Kendim için.

20 li yaşlarının sonunda biri olarak çocukları uyutup kafa rahatlığıyla yazdıklarınızı okuyacagım :)
 
cinecin, çok güzel bir temennide bulundunuz bana. Çok teşekkür ederim :) Bez çantaya da bakacağım bu gece.

bebek- , keyifli okumalar :)

Başımın önünde kocaman bir ağrım var, mengeneler sonuna dek sıkıştırılmış da beynim aralarında kalmış gibi. Ne zaman kendimi zorlasam, olaylar üzerinde hakimiyetimi yitirecek olsam böyle hissediyorum. Hepi topu biraz ayak işim var işte yarın.

Hadi, bu gece kendimizi motive etmek yerine, içimizdeki o sesin ne dediğine kulak verelim. Her zaman modu yüksek tutmak ne mümkün ne de sağlıklı. Biraz bizden yana şikayet etmesine izin verelim.

Ses ;

Bu aralar dış görünüşünü beğenmediğim anlar çoğunlukta Effie. Neden bilmiyorum ama bunun için moralini bozmak istiyorum senin. O çabasız bir şekilde güzel olan insanlardan olamadığın için canını yakmak istiyorum. Hep fazladan bir şeyler yapmaya ihtiyaç duyman ancak yine de olduramaman seni üzsün istiyorum. Ne yapsan olmuyor değil mi ? Mesele dış görünüşte değil esasında, sen de o hava o aura denilen şey yok. Hiç olmadı, hiç de olmayacak. O yüzden fotoğraf çektirmeyi sevmiyorsun, süslenip püslenip gidilmesi gereken etkinlikler gözünü korkutuyor. Olmayacak biliyorsun çünkü. Ne acı değil mi ? Bir kere geldiğin hayatı böyle yaşamak, ne acı.

Yetmezmiş gibi bir de başaramadığın onca şey... Madem güzel değilsin en azından zeki olmalıydın değil mi ? O da olmadı. Aslında oldukça iyi başlamıştın. İçten içe öyle olmadığını bilmene rağmen insanlara çalışkan rolünü oynuyordun, ta ki lise giriş sınavına dek. Sınavlarda asla başarılı olamayacak o kız olduğunu orada anlamalı idin işte. Herkes oldukça başarılı okullara giderken, geride kalan olduğunda anlamalıydın. Asla seçmemen gereken bir alanı sırf zekiler sayısala gider diye kendi kendine dikte ettiğinde anlamalıydın. Başarısız olduğunda, yitip gittiğinde... Lise senin için hayatın bir provası idi aslında. Orada olan biteni anlayıp geri kalan için çaba sarf etmemeli idin.

Ben ;

Bundan 20 yıl öncesini önüme koyup bana işkence eden bir iç sesim var benim. Ve ben şu anda sırf o iç ses yüzünden yarınki basit bir evrak işini halledemeyeceğimi, her şeyin ters gideceğini, sonucun hüsran olacağını düşünüyorum. Asla yetemeyeceğimi, insanları tatmin edemeyeceğimi, hayal kırıklığı olacağımı.

Oysa böyle olmayacak. Evet ben güzel değilim, zeki de değilim ama ben olduğum ben ile mutluyum. Kendimi buna ikna edemesem de mutluyum işte. Mutluyum yahu, sahip olduğum auradan, diğer insanlara göre sıradan olsa da mesleğimden, hayata bakış açımdan mutluyum. Ama olmamam gerektiğine inanıyorum çünkü bir modelmişçesine güzel değilim, toplumun ne kadar da zeki diyeceği bir başarım yok. Bu yüzden mutsuz olmam gerektiğini söylüyor içimdeki ses bana.
AMA BEN İÇTEN İÇE OLDUĞUM BENDEN MUTLUYUM İŞTE. Aslında hep aynı yere dönmüyorum, hep o kaosa kapılmıyorum, hep o kuyuya düşmüyorum. Aksine sürekli o karanlığa çekilsem de sonunda ne yapıp edip kafamı yukarı kaldırıp, yıldızları izlemek istiyorum.
 
Bugün enerjim de modum da gayet yerinde idi. Sabahtan evrak işleri için babamla evden çıktım ve öncesinde babamdan sakin kalmasını rica ettim. Çünkü o gerildiğinde ben de gerilmeye başlıyorum ve işler sarpa sarıyor. Süreç hakkında her aşamada onu bilgilendirdim ve işlerimi güzelce hallettim. Umarım evraklar da sorunsuz bir şekilde yerine ulaşır. Bugünkü soğukkanlılığım ve iş bitiriciliğim için kendimi kutluyorum.

