• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Köşe yazıları

Türkiye'nin gündemle imtihanı...

Bu fotoğrafı çektirirken, ortak kederimiz, utancımız, yasımız olacağını hiç hesaplayabilir miydin be çocuk! Nerden bilebilirdi ki senin 19 yaşındaki yüreğin, insanların bu kadar zalim olabileceğini.
Nasıl tahmin edebilirdi ki; senin 19 yaşındaki dünyan, başına gelecek gaddarlığı. Endişelerinin ve korkularının bile insani, vicdani sınırları vardı senin. Geride bize onlarca şey bıraktın, her biri tonlarca ağırlıkta...
Ama en ağırı ne biliyor musun? Bir gün gözümüzü kapatsak bile göreceğimiz o gülüşün...
1- Adım Ali. 19 yaşındaydım. Anadolu Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği’nde okuyordum. Neden öldürüldüm?
a- Anayasal hakkını kullanmış, sivil ve barışcıl olan bir protestoya katılmıştın Ali!
b- Bir hukuk devleti olan ülkemizde polisten kaçıyordun Ali!
c- ‘Çapulcuydun’ eli sopalı hassas ‘kişilerce’ cezalandırıldın Ali!
d- Birilerinin ‘destan’ yazdığı günlerdi, sorunun yanıtını veremiyorum affet Ali!
2- Son bir ayda; 5 kişinin öldüğü, 11 kişinin gözünü kaybettiği, 104 kişinin kafa travması geçirdiği, 61’i ağır olmak üzere 8 bin 121 kişinin yaralandığı, 1 kişinin dalağının alındığı, 2 kişinin ise hayati tehlikesinin yaksek olduğu olaylar yaşayan ülke?
Şıklar zor farkındayım; o yüzden ipucu: Palayla saldırmanın meşru olduğu yer!
a- Fransa
b- Almanya
c- İngiltere
d- Türkiye
3- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay geçen martta “Bizim dönemimizde faili meçhul yok” demişti. Hadi bir test edelim mi?
a- Gezi eyleminde ölen Abdullah Cömert’in katili nerede?
b- Gezi eyleminde ölen Ali İsmail Korkmaz’ın katilleri nerede?
c- Gezi Eyleminde ölen Mehmet Ayvalıtaş’ın katili nerede?
d- Şıklara ‘bulundu’- ‘bulunmadı’ yanıtı verin, sonuç neyse o!
4- Ünlü Rock grubu Redd’in prodüksiyon ekibi üyesi İTÜ öğrencisi Oğuz Tekin neden tutuklandı?
a- Elinde pala ile Talimhane sokaklarında gelene geçene saldırdığı için
b- Sokakta bir kadının sırtına tekme indirdiği için
c- Bir eylemciyi hedef gözeterek kafasından vurduğu için
d- Doğal havası artık biber gazı olan Taksim’de baret ve toz maskesi taşıdığı için.

5- İstiklal Caddesi’ne yer sofrası kuran, oruç tutantutmayan onlarca insan birlikte iftar açtı. Bu tarihi kardeşlik manzarasına karşı en ‘popüler’ tepki?
a- 28 Şubat’ta niye yapmadınız?
b- 28 Şubat’ta neredeydiniz?
c- 28 Şubat’ı unutmadık!
d- Vs. vs..
6- Aşağıdakilerden hangisi Başbakan’a bu hafta Başdanışman olan Yiğit Bulut’un kamuoyuyla paylaştığı bir söz değildir?
a- “Sistem artık ‘demokrasiden’ ‘faşizme’ doğru kayıyor. Tehlike çok büyük, AKP kapatılmalıdır.” - 2008
b- “Türkiye’nin içine girdiği yol ve Hitler Almanya’sının vardığı nokta. Başlangıç noktaları ve gelişimleri itibariyle aynı.” - 2008
c- “Birçok merkezde telekineziyle (düşünce gücü) Erdoğan’ın ölmesi için sürekli çalışma yapılıyor.” - 2013
d- “Jölem bitti”.

