- 17 Temmuz 2011
- 7.001
- 3.629
- 448
- 34
Cami meselesinde değişen bir şey yok, camiler halen Erdoğanın miğferi. Üstelik bu kez şiirsellikten uzak bir amaç için, eleştirileri bertaraf edip, yeni bir gündem yaratmak için kullanılıyor meşhur miğfer. Erdoğan gerekirse cami de yıkarız derken, kepçenin önüne takacağı ağaçlara, kentsel dönüşüme kurban edeceği mahalle ve tarihi dokuya yol yapıyor.
Sıkça bahsettiği, CHP tarafından ahır yapılan camiler hangileri, bilmiyorum. Kendi de açıklamadığına göre, milli görüş yıllarından kalma bir dost sohbetinin bilinçaltında oluşturduğu bir yanılsama olabilir. Bir kaç münferit durum olmuş olabilir. Fakat CeHaPe zihniyeti camilere kafayı bu denli taksaydı, ahır yapmaz, yıkardı.
Oysa başbakanın çok sevdiği Adnan Menderes, İstanbula bulvar, meydan ve modern yollar kazandırırken Tophane, Karaköy, Fatih, Eminönü, Beşiktaş'ta yoluna çıkan 54 cami ve mescidi dümdüz etmesini bilmişti. Mimar Sinanın inşa ettiği mescitler ve sebilleri de kapsayan yıkım Fransız mimar Henry Prost tarafından yapılmıştı. Prost sadece camileri değil, çok sayıda Bizans anıtını ve surlarını da yıkarak İstanbula kendine yakışır bir güzelliğe kavuşturmuştu. Türkiye geçen elli yılda çok gelişti. Artık yetişmiş, yerli ve gözü kara mimar ve mühendislerimiz var. Onlar Prosttan, Erdoğan ise Menderesten aldığı yıkım bayrağını gururla dalgalandırıyor.
Cami yıkılmaz diye bir kural da yok, yıkılır. Tarihi, estetik ya da bir cemaat için herhangi bir değeri yoksa yıkılır. Ayrıca bir cami yıkılır, on çirkin cami yapılır, rahat olun. Şükürler olsun ki, herkese yetecek kadar camimiz var. Hatta öyle çok ki, bazı camilerin cemaati dahi yok. Anadoluda halısı kirlenmesin diye sadece cuma günleri açılan ihtiyaç fazlası camiler mevcut.
Anlamadığım nokta, bu meseleyi muhafazakar kesimin değil muhalefetin ve sol dünyanın tartışıyor olması. Size ne camilerden, bırakın yıksın, neyi yıkacağına göre bakarız duruma. Halen anlamadınız mı, siz tartışırken iktidar kasasında gerekirse cami de yıkarız, hatalıysam ara yazan kamyonlarıyla ortalığın tozunu attırmaya devam ediyor.
Gökçek mi? Ha bakın o her şeyi yıkar, gerekirse AKP merkez binasını bile, aklına sağlık, ne yapacağını kimse kestiremez.
Sordum Sarı Çiçeğe
İnsan düşünmeden edemiyor; sizin içinizde aklı selim sahibi kimse yok mu? Varsa neden her seferinde iktidarın arkasında durmak için her türlü maskaralığı göze alıyorsunuz? Nasıl oluyor da kendinizi küçük düşürmek adına yapılabilecek her türlü omurgasızlığı yapıp, kalemlerinizin seyrini Onun sevdiği satırlara çeviriyorsunuz?
Bir belediye başkanının gecenin bir körü, yargı kararını beklemeden, apar topar, telleri keserek bir üniversite kampüsüne girmesi, yangından mal kaçırırcasına memleketteki tüm kamyon ve iş makinalarını tahsis etmesi nasıl oluyor da size normal bir vaka gibi gelebiliyor?
Hangi akıl dünyası böylesi bir görgüsüzlüğü, böylesi bir vandalizmi onaylayabiliyorsunuz; hukuksuzlukların daha görkemlilerini de kanıksamış olmanın rahatlığıyla mı ses etmekten imtina edebiliyorsunuz?
Hangi çıkar ilişkileri içindesiniz ki, Melih Gökçekin eli sopalılar ve polis eşliğinde yaptığı arkadaş sürprizine direnen öğrencilerin faşist olarak yaftalanmasına sessiz kalabiliyorsunuz? Övündüğünüz, ileri, örnek dediğiniz hangi dünya ülkesinde bir üniversiteye tatil günü, gece vakti alacaklı bir tefeci gibi baskın yapılabilir?
Kestirmeden sorayım, hangi akla Melih Gökçekin arkasında durabiliyorsunuz?
Bütün bunların nedeni para mı, çıkar mı, mevkii mi, siyasi gelecek beklentisi mi, jöleli gibi olmak mı? Deyiverin hele...
