Karar verin..Sigaramı? Seksmi?

  • Konu Sahibi Konu Sahibi busra_tuna
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
B

busra_tuna

Ziyaretçi
  • Konu Sahibi Konu Sahibi busra_tuna
  • #1
Karar verin, sigara mı seks mi?

Her insanın biyolojik saati vardır. Tıpkı vücut sıcaklığı, tansiyon, kalp frekansı gibi...

Biyolojik saat, vücut fonksiyonlarını idare eder, gündüzleri aktif olmamıza, geceleri de uyumamıza yardımcı olur. Sağlığımız açısından biyolojik saatin önemi nedir? Gün içinde vücut fonksiyonlarımız nasıl değişir? Biyolojik saattle ilgili merak edilenleri Tamamlayıcı Tıp ve Anti-Aging Uzmanı Dr. Hüseyin Nazlıkul'dan öğrendik.

06.00- Organizma uyanır. Metabolizma hareketlenerek enerji ve proteini hizmete sunar.

07.00- Vücut hala zayıftır. Spor yerine güzel bir kahvaltı yapın. Çünkü sindirim organları bu saatte iyi çalışır.

08.00- Seks için en iyi zamandır. Çünkü fazla miktarda hormon salgılanır. Bu saatte içilen sigara damarları daha fazla daraltır. Nikotinin sağlığa en fazla zarar verdiği saattir.

09.00- Vücut dinçtir. İğne olmak ve röntgen çektirmek için en uygun zamandır.

10.00- Organizma harekete hazırdır. Verimlilik en yüksek düzeydedir. Ancak saat 10.00 - 12.00 arası enfarktüs olaylarına sık rastlanır.

11.00- Vücut tam formdadır. Kalp ve dolaşım o kadar zindedir ki, bu saatte yapılan muayenelerde kalpteki bozukluk gözden kaçabilir. Zihin hızlı çalışır.

12.00- Vücudun dinlenmeye ihtiyacı vardır. Dikkat azalır ve uyku basar. Midedeki asit miktarı fazlalaşır, beyindeki kan azalır.

13.00- Vücut formdan düşer, verimlilik azalır. Bütün organlar en alt düzeyde çalışır. Sadece safra kesesi öğle yemeğini hazmetmek için faaliyettedir.

14.00- Kendimizi bitkin hissederiz, çünkü tansiyon ve hormon düzeyi düşer. Bu saatte acı daha az hissedilir.

15.00- Enerjimiz geri gelir, belleğimiz tam formundadır. Ancak bu verimlilik sabahkinden azdır.

16.00- Spor faaliyetleri için en iyi saat. Tansiyon ve dolaşım çok iyi durumdadır. Mide asidini önleyici ilaçların etkisi bu saatte daha verimlidir.

17.00- Organların faaliyeti en üst düzeydedir. Kuvvetimiz artar, oksijenin harcanması fazlalaşır. Böbrekler ve meshane çok çalışır. Tırnakların ve saçın en çabuk uzadığı zamandır.

18.00 - Akşam yemeği için iyi bir saattir. Pankreas aktiftir. Karaciğer alkole karşı daha dayanıklıdır.

19.00 - Tansiyon ve nabız tembelleşir. Tansiyonu düşüren ilaçlar konusunda dikkatli olmak gerekir.

20.00 - Karaciğerdeki yağ düzeyi düşer. Alerjisi olanlar ve astımlılar ilaçlarını almalıdır. Antibiyotiklerin etkisi de en üst düzeyde olur.

21.00- Sindirim organlarının günlük görevi bitmiştir. Bu saatte yenen her şey sabaha kadar midede hazmedilmeden kalır. Özellikle kilolu olanlar bu saatte yemek yememeye özen göstermelidir. :1ninca:
Akşam
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi busra_tuna
  • #2
Bilimadamları, sigaranın sperm sayısını azalttığını, kalan spermlerin de kalitesini düşürdüğünü kanıtladı. Singapur Ulusal Üniversitesi Bilim Araştırma Merkezi'nde yapılan çalışmanın sonuçlarına göre sigara tiryakilerinin sperm sayısı, sigara içmeyenlere oranla çok daha az.

