleri olmayanların güvenle bırakabilecekleri türden bir pansiyon veya otel (burada onların sahiplerinden ayrı olduklarını unutturacak her tür ortam ve uzman görevlileri bulunacak) ve bir de yanında yine kocaman bir çocuk gündüzevi yapmayı çok isterim şartlarım müsait olsa.
Çocukların sürekli bahçede kendi ekip topladıkları uygun şeyler ve yine hemen aradaki şeffaf bölmeden görüp izleyebilecekleri bir hayvanlar alemi. gibi, herkesin bu şekilde hayali olan birşeyler, bir takım işler mutlaka vardır.
Sonuçta, yaşamak sadece "an" lardan ibaret olduğu için, işsizlik problemine rağmen olabildiğince mutlu kalmak yapılacak en doğru şey.
Çünkü sadece nefes alıp verebilmek bile bir insan için büyük nimet gerçekten. Bir yandan kesinlikle böyle düşünmek ve bunu yaşam felsefesi haline getirmek gerekiyor. öte yandan potansiyelimizi, hayat standartlarımızı yükseltecek en doğru yerlerde kullanmak arayışımızdan da vazgeçmemek gerekiyor. Sonrasında artık kısmetimizde ne varsa o geliyor zaten.
Allah herkesin gönlüne göre ve hakkında en hayırlısını nasip etsin inşallah.