Kadın ve erkeklerdeki cinsel sorunlar

Karam35London

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
5 Ocak 2009
192
0
52
Kadın ve erkeklerdeki cinsel sorunlar
Sağlıklı bir cinsel birliktelik, hem özel hem de sosyal yaşamın uyumlu bir biçimde sürdürülmesinde etkili rol oynuyor.


İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, kadın ve erkeklerdeki cinsel sorunlar konusunda bilgilerini okudum
sizlerle paylaşmak istedim.
Sevgilerimle




CİNSEL SORUNLARLA İLGİLİ BİLİNÇ DÜZEYİ
Çiftler, ya da kadın ve erkekler cinsel fonksiyon bozukluklarını herhangi bir hastalık olarak görüp, hekime başvurmalarının çok önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, cinsel sorunlarla ilgili bilinç düzeyi konusunda şunları söyledi: “Cinsel fonkisyon bozukluğunu ülkemizde hangi oranda rastlanıyor. Bu konuda bu çalışma var, Türk Androloji Derneği olarak. 40 yaş üzerindeki erkeklerde cinsel fonksiyon bozukluğu oranının yüzde 70’e kadar çıktığını tespit ettik. Bunu üçe ayırdık, hafif, orta, ağır olarak... Ağır derecede cinsel fonksiyon bozukluğundan yakınanlar doktora mutlaka başvuruyorlar. Çünkü bunların cinsel hayatını sürdürmesi için bir yardım almaları gerekiyor. Ama ikinci grup hafif ve orta derecede olan gruptaki insanları halen doktor yardımı alması söz konusu değil. Bu grupta sıkıntı şu.. Bu insanlar cinsel sorunları olduğunun farkında değil. Farkında olsalar bile belki de tedavi edilebileceğini bilmiyorlar. O yüzden biz Türk Andoloji Derneği olarak bu sene ciddi bir duyuru yapmayı planlıyoruz. Ve cinsel fonksiyon bozukluğunun erkeklerde hafif ve orta da olsa bir şekilde tedavi edileceğini halka duyuracağız.”
Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şöyle devam etti: “Kadınlarda ise Türkiye’de henüz bir çalışma yok. Ama dünyadaki rakamlar kadın cinsel fonkisyon bozukluğunun erkekten çok daha fazla gözüktüğü yönünde. Örneğin ortalama bir rakam vermek gerekirse, erkekte cinsel fonksiyon bozukluğu oranı yüzde 31 iken kadında yüzde 43 oranında rastlanıyor. Demek ki kadının cinselliği, cinsellik fizyolojisi çok daha komplike olduğu için bu ince ayar kadında erkekten çok daha çabuk bozuluyor. Dernek olarak yine kadında cinsel fonksiyon bozukluğunun yüzdesini saptamak üzere bir projemiz var.”

