Kararsız ve umutsuz

Ben bir an once bosandiktan sonra yapmayi dusundugunuz ise muracaat etmenizi oneririm. Oturdugunuz yerden bosanayim mi bosanmayayim mi diye dusunup durmanin size bir faydasi yok. Hele bir is hayatina atilin, 6 ay 1 sene calisin, sonra duruma bakarsiniz. 20 senelik evli olmak 21 senelik olunca cok birsey farkettirmez, ama calisarak gecireceginiz bir sene size bayagi bir hayat tecrubesi kazandirir. Ufkunuzu acar, planlarinizi hayallere degil, gerceklere gore yaparsiniz.
Ayrica calisan bir kadinin degeri her zaman erkek gozunde evde oturan bir kadindan fazladir.Hem bir de oyle denemis olursunuz.

benim sorunum çalışıp çalışmamak ya da ekonomik sebeplerden boşanamamak değil ki
benim şu an işe girmem direkt boşanıyorum mesajı vermek olacaktır zaten
ayrıca sanki iş hazırmış gibi konuşuyorsunuz
bunun sınava hazırlanması var kazanması var icabında atanması var
özel sektör desen yaş çok tecrübe yok
yani eğer derdim para olsaydı ev işlerine bile giderdim
biraz biriktirir sonra birşeyler yapardım
ama şu an ayrılsam en az 3-4 sene hiç çalışmadan yaşayacak birikimim var
yani bana değer vermemek için mi çalıştırmadı ilginç
 
size bir soru sorayım müsadenizle siz eşiniz olmadan çocuklarınız olmadan eşinizin ailesi olmadan daha mutlu olacağınıza inanıyormusunuz meşajlarınızda çok yanlızım yazmışsınız bir yandanda artık evlilik aşk bana hayal diyosunuz boşandığınız zaman daha büyük boşluğa düşmeyeceğinizden eminseniz bildiğiniz yolda devam edebilirsiniz bunları kurdunuzmu kafanızda hiç
 
çocuklarım olmadan tabiki mutlu olamam ama boşanmam çocuklarımı hayatımdan çıkaracağım anlamına gelmiyor ki
diğerleri ise tabi ki daha mutlu olurum onlar olmadan
ve evet ne evliliğe ne de aşka inancım kalmadı ve hiçkimse beni inandıramaz artık
her boşanan illaki yeniden evlenecek diye bir şart mı var
bekar ya da dul da yaşanabilir pek ala
 
Son düzenleme:
Bence sizin sorununuz bosanmak da degil. Onu yedekte emniyet sibobu gibi goruyorsunuz, ama gerceklestireceginizi sanmiyorum. Bu konuda karsi tarafa bir mesaj vermeye bile tahammulunuz yok. Sizin sorununuz kocanizin ilgisizligi, bunu nasil asabileceginizi arastiriyor, asamazsaniz bile burada derdinizi bizlerle paylasip rahatlamak istiyorsunuz gibi gelir bana.. Tamam, o da guzel.. Ancak esinizin bunca yildan sonra degismesi, ister psikologa ister nereye giderse gitsin pek olasi gozukmuyor. Adamin tarzi bu. Bazi erkekler ozel gunlere deger vermiyor, ayrica becerikli-guclu-her isin altindan kendilerine ihtiyac duymadan kalkan kadinlara hepten yardimsiz, ilgisiz gibi gorunuyorlar. Zamaninda her isinizi kendiniz halledebildiginiz icin, belki cogu ailede erkeklerin hallettigi isleri de kendiniz yapabildiginiz icin. Annenize, doktora oraya buraya kendi basiniza gittiginiz "beni gotur, beni gel al" demediginiz icin.. Cocuklariniz hastalaninca doktora eczaneye kendi basiniza gittiginiz icin.. Kisacasi ona ekonomik acinin disinda ihtiyac duydugunuzu hissettirmediginiz icin.. Bundan once oldugu gibi bundan sonra da dustugunuzde yanliz kalkacak, yanliz doktora gideceksiniz. Bu adam bunca seneden sonra degismeyecek, hic heveslenmeyin.
Haa, bu sizi sevmiyor, size deger vermiyor anlamina mi gelir? sanmiyorum. Sadece size kendi basinizin caresine bakabileceginiz konusunda cok guvendigi anlamina gelir. Bazi erkekler takdirlerini de sevgilerini de belli etmekten cekinirler, adeta kacarlar, yapi meselesi, iclerinden oyle geliyor. Eh, adamin yasgunlerinden, sevgililer gununden, incelikten, kadin kalbinden, ruhundan haberi yoksa su kk"nin upuzuuun odunlar listesine bir tane daha ekleriz, iste bu..
Yani arkadasim seninkinden burda cok var..
 
memurlukta yas siniri yoksa
deneyin derim
is dunyasina atilmak icin gec degil
sanirim bazi arkadaslar sizin yirmi yillik evli olmanizdan dolayi
yasca buyuk goruyorlar
yoksa 38 yas ne ki?
bence siz calisin biraz "ben burdayim" "benim kararlarim" "artik yeter"
demenin zamani geldi
bosanirsaniz bosluga dusermisiniz?
kati ruhlu o adami ozlermisiniz?
cocuklarinizla araniz acilirmi, sizi anlarlarmi?
bunlari dusunun
ve hangi karari alirsaniz alin biraz renklenin ve elinizi masaya vurun
 
Tolstoy sen yazdikca, seni daha iyi anliyorum, fakat kizma bana ama sen daha aile icinde kendini savunamiyorsun orada bile esinin senin adina seni savunmasini beklerken, bosaninca su zor hayatta nasil kendini kurtaracaksin?
Tabiki bosanmak lazim insan mutlu olmayinca ama bayagida bir karekter güclülügü olmali bir insanin yeni bir hayata yelken acarken.
Eger bir elti yüzünden veya kaynana yüzünden hayatini mahvedebiliyorsan, bilki hayat görüsün cok daralmis senin zamanla.
Biz calisan kadinlar böyle seyleri konu bile yapmiyoruz, zira inan bazen tuvalete gitmeye zamanimiz olmuyor, görümcemmi, eltimmi dötümüzün kenarindan geciyor vallahi laflari.