Eve geldikten sonra borçlarım ile ilgili ekonomi kısmına bir başlık açtım. Harcamalarımı o kısımdan kontrol edecek ve planladığım şekilde mart ayı itibari ile borçlarımı kapatacağım.

30 sayfa kadar kitap okudum, kitap okuma konusunda tempoyu arttırmalı ve elimdeki iki kitabı bitirmeliyim.

1 saat spor yaptım ve yaparken bazı hareketlerde boynumu kastığımı fark ettim. Bunun önüne geçmem gerek. Vücuduma baktığımda karın bölgemin şekillenmeye başladığını görmek beni oldukça motive etti.

Cilt bakımı da tamamladıktan sonra bugünü özet geçmek istedim. Biraz sonra da sodalı yeşilçayımı içip bir bölüm dizi izleyeceğim.

1 eylül itibari ile spin-offu tamamlayıp asıl dizime döneceğim. Orada beni bekleyen büyük bir karmaşa ve belirsizlik var. Bakalım senarist bu sezon bize neler yazacak ?
 
Kendime öyle gülüyorum ki bazen :)

Dün hazırlamam gereken evraklarda kılı kırk yarıp, her şeyi aşırı detaylandırmama rağmen çok çok basit bir hata yapmam... Bir insan her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüp nasıl tarihleri yanlış yazabilir ki ?! Kişiliğim ile o kadar uyumlu bir hata ki bu, mest oldum adeta. Ben her alanda, her yaşımda böyleyim işte binbir kere düşünür, dallandırır budaklandırır sonra da ufacık bir engelde tökezlerim. Halbuki o kadar çaba sarf etmesem, üstüne düşmesem, düşünmesem, kabul edilebilir şekilde yapsam bir şeyleri başıma bunlar gelmeyecek ama yapamam değil mi ? Bu hatada birden alnımın orta yerinden vurdu beni. Şimdi ne olacak çığlığı koptu içimde. İlk bir saat paniğini yaşadıktan sonra zihnim beni yavaş yavaş sakinliğin sularına çekti ve adrenalinin kanımda çekilmesi ile üzerime bir boşvermişlik çöktü. Kendimi en çok böylesi anlarda seviyorum işte. Gerçekten. Bir işi başarı ile hallettiğimde yahut takdir edildiğimde değil, hata yapıp da o boşvermişlik eşiğine geldiğimde dünya gözümde daha anlamlı bir yer oluyor. Kahramanın sonsuz yolculuğu da tam olarak bu değil mi zaten ?

Benim kahramanlarım ise kendini mükemmellik kuyularında boğmak ile meşgul. Nasıl oluyor da böylesi tezat karakterleri bünyemde bulunduruyorum bilmiyorum. İnsanları kıskanıyor muyum, özeniyor muyum, yoksa kendi hayatım için mi hayıflanıyorum ? Bilmiyorum. Hiç ilgim dahilinde bile olmayan mesleklere, hayatlara sahip insanları bile kıskanabilirim ben. Tereddütsüz kıskançlık vurur nabzımı. Ne istiyorum? Başarı hikayesi mi ? Kendimi anlamıyorum. Anladığımı sandığım her şeyde yepyeni bir yüzüm ile karşılaşıyorum. Kendimi hiç ama hiç tanımıyorum.
 
Kişiliklerimden bir diğeri sahnede şu an. Dışarı çıkıp yıldızları izledi. Sakinleşti ve kontrolü ele aldı. Bazen kendimi Legıon dizisindeki David gibi hissettiğim doğrudur. Ne kadar aşılmışın dışında bir dizi idi o öyle. Tadı hala damağımdadır.

Soru : Ben hayattan ne istiyorum ?

Cevap : Eğlenceli biri olmak istiyorum. Gerçekten. Tüm varlığım, tüm hücrelerim ile istiyorum bunu. Şu hayatta en başından beri istediğim tek şey bu oldu benim. Hayalimdeki meslek, insan, olay, durum diye bir şey olmadı hiçbir zaman. İstediğim tek şey hep eğlenceli biri olmak oldu. En kötü durumda bile, acı çekerken bile o anı yaşıyor olmanın ayrımına varabilmeyi diledim ben. Bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Eğlenmenin ilk anlamı, hoşça güzel vakit geçirmektir ama diğer yandan da giderken biraz durup beklemek anlamı da vardır ya işte istediğim şey bu idi benim. O acı anında durup beklerken, o anında geçeceğini bilirken durup beklemeyi geçtikten sonra da hoşça vakit geçirmeyi diledim ben ama David'in Shadow King'i gibi benim de yetersizlik kompleksim kasıp kavurdu zihnimi. O her şeyden bir hikaye çıkaran, hayatın anlamının o an olduğunu bilen ve hissetmek, yaşamak isteyen beni mahzenlere attı ve beynimi mengeneleri ile sıkıştırmaya başladı. 30 yıldır bu ikisinin mücadelesini yaşıyor zihnim. Ama sonunda nasıl ki Amahl Farouk ile yüzleşebildi ise David. Ben de yavaş yavaş Shadow King'in Amahl Farouk olduğunu anlamaya başlıyorum.

