KOCAM'IN ESİRİYİM

Neden birileri annesini veya karsını bırakmak zorunda ki zaten. Eşin kabaysa annesiyle ne alakası var. Ayrıca eşini sevmek neden bu kadar canını acıtıyor. Şöylede bir durum var o olmadan yaşayamam diye bişey yok. Kimseyi ölesiye sevmeninde bir anlamı yok. Ben anneme aşıktım şimdi o yok ve yaşıyorm. Allah yaşayamam dedğin şeyle yaşatıyor seni. Bu düşüncelerinden kurtul bir an önce hataları başka yollardan ara ve çözümle.
 
Annemi kaybettim Allah korusun babamın başına bir şey gelse ona bakacağım. Eşim karşı çıksa, hani derler ya eskiler '' eşin izin vermezse '' izin derken? kimseden izin almam ben, hoşuna gitmezse boşanırız olur biter o kadar da netim, herkesin yeri dolar ama Anne ve Baba' nın asla..! Bu yüzden kıyas yapılmaması gereken bir konu, ha tabii konu sahibinin eşinin söyleme tarzı da hiç hoş değil.
 
Cok kızıyorum Cok....
Sen bayansın Kendinin Farkına Var ...
Muhtaç Degilsiniz...
Agaçta Degilsinniz zKök salmanın Alemi yok.
Biraz Umursamaz olun Bakın nasıl koşuyor peşinizden...
 
Çalışıyor musunuz ?
Eğer çalışmıyorsanız maddi bağımlılığınız duygusal bağımlılığa dönüşüyor,çevremden biliyorum ev hanımları kocam olmazsa ölürüm mantığına çok çabuk bürünüyor.
Dünyaya onunla gelmediniz,dünyadan onunla gitmeyeceksiniz.
Vazgeçemeyeceğiniz tek kişi evladınız olsun.
 
O olmadan ölürüm demek abartılı değil mi ?Başlık zaten abartılı kocamın esiriyim nedir yahu ?Hiç kimsenin esiri değilsiniz bu fikirlerden kurtulun bence.Bu hayatta en değerli sizsiniz.Hissettikleriniz takıntı gibi size ileride zarar verebilir .Eşinizinde size aynı abartılı şekilde bağlanmasını istiyorsunuz bence.Annenmi benmi diyerek onun size olan sevgisini sınıyorsunuz.Üzüldüm gerçekten kendinize kötülük yapmayın herşeyin fazlası zarar.
 
Saçma bi soru olmuş. Ama şunu da belirtmem lazım bu soruyu eşine sorupta ya ailen ya ben diyerek eşini seçen erkeklerde var maalesef. Nasıl vicdanları rahat ediyor bilmiyorum.

Siz siz olun sakın böyle bir soruyu bir daha sormayın. Anneyle yarışa girmek nedir? Bu dünyada yaşattığınızı yaşamadan ölmezsiniz unutmayın.
 
Eşin yeri ayrı ailenin yeri ayrı,tercih yapılmaz, ille de ailem ya da ille de eşim denmez,duruma göre kim haklı,mantıklı ve makulse ona hak verilir,hak kavramı esas alınırsa ve kişi hayattaki farklı rollerini ayırmayı bilirse hiç sıkıntı olmaz

Ben bin tane eş bulunur kısmına katılmıyorum, amaç evlenmekse evet bin kere boşanır bin kere evlenirsin ama ruh eşi diye birşey var, şahsen beni eşimden başkası çekmezdi
 
14 yıllık kocam böyle bir soru sorsa bende annem derim. Aşırı düşkünlüğümden değil hakkettiği cevap bu olur.

Siz kocanıza aşırı düşkünsünüz onun da öyle olmasını istiyorsunuz. Bazı insanlar saplantı derecesinde sevmezler. Eşinizin sevgisini böyle kabullenin. Sizi seviyor değer veriyorsa daha ne? Bu sevgiyi ölçmek neden?
 
Lütfen beni yargılamadan anlamaya çalışın çok hassasım çünkü..

Eşim kaba bencil bir insandır. Bi o kadar da bana evine çocuğumuza düşkündür bana karşı ilgisini sevgisini hep gösterir bişey olsa gel desem işi ne olursa olsun bırakıp gelir..

Ama söz konusu annesi olursa beni tek kalemde siler işte bu çok canımı yakıyor.

Beni bırakır diye korkumdan annesi bişey yapsa bişey dese susuyorum.

Sanırım ben aciz bir insanım kocamın ilgisi sevgisi olmassa en önemlisi kocam olmassa ölürmüşüm gibi hissediyorum..

Kocamın sevgisine muhtaç gibi hissediyorum kendimi.

