Marie Antoinette

Rozel62

sevgiler
Kayıtlı Üye
27 Mart 2008
2.523
8
Marie Antoinette Fransa kraliçesi. 2 Kasım 1755 senesinde Avusturya'nın Viyana şehrinde doğdu. İmparator Francis I ve Marie Thèrès'nin kızıdır. 1770 senesinde Fransa müstakbel kralı Berri Dükü ile evlendi. 1774'te, beraber Fransız tahtına geçtiler. Antoinette hiçbir zaman Fransız olarak kabul edilmedi. Ona “Avusturyalı kadın” lakabı takıldı. Kardinal Louis de Rohan ve Kontes La Motte, Antoinette'in elmas gerdanlığındaki ismini dahi sildirdiler. 1 Ekim 1789'da verilen bir akşam yemeği kabulünde, beyaz kraliyet kokartları başa takılıp, milli kokartlar ayaklar altında çiğnenince Versaille Sarayı devrimciler tarafından işgal edildi. Kraliyet ailesi Paris'e taşındı. 1791 senesine kadar kraliyet ailesi Varenne'de tutuldu. 10 ağustos 1792 senesinde kral ve kraliçenin yetkilerinin kalktığı ilan edildi. Bundan sonra Antoinette Onaltıncı Louis ile birlikte hapiste kaldı. Marie Antoinette, devrim mahkemelerinde devletin parasını Fransa'nın içte ve dıştaki düşmanlarına dağıtmakla suçlandı. Antoinette, büyük bir sebatla devlete sadakatla çalıştığını savundu. Devrimciler tarafından çeşitli hakaretlere maruz kaldı. Hapishanedeki penceresinin önünde hergün öz oğluna “Kahrolsun kraliyet, yaşasın cumhuriyet!” diye bağırtarak manevi eziyetlerde bulundular. 16 Ekim 1793'te Paris'te, giyotinle idam edilerek, öldürüldü.

Çocukluğu

Viyana'daki Hofburg Sarayı'nda dünyaya geldi. Maria Antonia, I. Francis ve İmparatoriçe Maria Theresa'nın onbeşinci çocukları idi.
Bir iddiaya göre Maria Antonia ve bestekâr Wolfgang Amadeus Mozart daha çocukken tanışmışlardı. Genç Mozart, kraliyet ailesine verdiği bir konser sonrasında ödül olarak ne istediğini soran imparatoriçeden, şaka yollu kızı Marie Antoinette'i istemişti.
Marie Antoinette'in kız kardeşleri çabucak Avrupalı aristokratlarla evlendirildiler. 1748'de Avusturya ile Fransa arasında imzalanan Ekslaşapel Antlaşması (Aix-La-Chapelle) ile iki ülke arasında bir buçuk asırdır devam eden çekişme son buldu. Bunun sonucu olarak, 1756'dan 1763 yılına kadar devam eden Yedi Yıl Savaşları'nda Fransa ve Avusturya müttefik oldular. İttifakın sürekliliğini sağlamak amacıyla, XV. Louis'nin torunu ve veliahtı Louis-Auguste ile Avusturya İmparatoriçesi Maria Theresa'nın kızlarından birini evlendirmeye karar verdiler. Evlilik sırası gelen iki ablası çiçek hastalığından ölünce henüz 14 yaşında olan Maria Antonia geleceğin XVI. Louis'si Louis-Auguste ile nişanlandı (1769). Genç kızın, Fransız dili, gelenekleri ve saray adabına dair yeterli bilgisi olmadığını farkeden
annesi Maria Theresa, geleceğin Fransa Kraliçesini hemen hızlandırılmış bir eğitime aldı.

EVLİLİĞİ​

19 Nisan 1770'te, Viyana'da, müstakbel eşi Louis-Auguste'nin gıyabında (per procurationem) bir düğünle evlendi. Düğünde damadı, Marie Antoinette'in kardeşi Maximillian temsil etti. Bu damatsız düğünün amacı Marie Antoinette'in Fransa'ya Avusturya arşidüşesi değil, Fransa döfnesi olarak girmesini sağlamaktı. Böylece Fransız halkının onu benimsemesi daha kolay olacaktı. İki gün sonra Viyana'yı ağlayarak terketti. Annesi, "Elveda sevgili kızım. Fransız halkına öyle iyi davran ki, bize melek gönderdi desinler" diyerek uğurladı. 7 Mayıs'ta sadakat sembolü olarak tüm Avusturyalı uşaklarını, kıyafetlerini ve hatta arkadaşlarını geride bırakarak, Fransız kıyafetleri ile, "Döfnes Marie Antoinette" olarak sınırı geçti. Versay şehri, onuruna çiçekler ve ışıklarla bezenmişti.

Versay Sarayı'nda kayındedesi XV. Louis ve kraliyet ailesinin diğer fertleri ile tanıştı. Müstakbel eşi veliaht Louis-Auguste çok utangaçtı. Marie Antoinette'ten sadece bir yaş büyüktü ve henüz romantizm veya cinsellikle tanışmamıştı. Aynı gün, kraliyet şapelinde yapılan gösterişli bir düğünle dünya evine girdiler (16 Mayıs 1770). Düğünden önce Marie Antoinette'e, geleneksel olarak Fransız döfnesine ait olan muhteşem bir mücevher koleksiyonu armağan edildi. Takıların bir çoğu önceki kraliçelere aitti ve toplam değeri 2 milyon livre ediyordu (yaklaşık olarak 625 kg. altın). Ayrıca elmas ve incilerle bezeli bir gelinlik hazırlanmıştı. Törenden sonraki yemekte tıka basa yiyen damat, kendisini daha az yemesi konusunda uyaran krala, "Nedenmiş o? Karnım tok iken çok daha iyi uyuyorum" cevabını verdi. Daha sonra çift, Reims başpiskoposu tarafından kutsanmış yatak odasına götürüldü. Fakat, birkaç sene boyunca cinsel anlamda beraber olmadılar.

