işsizlik

size kendimi söyleyim de benden beteri varmış diye sevinin :)
ben 2 yıldır işsizim.üstelik iyi bir üni.de mühendislik okudum.öyle ıvır zıvır bir müh. bölümü de değil ama anlayamıyorum bütün bu durum nasıl başıma geldi.eğitim hayatımda hep başarılı oldum.ama şu an bulunduğum nokta içler acısı.okul hayatında bir hiç olan,dersleri zor geçen tipler benden önce işe başlayıp çoluk çocuga karışmak üzereler.bana yıllar önce şimdi ki hayatımı anlatsalar inanamazdım.ot gibiyim.yuvarlanan kaya misali.o kadar üzülüyorum ki harcadığım emeklere.keşke aklım kıt olsaydı da ya da hevesim olmasaydı da hiç üni. kazanmasaydım.her günüm diğerinin fotokobisi.insanların artık eee iş durumun nasıl diye sormasından bıktım.ulan öküz sen beni gündüz vakti evde ya da dışarıda alelade kıyafetle görüyorsan sonucu tahmin edersin herhalde.
her neyse bu konuda inanılmaz doluyum kızlar.içimde neler neler birikti ama halimi anlayan yok.bu süreçte yaşadıklarımı bir ben bir Allah biliyor.çok dua ettim ama maalesef hiç biri kabul olmuyor.hiç bir zaman kalbime kötülük sürmedim ama neden her şey beni buluyor anlamıyorum.bu kadar lanetlenicek derecede kötü ne günah işledim anlayamıyorum.eminim en kısa sürede iş bulursun,canını sıkma.

hiç kimseden beter değilsiniz.. beter olan sizi istihdam edemeyenler.. ne okuduğumuz üniversitenin ne okuduğumuz bölümün hiç bir geçerliliği yok.. diploma yalan olmuş gerçek olan torpil ....... birincilikle 4 yıllık 2 üniversite bitirmiş yüksek lisansını yapmış 3 dil bilen arkadaşımı geri çevirdiler sebep torpilin yok adamın yok.. onun yerine hiç bir bilgisi deneyimi olmayan ,aklı bir karış havada, birini aldılar neden? torpili war çünkü. peki işinde yararlı mı idealist mi bilgil imi- hayır-. ama torpili olunca mükemmel bir çalışan görünüyor gözlerine...içler acısı..
 
size kendimi söyleyim de benden beteri varmış diye sevinin :)
ben 2 yıldır işsizim.üstelik iyi bir üni.de mühendislik okudum.öyle ıvır zıvır bir müh. bölümü de değil ama anlayamıyorum bütün bu durum nasıl başıma geldi.eğitim hayatımda hep başarılı oldum.ama şu an bulunduğum nokta içler acısı.okul hayatında bir hiç olan,dersleri zor geçen tipler benden önce işe başlayıp çoluk çocuga karışmak üzereler.bana yıllar önce şimdi ki hayatımı anlatsalar inanamazdım.ot gibiyim.yuvarlanan kaya misali.o kadar üzülüyorum ki harcadığım emeklere.keşke aklım kıt olsaydı da ya da hevesim olmasaydı da hiç üni. kazanmasaydım.her günüm diğerinin fotokobisi.insanların artık eee iş durumun nasıl diye sormasından bıktım.ulan öküz sen beni gündüz vakti evde ya da dışarıda alelade kıyafetle görüyorsan sonucu tahmin edersin herhalde.
her neyse bu konuda inanılmaz doluyum kızlar.içimde neler neler birikti ama halimi anlayan yok.bu süreçte yaşadıklarımı bir ben bir Allah biliyor.çok dua ettim ama maalesef hiç biri kabul olmuyor.hiç bir zaman kalbime kötülük sürmedim ama neden her şey beni buluyor anlamıyorum.bu kadar lanetlenicek derecede kötü ne günah işledim anlayamıyorum.eminim en kısa sürede iş bulursun,canını sıkma.

hiç kimseden beter değilsiniz.. beter olan sizi istihdam edemeyenler.. ne okuduğumuz üniversitenin ne okuduğumuz bölümün hiç bir geçerliliği yok.. diploma yalan olmuş gerçek olan torpil ....... birincilikle 4 yıllık 2 üniversite bitirmiş yüksek lisansını yapmış 3 dil bilen arkadaşımı geri çevirdiler sebep torpilin yok adamın yok.. onun yerine hiç bir bilgisi deneyimi olmayan ,aklı bir karış havada, birini aldılar. neden? torpili war çünkü. peki işinde yararlı mı idealist mi bilgil imi- hayır-. ama torpili olunca mükemmel bir çalışan görünüyor gözlerine...içler acısı..
 
bir de her üniversite mezunlarını işe almak zorundamıyız diyorlar ya deli oluyorum. her yere üniversite açmayı biliyorsunuz ama. harç paralarını cebinize indirmeyi biliyorsunuz ama, bir gün bile geç yatırsak okuldan atmayı biliyorsunuz ama. kısacası dört yıl boyuncu sömür, sonra lakayıt bir tavırla iş bulmak zorundamıyız de ne güzel yaaa..kapat ozaman kardeşim üniversiteleri madem öyle, kapatamazsınız tabi ki sömürmek hoşunuza gidiyor...
 