Bir gün tartışmamızda ona ya ben ya annen dedim verdiği cevap beni yıktı cevap şu

"30 yıllık annemi 40 günlük karıma değişemem"
(Bu soruyu sorarken beni seçmesini annesinden vazgeçmesini beklemedim asla sadece ikinizin yeri ayrı o annem sende karımsın cevabını bekleyerek sordum)
Şu an bunu yazarken bile paramparça oldu içim. madem ondan vazgeçemiyorum neden böyle bi soru sordum ki kendimi küçük düşürdüm sonra gelip bu adamla yaşamaya devam ettim..



Bu duygudan nasıl kurtulacam ben keşke ölsem diyorum. Ölsemde kurtulsam bu esaretten : kendi kendimi kapattığım bu zindan dan..
:KK42::KK42:


kocan gerçekten senin için annenden vaz mı geçsin?
sen annenden kocan için vazgeçermiydin?
 
Canım Babam

Gelin arabasında âdeta cenaze havası vardı. Gelin ve damadın ikisi de bir karış suratla, hiç konuşmadan oturuyorlardı. Düğün az önce bitmiş, evlerine gidiyorlardı. Arabaya oturana kadar düğünde ikisi de zoraki gülümsemişlerdi. Artık bütün enerjileri bitmişti.

Oysa bu günü ne çok beklemişlerdi… İki yıl olmuştu tanışmalarına. Çok sevmişlerdi birbirlerini. Düğün günü ömrünün en mutlu günü olacak diye düşünmüştü Mehlika. Bu yüzden bugünü burnundan getiren kayınvalidesini bir kaşık suda boğmak istiyordu. Kayınvalidesi hiç kimseyi dinlememiş, ucuza gelsin diye kendi istediği düğün salonunu tutmuştu. Salon davetlilere küçük gelmiş, ayakta kalanlar olmuştu.

Mehlika ve annesi “Ele güne mahcup olduk!” diye çok fena sinirlenmişlerdi. Mehlika düğün boyunca söylenmese Abdullah için bir problem yoktu. Anne babası aksaklıkları gidermek için uğraşıyorlardı. Ayakta kalanlara sandalye ve masa ayarlamaya çalışıyorlardı.

Düğün bittiğinde Mehlika salonda anne babası ile vedalaştı. Annesinin yüzünden düşen bin parçaydı. “Seviyorum, âşığım demeseydin ben bu pintilere kız mı verirdim?” diye söylendi. Mehlika ne diyeceğini bilemedi. Babası kimseye göstermemeye çalışarak eline bir zarf tutuşturdu. “Bunu eve gidince mutlaka oku.” diye eğilip kulağına fısıldadı. Mehlika zarfı çantasının içine koydu.

Eve varana kadar hiç konuşmadılar. Kapıya geldiklerinde Abdullah anahtarı çıkardı, kilidin üzerine taktı fakat kapıyı açmadı. Döndü, Melika’ya baktı:

“Karıcığım gel şu an itibariyle bütün tatsızlıkları dışarıda bırakalım ve evimize iki sevgili olarak girelim. Yaşadığımız hiçbir şey bizden daha mühim değil.” dedi.

Mehlika “Tamam…” diyemedi. Düğün boyunca içinde biriktirip söyleyemediği şeyler vardı. Onları Abdullah’a söylemeden rahat edemezdi.

“Senin için söylemek kolay…” dedi. “Düğünüm burnumdan geldi. Tabii annenin yaptıklarını duymak istemiyorsun. Bundan sonra anneni asla görmek istemiyorum.”

“O düğün aynı zamanda benim de düğünümdü, sen üzüldüğün için benim de burnumdan geldi… Ne yapalım, olan oldu. Bunların hepsini dışarıda bırakalım diye sana gül uzatıyorum.”

“Kapıyı aç, ben çok yorgunum, ayakta durur halim yok.” dedi Mehlika.

“İyi o zaman, ben de yorgunum, bu akşam düğüne ait hiçbir şey duymak istemiyorum, yarın konuşuruz.” dedi ona karşılık Abdullah.

Evlerine girdiler ve hiç konuşmadan sessizce yattılar. Birbirlerine dokunmak bile istemiyorlardı. Mehlika düğün gecesi giymek için hazırladığı seksi ipek gecelik yerine ayıcıklı pjama takımlarını giyip yatağın bir ucuna kıvrıldı. Abdullah da diğer ucuna yattı. Çok yorgun olmalarına rağmen ikisini de uyku tutmuyordu, yatakta dönüp durdular.

Mehlika’nın aklına babasının verdiği zarf geldi. Yataktan usulca kalkarak çantasını alıp salona geçti. Zarfı açtığında içinden bir mektup çıktı. Babası ona mektup yazmıştı. Merak içinde hemen okumaya başladı.