Sakin bana kizma ve alinma ne 0lursun, zamanla sen kendi kendini köreltmissin, simdi ne kadarda birkac senelik hayat güvencin olsada maddi olarak bosandiktan sonra, senin daha mücadeleci ve cok saglam güclü karekter edinmen lazim.
Hayati yenmek icin hersey para degil, kurnaz, zeki, güclü ve yeri geldigindede yirtici olman lazim.
Bunlari kendinde bulabiliyorsan bosan ve yepyeni hayat kur kendine.....
Dilerim hersey gönlünce olur.

Haa birde suda var, hayatta kimsenin seni mutlu edecegini sanma, mutlulugu yaratan sensin cünkü.
Hayati biraz kendine göre yontacaksin, biraz suradan alip biraz buradan kesip, seni mutlu edecegi gibi evirip cevireceksin.
 
Son düzenleme:
fikirleriniz çok güzel gerçi yorgunum demişsiniz ama rica etsem nasıl fedakarlık yapmamam gerektiği konusunda yardımcı olur musunuz
çünkü zaten bana fikrim sorulmuyor yani sen istersen olur bu falan denmiyor direk yapmak zorunda bırakılıyorum
bunu nasıl aşabilirim teşekkürler şimdiden

öncelikle durmanız gereken yeri bileceksiniz. Eşiniz için bir şeyler yaparken sınırları aşmamaya çalışacaksınız. Biz kadınlar bu toplumda annelerimizden fedakarlığın bir sevgi göstergesini olduğunu öğrendik oysa çoğu durumda bu öyle anlaşılmıyor. Sınırları aşan bir sevgi de fedakarlıkta aynı şekilde karşı tarafı zora sokar. Çünkü veremeyeceği bir şeyler talep eder hale gelirsiniz. Eğer çok fazla vermezseniz buna göre beklentiye girmemiş ve hayal kırıklığına uğramamış olursunuz.

Bununla eşiniz için bir şey yapmayın sevgi göstermeyin demek istemiyorum. Sadece onu ve kendinizi üzmemek için gerçekçi olmayan hayallere girmeyin diyorum. Kendinizi ilişkiye feda etmeyin. Bunun ne size ne eşinize bir faydası olmaz çünkü. Fazla veripte bunun karşılığını ödeyemediği için eşinizi suçlamayın. Tam tersine erkeklerin ilişkiye en çok ilgili oldukları zamanlar kadınların ona kızgın olduğu yada buna benzer kötü bir duygu için değil kendi hayatı için ondan uzaklaştığı zamanlar olduğunu unutmayın.

Sizin durumunuzda fedakarlık kendinizi, eşinize ve ailenize feda etmeniz sanırım. Çalışmamanız, hayattaki amacınızın aileniz olması, onların ise bunu yeterince takdir etmemesi ve kendinizi değersiz hissetmeniz… Bu konuda zor gelecek belki ama şunu söylemek istiyorum: eşiniz ne yapsa da sizin değersizlik duygularınızı iyileştiremez… Bu kendi içinizde çözmeniz gereken bir durum. Eşinizle ilgili bir durum değil. Kimse, siz izin vermediğiniz sürece size kendinizi değersiz, önemsiz hissettiremez. Bu yüzden veremeyeceği bir şeyi eşinizden talep etmeyi bırakın. O ne kadar çabalasa da sizin kendinizi bu ilişkide daha iyi ve mutlu hissetmenizi sağlayamaz. ''hayır, şunları yapsa mutlu olurum'' diyebilirsiniz belki ama bunlar geçici olacağı için bir süre sonra yine aynı döngüye girersiniz. Sırf kendinizi daha iyi hissetmek için eşinize bir şeyleri zorla yaptırıp onun sözde değiştirseniz bile siz mutlu olmayacaksınız. Çünkü tahakkümle yapılan bir değişim uzun süreli olmaz ve geriye dönüş –daha yıkıcı duygularla – kaçınılmaz olacaktır…

O zaman ne yapmamız gerek? Cevap çok basit: Kendinizi güçlendirin! Maalesef bunun yapılması ise söylenmesi kadar kolay değil. Yılların getirdiği alışkanlıkları aşmak için uzun ve zorlu bir sürece girmeyi göze almalısınız. Yalnız bunu eşiniz ya da aileniz için değil kendiniz için yapacaksınız, unutmayın. Siz iyileştiğinizde ilişkiniz de daha iyi hale gelecektir. O zaman tüm sorunların kaynağı olarak eşinizi görmekten de kurtulacaksınız. Birini suçlamak, sizin mutsuzluğunuzun kaynağı olduğunu düşünmek egonuza iyi gelebilir ama gelişim açısından yıkıcıdır ve en başta sizi yıkar.