size kendimi söyleyim de benden beteri varmış diye sevinin :)
ben 2 yıldır işsizim.üstelik iyi bir üni.de mühendislik okudum.öyle ıvır zıvır bir müh. bölümü de değil ama anlayamıyorum bütün bu durum nasıl başıma geldi.eğitim hayatımda hep başarılı oldum.ama şu an bulunduğum nokta içler acısı.okul hayatında bir hiç olan,dersleri zor geçen tipler benden önce işe başlayıp çoluk çocuga karışmak üzereler.bana yıllar önce şimdi ki hayatımı anlatsalar inanamazdım.ot gibiyim.yuvarlanan kaya misali.o kadar üzülüyorum ki harcadığım emeklere.keşke aklım kıt olsaydı da ya da hevesim olmasaydı da hiç üni. kazanmasaydım.her günüm diğerinin fotokobisi.insanların artık eee iş durumun nasıl diye sormasından bıktım.ulan öküz sen beni gündüz vakti evde ya da dışarıda alelade kıyafetle görüyorsan sonucu tahmin edersin herhalde.
her neyse bu konuda inanılmaz doluyum kızlar.içimde neler neler birikti ama halimi anlayan yok.bu süreçte yaşadıklarımı bir ben bir Allah biliyor.çok dua ettim ama maalesef hiç biri kabul olmuyor.hiç bir zaman kalbime kötülük sürmedim ama neden her şey beni buluyor anlamıyorum.bu kadar lanetlenicek derecede kötü ne günah işledim anlayamıyorum.eminim en kısa sürede iş bulursun,canını sıkma.

Şu an içinde bulunduğunuz durumun, sizin lanetlenecek derecede kötü bir günah işlemenizle alakası olduğunu düşünmüyorum.

Çünkü, ne yazık ki artık ünv. mezunlarının büyük bir kısmı sizinle aynı durumda ve yine maalesef en yüksek işsizlik oranı üniversite mezunları arasında.

Hastaneler veya daha bir çok kurum kuruluş, gerek büro ve idari işlemlerinde gerekse güvenlik ve yardımcı hizmetler bakımından artık tamamen birtakım şirketlerle anlaşma yaparak hizmet veriyor biliyorsunuz.

Kurumsal yerlerde çalışmak açısından biraz daha uzun vadeli olarak avantajlı gördüğü için tercih edilen bu tür yerlerde, vasfını, mesleğini, branşını, seviyesini, kariyerini vb. şeyleri tamamen bir yana bırakarak da olsa buralara başvuruyor ve çalışmayı arzu ediyor bir sürü genç. Ne için peki? Asgari ücret gibi bir aylık gelir için, her yıl yenilenen sözleşmelerle de olsa uzun yıllar çalışabileceklerini düşündükleri için.

Böylesine işsizlik ortamında sanki çok iyi bir vaziyetmiş gibi geliyor insana böyle yerler mecburen, oysa öyle mi peki? Tabi ki değil.

Öte yandan; artık dünyadaki iş sistemleri ve çalışma şekilleri büyük bir hızla değişiyor. Trendleri takip etmeli bence bütün gençler.

Klasik ticaret bitme noktasında. Dikkat edin, bir çok dev şirketler bile, farklı sektörlerde olmalarına rağmen birbirleriyle birtakım birliktelikler kuruyorlar.

Neden?

Artık bir tıkla ulaşıyoruz herşeye. Hizmetlerin bir çoğu da şirketlerin kendi bünyeleri dışında farklı farklı danışmanlık veya satış sistemleriyle ilgili başkaca şirket veya yapılanmalara devrediliyor, elektronik ortamlardan sağlanıyor vs. vs. Neden acaba?

Bunları çok iyi gözlemleyip, araştırıp, takip etmek ve irdelemek gerekiyor. İş ve çalışan sözcüklerinin kapsamı yıllardır bildiğimiz klasik şeklinden çok daha farklı bir yerlere gidiyor.

Benim de şu an üniversite birinci sınıfta bir oğlum var. Ve ben ona da aynı şeyleri söylüyorum.

Birinci seçenek:

İki dudak arasında (emeklilik olayı zaten artık hayalden öte birşey) ömrünün sonuna kadar (sabit veya biraz artışı olan bir aylık gelirle) çalışmak.
Peki ne kadar garantisi var. (Gerçi insan hayatının bir dakika sonraya garantisi yok ama bu ayrı bir konu, eğer yaşarsam diye bakmalı ve ona göre değerlendirmeli emek verdiği işi)

Hiçbir işyeri çalışanına para kazandırmak için açılmaz öyle değil mi? Ya da üç yıl, beş yıl, on yıl çalıştı aynı yerde, kendini de geliştirdi ve aylık kazancı diyelim ki diğer çalışanlardan epey daha yükseldi. Peki, birşekilde kendinden kaynaklanmayan ancak çok sıkıntılı bir süreçte çalışıyor durumuna geldi veya gerçekten sağlığını tehdit edecek boyutta sıkıntılar yaşamaya başladı ya da işvereninin haksız davranışlarıyla karşılaştı, işten ayrılmak zorunda kaldı veya işten çıkartıldı.