240 "üretken" erkeğin spermleriyle 218 "kısır" erkeğin spermlerini inceleyen Singapurlu uzmanlar, sigara tiryakilerinin sperm sayısının normalden altı kat düşük olduğunu ve hatta kısır erkeklerin sperm sayısına yakın olduğunu ortaya çıkardı.

Daha önce de benzer araştırmalar yapıldığını açıklayan proje lideri Chia Sin Eng, ilk kez kısır erkeklerin de değerlendirme kapsamına alınarak daha sağlıklı veriler elde edildiğini söyledi. Chia, tiryakilere bir öneride de bulunarak "Eğer çocuk istiyorsanız, spermlerinizin azalmasını istemiyorsanız sigarayı bırakın" dedi.

Projede görevli bilimadamlarından Noel Leong ise, değişen çevre şartlarının üreme üzerindeki olumsuz etkilerini vurgulayarak, "50 yıl önce bir erkeğin sperm sayısının miligramda 130 milyon olduğunu, bugün bu sayının sigaranın yanısıra çevre şartlarının da değişmesiyle 65 milyona düştüğünü" açıkladı.:1ninca:kafamçokkarıştı​
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi busra_tuna
  • #3
bende bir ara bir yazı okumuştum bununla ilgili ;

Eskiden her an senin kokunu hissetmek isterdim. Bana dâima yakın olasın diye, yıllarca seni kalbimin üstünde taşıdım. Ellerime dost(!) yaptım seni, onlarla hemdem oldun gece-gündüz, yaz-kış. Hakkında söylenen kötü şeyleri dikkate almadım, kulak asmadım, abartıyorlar dedim. Çünkü seni delicesine seviyordum. Senden ayrılamayacağımı, ayrılırsam mutsuz olacağımı düşünüyordum. Ama şu an ayrıyız. Benden uzaktasın. Aslına bakılırsa seni hiç özlemedim. Hattâ senden ayrıldığıma o kadar memnunum ki, bunu sana anlatamam.
Kurtuldum!..
Evet, senden tam mânâsıyla kurtuldum...
Maddî bakımdan sıkıntıda olduğum zamanlarda bile senin için para ayırırdım. Hiç unutamıyorum, oğlum çikolata istemişti; ama ben alamamıştım. Buna sebep sendin. Çünkü çikolata alsaydım, seni o gün göremeyecek, kokunu hissedemeyecektim. Oğlum eve gözyaşları içinde gitmişti.
Seninle ilk karşılaştığımız günü hatırlıyorum. Keşke demek çözüm olsa, ‘Keşke o günü hiç yaşamasaydım!’ derim. Sevdiğim bir arkadaşım tanıştırdı beni seninle. O, gerçekten beni sevseydi seninle tanıştırır mıydı, bunu bilemem. Biliyor musun o arkadaşım bir hafta önce, akciğer kanserinden genç yaşta hayata veda etti. Geride onu çok seven bir eş ve bağımlı olarak yaşayan çocuk bıraktı. Arkadaşımı yaktığın gibi, kalanları da yakmaya devam ediyorsun. Tanıştığımız gün seni niçin elime aldığımı ve niçin dudağıma götürdüğümü hâlâ bilmiyorum. Özenti mi, taklit mi, yoksa bir arayış mıydı?!. Seninle bir defa buluşmanın sana bağımlı yapacağını hiç kestirememiştim. Keşke senin zararlarını hakkıyla anlatan biri olsaydı. Gerçi öğretmenim, zararlarını okulun tuvaletinde beni seninle yakaladığında biraz anlatmıştı. Gösterdiği gırtlağı delinmiş, bacağı kesilmiş hasta fotoğraflarının tesiri çabuk geçti. Sen her yerde karşıma çıktın arkadaşlarımla kol kola. Gençlik hevesâtıyla, erkekliğin şanından kabul edildiğin için, senin zararlarını hiç düşünmedim ve seninle arkadaşlığım hep devam etti.