KADIN CİNSELLİĞİNİN FİZYOLOJİSİ
Cinselliğin fizyolojisiyle ilgili araştırmalar son yıllarda arttı. Bugüne kadar hep erkek cinselliği konuşuldu ve tartışıldı. Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, kadın cinselliğinin fizyolojisini değerlendirerek, erkeklerle benzeşen ve farklı olan noktalara değindi: “Kadın cinselliği üzerine çok az şey biliyoruz. En azından fizyoloji üzerine çok az şey biliyoruz. Ve bu konuda son iki-üç yıldır ciddi bir araştırma var. Bu araştırmayı da genelde ürologlar yürütüyorlar. Ürologlar son 20 yılda erkek cinselliği konusunda bayağı bir yol aldılar. Ve erkek cinsel fonksiyon bozukluğu, sertleşme sorunu, artık ciddi şekilde tedavi edilmeye başlandı. Ürologlar 20 yıl erkekleri tedavi ettikten sonra dönüp baktılar, kadınlar ne durumda diye. Aslında kadınla ilgilenmesi gereken disiplinlerin bu konuda fazla araştırma yapmadıkları ortaya çıktı. Laboratuvarda ilk önce ürologlar, deneklerdeki cinsi değiştirdiler. Yani erkek tavşanla yaptığı çalışmayı kadın tavşana aktardılar. Ve kadın tavşandaki bulgulara baktılar. Sonra klinik çalışmalar başladı. Ve kadınla erkek arasında ciddi bir örtüşme olduğu ortaya çıktı. Şöyle bir bakarsak organlara, erkekte penis var, kadında klitoris var, küçük bir penis. Kadında overler var, yumurtalık dediğimiz. Erkekte testisler var. Bu organların çalışması ciddi bir şekilde birbirine benziyor.”
Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, konuyla ilgili olarak şöyle devam etti: “Cinsel faza baktığımız zaman dört ayırıyoruz. İstek fazı, uyarılma fazı, orgazm fazı, daha sonra rahatlama fazı. Bu dört faz, erkekte ve kadında tamamen örtüşüyor. İstek duyması gerekiyor, erkek ve kadın için geçerli, uyarılma olması gerekiyor. Uyarılma sırasında erkekte sertleşme oluyor. Kadında uyarılma sırasında yine bir sertleşme oluyor fakat bu sertleşme klitoriste oluyor. Kadında uyarılma sırasında vajinada kayganlık oluşuyor. Ve genital organlar dışında meme uçlarında sertleşme oluşuyor. Kadında ve erkekte vücudun değişik bölgelerinde bir takım kızarıklıklara rastlıyoruz. Yani, kadındaki ve erkekteki mekanizma tamamen örtüşüyor. Orgazm sırasında erkekte boşalma oluyor. Kadında boşalma yok. Bu konuda henüz bir konsensüs yok. Acaba kadında orgazm sırasında erkekteki meniye benzer bir sıvı geliyor mu sorusu daha cevaplandırılmadı. Bu konu lehine ve aleyhine bir takım yayınlar var. Bu konuda araştırmalar sürüyor. Demek ki orgazm fazı da aslında kadın ve erkekte benziyor. Yalnız bir cinsel ilişkide birden fazla orgazm yaşayabiliyor. Orgazm süresi biraz daha uzun kadında. Erkekte 5-15 saniye iken kadında 20 saniye kadar sürebiliyor. Ve birden fazla orgazm yaşıyor. Orgazm sonrası mutluluk duygusu kadında ve erkekte aynı. Çünkü bunu sağlayan hormon seratonin ve orgazmdan sonra bu mutluluk hormonu salgılayarak her iki cinste de bu cinselliği mutlu bir şekilde anımsamasını sağlıyor.”

CİNSEL İSTEKSİZLİK
Cinsel isteksizlik konusunda ise Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şunları söyledi: “Cinsel isteksizliği ikiye ayırmak lazım. Biri psikolojik sebepleri, iki organik sebepleri. Cinsel isteği sağlayan hormon kadında ve erkekte aynı, testesteron, erkeklik hormonu. Hem erkekte cinsel isteği yönlendiriyor. Kadında da erkeklik hormonu cinsel isteği yönlendiriyor. O yüzden testesteron düzeyine bakmakta yarar olabilir. Onun dışında psikolojik bir takım sebepleri olabilir. Çocukluğunda yaşadığı bir takım deneyimler. Cinsellikten tiksinme. Bir takım psikolojik sebepleri olabilir. Biz böyle bir hastaya ilk önce hormon testleri yapıyoruz. Ondan sonra eğer hormon testleri düşükse, bu hastayı 6-8 hafta tedaviyle cinsel isteğini arttırmak mümkün olabilir. Eğer organik temeli yoksa, o zaman bu kişinin psikiyatrlar tarafından sebebe yönelik tedaviyle değerlendirilmesi uygun olur.”

İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ İLE SERTLEŞME SORUNU
Depresyonda veya panik atakta kullanılan ilaçların bir kısmının cinsel fonksiyon bozukluğuna, sertleşme sorununa yolaçabileceğini belirten Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, konu ile ilgili olarak şunları söyledi: “İlaç değiştirilebilir. Eğer mutlaka bu ilaçta sebat etmek gerekiyorsa o zaman yardım alınabilir. Nasıl yardım alabilir. Bir takım oral ilaçlar var, ağızdan alınan ilaçlar. Bu ilaçlar, cinsel ilişkiden bir buçuk saat önce alınırsa, cinsel fonksiyon bozukluğu restore edilebilir. Yani panik atağa geçinceye bir yardım almasında yarar var. Veya eğer psikiyatrı uygun görürse aldığı psikotik veya ilaçlar değiştirilmesi uygun olabilir.”