Anında sıfır noktasına geliverdi. Nerede kaldı on yıl? Şimdi yeniden ilk işe başladığı aynı yerden bir daha iş arayışı, belki deneyimi itibariyle asgari ücretin biraz üstünde bir talebi olabilir en fazla, böyle bir aylık gelirle ve yine aynı şekilde iki dudak arasında bir iş arayacak, bulursa çalışacak. Bu böyle sürüp gidecek.

Hiçde mantıklı değil. Sürekli, kazandığından çok kazandırarak geçecek iş hayatı.

İkinci seçenek:

Aylarca belki de yıllarca kamu personeli olmak için gecesini gündüzüne katacak, binlerce lira dersane parası verecek ve diyelim ki ataması yapıldı.
Evet hayatı kurtuldu gibi geliyor şu anda hepimizin bakış açısıyla. Peki öyle mi olacak. Sadece garantili bir standart aylık gelire sahip olacak, gününü kurtarabilecek bir gelire.
Yıllarca çalışmasına rağmen, yarınları için ayrıca bir ekonomik özgürlük veya yarınlarına çocuklarının geleceğine güvenle bakabilecek bir kazancı olmayacak asla.

Emekli olduğunda ise, zaten emeklilerin haline şöyle bir bakmak yeterli. Herkesin ailesinde vardır mutlaka.

Üçüncü seçenek:

Kendi işinin sahibi olacak.
En basit bir yer açabilmesi için minimum 20 bin lira gibi bir sermaye koyması lazım ve bunu birkaç yıl için tamamen unutması lazım.
Açtığı işyerinin giderlerini saymayacağım buradan çünkü uzun sürer. İkinci üçüncü yıl artık işi tutarsa kazanç elde etmeye başlayabilecek. Ama ne kadar?

Ben hep şu çayevi, simit poğaça türü yerler, ekmek arası birşeyler yapan yerler, pasta börek çörek vb. yerlerin darpane gibi bara bastıklarını düşünmüşümdür. Yani kapıdan biri giriyor biri çıkıyor insanların. Ve yiyecek içecek sürekli tüketilen birşey ya ondan herhalde bu sektördeki işyerleri hakkında pek çok insan da benim gibi düşünüyor.

Oysa yine bir okadar daha bariz görünen bir başka manzara daha var ortada. Bu tür yerler bile sürekli el değiştiriyor. Böyle yerler iyi kazanıyorsa Neden acaba?

Bir gün ayakkabı aldığımız veya herhangi başka bir şey aldığımız bir yerin önünden bir müddet sonra tekrar geçerken, aynı yerin boşaltılmış ve başka bir işyeri olmak üzere tadilatta olduğunu veya boş olduğunu sık sık görüyoruz aslında sürekli. Bir iki yıl önce tesadüfen aparatif birşeyler yiyip birşeyler içtiğimiz ve aklımızda kaldığı için hadi oraya gidelim diye gittiğimiz birsürü yerin, gittiğimizde bambaşka bir işyeri haline geldiğini de bizzat defalarca yaşamışımdır ben kendi adıma söylemem gerekirse.

Yine yapılan istatistikler gösteriyormuş ki, yeni açılan her 100 işyerinden 75 i, beş yıl sonunda iflas edip kapanıyormuş.

İşte ben bunları konuşmaya çalışıyorum oğlumla da. Ben bu gerçekleri 44 yaşımda farkedebildim ve irdeleyebildim. Yaşım bu kadar ilerlemiş olmasına rağmen, ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum ama, hayatımın bundan sonrasında emek vereceğim işin bana ileriki zamanlarda ne getireceğini de iyi değerlendirmek suretiyle bir iş yapmaya karar verdim.

Oğlum da ya benim görebildiklerimi görerek daha vizyonist düşünerek kendine bir yön vermeye çalışacak ya da yukarıdaki seçenekler için, yani bir beş yıl sonra ben nerede olurum, bir on yıl sonra ben nerede olurum, bu kadar çalışmama rağmen beni bekleyen yaşam standardı hangi noktada olur, gibi soruları hiç sormadan, hiç değerlendirmeden o üç seçenekten birini tercih ederek, hayatını çalışarak yaşayacak.

Ben iktisat lisans mezunuyum. Tam 27 yıllık bir çalışma hayatım oldu geçmişte ve en üst dereceye gelmiş bir kamu çalışanıyım.

Yukarıda yazdığım değerlendirmelerin hiç farkında olmadığım zamanlarda, ben de kendi durumum için, aynen bana başkalarının söylediği gibi "bu ülke şartlarında süper bir durum" diye bakıyordum.

Oysa hiç de öyle olmadığını gördüm. Bakın bunca emek ve şu anda çocuğumun yarınları için ona bırakabilecek hiçbir ekonomik yardımım yok.

Onu kreşlere bırakırken, bakıcıya bırakırken o üzgün hallerini gördüğümde, daha sonra okula gidip gelirken evde kendi başına kimi zaman bir tost, kimi zaman abur cubur şeylerle öğünlerini geçirmek zorunda kaldığı için üzüldüğüm zamanlarında, kendi kendime başını okşayarak hep şöyle diyordum fısıltıyla"oğlum ileride sen rahat edeceksin".

