Tabi uzun bir sohbet süreci oldu, terapi diyelim buna. Her hafta gidiyordum, anlatıyordum, bakış açım günden güne değişmeye başladı, normal insanlar gibi düşünmeye başladım. Ama dönüm noktası ne oldu dersen,
Mesela benim için çok önemli bir konu olurdu, evlilikle ilgili birşey, bir kaygı ya da, etraftan duyduğum herhangi birşey, heyecanla anlatırdım, gayet sakin bir tavırla '' Bunda ne var? '' dedi bir gün. Hakikaten düşündüm, bunda birşey yoktu, o gün bazı şeyler kafama dank etti. Evet dedim, dünyanın sonu değil, benim takıldığım hiçbir ayrıntı dünyanın sonu değildi. Evet tedbirli olmam gerekir, düşünceleri iyi tartmam lazım ama evlenmek kadar boşanmak da doğal birşey. Kimse boşanmak için evlenmez tabi, ben de. Ama ben evlendikten sonra herşey bitecek, kötü bir insanla evlenirsem sonsuza kadar onunla olmak zorundayım gibi bir kafadaydım, bu da bende bir evlilik korkusuna sebep oluyordu haliyle.
Bizim ailede de boşanma yoktur kötü bakılırdı. Annem de sürekli erkeklerin kötü olduğundan, zarar vereceğinden bahsederdi lise zamanlarımda, hep birilerinin beni kaçırma, bana zarar verme varsayımı üzerine hikayelerle büyüdüm, 14 yaşımdan 23 yaşıma kadar, yani psikoloğa gidene kadar.
Beni korumak istedi belki kendince ama, benim psikolojimi de bu şekilde yavaş yavaş bozmuştu, her erkeğe potansiyel psikopat, sapık gözüyle bakmaya başlamıştım. Sanırım bundan kaynaklandı. İşin özü çocuk yetiştirmek önemli, onu kötülüklerden korurken aynı zamanda sağlıklı düşünmesini sağlamak ona güven vermek mühim mesele.