KADINLARDA GÖRÜLEN CİNSEL FONKSİYON BOZUKLUKLARI
Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, kadınlarda en sık görülen cinsel fonksiyon bozukluklarını şöyle açıkladı: “Kadında cinsel fonksiyon bozukluğunu dört safhaya ayırmak mümkün. İstek bozukluğu, uyarılma bozukluğu, orgazm bozukluğu ve ağrı bozukluğu... En sık gördüğümüz istek bozukluğu... Kadınlar, hayatlarının bir döneminde bir şekilde cinsel isteksizlik yaşıyorlar. İkinci sırada uyarılma bozukluğu geliyor. Üçüncü sırada orgazm bozukluğu var. Orgazm konusu enteresan. Orgazm konusunda çok az şey biliyoruz. Kadınların yüzde 10’u, Türkiye rakamları değil, orgazmı hiç bilmiyorlar. Yüzde 25’inde ise cinsel fonksiyon bozukluğu olan kadınların yüzde 25’inde ise orgazm sorunu oluşuyor. Yani, cinsel fonksiyon bozukluğu olan kadınların yüzde 10’unun orgazmı hiç bilmemesi son derece enteresan. Geriye kalan yüzde 15’inde de bir şekilde orgazm sorunuyla karşılaşılıyor. Üçüncü sırada ağrı bozuklukları... İlişkiden önce, ilişki sırasında veya ilişkiden sonra olabilir. Bunun bir çok sebepleri var. Bu sebeplerini araştırıp, ortaya konulmasında yarar var.”
Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, konuyla ilgili olarak şöyle devam etti: “Dediğiniz gibi kadınlar ikinci planda gibi ama bu konuda uğraşırken gördüğüm bir osmanlı minyatürü beni son derece heyecanlandırdı ve kadınların bu konuda erkeklerden çok daha fazla dirayetli olduğu, sorunlar için doktora başvuracakları izlenimini uyandırdı bende. O minyatürde, bir kadın cinsel fonksiyon bozukluğu olan erkeğini kadıya şikayet ediyor. Ve elinde suni penis var. Yani, kadınlar aslında cinsellik konusunda Osmanlı imparatorluğundan beri geride değiller. Cinselliği bir hak olarak görüyorlar. Ve yaşamak istiyorlar. Yalnız bunun belki tabu olarak kabul edilmesi sonucunda bir baskı var. Ama dediğim o minyatür kadınlar aslında cinsel hayata son derece önem verdiklerini, erkeğin cinsel hayatı sağlayamazsa, bir takım suni araçlarla kendilerini tatmin ettiklerini, bunun için hukuki yollara bile başvuracaklarının göstergesi. Dediğim gibi kadınlar konusunda beni son derece heyecanlandırdı.”

CİNSEL UYUŞMAZLIK
Eşi ile cinsel olarak uyuşmadığını belirten çiftlerle ilgili olarak ise Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şu açıklamayı yaptı: “Cinsellik bir kişi tarafından yaşanan bir hadise değil. Yani iki kişi tarafından yaşandığı için cinsel ilişkinin sonucunda her iki taraf ta bir şekilde doyuma ulaşmalı. Tabi ki tüm cinsel ilişkilerde bu geçerli değil. Tüm cinsel ilişkilerin hepsinde doyuma ulaşmak söz konusu olamaz. Ama sonuçta genel olarak cinsel ilişkiden her iki taraf da aylar içinde yıllar içinde tatmin olmalı. Eğer bir sorun varsa eşinde, o zaman bu sorunun üstesinden gelinebileceğinin bilinmesi ve bir üroloğa başvurmasında yarar olduğu düşünüyorum.”