Çünkü öyle öğretilmişti ve ben de öyle olacağını sanıyordum. Peki öyle mi oldu? Hayır. O nu, yine O nun daha iyi şartlara sahip olabilmesi adına daha 6 aylıkken bırakarak işe devam etmeye başladığım, kaç yaşına gelirse gelsin her bıraktığımda işe giderken burnumun direği sürekli sızlayan bunca yıllar boyunca biz neyin bedelini ödemişiz peki? diye soruyorum şimdi, ama şimdi sorabiliyorum bu soruyu. Geçmişte aklımdan bile geçmezdi böyle birşey.

Evet "işsizlik" çok ciddi bir sorun. Ve klasik iş anlayışı dışına çıkamayanlar için gittikçe daha da büyük sorun olacağını gösteriyor dünyadaki gidişat.

Tabi ki alışılagelmiş tarzdaki iş arayışlarınızı sürdürün, ancak benim naçizane tavsiyem bir yandan da dünyadaki ve ülkemizdeki değişim ve gelişmeleri daha yakından inceleyip, çok geç kalmadan sizler de daha vizyonist düşüncelerle, biraz daha değişime açık ve ayak uydurmak suretiyle, geleceğinizi daha iyi planlayabileceğiniz bir takım işlerin de ucundan tutmaya bakın derim ben. Ne kaybedersiniz ki? Ama kazanabileceklerinizi iyice gözden geçirin lütfen.

Hepimiz sevdiğimiz işlerde veya mesleklerimizle, branşlaştığımız ya da öğrenim gördüğümüz bölümlerle ilgili işlerde çalışmak isteriz doğal olarak öyle değil mi?

Ama unutmamalıyız ki, çalışmak isteyişimizin veya çalışmamızın asıl nedeni; öncelikle kazanç elde edebilmek içindir.

Eğer ekonomik kaygımız yoksa, ekonomik özgürlüğümüz mevcutsa ve yarınlara güvenle bakabiliyor isek, o zaman niye çalışalım ki. Böyle bir imkana sahipsek o zaman sevdiğimiz bir mesleği veya işi sadece hobi olarak ve sırf sevdiğimiz için yaparız öyle değil mi?

Aslında düşüncesi bile gülümsetti beni. Ne güzel olur böyle birşey. Düşünsenize, her ne yapıyorsanız sadece o yaptığını meslek veya işi geliştirmekten başka düşüncesi olmaz insanın ve hem keyifle yapar o işi, hem de çok çok güzel sonuçlar ve gelişmeler elde edilir.

Mesela ben kocaman bir hayvan barınağım, yine aynı şekilde hayvanlarını geçici olarak belli zamanlarda bırakacak yerleri olmayanların güvenle bırakabilecekleri türden bir pansiyon veya otel (burada onların sahiplerinden ayrı olduklarını unutturacak her tür ortam ve uzman görevlileri bulunacak) ve bir de yanında yine kocaman bir çocuk gündüzevi yapmayı çok isterim şartlarım müsait olsa.

Çocukların sürekli bahçede kendi ekip topladıkları uygun şeyler ve yine hemen aradaki şeffaf bölmeden görüp izleyebilecekleri bir hayvanlar alemi. gibi, herkesin bu şekilde hayali olan birşeyler, bir takım işler mutlaka vardır.

Sonuçta, yaşamak sadece "an" lardan ibaret olduğu için, işsizlik problemine rağmen olabildiğince mutlu kalmak yapılacak en doğru şey.


Çünkü sadece nefes alıp verebilmek bile bir insan için büyük nimet gerçekten. Bir yandan kesinlikle böyle düşünmek ve bunu yaşam felsefesi haline getirmek gerekiyor. öte yandan potansiyelimizi, hayat standartlarımızı yükseltecek en doğru yerlerde kullanmak arayışımızdan da vazgeçmemek gerekiyor. Sonrasında artık kısmetimizde ne varsa o geliyor zaten.

Allah herkesin gönlüne göre ve hakkında en hayırlısını nasip etsin inşallah.
 
Şu an içinde bulunduğunuz durumun, sizin lanetlenecek derecede kötü bir günah işlemenizle alakası olduğunu düşünmüyorum.

Çünkü, ne yazık ki artık ünv. mezunlarının büyük bir kısmı sizinle aynı durumda ve yine maalesef en yüksek işsizlik oranı üniversite mezunları arasında.

Hastaneler veya daha bir çok kurum kuruluş, gerek büro ve idari işlemlerinde gerekse güvenlik ve yardımcı hizmetler bakımından artık tamamen birtakım şirketlerle anlaşma yaparak hizmet veriyor biliyorsunuz.

Kurumsal yerlerde çalışmak açısından biraz daha uzun vadeli olarak avantajlı gördüğü için tercih edilen bu tür yerlerde, vasfını, mesleğini, branşını, seviyesini, kariyerini vb. şeyleri tamamen bir yana bırakarak da olsa buralara başvuruyor ve çalışmayı arzu ediyor bir sürü genç. Ne için peki? Asgari ücret gibi bir aylık gelir için, her yıl yenilenen sözleşmelerle de olsa uzun yıllar çalışabileceklerini düşündükleri için.