Eşinizin fikrinizi sormadan kendi istediğini yaptırmasına öfkeleniyorsunuz ama işin diğer boyutunu kendinizin buna izin verdiğini görmüyorsunuz. Bir şeyler istediğiniz gibi değilse neden hakkınızı savunmuyorsunuz? Bağırarak kırarak değil, sakince, ısrarla ve bazen de sesinizi yükselterek yapın bunu. Birşeylerin olmasına izin verip sonra neden böyle oluyor diye üzülmek yerine baştan kendi hakkınızı arayın ve kimliğinizi belli edin.

Eşiniz çalışmanızı istemiyor diye bunu kabul ettiniz, sonra da sizin düşüncelerinizi ve duygularınızı önemsemeyip hiçe saydığı için ona öfkelendiniz. Bu tarz duygular beslemek yerine baştan ne istediğinizi söyleseydiniz ya? o zaman söylemeseniz bile bir gün gelip de artık farklı birşeyler yapmak istediğinizde bunu paylaşsaydınız? o aşamada izin vermesi zor olacaktır, ama buna ilişkin duygularınızı düşüncelerinizi paylaşıp onu ikna etme yoluna gidebilirdiniz. eşinizin sırf siz acı çekip üzülün diye buna izin vermeyeceğini sanmıyorum. sadece o da kendine göre haklı gördüğü nedenlerden ötürü buna izin vermiyordur. o zaman sizin yapmanız gereken onun bu düşüncelerini bulmak ve ikna etmek üzerinde çalışmaktır...

velhasıl kurtuluş olarak gördüğünüz şeye aslında şimdi de sahip olabilirsiniz. fakat bunu istemiyorsunuz, belki cesaretiniz yok belki de nasıl yapacağınızı tam olarak bilmiyorsunuz. belki de sorumluluğun tümünü kocanıza verip onu hayatınızı zorlaştıran, sizi üzen biri olarak görmeyi daha kolay buluyorsunuz.

eşinizden boşanmak size hep özlemini çektiğiniz şeyleri vermeyecektir. bunları kendi içinizde bulacaksınız ve bunları bulmak için illede boşanmanıza gerek yok. kendiniz için bir yolun çizin sadece. bunlar için çalışın ve sebat edin. zorlu bir yol olacak elbet ama huzur ordaysa buna değer...
 
Bence sizin sorununuz bosanmak da degil. Onu yedekte emniyet sibobu gibi goruyorsunuz, ama gerceklestireceginizi sanmiyorum. Bu konuda karsi tarafa bir mesaj vermeye bile tahammulunuz yok. Sizin sorununuz kocanizin ilgisizligi, bunu nasil asabileceginizi arastiriyor, asamazsaniz bile burada derdinizi bizlerle paylasip rahatlamak istiyorsunuz gibi gelir bana.. Tamam, o da guzel.. Ancak esinizin bunca yildan sonra degismesi, ister psikologa ister nereye giderse gitsin pek olasi gozukmuyor. Adamin tarzi bu. Bazi erkekler ozel gunlere deger vermiyor, ayrica becerikli-guclu-her isin altindan kendilerine ihtiyac duymadan kalkan kadinlara hepten yardimsiz, ilgisiz gibi gorunuyorlar. Zamaninda her isinizi kendiniz halledebildiginiz icin, belki cogu ailede erkeklerin hallettigi isleri de kendiniz yapabildiginiz icin. Annenize, doktora oraya buraya kendi basiniza gittiginiz "beni gotur, beni gel al" demediginiz icin.. Cocuklariniz hastalaninca doktora eczaneye kendi basiniza gittiginiz icin.. Kisacasi ona ekonomik acinin disinda ihtiyac duydugunuzu hissettirmediginiz icin.. Bundan once oldugu gibi bundan sonra da dustugunuzde yanliz kalkacak, yanliz doktora gideceksiniz. Bu adam bunca seneden sonra degismeyecek, hic heveslenmeyin.
Haa, bu sizi sevmiyor, size deger vermiyor anlamina mi gelir? sanmiyorum. Sadece size kendi basinizin caresine bakabileceginiz konusunda cok guvendigi anlamina gelir. Bazi erkekler takdirlerini de sevgilerini de belli etmekten cekinirler, adeta kacarlar, yapi meselesi, iclerinden oyle geliyor. Eh, adamin yasgunlerinden, sevgililer gununden, incelikten, kadin kalbinden, ruhundan haberi yoksa su kk"nin upuzuuun odunlar listesine bir tane daha ekleriz, iste bu..
Yani arkadasim seninkinden burda cok var..

yedekte emniyet sibobu..........
karşı tarafa defalarca mesaj verdim girişimde de bulundum ama engellendim
ayrıca eşime gel beni al da dedim bu işi sen hallet te dedim ama kabul etmedi
benim herşeyi başaran tavrımdan dolayı o ilgisiz olmadı
onun herşeyi bana yıkmasından dolayı ben herşeyi tekbaşıma halledebilme yetisi kazandım
özel günlerle ilgili bir sorun yazdığımı hiç hatırlamıyorum çünkü çok önem vermem
sadece doğum yapınca eli boş geldi demiştim ama o da çok çok özel gün değil mi
 
18 yaşımda kendimi herşeyi bilir sanırdım, 25 li yaşlarda artık olabileceğim kadar oldum derdim, 30 lu yaşlarda olgunluk buymuş be dedim.

Biz her daim kendimizi hep mükemmel görsekte gerçektende 40 lı yaşlara yaklaşınca insan daha farklı bakıyor hayata.

Yaşıt sayılırız ama benim çocuğum daha 2 yaşında benim gidecek çok yolum var. 20 yaşına geldiğinde, ben yaşlanmış olacağım için, şunu yapsaydım, bunu yapsaydım deyip boşluğa düşmeyeceğim. Muhtemel romatizmalarımla, şeker ve tansiyonumla uğraşıyor olurum.