İçten içe aslında nasıl da eğlenceli biri olabileceğimi biliyorum ben. Kimseyi kıskanmam, küçümsemem gerekmediğini. Başta kendim dahil insanları hayal kırıklığına uğratmamak için sınırlar içinde kalmaya çalışsam bile asıl hikayelerin o sınırların dışında olduğu kadar sınırların içinde olduğunu da ancak çizginin diğer tarafından kendime baktığıma anlayacağımı da biliyorum.

Şu an içime derin bir nefes doluyor. Çocukken hissettiğim dünya çok büyük bir şeylerin eşiğinde, her şey mümkün hissini hissediyorum. Kendimi içten içe aslında nasıl da seviyorum !
 
Papatya çayımı içerken bugünüme şöyle bir bakmak istiyorum. Dünkü karmaşadan sonra bugün kendimi çok daha iyi hissediyorum. Bunda sabah bahçede vakit geçirmenin, yeşil görmenin, çocukluğumun o sarı yeşil anlarını hatırlamanın üstüne Beyhan Budak dinlerken güzel bir spor yapmanın etkisi büyük. Ter attıp Beyhan Budak'a hak verdikçe kendimi çok iyi hissettim. İnsanların ne yaptığına, nasıl yaşadığına bakmak yerine kendime odaklanmalıyım. Bu konuya döneceğim yine ama bu gece derin şeylerden bahsetmek istemiyorum.

Kol kaslarım kendini belli etmeye başladı ve simitlerimde kesinlikle küçülme var. Kendimi çok daha enerjik hissediyorum. Yeni dönemde de spora devam edeceğim. Kanıma girdi bir kere, o tatlı yorgunluğu istiyorum :)

Bugün bir sürü kpop müzik videosu izledim. Senkronize ve yüksek ritimli dans içeren klipler beni sakinleştiriyor. Bir nevi terapi bu benim için. Kitap okuyamadım ama sabah erken kalktığımdan gün içinde uyudum. Sonra da bir derdim var başlığına takılıp kaldım. Yemekten sonra da götüreceğim eşyalarımı kalacaklardan ayırdım. Her sene aynı şeyi yapıyorum, bir yığın eşya getiriyor sonra da birkaç parça ile yazı geçiriyorum. İlk yıllar yurt dışına çıktığım ve farklı giysilere ihtiyaç duyduğum için gözüme batmıyordu pek ama 2 yıldır rahatsız ediyor beni bu durum. Neyse yapacak bir şey yok, bavulumuzu iyi organize edeceğiz.

Şimdi, ekonomi başlığıma da yazacak ardından bir bölüm dizi izleyip yatacağım. Yarın yine erken kalkacağım zira. Bugünkü sade halimi çok sevdim. İyi geceler.
 
Bugün o yağmurun serinliği usul usul doldu ya pencereden, bir kez daha sonbaharı nasıl da özlediğimi fark ettim. Sanırım ben yaza, güneş ışığına doydum. Yağmura geri dönelim mi artık ?

Şu an başım ağrıyor ama iyi hissediyorum kendimi. Bugün anneme temizlik için yardımcı oldum. Ardından güzel bir spor yaptım. Akşam yemeğinde ekmek yemedim. 50 sayfa kitap okudum. Yararıma bir gün geçirdim.

İki arkadaşımın tayini çıktı. Biri ile bir dönem yediğim, içtiğim ayrı gitmezdi. Diğeri ise dünya üzerinde yanında kendimi en rahat hissettiğim insandı. Hayat ne tuhaf ! Ama ben hiçbir zaman gidenlerin ardını arayan biri olmadım. Ben daha çok aradan uzun zaman geçse de kaldığı yerden devam eden insanlardanım. Hayat yolu, bizi başka başka yerlere götürüyor ise dram yaratmak yerine iyisini dilemeyi tercih ederim. Umarım her şey güzel olur onlar için.