Yoksa sizin de hikayeniz sarı çiçeğin hikayesi gibi mi? Bütün bunların nedeni aklınız, varlık nedeniniz, her şeyinizi borçlu olduğunuz kişi O diye mi?
?Camiler Kepçemiz? - BirGün.net | Halkın Gazetesi BirGün
Sıkça bahsettiği, CHP tarafından ahır yapılan camiler hangileri, bilmiyorum. Kendi de açıklamadığına göre, milli görüş yıllarından kalma bir dost sohbetinin bilinçaltında oluşturduğu bir yanılsama olabilir. Bir kaç münferit durum olmuş olabilir. Fakat CeHaPe zihniyeti camilere kafayı bu denli taksaydı, ahır yapmaz, yıkardı.
Oysa başbakanın çok sevdiği Adnan Menderes, İstanbula bulvar, meydan ve modern yollar kazandırırken Tophane, Karaköy, Fatih, Eminönü, Beşiktaş'ta yoluna çıkan 54 cami ve mescidi dümdüz etmesini bilmişti. Mimar Sinanın inşa ettiği mescitler ve sebilleri de kapsayan yıkım Fransız mimar Henry Prost tarafından yapılmıştı. Prost sadece camileri değil, çok sayıda Bizans anıtını ve surlarını da yıkarak İstanbula kendine yakışır bir güzelliğe kavuşturmuştu. Türkiye geçen elli yılda çok gelişti. Artık yetişmiş, yerli ve gözü kara mimar ve mühendislerimiz var. Onlar Prosttan, Erdoğan ise Menderesten aldığı yıkım bayrağını gururla dalgalandırıyor.
Cami yıkılmaz diye bir kural da yok, yıkılır. Tarihi, estetik ya da bir cemaat için herhangi bir değeri yoksa yıkılır. Ayrıca bir cami yıkılır, on çirkin cami yapılır, rahat olun. Şükürler olsun ki, herkese yetecek kadar camimiz var. Hatta öyle çok ki, bazı camilerin cemaati dahi yok. Anadoluda halısı kirlenmesin diye sadece cuma günleri açılan ihtiyaç fazlası camiler mevcut.
Anlamadığım nokta, bu meseleyi muhafazakar kesimin değil muhalefetin ve sol dünyanın tartışıyor olması. Size ne camilerden, bırakın yıksın, neyi yıkacağına göre bakarız duruma. Halen anlamadınız mı, siz tartışırken iktidar kasasında gerekirse cami de yıkarız, hatalıysam ara yazan kamyonlarıyla ortalığın tozunu attırmaya devam ediyor.
Gökçek mi? Ha bakın o her şeyi yıkar, gerekirse AKP merkez binasını bile, aklına sağlık, ne yapacağını kimse kestiremez.
Sordum Sarı Çiçeğe
İnsan düşünmeden edemiyor; sizin içinizde aklı selim sahibi kimse yok mu? Varsa neden her seferinde iktidarın arkasında durmak için her türlü maskaralığı göze alıyorsunuz? Nasıl oluyor da kendinizi küçük düşürmek adına yapılabilecek her türlü omurgasızlığı yapıp, kalemlerinizin seyrini Onun sevdiği satırlara çeviriyorsunuz?
Bir belediye başkanının gecenin bir körü, yargı kararını beklemeden, apar topar, telleri keserek bir üniversite kampüsüne girmesi, yangından mal kaçırırcasına memleketteki tüm kamyon ve iş makinalarını tahsis etmesi nasıl oluyor da size normal bir vaka gibi gelebiliyor?
Hangi akıl dünyası böylesi bir görgüsüzlüğü, böylesi bir vandalizmi onaylayabiliyorsunuz; hukuksuzlukların daha görkemlilerini de kanıksamış olmanın rahatlığıyla mı ses etmekten imtina edebiliyorsunuz?
Hangi çıkar ilişkileri içindesiniz ki, Melih Gökçekin eli sopalılar ve polis eşliğinde yaptığı arkadaş sürprizine direnen öğrencilerin faşist olarak yaftalanmasına sessiz kalabiliyorsunuz? Övündüğünüz, ileri, örnek dediğiniz hangi dünya ülkesinde bir üniversiteye tatil günü, gece vakti alacaklı bir tefeci gibi baskın yapılabilir?
Kestirmeden sorayım, hangi akla Melih Gökçekin arkasında durabiliyorsunuz?
Bütün bunların nedeni para mı, çıkar mı, mevkii mi, siyasi gelecek beklentisi mi, jöleli gibi olmak mı? Deyiverin hele...
Yoksa sizin de hikayeniz sarı çiçeğin hikayesi gibi mi? Bütün bunların nedeni aklınız, varlık nedeniniz, her şeyinizi borçlu olduğunuz kişi O diye mi?
?Camiler Kepçemiz? - BirGün.net | Halkın Gazetesi BirGün