Haftanın unutulmaz açıklamaları...
1- Başbakan: Vatandaşa saygılı olan tencere tavayı mutfakta kullansın
2- Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin: Merkel’in (polis şiddetiyle ilgili) tepkisinin ardında, THY’nin Avrupa’da ilk sıraya oturmuş olmasının kıskançlığını görüyorum
3- Afyonkarahisar Devlet Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Doç. Dr. İlker Alat: Hastalara verilecek ilaçlara haram-helal uyarısı konulsun
4- AK Parti Milletvekili Zeyid Aslan’dan kadın gazetecilere: Ben sizin bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam.
Haftanın ‘sempatik’ mevzuları
1- Eda Taşpınar’ın güneşlenmekten nihayet fırsat bulup denize girmesi.
2- Şarkıcı Kendi’nin ‘photoshopsuz fotoğraflarını internete koyarım’ diyen menajerini şikayet etmesi
3- Eski ikoncan Süreyya Yalçın’ın Çeşme’de havuz başına 6 lahmacun 14 porsiyon suşi sipariş edip 650 TL ödemesi
4- ‘Nişanı attı mı atmadı mı?’ sorusunun yanıtı için futbolcu Arda Turan’ın parmağının her gün haber olması.





CEVAP ANAHTARI
1-d 2-d 3-d 4-d 5-d 6-d

Türkiye'nin gündemle imtihanı

 
Engin Ardıç /Sabah

Hafta boyunca enerji toplayıp cumartesi akşamları "hobi niyetine" Taksim dolaylarında olay çıkarmayı huy edinenler ve artık canına tak diyen esnaftan da bir temiz sopa yiyenler...
Sopayı yerken bir yandan da düşünün.
"Karşıyız karşı herşeye karşı" sloganı karın doyurmuyor, neden yanasınız, onu da bir düşünün. Biz de bilelim.
"140 vuruştan fazla" düşünme yeteneğiniz varsa tabii.
Şimdi TÜSİAD sizin sırtınızdan kuruyormuş... Herhalde bir "politikanız" olacaktır. Daha doğrusu, politikalarınız...
Eğitim politikanız, sağlık politikanız, güvenlik politikanız, dış politikanız, bayındırlık politikanız, ulaştırma politikanız... Hükümeti devirmek istemiyor musunuz, sizin alternatifiniz nedir? Ne öneriyorsunuz, bize ne vereceksiniz?
Bunlar elbette "140 vuruşa" sığmaz, üstelik küfürlerden yer kalmıyor, en iyisi Word programını açın da oraya yazın. Başı sonu belli cümle kurmasını bilenleriniz yani.
Ulaştırma politikanızı görelim mesela. Yok öyle "köprüye karşıyız" deyip sopayı da yiyip oturmak.
Solculuk ayağından Türk Hava Yolları'nı baltalayıp Türk turizmini öldürmek istediniz, bunu başaramadınız ama Taksim ayaklanmasıyla bir miktar turist kaçırdınız, gerisi nasıl gelecek?
Bakın, başbakan "hava yolu halkın yoludur" diyor.
Eskiden burjuvanın yoluydu. Hani size kumanya dağıtan zengin ve güzel bayanın...
Bingöl'e havaalanı yaptılar, Kastamonu da açılıyor, Şırnak Havaalanı'na da "Şerafettin Elçi" adını verdiler.
Eskiden İstanbul'a "kara trenle" iki günde gelirlerdi, Barış Manço şarkısını bile yazmıştı, şimdi bir buçuk saatte gelecekler.
Bilet fiyatları komik... Yirmi lira, otuz lira, kırk lira.
Bu hükümet, on bir yılda, beş milyon köylüyü hayatlarında ilk defa uçağa bindirdi.
Devrim diyorsunuz, bunun nasıl bir devrim olduğunu göremiyorsunuz.
Türkiye'de 51 tane havaalanı var şimdi.
Ama siz elli ikincisini yaptırmayın, o ayrı.
Sizi kullanmaya, sırtınızdan politika yapmaya çalışan İstanbul sermayesi, köylünün uçağa binmesine gıcık mı oluyor? Öyle ya, kokuyorlar, kemer bağlamayı bilemiyorlar, uçak inişe geçerken kalkıp kapıya koşuyorlar...
Cahil oldukları için de oylarını Tayyip'e veriyorlar!
Niçin size versinler?
"Ota boka karşı" olduğunuz için mi sizin Taksim Partisi'ne oy versinler?
Sıcakta basınçlı hortum suyu iyi gelir, serinletir, kolunuz bacağınız için ağrı kesici alın, oturun da düşünün.
Önümüzdeki cumartesi akşamı gene dayak yerken atacak farklı bir-iki sloganınız olsun...
140 vuruşu geçebiliyorsanız tabii.
 