ORGAZM SORUNU OLAN KADINLAR
Orgazm problemi olan kadınlarla ilgili olarak Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şu açıklamaları yaptı: “Kadında orgazm sorunu için bir kere o cinsel fazların tam olarak gerçekleşmesi lazım. Yani, istek olmalı, uyarılma olmalı ve orgazm olmalı. Orgazm bozukluğu olan kadınlarda şunlar değerlendirilebilir. Bir kere uyarılma fazı normaldir. Yani, sertleşme, vajina kayganlığı, meme uçlarının sertleşmesi normaldir. Eğer normal değilse bu faza müdahale edilebilir. Genellikle bu hastalarda uyarılma fazında bir takım sorunlar çıkıyor. Orgazm için ise şunlar yapılabilir. İlişkiden önce bir takım ilaçlar alınabilir. Yani, erkekler için kullanılan ilaçlar var. İlişkiden bir buçuk saat önce alınan ilaç, erkeklerde sertleşmeyi sağladığını biliyoruz. Kadında genital sistem, erkekler gibi çalıştığına göre kadında da 1.5 saat önce alınan ilaç, kadın orgazmını kolaylaştırabilir. Ayrıca başka bir cihazımız daha var. Vakum cihazı diyoruz. El kadar küçük bir negatif basınç yaratan cihaz. Kitorise belirli süre uygulanıyor. Belli protokollerle... Erkeklere de vakum cinsi var. Tabi ki kadında kullandığımız vakum cihazı, basınç yaratan cihaz biraz daha narin ve hassas. Belli protokollerle bu sorun çözülebilir. Cinsel fonksiyon bozukluğuyla uğraşan bir merkeze başvurmasında yarar var. Ama bu merkezin bu hastamıza çağdaş, yeni yöntemleri de sunması önemli.

KADINLAR İÇİN TEDAVİ
Cinsel sorunlar nedeniyle kliniğe ulaşan kadınlar için uygulanan yöntemi Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şöyle açıkladı: “Türkiye’de, aslında dünya da aynı şekilde düşünüyor. Kadınlar, kadınlara karşı sorunlarını daha rahat aktarıyorlar. Ürologlar, kadın cinsel fonksiyon bozukluğuyla uğraşmaya başladılar. Ürologların çoğu da erkek. Hatta Türkiye’de hiç kadın ürolog yok. O yüzden bir sürü model geliştirdik. Kadınların bulunduğu ortamda, kadınlardan cinsel öyküyü almak. Bu konuda bir uzman hemşire yetiştirdik. Uzman hemşire bizim bulunduğumuz ortamda kadınla konuşup, ondan ilk öyküyü alıyor. Daha sonra biz müdahale ediyoruz cinsel öyküye. Ve kadınlar bu modelde son derece rahatlar. Yani dediğim gibi osmanlıdan beri aslında cinsel hakkını arayan kadın, bu modelde son derece rahat ve Türkiye’de bu modelin öncü olacağını düşünüyoru. Yurt dışında ürologların çalışması şöyle: Onlar da kadının kadına sorunlarını daha rahat aktardığının bilincindeler. O nedenle kadın ürologlar istihdam ediyorlar. Ama ülkemizde kadın ürolog olmadığı için biz uzman bir hemşire tanımıyla cinsel öyküyü alıyoruz.”
Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, konuyla ilgili olarak şöyle devam etti: “Bir takım testler var. Cinsel öyküden sonra fizik muayene gerekiyor. Örneğin kadında yeni hastalık tipi tarif edildi. Klitorisin aynı peniste olduğu gibi klitorisi saran kılıfın, derinin yeteri kadar genişleyememesi ve cinsel uyarılma fazında klitorisin bu deriden yeteri kadar dolmaması söz konusu. O fizik muayeneyi yapıyoruz. Ondan sonra kadının duyusal sistemini kontrol ediyoruz. Sonra, kadının genital yollarının, damarlarının haritasını çıkarıyoruz. Ondan sonra vajinanın basınç ve hacmini ölçmek mümkün. Bütün bunların hepsinde tabi ki uzman hemşire yeralıyor. En azından test sırasında orada mutlaka bulunuyor.”