Her sabah kalktığımda temiz ve derin bir nefes alıyor, sonra seni görmek istiyordum. Arkadaş grubumuzla temiz havayı seninle kirletiyorduk? Niye etrafa katran, zehir, radyasyon yayıyorduk? Bunu anlamak mümkün değil! Temiz bir şekilde nefes almak varken, niçin duman soluyorduk? Bir gün nefes alıp vermemin zorlaştığını hissettim. Fakat bir yandan da kendi kendimi kandırmaya devam ediyordum. ‘Nasıl olsa bırakırım canım, bak Ahmet benden daha fazla içiyor, bir şey olmuyor, bir şey yapsa bu kadar adam içmez.’ gibi düşünceler farkında olmasam da yıllarımı ve özümü alıp götürüyordu...
İlk zamanlar ne zaman bir bardak çay içsem, elimde senin rahatsız edici kokunu hissederdim. Daha sonra kokuna da almıştım. Bu kokuyu başkaları fark etse de, ben artık fark etmiyordum. Dişlerim yavaş yavaş sararıyor, üzerinde bir katran tabakası oluşmuş gibi gün geçtikçe kararıyordu. Bu yüzden sigara içmeyen arkadaşlarımın yanında rahat konuşamıyor ve gülemiyordum.
Derken öksürükler başladı. Bu öksürükler sonumun yaklaştığını haber veriyordu. Hayatımı alt üst eden bu öksürükleri üşütmeye, gribe bağlıyor senin sebep olma ihtimalini hep görmezden geliyordum. Bu kadar inkâr, sebep bulma, görmezden gelme, seni ne kadar çok sevdiğimi göstermiyor mu? Bu bağlılığım olmasa benimle yıllarca birlikte olabilir miydin?
Akşam olunca, küçük çocuklarımı düşünmeden elime alıyordum seni. Bir gün küçük kızım; ‘Baba seni seviyorum, bırak şu sigarayı, bizden daha mı kıymetli?’ dediğinde, seni bırakmam gerektiğini biraz olsun anlamıştım. Artık balkonda buluşuyordum seninle, ama çocuklarıma kötü örnek olduğum hususu da aklımdan hiç çıkmıyordu. Çocukluk arkadaşım Amerika’dan gelmişti. Cebimde Amerikan sigarasını görünce o kadar şaşırdı ki, bana; ‘Sen çocukluğunda akıllı adamdın, Amerika’da ancak düşük eğitimli insanlar sigara içiyor. Yazık değil mi sana! Onlar hem senin paranı, hem de ülkenin geleceğini sömürüyor. Birçok insan sigara içiyor bu memlekette, nasıl kalkınacak bu ülke! Sigaraya verdiği para yetmiyor gibi bir de tedavi masrafları var. Sen o kadar zengin misin? Biz o kadar zengin miyiz? Sıhhatimiz, istikbalimiz bu kadar ucuz mu?’ dedi. Ama ben yine kendimi kandırmaya devam ettim.
Bir gün ayağımda bir yara çıktı. Uzun zaman geçmesine rağmen, yara bir türlü iyileşmiyordu. Doktor seni bırakmazsam bütün damar yapımın bozulacağını, hattâ ayağımın kesileceğini söyledi. Bu ilk ciddi sinyaldi. Ben ise, ‘Azaltıyorum, haftaya bırakacağım.’ gibi sözlerle kendimi oyalamaya devam ettim.
Şu an bir solunum cihazına bağlı olarak yaşıyorum. Bacağımı kurtardım; ama akciğerimi kurtaramadım. Kurduğun sinsi tuzak yüzünden akciğerlerimin o minik kesecikleri patlamış, artık doğru dürüst nefes bile alamıyorum. Tedavi masrafları beni maddî olarak da bitirmiş durumda. Senin bu kadar ciddi zarar vereceğin, bu kadar sinsice vuracağın aklıma gelmezdi. Şimdi pili bitmiş bir oyuncak gibiyim. Daralan damarlarımdan kan zor geçtiği için organlarım beslenemiyor. Kendi sonumu hazırladım, ellerimle kendimi tehlikeye attım.
Kurtuldum senden, ama geç kaldım!
Bundan sonraki hayatımı senin kötülüklerini sevdiklerime anlatmakla geçireceğim. Benim düştüğüm tuzağa başkalarının düşmemesi için çalışacağım. Senin ne kadar kötü olduğunu herkes bilecek. Senden nefret ediyorum eski arkadaşım!


eğer bende byle bi yapıya sahip olacaksan 2. şıkkı seçerim:):asigim:
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…