Böylesine işsizlik ortamında sanki çok iyi bir vaziyetmiş gibi geliyor insana böyle yerler mecburen, oysa öyle mi peki? Tabi ki değil.

Öte yandan; artık dünyadaki iş sistemleri ve çalışma şekilleri büyük bir hızla değişiyor. Trendleri takip etmeli bence bütün gençler.

Klasik ticaret bitme noktasında. Dikkat edin, bir çok dev şirketler bile, farklı sektörlerde olmalarına rağmen birbirleriyle birtakım birliktelikler kuruyorlar.

Neden?

Artık bir tıkla ulaşıyoruz herşeye. Hizmetlerin bir çoğu da şirketlerin kendi bünyeleri dışında farklı farklı danışmanlık veya satış sistemleriyle ilgili başkaca şirket veya yapılanmalara devrediliyor, elektronik ortamlardan sağlanıyor vs. vs. Neden acaba?

Bunları çok iyi gözlemleyip, araştırıp, takip etmek ve irdelemek gerekiyor. İş ve çalışan sözcüklerinin kapsamı yıllardır bildiğimiz klasik şeklinden çok daha farklı bir yerlere gidiyor.

Benim de şu an üniversite birinci sınıfta bir oğlum var. Ve ben ona da aynı şeyleri söylüyorum.

Birinci seçenek:

İki dudak arasında (emeklilik olayı zaten artık hayalden öte birşey) ömrünün sonuna kadar (sabit veya biraz artışı olan bir aylık gelirle) çalışmak.
Peki ne kadar garantisi var. (Gerçi insan hayatının bir dakika sonraya garantisi yok ama bu ayrı bir konu, eğer yaşarsam diye bakmalı ve ona göre değerlendirmeli emek verdiği işi)

Hiçbir işyeri çalışanına para kazandırmak için açılmaz öyle değil mi? Ya da üç yıl, beş yıl, on yıl çalıştı aynı yerde, kendini de geliştirdi ve aylık kazancı diyelim ki diğer çalışanlardan epey daha yükseldi. Peki, birşekilde kendinden kaynaklanmayan ancak çok sıkıntılı bir süreçte çalışıyor durumuna geldi veya gerçekten sağlığını tehdit edecek boyutta sıkıntılar yaşamaya başladı ya da işvereninin haksız davranışlarıyla karşılaştı, işten ayrılmak zorunda kaldı veya işten çıkartıldı.

Anında sıfır noktasına geliverdi. Nerede kaldı on yıl? Şimdi yeniden ilk işe başladığı aynı yerden bir daha iş arayışı, belki deneyimi itibariyle asgari ücretin biraz üstünde bir talebi olabilir en fazla, böyle bir aylık gelirle ve yine aynı şekilde iki dudak arasında bir iş arayacak, bulursa çalışacak. Bu böyle sürüp gidecek.

Hiçde mantıklı değil. Sürekli, kazandığından çok kazandırarak geçecek iş hayatı.

İkinci seçenek:

Aylarca belki de yıllarca kamu personeli olmak için gecesini gündüzüne katacak, binlerce lira dersane parası verecek ve diyelim ki ataması yapıldı.
Evet hayatı kurtuldu gibi geliyor şu anda hepimizin bakış açısıyla. Peki öyle mi olacak. Sadece garantili bir standart aylık gelire sahip olacak, gününü kurtarabilecek bir gelire.
Yıllarca çalışmasına rağmen, yarınları için ayrıca bir ekonomik özgürlük veya yarınlarına çocuklarının geleceğine güvenle bakabilecek bir kazancı olmayacak asla.

Emekli olduğunda ise, zaten emeklilerin haline şöyle bir bakmak yeterli. Herkesin ailesinde vardır mutlaka.

Üçüncü seçenek:

Kendi işinin sahibi olacak.
En basit bir yer açabilmesi için minimum 20 bin lira gibi bir sermaye koyması lazım ve bunu birkaç yıl için tamamen unutması lazım.
Açtığı işyerinin giderlerini saymayacağım buradan çünkü uzun sürer. İkinci üçüncü yıl artık işi tutarsa kazanç elde etmeye başlayabilecek. Ama ne kadar?

Ben hep şu çayevi, simit poğaça türü yerler, ekmek arası birşeyler yapan yerler, pasta börek çörek vb. yerlerin darpane gibi bara bastıklarını düşünmüşümdür. Yani kapıdan biri giriyor biri çıkıyor insanların. Ve yiyecek içecek sürekli tüketilen birşey ya ondan herhalde bu sektördeki işyerleri hakkında pek çok insan da benim gibi düşünüyor.

Oysa yine bir okadar daha bariz görünen bir başka manzara daha var ortada. Bu tür yerler bile sürekli el değiştiriyor. Böyle yerler iyi kazanıyorsa Neden acaba?