Sanırım, ben de biraz final sezonu havasına girmeye başladım. Yine arkadaşlarımdan biri bu yıl için hedeflerinden bahsetti bana. Normalde kendi yetersizliğim ve toksikliğim ile içten içe küçümser yahut bir kulp bulur idim. Çünkü benim kompleksimi besleyen biri idi karşımdaki. Bu kez takılmadım, aman dedim bana ne. Kendi hayatıma bakacağım ben, bir yıl sonra tüm bu insanlar varlığını yitirecek, birer anıya dönüşecek sadece. Kıskanmakla uğraşamayacağım. Bunca zaman başkalarına yapılanlar benden esirgendi diye kahroldum, uyku uyumadım, ağladım, kendimi hırpaladım. Sonunda ne oldu peki ? Onca çabama rağmen, elime ne geçti ki? Yaptığım her şeyi diğer insanlar için özel olmak adına yapmıştım. Özel olamadığım gibi istenmeyen oldum ve sanırım dersimi aldım. Bugün de dilesem o konuşmayı sürdürürdüm. Hatta içimde ama konuşmaya devam etmez, onunla ilgilenmez isen asla özel olamayacaksın, asla yeterli görülmeyeceksin diyen sesi bile onun için özel olmak istemiyorum artık, sadece kendi hayatıma bakmak istiyorum diye susturdum. Gerçekten, ne denirse densin çok yoruldum, artık çabalayamayacağım.

Kulağımda yağmur sesi, yapraklarından sular damlayan bir ağacım ben. Deseler ki hayatın boyunca bu olacaksın, bu kadar olacaksın, kabulum artık.
 
Kendimi hasta gibi hissediyorum bugün. Tatil dönüşlerinin son günleri böyle oluyor hep. Bir yandan zaman çabucak geçsin de gidip evime yerleşeyim istiyorum, diğer yandan da tatil bitmesin yeni döneme hazır değilim daha sesleri yükseliyor içimden.

Son 3 gündür oldukça yoğunum, temizlik yapıyoruz evde. Yarın da çarşıya çıkacağız. Hiçbir şeye konsantre olamıyorum, yaz ayından çok sıkıldım.

Şimdilik bu kadar.
 
Eylül ayı en sevdiğim :)

Dün gece otobüs ile gelirken saatin 23.59'dan 00.00'a, ağustos ayının eylül ayına döndüğü o anı izledim. Karanlıkta tam da o ana şahitlik etmek adeta yepyeni bir başlangıç yapmak demekti benim için. Temiz, ferah bir başlangıç.

Şu an o kadar yorgunum ki, bacaklarım deli gibi ağrıyor. Dizinin ilk bölümüne hızlı bir başlangıç yaptım ve birkaç gün daha bu şekilde devam edecek. Gelir gelmez önce dondurduğum internet bağlantımı açtırdım, ardından halı yıkamayı aradım. Halıları hazırlarken yolluklarımın bazılarının alt kısımlarının iyice eskidiğini fark ettim. Öyle ki birinin orta kenar kısmında çözülme başlamış nerede ise on yıllıklar. Bu yılı benimle çıkamayacaklarını fark ettim ve yenilerini edinmeye karar verdim. Acele etmeden bir fiyat araştırmasına gideceğim, küçük parçalar söz konusu olduğu için maaliyetli olmayacağını hesap ediyorum.

Evde başladığım minimalizm fikrinin uygulamalarına gün itibari ile başladım. Önce lavabonun altındaki belki lazım olur diye tuttuğum her şeyi çöpe gönderdim. Sonra gömme dolabımda anısı var diye tuttuğum oysa ki tamamen göz kirliği olan eşyaları elden geçirip, artık evimde olmaları istemediklerimi eledim. Kitaplarımdan sırf indirimde diye aldığım bana hitap etmeyen kitaplarımı kenara ayırıp kutuladım. Bir pijama altı birkaç çorabı da yine eskidikleri için çöpe attım. Yolluklarımı yarın atmak üzere hazırladım. Ve bunları yaparken fark ettim ki ne kadar çok kitabı sırf indirimde diye bana hitap edip etmemelerine bakmaksızın almışım. Ne kadar çok şeyi bu bana şunu hatırlatır diye anlamsızca kenara ayırmışım. Ne kadar kıyafeti çeşitlilik olsun diye ucuzlarından seçip seçip almış, sonunda da kalitesiz oldukları için çabuk yıprandıklarından ev kıyafetine dönüştürmüşüm, ne kadar çok kalemim, defterim, bardağım, mutfak eşyam varmış meğer benim.

Ama sakinim.