“Benim milletim”e verilen son talimat şöyle: Hani şu kredi kartları falan filan diyorsun ya... Alma onları.

*
En az üç doğur.
Kürtaj yaptırma.
Sezaryen yaptırma.
Kadın-erkek eşit değildir.
Evine tüp bağlatamıyorsan...
Nükleer santral bağlat.
Feysbuk çirkin, berbat, tıklama.
Twitter bela, tweet atma.
Alkol içme, üzüm ye, ayran iç.
(Açık açık buğdayı bitirdik diyemiyorum, buğday ithalatı giderek büyüyor diyemiyorum, ne diyeyim... Diyetisyen ayağına yatayım bari.)
Kepek ekmek ye.
Kalkıp Porşe'ye binme.
Fiat'a bin, vosvos'a bin.
Bence bu dönemde lüks eve girme.
Oturduğun yerde oturmaya devam et.
Şu gazeteleri evine sokma.
Şu diziyi seyretme.
Dindar olma da tinerci mi ol?
Bankta kızlı erkekli oturma.
Kadıköy vapuruna binme...
Değerlerimle uyuşmuyor o vapur.
Kredi kartı kullanma.
*

“Benim milletim”e mensup olmanın şartları her geçen gün ağırlaşıyor. Allah'tan “benim milletim”den değiliz yani.


Yılmaz Özdil-Hürriyet 18.07.2013
 
Son düzenleme:

Medya tarafından normalleştirilmeye çalışıldığı sürece bunlar olacak... Nasıl bir hipnoz ise artık. Normal karşılayabiliyor insan... Benim korktuğum tam olarak bu...

Kadın olan öldürülmeye, gömülmeye mahkum. Doğduğu andan itibaren konulduğu yer belli... Tecavüze uğrayanı anlamayan anlamak istemeyen kadınlar olduğu sürece durumun iyileşeceğini sanmıyorum.

Ben yerini kabullenmiş kadından korkarım.

Dün yada bugün yapılması gereken başkaldırı yetecekti "belki de"... (Bu başkaldırı sadece kadının görevi değil elbette...)

Medine canlı canlı gömülmeyecekti yada Atefah 13 yaşında bir erkekle görüldüğü için 3 yıl hapis cezası alıp sonra tecavüze uğradığı için idam edilmeyecekti.

Yazıda Yunanistan örneğiyle verilmiş. Hani "insan hayatının kıymeti" denilen şey var ya o işte...
Bunun için uzunca bir yolu var bu kendini daha medeni gören, geleneklerin, "namus"un kendileri için daha önemli olduğunu düşünen toplumların...

Bu uzun yolun sonu görünmüyor ve bu konuda benim umudum yok...
 