Bir gün ayakkabı aldığımız veya herhangi başka bir şey aldığımız bir yerin önünden bir müddet sonra tekrar geçerken, aynı yerin boşaltılmış ve başka bir işyeri olmak üzere tadilatta olduğunu veya boş olduğunu sık sık görüyoruz aslında sürekli. Bir iki yıl önce tesadüfen aparatif birşeyler yiyip birşeyler içtiğimiz ve aklımızda kaldığı için hadi oraya gidelim diye gittiğimiz birsürü yerin, gittiğimizde bambaşka bir işyeri haline geldiğini de bizzat defalarca yaşamışımdır ben kendi adıma söylemem gerekirse.

Yine yapılan istatistikler gösteriyormuş ki, yeni açılan her 100 işyerinden 75 i, beş yıl sonunda iflas edip kapanıyormuş.

İşte ben bunları konuşmaya çalışıyorum oğlumla da. Ben bu gerçekleri 44 yaşımda farkedebildim ve irdeleyebildim. Yaşım bu kadar ilerlemiş olmasına rağmen, ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum ama, hayatımın bundan sonrasında emek vereceğim işin bana ileriki zamanlarda ne getireceğini de iyi değerlendirmek suretiyle bir iş yapmaya karar verdim.

Oğlum da ya benim görebildiklerimi görerek daha vizyonist düşünerek kendine bir yön vermeye çalışacak ya da yukarıdaki seçenekler için, yani bir beş yıl sonra ben nerede olurum, bir on yıl sonra ben nerede olurum, bu kadar çalışmama rağmen beni bekleyen yaşam standardı hangi noktada olur, gibi soruları hiç sormadan, hiç değerlendirmeden o üç seçenekten birini tercih ederek, hayatını çalışarak yaşayacak.

Ben iktisat lisans mezunuyum. Tam 27 yıllık bir çalışma hayatım oldu geçmişte ve en üst dereceye gelmiş bir kamu çalışanıyım.

Yukarıda yazdığım değerlendirmelerin hiç farkında olmadığım zamanlarda, ben de kendi durumum için, aynen bana başkalarının söylediği gibi "bu ülke şartlarında süper bir durum" diye bakıyordum.

Oysa hiç de öyle olmadığını gördüm. Bakın bunca emek ve şu anda çocuğumun yarınları için ona bırakabilecek hiçbir ekonomik yardımım yok.

Onu kreşlere bırakırken, bakıcıya bırakırken o üzgün hallerini gördüğümde, daha sonra okula gidip gelirken evde kendi başına kimi zaman bir tost, kimi zaman abur cubur şeylerle öğünlerini geçirmek zorunda kaldığı için üzüldüğüm zamanlarında, kendi kendime başını okşayarak hep şöyle diyordum fısıltıyla"oğlum ileride sen rahat edeceksin".

Çünkü öyle öğretilmişti ve ben de öyle olacağını sanıyordum. Peki öyle mi oldu? Hayır. O nu, yine O nun daha iyi şartlara sahip olabilmesi adına daha 6 aylıkken bırakarak işe devam etmeye başladığım, kaç yaşına gelirse gelsin her bıraktığımda işe giderken burnumun direği sürekli sızlayan bunca yıllar boyunca biz neyin bedelini ödemişiz peki? diye soruyorum şimdi, ama şimdi sorabiliyorum bu soruyu. Geçmişte aklımdan bile geçmezdi böyle birşey.

Evet "işsizlik" çok ciddi bir sorun. Ve klasik iş anlayışı dışına çıkamayanlar için gittikçe daha da büyük sorun olacağını gösteriyor dünyadaki gidişat.

Tabi ki alışılagelmiş tarzdaki iş arayışlarınızı sürdürün, ancak benim naçizane tavsiyem bir yandan da dünyadaki ve ülkemizdeki değişim ve gelişmeleri daha yakından inceleyip, çok geç kalmadan sizler de daha vizyonist düşüncelerle, biraz daha değişime açık ve ayak uydurmak suretiyle, geleceğinizi daha iyi planlayabileceğiniz bir takım işlerin de ucundan tutmaya bakın derim ben. Ne kaybedersiniz ki? Ama kazanabileceklerinizi iyice gözden geçirin lütfen.

Hepimiz sevdiğimiz işlerde veya mesleklerimizle, branşlaştığımız ya da öğrenim gördüğümüz bölümlerle ilgili işlerde çalışmak isteriz doğal olarak öyle değil mi?

Ama unutmamalıyız ki, çalışmak isteyişimizin veya çalışmamızın asıl nedeni; öncelikle kazanç elde edebilmek içindir.

Eğer ekonomik kaygımız yoksa, ekonomik özgürlüğümüz mevcutsa ve yarınlara güvenle bakabiliyor isek, o zaman niye çalışalım ki. Böyle bir imkana sahipsek o zaman sevdiğimiz bir mesleği veya işi sadece hobi olarak ve sırf sevdiğimiz için yaparız öyle değil mi?

Aslında düşüncesi bile gülümsetti beni. Ne güzel olur böyle birşey. Düşünsenize, her ne yapıyorsanız sadece o yaptığını meslek veya işi geliştirmekten başka düşüncesi olmaz insanın ve hem keyifle yapar o işi, hem de çok çok güzel sonuçlar ve gelişmeler elde edilir.

