- 23 Aralık 2007
- 922
- 3
Bu hikayeyi herkesin bildigini güzin ablanin kösesinde okudum ve sizlere paylasmak istedim.
Derdim beni öldürecek... 19 yıllık evliyim, 2 kızım var. Eşimle üniversite çağlarında tanışarak evlendik. Ben çok aşıktım, okuyamadım, ikinci sınıfta da bıraktım okulu. Klasik aşk... Her şey güzel, her şey mutlu sürüyordu ama... Taa o zamanlar nedense bir astrologa gittim. Bana "15 sene mutluluk var, ayağını denk almazsan 15 sene sonra hayatın çok zorlaşacak" dedi. "Sağlık mı" dedim "Hayır ama söyleyemem" dedi. Haklıymış. Tam 15 sene sonra mutluluğum bitti. Eşim çok genç gösteren çok aktif ve karizmatik yakışıklı biridir. Evet hepsi doğru. Ne kadar şanslıyım değil mi? Kızlarımıza düşkün, evini ihmal etmez, akşam evine gelir, yemeğe birlikte otururuz. Ne güzel değil mi?
Hayır hiç güzel değil işte... Yaklaşık 3 yıldır bütün bunlar bitti. Manevi tarafı, yani ruhu benimle değil. Sadece bedeni evde. Anladım hemen; "Bir başkası var" dedim. 6 ay yüzüne vurmadım. Aklı başka yerdeydi. Kafası hep dalgın. Tatillerimizde sıkılıyor, dönmek istiyor. Evde hep internette... Bir yerden döndüğünde, hemen ona koşuyor. Ertesi gün iş yerini arasanız yok. Onunla hasret gideriyor. Ardından, telefonunda mesajlar buldum. Bana "Önemli biri değil, bana askıntı olan bir O...u" dedi. Yurtdışına iş için gidecekti, ajandasında iki kişilik bilet almış olduğu görülüyordu. Merak ettim, emin olamasam da kuşkularım iyice arttı. Telefonunda ismi kayıtlıydı; aradım. Kalın sesli bir kadın çıktı karşıma, araştırdım. O da evliymiş. Onun da bir oğlu varmış. Eğitimli, varlıklı ve bakımlı bir hanımmış. Aslında ona hanım demek benim kibarlığımdan. Yoksa evli olup da kendi de evli erkekle aşk yaşayan kadına ne denir, hepimiz biliriz. Dayanamadım, onu takip ettim. Kimdi bu kadın... Ne yapabilirdim? Bilmiyordum ama aklıma koydum, savaşacaktım. Savaştım da... Gittim, onu iş yerinin otoparkında lüks arabasına binerken buldum. Önüne çıktım. Eğitimli dedim ya, nazik davrandı. Yalanlarla sıyrılmaya çalıştı. "Hanımefendi; bir yanlış anlama var. Eşinizle arkadaşız. Birlikte sadece sohbet ederiz. Benim kadın arkadaşım kadar erkek arkadaşım da vardır. Bizi bir okul arkadaşımız tanıştırdı. Eşinizle spor araba tutkumuz yüzünden arada bir yazıştık, konuştuk. Yanlış anlamışsınız" dedi. Tabii inanmadım. Ama o kadına ne diyebilirdim? "Evli bir kadın, evli bir erkekle neden telefonlaşır, neden buluşur; bu spor araba merakı bunu açıklayamaz," dedim. O zaman bana hayatının cevabını verdi. Elim ayağım sinirden buz kesti. Titriyordum. Oysa o çok sakindi. Tek, tek tane, tane konuşmaya başladı. Sanki karşımda bir psikolog vardı: "Sanırım sorunu yanlış yerde arıyorsunuz hanımefendi. Evliliğinizdeki sorunların sebebi ben olamam. Siz düşünce tarzınızı değiştirin. Yanlış iz üzerindesiniz" dedi bana. Evet kelime kelimesiyle böyle ama galiba bu cevabı önceden çalışmıştı. Çok kızdım, çok öfkelendim. Sanırım "Allah belanı versin" gibi bir laf ettim. O ise anlayışlı bir havayla gülümsedi, arabasına bindi gitti. Tıpkı filmlerdeki gibi... Bense, orada hırsımdan ölecektim.