YIKTIRSANIZA ÇOCUKLAR

Çok ayıp, çok. Size hiç yakıştıramadım.
Koskoca Taşkışla orada öylece durup duruyor. Pis Osmanlı'dan kalma gerici bir yapı. Bir benzeri de aşağıda, Gümüşsuyu'nda. Bir benzeri de Maçka'da.
Arslanlar gibi direnip yerine yenisini yaptırmadığınız kışla topçunun, işte bu da avcı taburlarının kışlasıydı. Yan yana sayılır, birbirine çapraz. (Avcı taburunun ne olduğunu askere giderseniz öğreneceksiniz.)
Büyük devrimci İsmet İnönü birini yıktırmış, içine Mühendis Mektebi girip yerleştiği için ötekilere dokunmamış.
Taşkışla, 31 Mart ayaklanmasının asıl merkezidir. Hani şu sizin takvim hesabı bilemeyip bugünkü 31 Mart'larda protesto ettiğiniz 13 Nisan ayaklanmasının...
Çok eskidiği için bu gericilik yatağını şimdi utanmadan bir de restore edeceklermiş. Dış cephe ve bazı iç mekânlar yenilenecekmiş. Altı buçuk milyon liraya.
Taşkışla'ya itiraz etmeyecek misiniz çocuklar? Topçu kışlası yıkılırmış da piyade kışlası niçin yıkılamazmış bakalım?
Yeşil alanlara ihtiyacımız yok mu çocuklar?
Ermeni Mezarlığı'nın yerine lüks apartmanlar yapmışlar, bir de Hilton Oteli, bir de Koç'un Divan Oteli... Tenis alanlarının yerine Hyatt... Siz bunlara aldırmayın çocuklar.
Aydın Bey de boş kalan üç beş arsaya lüks siteler yapmak istiyormuş, siz onlara da aldırmayın çocuklar.
"Yeşil alan lazım" dediysek, İstanbul sermayesinin ekmeğine engel olarak demedik.
En iyisi, burjuvazinin çıkarlarına bulaşmadan, kamu mallarına göz dikmek. "Divan'ı yıktıralım da yeşil alan açılsın" derseniz sonra size ayaklanmalarda kumanya dağıtmazlar, aç kalırsınız de esnafı yağmalamaya kalkarsınız.
Taşkışla'nın yıkılması için de eylem yapın çocuklar.
Bazı profesörler bozulabilirler ama aldırmayın, başbakana düşman kesilen ulema esas olarak sizin yanınızda.
Hem siz eylemleri yaz boyunca sürdürmeyecek miydiniz, sonbaharda da hükümet devrilmeyecek miydi? İşte size mükemmel bir bahane. Teknik Üniversite de oradan başka yere çıkıversin. Ayrıca, Lenin matematik mi okumuştu?
Bakın, stadyumu da yıkıp yeniden yapıyorlar... Ona niçin karşı çıkamadınız çocuklar? Niçin "yıkılsın ama yeri boş kalsın, yeşil alan olsun" diyemediniz?
Çünkü Beşiktaş'ı karşına almak zor, hükümeti karşına almak daha kolay, ondan mı?
Pis Osmanlı'nın gerici eserlerinin ihya edilmesine karşı çıkın çocuklar. Kışlaları halledin, sırada Topkapı Sarayı var. (Dolmabahçe'ye dokunmayın, orası Atatürk'ün sayılır.)
En iyisi, Mustafa Sarıgül'ün İstanbul'u "ele geçirmesini" bekleyin. Sonra da Sarıgül'e Taşkışla'yı yıkması için baskı yaparsınız, bir nevi Lütfi Kırdar olur icabında.
Fakat hazret ya kışlayı yıkıp yerine alışveriş merkezi yapmaya kalkarsa?
Korkmayın korkmayın, ne Sarıgül İstanbul'u ele geçirir ne de Taşkışla yıkılır. Siz de yediğiniz basınçlı suyla ve biber gazıyla kalırsınız. İleride torunlarınıza anlatmak üzere: "Biz eylemi çok sevmiştik..."
Karta kaçınca kitabını yazıp para kazanan bile var.

Engin ARDIÇ/SABAH

Ayrıca: Yıktırsanıza çocuklar - ENGİN ARDIÇ - Sabah - 22 Temmuz 2013
 
Ölülerinizi Rahmetle Anınız

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a göre Gezi protestoları sırasında ölen vatandaşlarımız "polise karşı şiddet uygularken" ölmüşler.

"Türkiye'de bir,iki,üç,dört kişi polise şiddet uygularken ölüyor" diyor.
Çok da sağlıklı olduğunu söyleyemeyeceğimiz bir bakış açısı.
Ölüye saygı yok,ölenlerin yakınlarının acılarını paylaşmak yok,gencecik insanların gereksiz bir şiddetle öldürülmüş olmalarına ilişkin içinde en ufak bir acı yok.
Gerçekleri tahrif etmek var!
Ethem Sarısülük'ün polisin açtığı ateş sonucunda öldürülmesine ilişkin görüntüleri inceleyen bilirkişilerin raporu açıklandı.
Göstericilerin önünde havaya ateş açan polis,savcı ne kadar aksini iddia etse de silahını daha göstericiler üzerine gelmeden çekmiş.
Eskişehir'de sivil mi,polis mi oldukları bile henüz ortaya çıkmamış kişilerin sopayla döverek öldürdükleri Ali İsmail Korkmaz da Başbakan'a bakılırsa "polise karşı şiddet" uyguluyormuş!
Hatay'da öldürülen Abdullah Cömert de,İstanbul'da öldürülen Mehmet Ayvalıtaş da!
Polisin hedef gözeterek attığı gaz fişekleri nedeniyle günlerce ölümle pençeleşen Dilan da,haftalarca komada kalan ve nihayet dün taburcu edilen Lobna Al Lami de!
Ve bu gerçekdışı sözleri bir iftar sofrasında topladığı büyükelçilere söylüyor.
Büyükelçilerin içlerinden neler geçirmiş olduklarını tahmin etmek zor değil.
Hadi ölenlere saygın yok,hiç olmazsa iftar sofrasının uhrevi anlamına saygı duy demek geliyor içimden.
"Ölülerinizi rahmetle anınız" sözünü hatırla hiç olmazsa.
Mehmet Y. Yılmaz-Hürriyet 20.07.2013