Mesela ben kocaman bir hayvan barınağım, yine aynı şekilde hayvanlarını geçici olarak belli zamanlarda bırakacak yerleri olmayanların güvenle bırakabilecekleri türden bir pansiyon veya otel (burada onların sahiplerinden ayrı olduklarını unutturacak her tür ortam ve uzman görevlileri bulunacak) ve bir de yanında yine kocaman bir çocuk gündüzevi yapmayı çok isterim şartlarım müsait olsa.

Çocukların sürekli bahçede kendi ekip topladıkları uygun şeyler ve yine hemen aradaki şeffaf bölmeden görüp izleyebilecekleri bir hayvanlar alemi. gibi, herkesin bu şekilde hayali olan birşeyler, bir takım işler mutlaka vardır.

Sonuçta, yaşamak sadece "an" lardan ibaret olduğu için, işsizlik problemine rağmen olabildiğince mutlu kalmak yapılacak en doğru şey.


Çünkü sadece nefes alıp verebilmek bile bir insan için büyük nimet gerçekten. Bir yandan kesinlikle böyle düşünmek ve bunu yaşam felsefesi haline getirmek gerekiyor. öte yandan potansiyelimizi, hayat standartlarımızı yükseltecek en doğru yerlerde kullanmak arayışımızdan da vazgeçmemek gerekiyor. Sonrasında artık kısmetimizde ne varsa o geliyor zaten.

Allah herkesin gönlüne göre ve hakkında en hayırlısını nasip etsin inşallah.

BAYILDIMMM yazınıza ve oğlunuzu kıskandım :)
 
Doğal bir süreçten geçiyorsun sakin ol. Hangi bölümden mezun olursan ol bu boşluğu yaşıyorsun. Yaşama sürecin elbette mezun olduğun yere göre değişiyor ama tek faktör bu değil tabi. Herkes mühendislik, tıp, hukuk vs okumuyor bu ülkede; sadece bu meslekler yok. o halde olan işleri de yapan şu iş zorluğu çekeceği düşünülen meslek gurupları. Emin ol artık pek çok bölüm mezunu seninle aynı durumda. Bu durumda ümidini kaybetme sen elinde olan her fırsatı değerlendir. Yüksek lisans ve sonrasında akademisyen olmak biraz zor olsa da fen mezunları için iyi bir seçenek yaşın küçük zorlayabilirsin durumu. Bunun dışında bir yer değil mutlaka bir yer yeşil ışık yakacak. Biraz sabır…
 
biyoloji mezunuyum. haziran'da mezun oldum ve staj dışında - yeni mezun olduğum için doğal olarak - hiç bir tecrübem yok.
bir çok fen fakültesi mezunu gibi işsizim.
başvurularımın hiç birine, cv bıraktığım ve cv'mi gönderdiğim iş bulma siteleri de dahil hiç bir yanıt alamadım.
doğal olarak artık kendimi salak, işe yaramaz bir insan olarak görmeye başladım.
çünkü inanın başvurduğum bir çok işi lise mezununu bırakın, ilköğretim mezunu bir çok kişi yapabilir.
iş beğenmezlik de yapmıyorum yani, bu devirde iş kolay bulunmuyor ama inanın yok, olmuyor.
"hayırlı değilmiş" demekten artık takatim kalmadı.
bir çok biyoloji mezunu gibi ben de yüksek lisans yapmak istiyorum ama aileme yük olmadan, bir işte çalışıp en azından para biriktirip öyle başlasam ya da okurken çalışsam diye düşünüyordum ama maalesef bu gidişle yine istediğim olmayacak.
çok umutsuzum. artık yüksek lisans yapsam dahi iş bulabileceğimi sanmıyorum.
üniversite okuduğuma da bin pişmanım.

sadece derdimi paylaşmak istedim.
okuduğunuz için teşekkür ederim.

benim bir arkadaşım biyoloji mezunu ilaç reprezantlığı yapıyor. işinden de memnun. bilemiyorum hangi şartları taşıyanları alıyorlar ama araştırmak yararlı olabilir.
 
İşletme mezunuyum mali muşavir olmayı hayal eden biriyim ama olur muyum ? bilemiyorum etrafımdakiler boşver diyor ama ben yine de kararlıyım..Yaşım 28 mali muşavirlik stajı 3 yıl kazanması var tabii birde bu işin..Kazandıktan sonra dersleri vermesi var bir de.


Kpss'ye girsem benden 85 ve üstü puan isteniyor alabilir miyim ? Çalışsam belki ama kpssde dönen oyunları hepimiz gördük..Kpssye girsem eşim özel sektörde benim çocugumu alıp bilmediğim bir diyarda ne kadar yapabilirim ? Eşimden ayrı olacagım ve o da özel sektörde olduğu için eş durumundan tayin bile alamam :(

Özel bir sektörde muhasebeciyim aldığım maaş 1100 tl..İstanbul'da yaşıyoruz kızımın kreş masrafı aylık 500'ü geçiyor..Eşimle durup düşünüyoruz bazen ya çocugumuz ne olacak diye ..