Küçük anne olmanın çok büyük avantajları olduğu gibi (kütür kütür yorgunluk bilmez vs) dezavantajlarıda var. Çok genç yaşta ( bakınız siz) boşluğa düşmek. Henüz gençsiniz ama üzerinizde 20 yılın yorgunluğu, bağımlılıkları azalmış çocuklarınız, alışkanlığa dönüşmüş bir evliliğiniz var.

Ayrılmak çözüm değil, ya hobi edinin ya bir çocuk daha yapın :) Gerçekten bir çocuk sizi zımba gibi yapar.
 
Son düzenleme:
öncelikle durmanız gereken yeri bileceksiniz. Eşiniz için bir şeyler yaparken sınırları aşmamaya çalışacaksınız. Biz kadınlar bu toplumda annelerimizden fedakarlığın bir sevgi göstergesini olduğunu öğrendik oysa çoğu durumda bu öyle anlaşılmıyor. Sınırları aşan bir sevgi de fedakarlıkta aynı şekilde karşı tarafı zora sokar. Çünkü veremeyeceği bir şeyler talep eder hale gelirsiniz. Eğer çok fazla vermezseniz buna göre beklentiye girmemiş ve hayal kırıklığına uğramamış olursunuz.

Bununla eşiniz için bir şey yapmayın sevgi göstermeyin demek istemiyorum. Sadece onu ve kendinizi üzmemek için gerçekçi olmayan hayallere girmeyin diyorum. Kendinizi ilişkiye feda etmeyin. Bunun ne size ne eşinize bir faydası olmaz çünkü. Fazla veripte bunun karşılığını ödeyemediği için eşinizi suçlamayın. Tam tersine erkeklerin ilişkiye en çok ilgili oldukları zamanlar kadınların ona kızgın olduğu yada buna benzer kötü bir duygu için değil kendi hayatı için ondan uzaklaştığı zamanlar olduğunu unutmayın.

Sizin durumunuzda fedakarlık kendinizi, eşinize ve ailenize feda etmeniz sanırım. Çalışmamanız, hayattaki amacınızın aileniz olması, onların ise bunu yeterince takdir etmemesi ve kendinizi değersiz hissetmeniz… Bu konuda zor gelecek belki ama şunu söylemek istiyorum: eşiniz ne yapsa da sizin değersizlik duygularınızı iyileştiremez… Bu kendi içinizde çözmeniz gereken bir durum. Eşinizle ilgili bir durum değil. Kimse, siz izin vermediğiniz sürece size kendinizi değersiz, önemsiz hissettiremez. Bu yüzden veremeyeceği bir şeyi eşinizden talep etmeyi bırakın. O ne kadar çabalasa da sizin kendinizi bu ilişkide daha iyi ve mutlu hissetmenizi sağlayamaz. ''hayır, şunları yapsa mutlu olurum'' diyebilirsiniz belki ama bunlar geçici olacağı için bir süre sonra yine aynı döngüye girersiniz. Sırf kendinizi daha iyi hissetmek için eşinize bir şeyleri zorla yaptırıp onun sözde değiştirseniz bile siz mutlu olmayacaksınız. Çünkü tahakkümle yapılan bir değişim uzun süreli olmaz ve geriye dönüş –daha yıkıcı duygularla – kaçınılmaz olacaktır…

O zaman ne yapmamız gerek? Cevap çok basit: Kendinizi güçlendirin! Maalesef bunun yapılması ise söylenmesi kadar kolay değil. Yılların getirdiği alışkanlıkları aşmak için uzun ve zorlu bir sürece girmeyi göze almalısınız. Yalnız bunu eşiniz ya da aileniz için değil kendiniz için yapacaksınız, unutmayın. Siz iyileştiğinizde ilişkiniz de daha iyi hale gelecektir. O zaman tüm sorunların kaynağı olarak eşinizi görmekten de kurtulacaksınız. Birini suçlamak, sizin mutsuzluğunuzun kaynağı olduğunu düşünmek egonuza iyi gelebilir ama gelişim açısından yıkıcıdır ve en başta sizi yıkar.

Eşinizin fikrinizi sormadan kendi istediğini yaptırmasına öfkeleniyorsunuz ama işin diğer boyutunu kendinizin buna izin verdiğini görmüyorsunuz. Bir şeyler istediğiniz gibi değilse neden hakkınızı savunmuyorsunuz? Bağırarak kırarak değil, sakince, ısrarla ve bazen de sesinizi yükselterek yapın bunu. Birşeylerin olmasına izin verip sonra neden böyle oluyor diye üzülmek yerine baştan kendi hakkınızı arayın ve kimliğinizi belli edin.