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23770334.asp
 
Son düzenleme:
Kuru Erik Soslu Dana Madalyon
"Yoksulları hatırlamanızı,bir tas çorbayı paylaşmanızı istiyorum,bırakın şu 5 yıldızlı lüks iftarları"diyen Başbakanımız,medyaya iftar verdi.Güllüklü çorbayla başlandı,közlenmiş kırmızı biber içinde peynir,zeytinyağlı enginar ve ekşili kuru patlıcan dolmanın ardından,kuru erik soslu dana madalyon,bademli sebze yahnisi ve kremalı patatese geçildi,tahinli cevizli kaymaklı kabak tatlısıyla birlikte Osmanlı şerbeti ikram edildi,el yapımı bakır kutuda lokum hediye edildi.
...
"Tencere tava gürültüsüyle komşuyu rahatsız etmek suçtur,kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok" diyen Başbakanımız,tencere tava çalanların komşuları tarafından mahkemeye verilmesini istedi.Bizim mahallede bir adam 15 gündür sabaha doğru davul çalıyor.Bi zahmet onu da!

Benzin beş lira oldu.
"Hiç kimse zamlar için kusura bakmasın,bizim petrol kuyularımız yok" deniyor.Peki,pırlanta madenlerimiz mi var?Pırlantada niye vergi yok?