ERKEKLERDE GÖRÜLEN CİNSEL SORUNLAR
Erkeklerde en sık görülen cinsel sorunlar hakkında ise Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şunları söyledi: “Erkekte cinsel fonksiyon bozukluğunda en fazla karşılaşılan sorun sertleşme sorunu. Erkeklerin enteresan bir şekildeyüzde 95’i orgazm oluyor. Yani, onlarda orgazm sorunu yok. Hatta bu yüzde 95’in üstünde de olabilir. O yüzden daha sık gözüken sorun sertleşme sorunu ve erken boşalma... Erken boşalmaya yüzde 40-50 oranında rastlıyoruz. Sertleşme sorununda 40 yaş üzerinde yüzde 70’e kadar çıkıyor. Erkeklerde yaklaşımımız ilk önce bir değerlendirmek. Değerlendirmede iki şeye dikkat ediyoruz. Sorun psikolojik mi organik mi? Psikolojik ise tedavi edilebilir mi? Organ ise mutlak olarak tedavi edilebilir. Bu sorunun cevabını aramak için bir takım testler yapıyoruz. Sonra tedaviye geçiyoruz.”

DİABET
Diabetin kontrol, süresinin çok önemli ve diabetin bir çok organı etkilediğini belirten Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, “penisi de etkiliyor” diyerek devam etti: “Penisin damarını etkiliyor, sinirini etkiliyor, düz kasını etkiliyor. Bizim 1994 yılında yaptığımız bir çalışma var. Cinsel fonksiyon bozukluğu olmayan diabetik erkeklerde cinsel fonksiyonlara baktık. Yani, bu erkeklerde cinsel fonksiyon bozukluğu yok. Herhangi bir şekilde doktora başvurmamışlar. Diabetiklerde cinsel fonksiyona baktık. Ve klinik öncesi dediğimiz bir takım bulgular elde ettik. Klinik öncesi patolojik bulgular. Yani, bu diabetik grup çok önemli...Diabetik grupta biliyoruz ki, sertleşme sorunu yüzde 75’e kadar çıkıyor. İşte bu diabetik grup aynen diğer organlarını kontrol ettirir gibi, gözlerini, böbreklerini, mutlaka üroloğa başvurup, bu kontrol üzerinde kalmalılar. Yani, penisin diabetikten etkileneceği bilinmesi. Penisin bir takım testleri yapılması ve gerekirse klinik öncesi yani cinsel fonksiyon bozukluğu ortaya çıkmadan bu tedavi edilebilmeli. Bu konuda İtalyan bir arkadaşımızın bir protokolü var. Biz de bu protokolü uyguluyoruz. Penisi mümkün olduğu kadar çalıştırmak. Yani, işleyen demir ışıldar meselesiyle antrenman yaptırıyoruz penise. Ve gece antrenmaları ve cinsel ilişki sırasında cinsel tekniği de geliştirerek penisin sürekli olarak çalışması söz konusu. Ve bu hastalar daha sonra cinsel fonksiyon bozukluğuyla karşılaşmıyorlar.”

ERKEN BOŞALMA
Erken boşalma sorunu ile ilgili olarak Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şu açıklamaları yaptı: “Türkiye’deki erken boşalma oranını bilmiyoruz ama Güney Amerika’da yapılan bir çalışmada yüzde 40-50 arasında erken boşalma oranı. Erken boşalmaya gelişimsel biyoloji içinde bakarsak, aslında erken boşalma bir avantaj. Mesela bir kurt sürüsü düşünün. Bu kurt sürüsünde dişi kurtlar var, erkek kurtlar var. Erkek kurt, kısa sürede menisini dişi kurta aktarıp, bu cinsel ilişkiyi çok kısa tutmak zorunda. Erken boşalma doğada bir avantaj. İnsanda ise cinsel hayatın başlamasıyla erken boşalma bir dezavantaj haline geçiyor. Belki 50 bin yıl sonra erkeklerde erken boşalma sorunu olmayacak. Biz bu aşamada nasıl yardımcı olabiliriz, erken boşalma sorunu olan hastalara. İkiye ayırıyoruz boşalmaya. Bir penisi hassas olan erkekler, penisi heyecanlı olan erkekler. Penisi hassas olan erkeklerde penis hassasiyetini giderici, peniste heyecanlı olan erkeklerde de heyecanını giderici ilaçlar vermek mümkün. Ayrıca seks teknikleri yine cinsel terapilerle erken boşalmayı önlemek mümkün.”