Sonra eve geldim. Düşündüm... Düşündüm... Düşündüm... Kabul etmek çok zor, gerçekten kadın olarak eşinizin aşık olduğunu düşündüğünüz kadını haklı bulmak ne kadar zor; kimse bunu bilemez, ama haklıydı. Eşim benden ve evliliğimizden bıkmıştı. Ben ona yetişememiştim. O benden hızlı gelişmişti. Kendine çok iyi bakmıştı, ben çocuklara dalıp kendimi ihmal ederken, her ay düzenli olarak kilo alırken o kendini geliştirmişti; ben evle didinirken, kızları koleje sokma telaşındayken o hobiler edinmişti. Ben çay davetlerine katılıp pasta çörek yaparken, sürekli yiyip içerken, magazin dergileri okurken, paparazzi programlarını izlerken, o spor yapıyor, çevresiyle ilgileniyor, politikayı izliyor, dünyayla bütünleşiyordu. Ama ben kendimi ona ve çocuklara adamış kendimi her açıdan ihmal etmiştim.
Ayrılmak isteyince çok sevindi
İşte o da şimdi, belli ki kendini hiç ihmal etmemiş, eğitimini sürdürmüş, iş hayatını bırakmamış, spor yaptığı belli olan ve çocuklarını bakıcılara teslim etmiş bir kadına aşık olmuştu. Ben bu sonu hak etmiştim. Bunu kabullenip, eşimi aradım. Ayrılmak istediğimi söyledim. Ne dedi biliyor musunuz? "Bunu senin istemene çok sevindim. Ben bunu sana teklif edemezdim. Ama dünyalarımız ayrıldı. Sana her açıdan güvence veririm. Korkma her zaman yanında olacağım... Ama iyi ki teklif senden geldi" dedi. Nasıl sevinmişti, anlatamam.
Şimdi pişmanım. Her şey boş mu hayatta? Emeklerim boşa mı gitti? Bunca yıl eşime destek olmak, ona iyi bir yuva sunmak, çocuklarımı yetiştirmek için çabalarım boş muydu? Şimdi bir kenara mı atılacağım? Sanki neden ayrılalım dedim. Bundan sonra ne yapacağım? Yeni baştan bir hayat kuramam; 42 yaşındayım. Artık hiçbir şey için gücüm yok. Annem rahatsız, ablam vefat etti. Kardeşim Almanya’da. Başka da kimsem yok. İki komşu kadına mı güveneceğim? İki eski arkadaşa mı? Size soruyorum; ben nerede yanlış yaptım? Bundan sonra ne yapmalıyım? Kendimi nasıl kurtarayım? RUMUZ: MÜCADELE EDEYİM Mİ
senağlamasenağlamasenağlama
Derdim beni öldürecek... 19 yıllık evliyim, 2 kızım var. Eşimle üniversite çağlarında tanışarak evlendik. Ben çok aşıktım, okuyamadım, ikinci sınıfta da bıraktım okulu. Klasik aşk... Her şey güzel, her şey mutlu sürüyordu ama... Taa o zamanlar nedense bir astrologa gittim. Bana "15 sene mutluluk var, ayağını denk almazsan 15 sene sonra hayatın çok zorlaşacak" dedi. "Sağlık mı" dedim "Hayır ama söyleyemem" dedi. Haklıymış. Tam 15 sene sonra mutluluğum bitti. Eşim çok genç gösteren çok aktif ve karizmatik yakışıklı biridir. Evet hepsi doğru. Ne kadar şanslıyım değil mi? Kızlarımıza düşkün, evini ihmal etmez, akşam evine gelir, yemeğe birlikte otururuz. Ne güzel değil mi?
