Psikiyatri bilimi içinde homoseksüelliğin hikayesi, homoseksüelliğe toplumun bakışındaki değişiklikleri yansıtmaktadır. Diğer yandan psikiyatrinin yaklaşımı toplumun bakışını etkileyebilir. Homoseksüelliğin toplum tarafından algılanışı, homoseksüellerin kendi kimliklerini kabul edebilmelerini etkilemektedir. Heteroseksüalizm, homoseksüelliği ve heteroseksüel olmayan her türlü davranış, kimlik ve ilişkiyi reddeden, kötü gören ve damgalayan, tıpkı feminizm veya ırkçılık gibi ideolojik bir sistemdir. Homoseksüellikten korkma veya nefret etme dahil her türlü olumsuz duygu ve davranışa ‘homofobi’ deniliyor. Homoseksüel bireyin gelişimi sırasında toplumun olumsuz bakış açısının içe alınması ve bireyin benliğini bu inanç ve duygularla değersizleştirmesi sonucunda içselleştirilmiş homofobi meydana geliyor. İçselleştirilmiş homofobi bazı kişilerde yoğun anksiyete, depresyon hatta intihara yol açabilir. Bu karşılıklı etkileşimin bir diğer sonucu olarak bazı homoseksüellerde görülen, toplumun bir bakıma onlarda görmeyi bekledikleri, hiperseksüalite veya fazlasıyla kadınsı davranışlar bu bireylerin kendini topluma kabul ettirme yolu sayılabilir.
Cinsel yönelim farklılığı ve homoseksüelliğin genetik yönüyle ilgili son yıllarda giderek artan araştırmalar vardır. Bazı araştırmacılar homoseksüelliğin en azından bazı olgularda X kromozomunu ile bağlantılı olabileceğini gösteren bulgular yayınladılar. Anne karnındaki fetusun, salgılanan androjen miktarıyla bağlantılı olarak beyin cinsel organizasyonundaki değişikliklerin ileride cinsel yönelimi etkilediğini ileri süren araştırmalar var. Ayrıca maymunlarda ve diğer (memeli) türlerin hemen hepsinde rastlanılması homoseksüelliğin yalnız insana özgü bir durum olmadığını göstermektedir.
Uzm. Dr. Mehmet Akif Ersoy