- 11 Temmuz 2009
- 1.374
- 197
- 698
Kaçan kovalanır taktiğini kullanmayan yoktur heralde?
Var... Ben kullanmadım...

Kadın olsun erkek olsun kovalanmak istediğinde eskisinden daha ulaşılmaz oluyorlar, telefonlara daha geç cevap veriyorlar, içi gitse de karşı taraf aramadıkça aramıyorlar...
Ben yapı gereği telefonlara hemen dönmem, karşı taraf iletişim kurmazsa arayıp sorduğum nadirdir, her daveti kabul etmem, sevgi kelebeği gibi etrafımda dolanılmasından, özel günler dışında hediyeleşilmesinden, vs hoşlanmam, mesafeli olunmasını severim... Bunları taktik olsun diye yapmıyorum, mizacım böyle... Hiçbir ilişkimde de iletişimimde de sorun yaşamadım, muhatabıyla fazla içli dışlı olunmaması gerektiğine inananlardanım ve gerçekten işe yarıyor ama karakterim böyle olmasaydı asla böyle davranmazdım... Sürekli arayıp sormak isteyeceğim de kıymetli olmak için o aramadıkça aramayacağım... İçimden geldiği gibi davranamadıktan sonra ne anladım böyle ilişkiden?
Çevremde gördüğüm örnekler, eli telefona gitse de merak edilmek için kendini başka şeylerle meşgul eden arkadaşlarım da hüsrana uğruyor genelde... İlişki sekteye uğrayana kadar içlerinden geldiği gibi davranıyorlar, el üstünde tutuyorlar, sorun çıkınca "kaçayım da kovalasın"... Karşı taraf da "saf" değil, bu numarayı yemiyor aslında, sadece taktik mi yoksa gerçekten soğudu mu anlamaya çalışıyor, o nedenle birkaç gün eskisinden de ilgili davranıyor sonra bakıyor ki "aynı tas aynı hamam" tekrar uzaklaşıyor kızdan...
Terk edilme hikayelerini en başından dinlerseniz bu döngüye şahit olursunuz zaten: Adam ilgisizleşir, kız arayıp sormayı keser, bunun üzerine adam kızın tekrar üstüne düşmeye başlar ama sonra hikaye tıkanır, adam tekrar ilgisizleşir ve mutsuz son... Geçici çözümlerle kalıcı sorunları halledemezsiniz...
İlişkiler dahil hayatın her alanında mantığın ön planda tutulması taraftarıyım, zaten duygusallığın abartılması karşı tarafı boğar, kontrolü kaybetmenize, rol yapmanıza neden olur ve ilişkinin sonunu hazırlar. Bakın "Aslında Giden Erkek Yoktur" kitabının yazarı, bilinçaltı uzmanı Seda Diker ne diyor:
KADIN YÖNLENDİRİR
Kitabınızda dişiliği yaymaktan bahsediyorsunuz. Bu nasıl olacak?
Bir kere, ilişki bir kadının hayatının ilk sırasında yer almamalı. İlişkiniz olabilir ya da olmayabilir. Ama zaten ilişki düşüncesini ikinci plana attığınızda o kendiliğinden gelecektir. Dişilik enerjisinde, kaybetme korkusu yoktur. Dişi almayı öğrenir. Ama elbetteki erkeğin de bir seçim hakkı var. Erkek gelmiyorsa, sevgi yok demektir. Gerçek dişi, ne dırdır yapar, ne adamın peşinden gider. Dişi kabul verendir, adamın gitmesi gerektiğine de kabul verir ve kendisi geri çekilir.
İsteyenin karşısındaki erkeği kendine aşık etmesi nasıl oluyor?
Herkes aşık olmaz. Öncelikle buna kabul vereceğiz. Bir kadının ilişki başlarken, 'doğru flört' etmesi lazım. Bunun da bir tekniği var, ayak üstü söylemem imkansız. Ama şöyle açıklayabilirim, flört sürecinde erkeğe alt yazılarla mesaj vermelisiniz.
Yani bilinçaltı mesajı mı?
Bilinçaltından verilen mesaj; erkeğe sevimli geliyor ama direkt söylendiğinde erkek kaçıyor. 'Evet, hazırım' veya 'İstemiyorum' diyor. Bir ilişkiyi aşka programlamak kadının elinde, eğer buna olumlu enerji veren bir erkekse, kadın sonuna kadar uğraşsın, çok güzel yerlere gidebilir. Bir ilişkinin gidişatı ilk aylardaki süreçte belli olur, hatta birlikteliğin beşinci yılında ne olacağı birinci gününden anlaşılır.
Aslında kadınların flört ettikleri erkekle ilgili düşünceleri çabuk netleşiyor fakat anlasalar da ısrar edebiliyorlar...
Bunun nedeni de kabullenemiyor olmaları.
'MIŞ' GİBİ YAPMAYIN
Öngörülemez olmanın cazibesi var galiba? Kesinlikle. Ama 'mış' gibi yapınca olmuyor, gerçekten öyle olunmalı. Zaten böyle olmak demek enerjinin size doğru akması demektir ve bu bir mekanizmadır.
(Yeni Aktüel Dergisi)