Sevgili kızım, Mehlikam!

Bugün yuvadan uçtun. Artık kendi yuvanı kurma zamanı. İnşallah çok mutlu olursun. Mutluluğuna katkısı olsun diye bir baba olarak sana nasihatlerim var. Bunları sana söylemeyi düşündüm fakat “Söz uçar, yazı kalır…” derler. Kalıcı olsun diye yazmaya karar verdim.

Belki diyeceksin ki “Baba senin çok mutlu bir evliliğin mi vardı ki bana nasihat ediyorsun?” Biliyorum kızım, mutlu bir evliliğimiz yok, zaten bunun için yazıyorum sana.

Biz annenle birbirimize âşık olarak evlenmiştik; fakat aşkımız pek uzun ömürlü olmadı. Ben de annen de hata yaptık. Bu aşkın neden bittiğini, neden sevgisiz bir evliliğe kendimizi mahkûm ettiğimizi ben ayrı izah ediyorum, annen de kendine göre açıklıyor. “Kızlar annelerini model alır.” derler. Beni annenden soğutan hataları bu yüzden yazıyorum ki sen de aynısını yapma. Çünkü sen bir kadın olarak erkeklerin nelerden çok incindiğini bilemezsin. Bu sözlerim kulağına küpe olsun.

Yavrucuğum, erkeği üç şey çok incitir:

Birincisi: Karısı tarafından saygı görmemek, adam yerine konmamak erkeği çok incitir ve karısına olan sevgisini bitirir. Kadın kocasını evin reisi olarak değil de terbiye edilmesi gereken bir çocuk olarak görür, tenkit eder, azarlarsa yani erkeğin erkek olmasına izin vermezse karı-koca arasında muhabbet olması mümkün değildir. Aman kızım, kocana saygılı ol ki o da sana sevgisini göstersin.

İkincisi: Bir kadın kocasının ailesini sevmiyorsa, saygı duymuyorsa erkek karısına çok kırılır.

Canım kızım, eşinin ailesine saygılı ol ve onları sevmeye gayret et. Arkalarından konuşma. Hataları elbette olacaktır, hepimizin olduğu gibi. Hatalarına takılma, gözünde büyütme.

Hiçbir erkek “Seni çok seviyorum aşkım ama anneni sevmiyorum…” diyen bir kadının sevgisinin gerçek olduğuna inanmaz. Kadınların çoğu bu ifadeyle söylemese de eşlerine annesini sevmediğini her vesile ile anlatırlar. Bir erkeğe “Annen dedikoducu, annen cimri, annen arkamdan konuşuyor, annen temiz değil…” denmesi erkek için “Sen dedikoducu, kötü bir kadının kötü oğlusun…” demektir. Erkekler bunu “Sen kötü kadının iyi oğlusun…” diye anlamazlar.

Erkekler korumacıdır. Vatanı aileyi korumak bizim vazifemizdir. Sadece eşimizi ve çocuklarımızı değil; annemizi ve kız kardeşlerimizi de korumak isteriz.

Kocanın annesi hakkında söyleyeceğin her kötü söz; kocanın kalbine attığın kocaman bir ısırıktır. O ısırık yüreğini kanatır, içini sızlatır. Isırık izleri yan yana çoğaldıkça büyük bir yaraya dönüşür. O yaralı yürekle seni ne kadar sevmesini bekleyebilirsin?

Erkeğin kalbi kadınındır; kadının kalbi de erkeğindir. Eşin kalbinde senin sevgini taşıdığı için o kalp sana aittir. O kalbi kırma, yaralama, iyi bak ki sevginiz zarar görmesin.

Kocana annesinin hatalarını göstermek için boş yere uğraşıp onu kırma. Kadınlar zannederler ki biz erkekler annelerimizin hatalarını görmüyoruz. Oysa annelerimizin bütün hatalarını görürüz; fakat eşlerimize itiraf etmek zorumuza gider. Annemiz nasıl küçükken bizi koruyup kollamışsa biz de onu koruyup kollamak isteriz. İşte bu yüzden kadın kayınvalidesinin hatalarını söyleyince erkek hatasını gördüğü halde annesini savunur.

Kayınvaliden senin arkandan konuşsa bile sen onun için kötü bir şey söyleme kızım. Birbirini kötüleyen iki kadının ortasında kalan erkek daha çok annesinin tarafında olur, ona inanır. Onunla kan bağı ve uzun bir geçmişi vardır. Onu doğuran, büyüten, üzerinde o kadar emeği olan annesine sırtını dönüp karısının yanında yer almak istemez. Akıllı bir kadın hiçbir zaman kocasını annesi ile kendi arasında bırakmaz.