Yılmaz Özdil-Hürriyet 23.07.2013

Yazının devamı:
Kuru erik soslu dana madalyon - Ylmaz ZDL - Hrriyet
 
Son düzenleme:
Başörtülü bacımızı trende linç etmeye kalktılar filan...24/07/2013Ali İsmail henüz komadayken... Barolar Birliği Başkanı Profesör Metin Feyzioğlu, Barolar Birliği’nin iki yöneticisiyle birlikte Eskişehir’e gidiyor, hastanede ziyaret ediyor, doktorlardan bilgi alıyor, umutla bekleyen annesi, babası ve avukat ağabeyiyle görüşüyor.
Ziyarete dair tüm bilgiler, ev sahibi Eskişehir Barosu’nun internet sitesinde yayınlanıyor, kimlerin katıldığı isim isim belirtiliyor.
*
Günübirlik ziyaret sona eriyor. Barolar Birliği’nin üç kişilik heyeti hızlı trene biniyor, Ankara’ya dönüşe geçiyor. Metin Feyzioğlu’nun cep telefonu çalıyor, arayan yabancı bir gazeteci, İngilizce konuşmaya başlıyorlar..
Mevzu elbette gezi parkı olaylarındaki polis şiddeti.
*
Üç beş sıra önde oturan türbanlı bir kadın kalkıyor yerinden, vagonun neredeyse yarısı boşken, Feyzioğlu’nun önündeki sıraya geçiyor, koltukların arasından kulak kabartıyor. Sonra fırlıyor ayağa, “Yalan söylüyorsun, polis kimseye zarar vermiyor, hem bunları söyleyeceksin, hem de bizim yaptığımız hızlı trene bineceksin, git kara trene bin” diye bağırıyor.
*
(Bu türbanlı kadının, kalkınma bakanı yardımcısı, eski AKP milletvekilinin eşi olduğu anlaşılıyor. Hızlı trenin niye “hepimize ait olmadığı” anlaşılamıyor.)
*
Neyse... Feyzioğlu her zamanki sakinliğiyle cevaplıyor. “Lütfen, insanların telefonda konuştuklarına müdahale edemezsiniz” diyor. Hepsi bu. İkinci cümle yok. Kadın susmuyor. Hem söylenmeye devam ediyor, hem de cep telefonuyla Feyzioğlu’nun fotoğrafını çekmeye çalışıyor. O sırada, önlerde oturan bir adam müdahale ediyor, “Utanmıyor musunuz tek başına bir kadına yüklenmeye” diyor!
*
Vaziyet anlaşılıyor. Hır çıkması için özel çaba var. Büyük ihtimal, Ankara’da, son durakta, yandaş medya kameralarıyla karşılama töreni yapılacak. Ayılma bayılma, akşam cümleten ana haber bülteni... Feyzioğlu ve arkadaşları, bir durak önce inmeye karar veriyor. Tren Sincan’da duruyor, ayağa kalkıyorlar. E sürpriz tabii... Kadının telefonda konuştuğu kişiye “Hay Allah iniyorlar” dediği duyuluyor.
*
Aynı gün, söz konusu kadın, yaşadıklarını sosyal medyada paylaşıyor..
“Hızlı trende vatan haini... Beni de linç edeceklerdi ama, Allah ayaklarına dolandırdı” diyor.
*
Bir ay sonra, savcılığa suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıkıyor. Metin Feyzioğlu hakkında “hakaret”ten, barolar birliği yönetim kurulu üyeleri Sabri Çepik ve Kürşat Karacabey hakkında “yaralamaya teşebbüs”ten soruşturma açılıyor.
*
Küçük bi pürüz var...
Sabri Çepik trende yok!
*
Yaralamaya teşebbüsten işlem yapıldığına göre, kadına fiziken saldırmış olması lazım... Ama, trende bile değil.
*
Çünkü “başörtülü kadına saldırdılar” falan diye manşet üstüne manşet atan gazteci kılıklı tipler, “Kardeşim, bu adamlar kadına saldırırken kartvizit mi verdi, kadın bunların ismini nerden biliyor, polis yok, tutanak yok, hadi Metin Feyzioğlu’nu tanıyor diyelim, öbürlerinin alınlarında mı yazıyor” diye sormuyor.
*
Peki, nasıl oluyor da oluyor?
Metin Feyzioğlu, Sabri Çepik ve Kürşat Karacabey adına üç gün önce bilet alınıyor. Seyahat günü, Sabri Çepik’in katılması gereken bir toplantı çıkıyor. Ankara’da kalıyor. Eskişehir’e bir başkası gidiyor. Ama suç duyurusundan anlaşıldığı kadarıyla, bilet alındığı anda, zaten “iddianame” yazılıyor.
*
Bitmedi...
“Türbanlı kadını trende yaraladı” denilen dakikalarda, Sabri Çepik nerede? Barolar Birliği’yle yürütülen bir proje için, Adalet Bakanlığı’yla toplantıda iyi mi!
*
“Kalkınma” bakanı yardımcısının eşi mağdureyken, “Adalet” Bakanlığı sanıkların şahidi yani... Biri yapar biri bozar misali, tam “Adalet” ve “Kalkınma” partisi.
*
Dolayısıyla, yandaş medyaya burdan çağrıda bulunuyorum. Başörtülü bacımıza trende saldırdılar fiyaskosundan.
bi şey tutturamayacağınız belli... Sincan’da indiklerine göre, kesin 28 Şubatçıdır bunlar, bence ordan deneyin!
 
Ya Sizin Çocuğunuz Ekmek Almaya Giderken Kafasından Vurulsaydı Ve 39 Gündür Uyanmasaydı?

Bu başlıktaki soru var ya...Bitirir insanı.
Oyar.Mahveder.
Çocuğun ya,canın ya...
Ötesi var mı?
Orada,Berkin,öylece 39 gündür yatıyor.
İki beyin ameliyatı olmuş.
Bilinci hâlâ kapalı.
Bir daha hayata dönecek mi belli değil.Annesine babasına sarılabilecek mi belli değil.
Bu satırları okuyan herkesin-adım gibi eminim-çocuğunun kılına zarar gelecek diye aklı çıkıyordur.Peki o zaman Elvan ailesi?
Onların suçu ne?
Pazar günü ekmek almaya gitmek mi?Fırına varamadan,kafasından vuruldu.Komada.Uyanıp uyanmayacağı belli değil.
Geri gelse de,eski Berkin olarak gelemeyecek.

Benim anlayamadığım evet olan oldu,büyük acılar yaşandı,olanları geri sarmak da mümkün değil,ama bir tek duyarlı yönetici yok mu,telefon açacak,"Bir felaket yaşadınız.İnşallah evladınız iyileşir,ayağa kalkar.Üzüntünüzü paylaşıyoruz" diyecek...
Orada acılar içinde kavrulan bir aile var.
Ama bir "Geçmiş olsun" bile çok görülüyor.
Onlar adına ben utanıyorum.