Normalde tüm bu dağınıklığın beni deli etmesi gerekirdi. Çünkü ben eve gelir gelmez daha yorgunluğumu üzerimden atmadan yapayım da başımdan gitsin diye bel sırt ağrılarına gark olurcasına temizlik yapan biriyim ama bu kez öyle yapmadım. Şu an ev çok dağınık ama sorun değil. Çünkü aşama aşama gideceğim, sırf aradan çıksın temiz olsun diye temizlik yapmayacağım. Burası benim yaşam alanım, burası benim kalbim, burası benim bilinçaltım. Öyle üstün körü üzerinden geçmeyeceğim. Yavaş yavaş, sindire sindire evimi de kendimi de anlamaya çalışacağım.
 
Bu geceyi üzerine düşünmeme günü ilan ettim. Ne ailemin ne de etrafımdaki diğer insanlarla yaptığım konuşmaları, yetersiz hissettiğim anları düşüneceğim. Düşündükçe o bataklığa daha da batıyorum. O yüzden bu gece hiçbirinin üzerinde düşünmeyeceğim. Yağmurun kokusunu içime çekip rahatlayacak sonra da güzelce uyuyacağım.
 
7 buçukta uyanıp şu saate kadar yatağın içinde döndüm durdum. Bize hep kitaplar, filmler, hayatına dönüp baktığında pişmanlıkları olduğunu fark eden insanlar içimizden geldiği gibi yaşamayı öğretmemiş miydi ? Ben içimden geldiği gibi davrandım, öyle ise neden cezalandırılıyorum. İnsanların tavırları imajlarının bir parçası mı anlamıyorum. Ben de suçsuz değilim biliyorum ama karşı tarafın bu kadar soğukkanlı kalabilmesinin sebebi olaylar yaşanırken ki tavırlarının tamamen olay anına özgü bir imaj olduğunu gösteriyor. Yoksa böylesi bir soğukkanlılık nasıl mümkün ?

Düşünmekten başım ağrıyor ama hafta sonumu böyle heba etmeyeceğim. Zaten dün eve geldiğimden beri hiçbir şey yapmadan sürekli tavana bakıp bakıp düşünüyorum ama artık buna bir son vereceğim. İnsanlar çeşit çeşit kimseyi gerçekten tanıyamıyoruz. İçimden geldiği gibi davrandığım her anın sonrasında kısa vadede çok ama çok pişman oldum ben. Sanırım tüm bunlar birer uyarı benim için. Sakin kalacağım. Zamanımı kendime ayıracağım. İnsanlardan olabildiğince uzak duracağım.
 
Bu hafta benim için oldukça verimli geçti. İşimle ilgili çelişkide olduğum, çözmeye çalıştığım bir ayrım çözümlendi. Bu da artık önceliklerimi ve rutinlerimi belirleyebileceğim anlamına geliyor.

Dün evimi güzelce temizledim. Dolap üstündeki kutularımı indirip, neleri bırakıp neleri eleyeceğime karar verdim. Ayakkabı dolabımdan iki bot, birer babet ve topuklu ayakkabı eledim. Uzun süredir giymediğim ayakkabılarımı giymek için öne aldım ve onlar için birkaç kombin oluşturdum. Bacak ağrım yüzünden spora ara vermiştim. Doktor görüşmesi ve mr sonucumdan sonra yavaştan rutinime dönmeye karar verdim ve dün spora tekrar başladım. Yarım saat kadar çalışıp, soğudum. Duş alıp, güzel bir cilt bakımı yaptım. Çok sevdiğim bir dizinin ikinci sezonunu izledim.

Bugün de kendi kendime erken uyanınca sabahı değerlendirdim ve bu haftanın kitabını bitirdim. Uzun süredir konuşmadığım bir arkadaşım ile bir saat kadar konuşup muhabbet ettim. Şimdi de şu bahsettiğim dizinin 3. sezonuna başladım.

Kendimi oldukça dengeli hissediyorum. Bu haftaki tek hatam duygusal bir anımda yaptığım market alışverişi sonucunda sağlıksız şeyler yemem oldu. Hiç zevk almadığım gibi sonrasında da kendimi oldukça rahatsız hissettim. Sanırım benim için hamur işi ve abur cubur devri sona ermiş. Artık canım çekmiyor, yemek de içimden gelmiyor. Böylelikle bunu da test etmiş oldum.

İşimle ilgili almış olduğum sorumluluk neticesinde artık insan ve iş ilişkilerimde daha dikkatli ve tutarlı olmam gerekiyor. Dinamikleri daha iyi okumalı, insanları daha iyi gözlemlemeliyim. Bu dönemin beni olumlu olarak değiştirmesini ve olgunlaştırmasını sağlamak adına sağlam adımlar atmak istiyorum. Umarım başarılı olabilirim.
 
X