Eşiniz çalışmanızı istemiyor diye bunu kabul ettiniz, sonra da sizin düşüncelerinizi ve duygularınızı önemsemeyip hiçe saydığı için ona öfkelendiniz. Bu tarz duygular beslemek yerine baştan ne istediğinizi söyleseydiniz ya? o zaman söylemeseniz bile bir gün gelip de artık farklı birşeyler yapmak istediğinizde bunu paylaşsaydınız? o aşamada izin vermesi zor olacaktır, ama buna ilişkin duygularınızı düşüncelerinizi paylaşıp onu ikna etme yoluna gidebilirdiniz. eşinizin sırf siz acı çekip üzülün diye buna izin vermeyeceğini sanmıyorum. sadece o da kendine göre haklı gördüğü nedenlerden ötürü buna izin vermiyordur. o zaman sizin yapmanız gereken onun bu düşüncelerini bulmak ve ikna etmek üzerinde çalışmaktır...

velhasıl kurtuluş olarak gördüğünüz şeye aslında şimdi de sahip olabilirsiniz. fakat bunu istemiyorsunuz, belki cesaretiniz yok belki de nasıl yapacağınızı tam olarak bilmiyorsunuz. belki de sorumluluğun tümünü kocanıza verip onu hayatınızı zorlaştıran, sizi üzen biri olarak görmeyi daha kolay buluyorsunuz.

eşinizden boşanmak size hep özlemini çektiğiniz şeyleri vermeyecektir. bunları kendi içinizde bulacaksınız ve bunları bulmak için illede boşanmanıza gerek yok. kendiniz için bir yolun çizin sadece. bunlar için çalışın ve sebat edin. zorlu bir yol olacak elbet ama huzur ordaysa buna değer...

değerli görüşleriniz için tekrar çok tşk ederim
şimdi şöyle anlatayım ki benim en belirgin özelliğimdir hakkını savunmak
her yaşımda böyleydim ve mücadele ederim haklarım için
benim fedakarlık yapmayı kendim seçmedim
4 kişilik çekirdek bir ailede büyüdüm aile büyükleriyle senede bir görüşürdük yıllık izinlerde
dolayısıyla aile ilişkilerinin iç içe olması ne demek bilmiyordum
evlendikten sonra mesela kaynımın gelme olayına gayet güzel tepkimi gösterdim
bağırıp çağırıp tehdit ederek falan da değil
eşimle konuştum benim yapabileceğim birşey yok mecburum dedi
kibarca ailesiyle konuştum kalmak zorunda dedi
sonuç olarak kaynını istemeyen gelin oldum ama tıpış tıpış ta yaşadım
kendi ailem de eşin ne derse o olacak dediler konu bitti
sonrasında her neye itiraz edip tepki koyduysam eşim surat astı olmadı bağırdı
o da olmadı ben mecburum annem babam istiyor dedi
onların haklarını düşünüyorsun benimki ne olacak dedim
sen idare et mecburum dedi
yani ben evliliğin en başından deveyi gütme ya da gitme durumundaydım
ailem zaten gelenekçi insanlar
boşanıp nereye gitseydim bile demiyorum
iş oraya gelmeden sanırım annem ya da babam çok üzülürdü büyük sorunlar çıkardı
ben çok sessiz
herşeye boyun eğen bunu da bir erdem olarak gören birisi olmadım hiçbir zaman
ama hep mecbur bırakıldım her çeşit anlatma yolunu seçtim ama nafile
karşımdaki çok zor bir insan
yetiştirilme tarzı önce sen ve biz geliriz şeklinde
her eltim aynı dertlerden muzdarip
ve hepsinin dediği bunlar bambaşka insanlar
evet ben gönüllü fedakarlık yapsaydım karşılık beklemezdim tabi
ama şimdi sadece eşimin bana yeni sorunlar çıkarmamasını bekliyorum
olaylar karşısında empati yapmasını
birşeye karar vereceği zaman benim neler hissedebileceğimi hesaplamasını istiyorum
kızımızı liseye kaydedeceğimiz zaman kendimize uygun birkaç okul belirledik
daha doğrusu o belirlemiş
iyi tamam dedim ki tek tek görüşelim ona göre karar veririz
tmm dedi çıktık yola
neyse görüştük bi kaç okulla
diğerine geldik
içeri girdik
eşim okul müdiresine aynen şunu söyledi
iyi günler... hanım dün gelmiştim ya hani
şimdi kayıt yaptırmaya geldik
şok oldum bana göre bu bana değer vermemmektir
hadi diyelim öyle değildir
ben öyle hissettiğimi açıkça söylüyorum
duygularım ya da düşüncelerim yanlış bile olsa ki duygular gerçektir
hatırım için sesime kulak vermesi gerekmez mi
ona dedim ki okulu hiç gözüm tutmadı
gel yapma etme
yok dedi biz falanca arkadaşla anlaştık vericem buraya
eeee tmm sen bilirsin tabi benim moral sıfır 2 yıl o okulda okudu tek bir veli toplantısına gitmedi
bana bir de ararba aldı yol uzak diye
tmm adamın her sorumluluğu bitti
dedim sen beni çiğneyeyrek verdin bu okula
o zaman kendin ilgilen
el cevap hadi hadi uzatma
zaten işinden dolayı vakit te bulamadı ya da bahanesi
şimdi ben ne yapsaydı ortada çocuğum söz konusu onunla inatlaşırsam çocuğu etkileyecek
neyse bizim kız azdı kudurdu 2 sene sonra okuldan atıldı
eşim bi daha seni dinliycem dedi
ama hiçbir zaman da dinlemedi
her şey aynı oldu baskıyla yapmak zorunda kaldım
çok uzun oldu özür
 
20 yıl çok uzun zaman monotonlaşmış olabilir ilişkiniz...
adamın özelliklerine bakınca tek eksiğiniz ilgi gibi görünüyor..
çok önemli bi eksik evet ama bunca yıoldan sonra değişeceğini sanmıyorum ben..
tabi benim yaşım 25 henüz 2 yıllık evliyim sizin ne hayat tecrübenizin ne de evlilikteki tecrübenizin yanından bile geçemem...
şahsi fikrim her zaman insanın mutsuz olduğu yerde olmaması gerektiği yönünde....
maddi imkanınız var madem nasıl mutlu olacaksanız öyle davranın derim...
çünkü hayat zaten kendi içinde zor bi de başkalarının memnuniyeti için daha fazla zorlaştırmak kendimize eziyet etmek olur....
mutluluklar dilerim...
 