Eşim ise mühendis bakma mühendis dediğime birgün bilgisayar başında can verecek diye ödüm kopuyor.. Aldığı maaşın üstünde bir performans sergilesede nafile durum bu !

İkinci bir çocugu bile düşünemiyorum artık...ALLAH kızıma saglıklı uzun ömürler nasip etsin hayırlı evlat olsun kâfi diyorum..

İşte arkadaşım sen işsizlikten yakınıyorsun ben de sana işi olan bir anne olarak yazıyorum..
 
Son düzenleme:
BAYILDIMMM yazınıza ve oğlunuzu kıskandım :)

Teşekkür ederim yazdıklarımı beğendiğiniz için.

Ama oğlumu kıskanmayın, çünkü bütün annelerin çocukları kıskanılacak bir anne sevgisine sahiptir mutlaka.

Sadece, biz çocuklara bunun yansıması her zaman bizim istediğimiz biçimde gerçekleşmiyor olabilir...
 
üniversitede kalma sansınız ya da isteğiniz var mı bilmiyorum ama eğer varsa ales,üds ya da kpds girin derim. Öyp ya da cari usulle bir yerler de arastırma gorevlısı olabılırsınız. Dershanelere basvuruyorsunuzdur herhalde çalışma koşulları ağır olsada en azından tecrube kazanmıs olursunuz ki bu da önünüze daha güzel imkanların çıkmasını kolaylastır. Mezun olduktan sonra ki sürecin sıkıntılı oldugunu bılıyorum ama umutsuzluğa kapılmayın,bol şanslar...
 
Teşekkür ederim yazdıklarımı beğendiğiniz için.

Ama oğlumu kıskanmayın, çünkü bütün annelerin çocukları kıskanılacak bir anne sevgisine sahiptir mutlaka.

Sadece, biz çocuklara bunun yansıması her zaman bizim istediğimiz biçimde gerçekleşmiyor olabilir...

elbet herkesin annesinin verdiği sevgi başkadır ,haklısınız.kıskandığım yanınız bilinçli ve farkındalığınız.
 
elbet herkesin annesinin verdiği sevgi başkadır ,haklısınız.kıskandığım yanınız bilinçli ve farkındalığınız.


Aslında ben de o şekilde, bilinçli olduğumu düşündüğünüz şeklinde algılamıştım zaten.

Ama beraberinde çok bomboş kalmasın istedim, hem de işte belki de annelik dürtüsüyle öyle birden annelerimizin hepimizi ne kadar sevdiği aklıma düşünce onu da ilave edeyim istemiştim. Biraz değişik ve anlamı oraya pek oturmayan bir yorum yapmış olduğumun farkına vardığımda ise göndermiş bulunduğum için öylece kaldı.

Ben de sizin genç yaşınıza rağmen böylesine bilinçli, farkındalık içinde olmanıza, verdiğiniz cevapta olduğu gibi yerli yerinde ve olgun düşünebilmenizden dolayı size imrendim.

Siz ve sizin gibi pırıl pırıl gençlerimizin her birinden güzel şeyler öğreniyorum.

İnşallah hepiniz için uygun iş ortamlarının bulunacağı yarınlar diliyorum.
 
Bazilari sektorleri cok yi bilmedigi icin bolumu hangi alanda is bulabilir pek bilgili olmuyor sende onlardan olabilir misin acaba? Belki yanlis islere basvurular yapiyorsundur cnm? Mesela benimde yegenim biyoloji mezunuydu polis oldu onu kriminale verdiler ve cuk oturdu, bu sadece bir ornek , kriminalde calismak is ararken pek akla gelmeyebilir, bircok ozel sektorde biyoloji bilgisine ihtiyac olablir, bence sen bu konuyu diger biyoloji mezunlarina sorup arastir hangi sektorlerde calisiyorlar ogren , is ararken yelpazen genisler is bulman kolaylasir, nacizane tavsiyemdir.
 
Aslında ben de o şekilde, bilinçli olduğumu düşündüğünüz şeklinde algılamıştım zaten.

Ama beraberinde çok bomboş kalmasın istedim, hem de işte belki de annelik dürtüsüyle öyle birden annelerimizin hepimizi ne kadar sevdiği aklıma düşünce onu da ilave edeyim istemiştim. Biraz değişik ve anlamı oraya pek oturmayan bir yorum yapmış olduğumun farkına vardığımda ise göndermiş bulunduğum için öylece kaldı.

Ben de sizin genç yaşınıza rağmen böylesine bilinçli, farkındalık içinde olmanıza, verdiğiniz cevapta olduğu gibi yerli yerinde ve olgun düşünebilmenizden dolayı size imrendim.

Siz ve sizin gibi pırıl pırıl gençlerimizin her birinden güzel şeyler öğreniyorum.

İnşallah hepiniz için uygun iş ortamlarının bulunacağı yarınlar diliyorum.

:17: Teşekkür ederim.onure ettiniz beni.umarım hepimize dilediğiniz ve dilediğimiz hayatları ,hakkımızda hayırlı olacak şekilde , az ile kanaat edip yaşayamayı başarabileceğimiz yarınlar nasip olsun.hakkımızda cümlemiz için hayırlısı olsun .
 
Back
X