Kadın terk edilir,büyük bir hezimet ile başbaşa kalmıştır. Zamanla acısı diniyormuş gibi olacak,her seferinde tekrar körüklenecektir. İlkbahar havası ona kış görünecek, verdiği emeklerin hiçe atılışını anımsayarak kendine hergün harakiri yapacaktır. Kan kırmızısı dudaklarından yere damlayan o yıllanmış şarap bile bir erkeğin,böyle bir güzelliği nasıl terk edebileceğini düşünecek. Daha yere düşmeden birkez daha yıllanacaktır. Kadın zamanla durulur,anımsamak artık canını eskisi kadar acıtmayacaktır. Lakin hala nefes alıp verirken zorlandığı,içine attıpta kimseyle paylaşamadığı şeyler onu yiyip bitirmektedir. Aylar geçmiş ve yeni insanlar tanımaya hazır bir kadın olarak engin denizlere yelken açmıştır. Birgün bir adamla tanışacak,onda babasını görecek,onunla felsefe yapacak,onunla geyik yapacak.Kafası çakır keyif olduktan sonra onun gözlerinin içine dalacak ve o akşam tutkuyla sevişecektir. Aslında kadın o adamdan hiç etkilenmemiştir. Artık o kadın aşk kadını değil,artık inanmıyor,artık güvenmiyor. Karşısındaki erkeğin kalitesi,fiziği,duyguları düşüncesini önemsemiyor. Karşısındakinin içinde yatan erkeksi dürtülerü,tanrısal şefkat ve acıma duygusunun nasıl ortaya çıktığını artık biliyor. Eski erkek arkadaşını unutturana kadar o adamın nasıl bir romeo olacağını,taki o adamı sevene kadar,tapana kadar nasıl oynayacağını çok iyi biliyor. Artık bu kadın ölümsüz,bu kadın güçlü,bu kadın gerçekten sevilecek tek kadın ama sizi asla sevemeyecek'te tek kadın.