18 yaşımda kendimi herşeyi bilir sanırdım, 25 li yaşlarda artık olabileceğim kadar oldum derdim, 30 lu yaşlarda olgunluk buymuş be dedim.

Biz her daim kendimizi hep mükemmel görsekte gerçektende 40 lı yaşlara yaklaşınca insan daha farklı bakıyor hayata.

Yaşıt sayılırız ama benim çocuğum daha 2 yaşında benim gidecek çok yolum var. 20 yaşına geldiğinde, ben yaşlanmış olacağım için, şunu yapsaydım, bunu yapsaydım deyip boşluğa düşmeyeceğim. Muhtemel romatizmalarımla, şeker ve tansiyonumla uğraşıyor olurum.

Küçük anne olmanın çok büyük avantajları olduğu gibi (kütür kütür yorgunluk bilmez vs) dezavantajlarıda var. Çok genç yaşta ( bakınız siz) boşluğa düşmek. Henüz gençsiniz ama üzerinizde 20 yılın yorgunluğu, bağımlılıkları azalmış çocuklarınız, alışkanlığa dönüşmüş bir evliliğiniz var.

Ayrılmak çözüm değil, ya hobi edinin ya bir çocuk daha yapın :) Gerçekten bir çocuk sizi zımba gibi yapar.

tşk edrim o konuda da zorlandım ve hamile kaldım ki ben önceden bir çocuk daha olsun derken beni azarlıyordu sen sezaryenlisin canını düşünüyorum suç mu diye
neyse geçen sene tutturdu çocuk diye oldu da
dedimki bu sefer her kontrole sen de geleceksin
tmm dedi
3 gün sonra kırdı ayağını yattı 3 ay
dr da ben gittim o halde dünyanın misafirini de ağırladım ama bebek düştü
sorunlu bir hamilelikmiş
ben düşük yaparken o sınavdaydı
çektiğimi de görmedi
komşu götürdü beni doktora
bu arada ben kan grubumu + biliyrdum ki iki sezaryen var yani
ama _ olduğu çıktı ortaya kan uyuşmazlığımız da varmış yani
benim bir iğne vurdurmam gerekiyormuş
onu da vurdurtmadı ama hala çocuk deyip duruyor taş fırın haluk gibi
ama büyük konuşmayayım d aasla
dertlerime dert ekleyeymem
 
20 yıl çok uzun zaman monotonlaşmış olabilir ilişkiniz...
adamın özelliklerine bakınca tek eksiğiniz ilgi gibi görünüyor..
çok önemli bi eksik evet ama bunca yıoldan sonra değişeceğini sanmıyorum ben..
tabi benim yaşım 25 henüz 2 yıllık evliyim sizin ne hayat tecrübenizin ne de evlilikteki tecrübenizin yanından bile geçemem...
şahsi fikrim her zaman insanın mutsuz olduğu yerde olmaması gerektiği yönünde....
maddi imkanınız var madem nasıl mutlu olacaksanız öyle davranın derim...
çünkü hayat zaten kendi içinde zor bi de başkalarının memnuniyeti için daha fazla zorlaştırmak kendimize eziyet etmek olur....
mutluluklar dilerim...

tşk ederim zaten ben de bundan sonra nerede mutlu olabilirimi araştırıyorum
ben oturup kendi kendime ilgi beklemedim inanın
oturdum konuştum anlattım içimi döktüm gayet şeffaf bir şekilde
hani diğer türlü anlamıyor beklentilerimi derim
ama anlattığım halde sesime cevap vermiyorsa bir yanlışlık yok mu bu işte sizce
 
tşk edrim o konuda da zorlandım ve hamile kaldım ki ben önceden bir çocuk daha olsun derken beni azarlıyordu sen sezaryenlisin canını düşünüyorum suç mu diye
neyse geçen sene tutturdu çocuk diye oldu da
dedimki bu sefer her kontrole sen de geleceksin
tmm dedi
3 gün sonra kırdı ayağını yattı 3 ay
dr da ben gittim o halde dünyanın misafirini de ağırladım ama bebek düştü
sorunlu bir hamilelikmiş
ben düşük yaparken o sınavdaydı
çektiğimi de görmedi
komşu götürdü beni doktora
bu arada ben kan grubumu + biliyrdum ki iki sezaryen var yani
ama _ olduğu çıktı ortaya kan uyuşmazlığımız da varmış yani
benim bir iğne vurdurmam gerekiyormuş
onu da vurdurtmadı ama hala çocuk deyip duruyor taş fırın haluk gibi
ama büyük konuşmayayım d aasla
dertlerime dert ekleyeymem

Sanırım bu bir tıp mucizesi aksi halde 2. hamileliğinizde sizin kan zehirlenmesi geçirmeniz lazımdı. İlklerde sorun çıkmaz ama 2 gebelik anneyi zehirler. Hatta kürtaj bile olsa bir sayılır 2. için mutlaka uyuşmazlık iğnesi yapılır.