Kocana annesinin hatalarını göstermek istiyorsan ona annesini öv, annesi hakkında iyi şeyler söyle. Mesela annesi:”Karın kötü, dağınık…” diyor; sen “Annen çok iyi bir kadın, onu seviyorum” diyorsun. Ne düşünür erkek? “Karım ne kadar iyi bir kadın, demek ki annem onu kıskandığı için arkasından konuşuyor.” O zaman annesi senin için ne söylerse söylesin kocan ona inanmaz, tam aksi, güzel tutumundan dolayı seni takdir eder.

İşte böyle güzel kızım. Kocanın ailesi ile uğraşma. Sevginize kendi elinle zarar verme. Kayınvaliden ne yaparsa yapsın, sen doğru davranışı gösterirsen mutluluğunuza gölge bile düşüremez.Gelinler yardım etmezse kayınvalideler evliliklere zarar veremezler.Kocanla yapacağın hiçbir tartışmaya ailesini karıştırma. Ailelerimiz bizim zayıf yanlarımızdır. Onlara gücümüz yetmez, istesek de değiştiremeyiz onları. Bu yüzden kocanı hiçbir zaman zayıf noktasından vurma ki senden nefret etmesin.

Üçüncüsü: Bir babanın kızına söylemesi ne kadar uygun olur bilmiyorum ama erkeğin yatakta karısı tarafından reddedilmesidir. Bu da erkeği çok fazla yaralar, incitir, karısından soğutur.

Sevgili kızım Mehlika’m,

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Sözlerimi okuyup geçme, bu sözlerde yılların tecrübesi var. Bunları annene anlatamadım, biz mutlu olamadık; ama sen anla ve mutlu ol kızım.

Seni çok seven baban.

Mehlika, elinde mektup, uzun uzun düşündü. Mektubu iki kez daha okudu. Sonra gitti, bu gece için önceden hazırladığı geceliğini giydi, saçlarını taradı ve yatağa girip sırtı dönük yatan kocasına sarıldı. Kulağına “Tatsızlıkları bir daha açmamak üzere geride bırakacağıma ve bundan sonra ‘sevdiğimi doğuran kadına’ iyi davranacağıma söz veriyorum.” dedi. Ona dönüp bakan kocasının gözlerinde gördüğü sevgiden dünyada daha değerli hiçbir şeyin olmadığını düşündü.

Sema Maraşlı “Tatlıya Bağlayalım” kitabından
 
Lütfen beni yargılamadan anlamaya çalışın çok hassasım çünkü..

Eşim kaba bencil bir insandır. Bi o kadar da bana evine çocuğumuza düşkündür bana karşı ilgisini sevgisini hep gösterir bişey olsa gel desem işi ne olursa olsun bırakıp gelir..

Ama söz konusu annesi olursa beni tek kalemde siler işte bu çok canımı yakıyor.

Beni bırakır diye korkumdan annesi bişey yapsa bişey dese susuyorum.

Sanırım ben aciz bir insanım kocamın ilgisi sevgisi olmassa en önemlisi kocam olmassa ölürmüşüm gibi hissediyorum..

Kocamın sevgisine muhtaç gibi hissediyorum kendimi.

Bir gün tartışmamızda ona ya ben ya annen dedim verdiği cevap beni yıktı cevap şu

"30 yıllık annemi 40 günlük karıma değişemem"
(Bu soruyu sorarken beni seçmesini annesinden vazgeçmesini beklemedim asla sadece ikinizin yeri ayrı o annem sende karımsın cevabını bekleyerek sordum)
Şu an bunu yazarken bile paramparça oldu içim. madem ondan vazgeçemiyorum neden böyle bi soru sordum ki kendimi küçük düşürdüm sonra gelip bu adamla yaşamaya devam ettim..

Bu duygudan nasıl kurtulacam ben keşke ölsem diyorum. Ölsemde kurtulsam bu esaretten : kendi kendimi kapattığım bu zindan dan..
:KK42::KK42:
Seni çok sevse haklısın belki sevgisini hissetmeyince ölürüm diye düşünebilirsin.. Ama böyle davranıyorsa hiçbir şey kaybetmezsin. Büyük ihtimalle ona çok düşkün olduğunuzu, onsuz yapamayacağınızı düşündüğünüzü biliyor ve o yüzden bu kadar rahat
 
Keşke böyle bir soru sormasaydınız ama olmuş bitmiş bir kere. Cevabına da razı olacaksınız artık kendinizi üzmeyin. Ailenin yeri de farklıdır sonuçta. Siz çocuğunuza sarılın güzellikleri düşünün.
 
Back
X