Ayşe Arman-Hürriyet 25.07.2013
Yazının devamında Ayşe Arman'ın Gezi eylemleri sırasında başından vurulan Berkin'in babasıyla yaptığı röportaj:
Ya sizin ocuunuz ekmek almaya giderken kafasndan vurulsayd ve 39 gndr uyanmasayd? - Aye ARMAN - Hrriyet
 
Nefret edeceksiniz… Lanet edeceksiniz… Okumak istemeyeceksiniz… Tiksineceksiniz, mideniz bulanacak… Hatta, belki de bir noktadan sonra, bu röportajın devamını getiremeyeceksiniz... Ama hayır! Öyle yapmayın, zorlayın kendinizi! Aysel K’ye kulak verin, acısını yüreğinizde hissedin. Onun, kızı C.İ’nin ve bu ülkede binlerce cinsel istismara uğrayan çocuğun acısını…

Çocuk cinsel istismarında, dünya ikincisiyiz! Yuh olsun bize! Bu rezilliği yapabilen adamlar, babalar, amcalar, kardeşler, abiler, dayılar -samimi hissimdir- cehennemi boylasın! Ama yaşadıkları sürece, önce cezalarını çeksinler, cezaevine mi girecekler girsinler ve oradan hiç çıkmasınlar…
Parmakla gösterilsinler, alınlarına yazılsın: “Bu adam, küçük bir kıza bunu bunu yaptı. Onun ruhunda onarılmaz yaralar açtı! Bu küçük kız büyüdü, hiçbir zaman sağlıklı bir ilişki kuramadı, bir erkeğe güvenemedi, anne olamadı. Hepsi, bu insan müsveddesi yüzünden!”
DEVAMI....

Aysel K, kk kzn cinsel istismardan nasl korusun? - Hrriyet Magazin Hatt
 
Son düzenleme:
Cehennet - tanrıcc :)

Merhaba sevgili BirGün okurları. Biliyorum kafanızda bu tarafla ilgili bir çok soru var. Nasıl bir yer, cennet nasıl, cehennem nasıl vb… Sizi çok iyi anlıyorum. Ben olsam ben de merak ederdim. Bu merakınızı gidermek adına size buralar hakkında kısa açıklamalar yapacağım.

Tabii bu durumu kullanıp bana Nihat Hatipoğluymuşum gibi davranmazsanız çok iyi olur. Ne o ben olabilir, ne de ben onun kazandığı paraları kazanabilirim (BirGün Gazetesi bırakın para vermeyi yazdığım sayıları bile bana parayla satıyor.)

Şeytan'a tapanların -ki o serserinin tapılacak bir tarafı yok- dışındaki çoğu insan cennete gelmek ister. Bunun asıl sebebi cennetin güzel bir yer oluşu değil, cehennemin çok kötü bir yer oluşudur. Bana sorarsanız ben cennetteki tüm o düzgün insanlar arasında çok sıkıldığımı itiraf edebilirim. Ama yine de hiç kimse cehenneme gelmek istemez çünkü - dünyadaki tüm zeki, yaratıcı ve eğlenceli insanların burada olduğunu saymazsak - cehennem korkutucudur, aşırı sıcaktır ama adildir. Adalet cehennemde bile düzgün bir şekilde işler.

Peki Türkiye'de? Şunu açık bir şekilde söyleyebilirim ki cehennem Türkiye'den daha güvenli ve daha adil bir yer. Zebanilerimiz hakkını savunan insanların üzerine plastik mermiler ve gaz fişekleriyle saldırmıyor. Üstelik toma da yok. Bi keresinde cehenneme toma sokmak gibi saçma bir düşüncemiz olmuştu sonra oradaki kulların sevinç çığlıklarını duyunca vazgeçmiştik. Cehennemde yanan kullara su sıkmak cidden saçma bi fikirdi... Cehennemin Türkiye'den tek farkı biraz sıcak olması. Tabii bu durum yaz ayları biraz değişiyor. Cehennemde fikrinizi rahatça dile getirebilirsiniz, kılık kıyafetinize ve yaşam tarzınıza karışılmaz farklılıklar hep bir aradadır, kimseye ayrımcılık yoktur. Herkes adilce yanar. Yani kısaca Türkiye'de yaşıyorsanız cehennem sizin için doğru adres!


500 Internal Server Error

 
Back
X