Siz çektikleriniz daha iyi biliyorsunuz o zaman şapkayı önünüze alıp düşünmek zamanı
 
Son düzenleme:
Sizin hikayeniz biryerlerde okuduğum bir cümleyi hatırlattı; Hissederek dolu dolu geçirilen 20 dakika ,hissetmeden boş boş geçen 20 yıla bedeldir...20 yıldır gösterdiğiniz fedakarlıklara sadece 20 dakikalık vefa ve şükran cümleleri bile sizi mutlu edecektir eminim..ancak ben sorunun sizin eşinizin tavırlarının birazda sizin karakterinizle alakalı olduğunu düşündüm;Burdan akan yazılardan naif kırılgan sevgiye saygıya ihtiyacı olan bir kadın var;eşinizin gözünde ise güçlü,kendini yeterince ifade edebilen,kendi başına birçok konuda yetebilmiş,yetmemiş eşinin ailesinede yetebilmiş fedakar vefakar bir kadın için hangi erkek konformistlikten vazgeçip nazlanmaz?Bu şartlarda eşiniz belkide görmek istemeyenler kadar körlük yapıyordur.Çözüm nerdedir kesin fikirlerim yok ama belki bir öneri;Bu kadar güçlü ve mükemmel kadın olmayın..olsanızda olmayın..karakter değişmez kastettiğim bu değil sadece mutlu olun yada üzgün olun..mutlu olmaya çabalamak yada üzgün olduğumuzu saklamak gerçekleri gizliyor çoğu zaman
 
memurlukta yas siniri yoksa
deneyin derim
is dunyasina atilmak icin gec degil
sanirim bazi arkadaslar sizin yirmi yillik evli olmanizdan dolayi
yasca buyuk goruyorlar
yoksa 38 yas ne ki?
bence siz calisin biraz "ben burdayim" "benim kararlarim" "artik yeter"
demenin zamani geldi
bosanirsaniz bosluga dusermisiniz?
kati ruhlu o adami ozlermisiniz?
cocuklarinizla araniz acilirmi, sizi anlarlarmi?
bunlari dusunun
ve hangi karari alirsaniz alin biraz renklenin ve elinizi masaya vurun

tşk ederim de
iş dünyasına atılmak benim hangi sorunumu çözecek
aksine onu dinlemeyip çalıştığım için daha fazla artacak
çalışan her bayanın kararları dinleniyor mu sizce
benim annem ilkokul mezunu ama çoğunluk onun kararları dinlenir
komşum var emekli eşi sadece kendi para kazanmış gibi davranır hep
kadın ona sormadan kendine 10 tl lik bluz alamaz
benim hiç öyle sorunum yok
parayı aylık alırım dilediğim gibi kullanırım
çok tutumlu bir kadınımdır ama
bazen eşimi de frenlerim
daha bana bir kere parayı ben kazanıyorum sen karışamazsın demedi
ama çevremde bu lafı duymayan hanım yok gibi
o yüzden çalışmak sorunlarımı arttırır benim
ben de varım demek için çalışmaya gerek yoktur ki
sen ne anlatırsan anlat karşındakinin anlayabildiği kadardır anlattıkların
ben çalışınca adam emrime amade olacaksa ne ala
 
Sizin hikayeniz biryerlerde okuduğum bir cümleyi hatırlattı; Hissederek dolu dolu geçirilen 20 dakika ,hissetmeden boş boş geçen 20 yıla bedeldir...20 yıldır gösterdiğiniz fedakarlıklara sadece 20 dakikalık vefa ve şükran cümleleri bile sizi mutlu edecektir eminim..ancak ben sorunun sizin eşinizin tavırlarının birazda sizin karakterinizle alakalı olduğunu düşündüm;Burdan akan yazılardan naif kırılgan sevgiye saygıya ihtiyacı olan bir kadın var;eşinizin gözünde ise güçlü,kendini yeterince ifade edebilen,kendi başına birçok konuda yetebilmiş,yetmemiş eşinin ailesinede yetebilmiş fedakar vefakar bir kadın için hangi erkek konformistlikten vazgeçip nazlanmaz?Bu şartlarda eşiniz belkide görmek istemeyenler kadar körlük yapıyordur.Çözüm nerdedir kesin fikirlerim yok ama belki bir öneri;Bu kadar güçlü ve mükemmel kadın olmayın..olsanızda olmayın..karakter değişmez kastettiğim bu değil sadece mutlu olun yada üzgün olun..mutlu olmaya çabalamak yada üzgün olduğumuzu saklamak gerçekleri gizliyor çoğu zaman

yerden göğe haklısınız
ama eşim işi gereği ya şehir dışındaydı ya da yurt dışında
mecbur kaldım herşeyi halletmeye
evet yapımda müsait tabi ama şartlar da çok etkili
sizin söylediklerinizi yakın bir arkadaşımda söylemişti bana
mükemmel olma diye ama her denediğimde yine eşim yoktu ve yine mecbur kaldım
düşünebiliyor musunuz hamile kaldım adam ayağını kırdı
buyrun mükemmel olmayın hadi
inanın evimin kapısı kapanmadı ziyaretçilerden tabi allah razı olsun hepsinden sorun o değil
düşük yaptım ertesi gün sabahın köründe geliyoruz diye arıyorlar bi de üşütmüşüm nefes alırken bile acı çekiyorum
dedim nolur bugün olmaz de
sana ne zaraı var onların dedi bana
üstelik geçmiş olsuna değil en az 3. gelişleri iş konuşmak için
bi de kaza yaptım o dönem
akşama kadar işlemlerle uğraştım eve geldim
2 oda dolusu misafir
onların ne suçu var tabi
surat bile asmadım ama buna rağmen en sıkıntılı dönemlerimi yaşadım
çok eziyet etti bana
herkes ayağı kırıldığı içindir dedi ama ben de bebeğimi kaybetmiştim değil mi
o zaman da onun da bebeği dediler
acıyı o çekti ya
psikolojik olarak ben de etkileniyorum
işin fiziksel acısı yok
neyse ben bu evde hiçbir zaman rahat edemedim
gelene bile karışamıyorum sen rahat et evinde dedim
topladım bavulu
neredeyse dayak yiyordum
kusura bakmayın
benim iletişim dilim konuşmak
yazarken pek ifade edemem kendimi her şeyi tam anlatamıyorum o yüzden
zaten yazarken sinirlerim bozuldu
 
Henüz 6 sayfa yorum okudum ama seni çok iyi anlıyorum.
Yakın yaşlardayız ve evliliğim,arkadaşlarımın evlilikleri aşağı yukarı seninki kadar.