ANATOMİK BOZUKLUKLAR
Anatomik bozukluklar, şekil bozuklukları konusunun aslında son derece fazla merak edilen bir konu olduğuna değinen Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şöyle devam etti: “Birincisi, penis boyutu tam olarak ne olmalı? Penisteki bir takım şekil bozukluklarının cinsel fonksiyon etkisi ne? 9 cm.lik bir penis cinsel fonksiyon için yeterli. 9 cm hatta 7 cm altındaki penislere küçük penis diyoruz. Bu yüzden erken genç erkeklerin penis boyutuyla fazla ilgilenmemelerinde yarar var. Şöyle bir yanlış mit var. Penis boyutuyla yaşanılan hazzın arasında doğru bir orantı var. Bu doğru değil. Penisin boyutu genişliğiyle, yaşanan hazzın arasında hem erkekte hem kadında doğru bir orantı yok. O yüzden penisin boyutlarından ziyade penisin fonksiyonu önemli. İyi fonksiyon eden yeterli boydaki bir penis cinsel ilişkide her iki tarafı da tatmin edebilir. İkincisi penisteki bozuklukları ikiye ayırıyoruz. Birincisi doğuştan karşılaşılan bozukluklar. İkincisi 50-55 yaşlarında ortaya çıkan peröni hastalığı. Peröni hastalığı konusunda Amerika’da yapılan bir çalışmada yüzde 1 oranında bulunmuş. Bu peröni hastalığı, peniste şekilde bozukluğu, elektron sırasında ağrı, peniste ele gelen bir kitle ve cinsel fonksiyon bozukluğuyla karşımıza çıkıyor. Dediğim gibi Amerika’da oranı yüzde 1-2 arasında. Fakat İtalyanlar bir çalışma yaptılar. Peröni hastalığı oranını yüzde 7 buldular. Yani, Amerika’dan İtalya’ya gelinceye kadar oran 7 kat arttı. Peröni hastalığının sebebinde biraz vahşi seks dediğimiz sorun yatıyor. Yani, cinsel ilişkiyi biraz sert yaşayan erkeklerde, peniste küçük küçük travmalar oluşuyor. Ve ona bağlı olarak penisin içinde kanamalar oluşuyor ve penis bir şekilde o bölge taşlaşıyor, taşlaşma olduğu tarafa doğru dönüyor. Türkiye’deki oranını bilmiyoruz ama İtalya’da yüzde 7 olduğuna göre bu oran, genelde Türkler Akdeniz ülkesi ve İtalyanla da biraz olsa da benzerler. O yüzden bu civarda olduğunu düşünüyorum. Bu grupta eğilim derecesi önemli. 40 derecenin üzerindeki eğrilikleri cerrahi olarak tedavi ediyoruz. Ve tedavi protokolümüz, bacaktan aldığımız bir damarı eğrilik bölgesine yamayarak, eğriliği ortadan kaldırmak.”

HEKİME BAŞVURMA SÜRESİ
Kadın ve erkekler için bir değerlendirme yapan Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, hekime başvurma zamanı ile ilgili bilgiler verdi: “Aslında Dünya Sağlık Örgütü’nün ve cinsel fonksiyon bozukluğuyla uğraşan derneklerin şeyi son derece açık. Altı aylık bir süreyle cinsel fonksiyon bozukluğu yaşayanlar, doktora başvurmalılar. Hatta bu süreyi iki aya kadar düşürme eğilimi var. Yani, iki aylık sürekli sebat eden bir cinsel fonksiyon bozukluğu yaşanıyorsa, mutlaka hekime başvurulmalı ve tedavi seçeneklerinin geniş bir yelpazede olduğu bilinmeli. Ve tıbbın hastanın emrine sunduğu bu tedavi seçeneklerinden mutlaka yararlanılmalı.”
 
X