Hayır hiç güzel değil işte... Yaklaşık 3 yıldır bütün bunlar bitti. Manevi tarafı, yani ruhu benimle değil. Sadece bedeni evde. Anladım hemen; "Bir başkası var" dedim. 6 ay yüzüne vurmadım. Aklı başka yerdeydi. Kafası hep dalgın. Tatillerimizde sıkılıyor, dönmek istiyor. Evde hep internette... Bir yerden döndüğünde, hemen ona koşuyor. Ertesi gün iş yerini arasanız yok. Onunla hasret gideriyor. Ardından, telefonunda mesajlar buldum. Bana "Önemli biri değil, bana askıntı olan bir O...u" dedi. Yurtdışına iş için gidecekti, ajandasında iki kişilik bilet almış olduğu görülüyordu. Merak ettim, emin olamasam da kuşkularım iyice arttı. Telefonunda ismi kayıtlıydı; aradım. Kalın sesli bir kadın çıktı karşıma, araştırdım. O da evliymiş. Onun da bir oğlu varmış. Eğitimli, varlıklı ve bakımlı bir hanımmış. Aslında ona hanım demek benim kibarlığımdan. Yoksa evli olup da kendi de evli erkekle aşk yaşayan kadına ne denir, hepimiz biliriz. Dayanamadım, onu takip ettim. Kimdi bu kadın... Ne yapabilirdim? Bilmiyordum ama aklıma koydum, savaşacaktım. Savaştım da... Gittim, onu iş yerinin otoparkında lüks arabasına binerken buldum. Önüne çıktım. Eğitimli dedim ya, nazik davrandı. Yalanlarla sıyrılmaya çalıştı. "Hanımefendi; bir yanlış anlama var. Eşinizle arkadaşız. Birlikte sadece sohbet ederiz. Benim kadın arkadaşım kadar erkek arkadaşım da vardır. Bizi bir okul arkadaşımız tanıştırdı. Eşinizle spor araba tutkumuz yüzünden arada bir yazıştık, konuştuk. Yanlış anlamışsınız" dedi. Tabii inanmadım. Ama o kadına ne diyebilirdim? "Evli bir kadın, evli bir erkekle neden telefonlaşır, neden buluşur; bu spor araba merakı bunu açıklayamaz," dedim. O zaman bana hayatının cevabını verdi. Elim ayağım sinirden buz kesti. Titriyordum. Oysa o çok sakindi. Tek, tek tane, tane konuşmaya başladı. Sanki karşımda bir psikolog vardı: "Sanırım sorunu yanlış yerde arıyorsunuz hanımefendi. Evliliğinizdeki sorunların sebebi ben olamam. Siz düşünce tarzınızı değiştirin. Yanlış iz üzerindesiniz" dedi bana. Evet kelime kelimesiyle böyle ama galiba bu cevabı önceden çalışmıştı. Çok kızdım, çok öfkelendim. Sanırım "Allah belanı versin" gibi bir laf ettim. O ise anlayışlı bir havayla gülümsedi, arabasına bindi gitti. Tıpkı filmlerdeki gibi... Bense, orada hırsımdan ölecektim.
Sonra eve geldim. Düşündüm... Düşündüm... Düşündüm... Kabul etmek çok zor, gerçekten kadın olarak eşinizin aşık olduğunu düşündüğünüz kadını haklı bulmak ne kadar zor; kimse bunu bilemez, ama haklıydı. Eşim benden ve evliliğimizden bıkmıştı. Ben ona yetişememiştim. O benden hızlı gelişmişti. Kendine çok iyi bakmıştı, ben çocuklara dalıp kendimi ihmal ederken, her ay düzenli olarak kilo alırken o kendini geliştirmişti; ben evle didinirken, kızları koleje sokma telaşındayken o hobiler edinmişti. Ben çay davetlerine katılıp pasta çörek yaparken, sürekli yiyip içerken, magazin dergileri okurken, paparazzi programlarını izlerken, o spor yapıyor, çevresiyle ilgileniyor, politikayı izliyor, dünyayla bütünleşiyordu. Ama ben kendimi ona ve çocuklara adamış kendimi her açıdan ihmal etmiştim.
Ayrılmak isteyince çok sevindi
İşte o da şimdi, belli ki kendini hiç ihmal etmemiş, eğitimini sürdürmüş, iş hayatını bırakmamış, spor yaptığı belli olan ve çocuklarını bakıcılara teslim etmiş bir kadına aşık olmuştu. Ben bu sonu hak etmiştim. Bunu kabullenip, eşimi aradım. Ayrılmak istediğimi söyledim. Ne dedi biliyor musunuz? "Bunu senin istemene çok sevindim. Ben bunu sana teklif edemezdim. Ama dünyalarımız ayrıldı. Sana her açıdan güvence veririm. Korkma her zaman yanında olacağım... Ama iyi ki teklif senden geldi" dedi. Nasıl sevinmişti, anlatamam.
Şimdi pişmanım. Her şey boş mu hayatta? Emeklerim boşa mı gitti? Bunca yıl eşime destek olmak, ona iyi bir yuva sunmak, çocuklarımı yetiştirmek için çabalarım boş muydu? Şimdi bir kenara mı atılacağım? Sanki neden ayrılalım dedim. Bundan sonra ne yapacağım? Yeni baştan bir hayat kuramam; 42 yaşındayım. Artık hiçbir şey için gücüm yok. Annem rahatsız, ablam vefat etti. Kardeşim Almanya’da. Başka da kimsem yok. İki komşu kadına mı güveneceğim? İki eski arkadaşa mı? Size soruyorum; ben nerede yanlış yaptım? Bundan sonra ne yapmalıyım? Kendimi nasıl kurtarayım? RUMUZ: MÜCADELE EDEYİM Mİ
senağlamasenağlamasenağlama