Bazen çok kızıyorum bazı yorumlara.Burada da aynı düşünülüyor,gerçek hayatta da...
20 yıl sonra mı anladın deniyor.Evet 20 yıl sonra da anlanır,30 yıl sonra da anlanır.
Gençlikte hayat,hay huy içinde,bir şekilde akıp gidiyor.Hep daha iyi olur,şu da geçsin düzelir,bu da bitsin rahatlarız derken bakıyorsun birşey düzeldiği yok.

Misal,tanıdığım bir ablanın kayınvalidesiyle sorunu vardı.Hep o yüzden mutsuz olurdu.
Sonra kayınvalide vefat etti ve o kadın baktı ki eşiyle sorunları bitmedi.Üzerine geçmiş yılların kızgınlığı ve kiniyle kalakaldı.

Çocuklar küçükken oyalanacak çok şey oluyor.Çocuklar büyüyünce kişi daha çok kendine dönüyor.
Bir de yaşla beraber hayat muhasebesi yapılıyor.Ne kadar zamanım kaldı,bari kalan zamanımı istediğim gibi mutlu ve huzurlu geçireyim gibi...

Daha okudukça yazarım.Sadece çok iyi anlıyorum demek istedim.
 
Henüz 6 sayfa yorum okudum ama seni çok iyi anlıyorum.
Yakın yaşlardayız ve evliliğim,arkadaşlarımın evlilikleri aşağı yukarı seninki kadar.

Bazen çok kızıyorum bazı yorumlara.Burada da aynı düşünülüyor,gerçek hayatta da...
20 yıl sonra mı anladın deniyor.Evet 20 yıl sonra da anlanır,30 yıl sonra da anlanır.
Gençlikte hayat,hay huy içinde,bir şekilde akıp gidiyor.Hep daha iyi olur,şu da geçsin düzelir,bu da bitsin rahatlarız derken bakıyorsun birşey düzeldiği yok.

Misal,tanıdığım bir ablanın kayınvalidesiyle sorunu vardı.Hep o yüzden mutsuz olurdu.
Sonra kayınvalide vefat etti ve o kadın baktı ki eşiyle sorunları bitmedi.Üzerine geçmiş yılların kızgınlığı ve kiniyle kalakaldı.

Çocuklar küçükken oyalanacak çok şey oluyor.Çocuklar büyüyünce kişi daha çok kendine dönüyor.
Bir de yaşla beraber hayat muhasebesi yapılıyor.Ne kadar zamanım kaldı,bari kalan zamanımı istediğim gibi mutlu ve huzurlu geçireyim gibi...

Daha okudukça yazarım.Sadece çok iyi anlıyorum demek istedim.

çok teşekkür ederim anlaşılmaya çok ihtiyacım var
şimdiye kadar hep geçici çözümler oldu
hayat öyle geçti
ama sorunlar bastırıla bastırıla daha çok patlak veriyor
tamam halledilemeyen sorunlar da vardır tabi
onun da çaresiz kaldığı yerler vardır elbet
ama o durumda yürek birliği yapılmaz mı daha çok kenetlenilmez mi
ama olmayınca olmuyor
 
Henüz 6 sayfa yorum okudum ama seni çok iyi anlıyorum.
Yakın yaşlardayız ve evliliğim,arkadaşlarımın evlilikleri aşağı yukarı seninki kadar.

Bazen çok kızıyorum bazı yorumlara.Burada da aynı düşünülüyor,gerçek hayatta da...
20 yıl sonra mı anladın deniyor.Evet 20 yıl sonra da anlanır,30 yıl sonra da anlanır.
Gençlikte hayat,hay huy içinde,bir şekilde akıp gidiyor.Hep daha iyi olur,şu da geçsin düzelir,bu da bitsin rahatlarız derken bakıyorsun birşey düzeldiği yok.

Misal,tanıdığım bir ablanın kayınvalidesiyle sorunu vardı.Hep o yüzden mutsuz olurdu.
Sonra kayınvalide vefat etti ve o kadın baktı ki eşiyle sorunları bitmedi.Üzerine geçmiş yılların kızgınlığı ve kiniyle kalakaldı.

Çocuklar küçükken oyalanacak çok şey oluyor.Çocuklar büyüyünce kişi daha çok kendine dönüyor.
Bir de yaşla beraber hayat muhasebesi yapılıyor.Ne kadar zamanım kaldı,bari kalan zamanımı istediğim gibi mutlu ve huzurlu geçireyim gibi...

Daha okudukça yazarım.Sadece çok iyi anlıyorum demek istedim.

çok teşekkür ederim anlaşılmaya çok ihtiyacım var
şimdiye kadar hep geçici çözümler oldu
hayat öyle geçti
ama sorunlar bastırıla bastırıla daha çok patlak veriyor
tamam halledilemeyen sorunlar da vardır tabi
onun da çaresiz kaldığı yerler vardır elbet
ama o durumda yürek birliği yapılmaz mı daha çok kenetlenilmez mi
ama olmayınca olmuyor
 
Back
X