Veliaht prenses olarak yaşam​


Marie Antoinette, evliliğinin ilk yedi yılında hamile kalamadı. Bu durum, Louis-Auguste'nin iktidarsız veya fimozis rahatsızlığından muzdarip olduğu söylentilerinin yayılmasına neden oldu. Küçük bir operasyon geçirdi ve bir sene sonra ilk çocukları dünyaya geldi. Bu arada bu evliliğin düzmece, sahte bir evlilik olduğu suçlamalarıyla karşılaştılar.

Genç döfnes ayrıca, XV. Louis'in metresi, Madam du Barry'nin kötülüklerine hedef oluyordu. Du Barry (asıl adı Jeanne Bécu), avam takımına mensuptu ve sosyete fahişesi iken kralın dikkatini çekmişti. Marie Antoinette, ilk başlarda onu kendine denk görmeyerek kaale almadı ancak zamanla hayatı çekilmez hâle geldi. Du Barry, kral ile Marie Antoinette'in arasını bozmaya başlamıştı.


Sıla hasreti çeken melankolik prenses, en çok kızkardeşi Maria Carolina'yı özlüyordu. Bu özlemini saray halkından Prenses Thérèse de Lamballe ile gidermeye başladı. Prenses Thérèse de Lamballe, zengin ve uysal tabiatlıydı. Ayrıca Marie Antoinette'e çok düşkündü. Thérèse ile tanışmasından kısa süre sonra çok güzel bir aristokrat olan Gabrielle de Polastron (kontes Polignac) ile aralarında sıkı bir dostluk oluştu. Ayrıca kocasının en küçük erkek kardeşi olan X. Charles (Kont d'Artois) ile de çok iyi anlaşıyordu.

Muhtemelen yeterli bilgisi olmadığı ya da ilgi duymadığı için, siyasete hiç karışmadı. Marie Antoinette'i gözetlemek amacıyla annesi Maria Theresa'nın gönderdiği büyükelçi Kont de Mercy d'Argenteau'nun zehir zemberek raporuna göre, Avusturya'nın Fransız siyasetine etkisi konusunda hiçbir şey yapmıyordu.

10 Mayıs 1774 tarihinde, kral XV. Louis'nin çiçek hastalığından ansızın ölmesi üzerine, Louis-Auguste ve Marie Antoinette'in hayatları tamamen değişti. Saray halkı yeni kral XVI. Louis'ye ve kraliçe Marie Antoinette'e bağlılıklarını sunmak için birbiriyle yarıştı. Yeni kral ve kraliçe diz çöküp tanrıya dua etti. Bir iddiaya göre Louis, "Yüce tanrım, bize kılavuzluk et ve bizi koru. Ülkeyi yönetmek için henüz çok genciz" dedi. Kraliçe ondokuz ve kral yirmi yaşında idi.

Taç giyme töreni ve hükümdarlık​
Marie Antoinette 1779'da à la Polonaise olarak adlandırılan saray kıyafeti ile. Bu kıyafet çok geniş bir etek kafesinin üzerine giyilirdi. Marie Louise Élisabeth Vigée-Lebrun'un portre çalışması.
"Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler!" sözü XVI. Louis'nin taç giyme töreni, Paris'teki ekmek kıtlığının doruğa ulaştığı esnada, Reims'de gerçekleşti. Bu dönemde söylenmiş olan, "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!" ("Qu'ils mangent de la brioche.") sözü, ya Marie Antoinette'i kötülemek ya da sözü popüler yapmak amacıyla, Marie Antoinette'e mal edilmiştir. Onun tarafından söylendiğine dair hiçbir kanıt yoktur. Ekmek kıtlığından haberi olduğunda, Marie Antoinette şöyle yazmıştır, "Kendi bahtsızlıklarına rağmen bizlere böylesine iyi davranan bu insanları gördükçe, onların mutluluğu için kesinlikle daha sıkı çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu gerçeği kral da görmektedir. Kendi adıma konuşmam gerekirse, taç giydiğim günü (yüz yıl bile yaşasam) hayat boyu unutmayacağım."

Yeni kral ve kraliçe, taç giyme töreninin masrafına rağmen, tüm halk tarafından coşku ile karşılandı. XVI. Louis'nin tacı ve Marie Antoinette'in, Paris'in en meşhur modacısı Rose Bertin'e diktirilen elbisesi 7.000 livreye malolmuştu.

Taç giymesinin ardından Marie Antoinette, Choiseul dükü Étienne François'yı saraya tekrar getirmeye çalıştı. Dük François, Marie Antoinette'e olan bağlılığı ve Fransa'nın Avusturya ile müttefik kalmasına verdiği destek nedeniyle Madam du Barry tarafından uzaklaştırılmıştı. Ancak Marie Antoinette onu geri getirme konusunda pek başarılı olamadı. Kral Louis, François'nın sürekli olarak saraya yerleşmesine sıcak yaklaşmadı. Marie Antoinette, daha sonra yakın bir arkadaşı olan Guines dükünü İngiliz büyükelçiliğine atamaya çalıştı. Kral, bu durum için sonradan, "Kraliçeye şunu açık seçik ifade ettim ki, kendisi (Guines dükü) ne İngiliz ne de başka bir büyükelçilikte çalışamaz" dedi. Açıkça görülüyor ki, Marie Antoinette, kocası üzerinde pek bir politik etkiye sahip değildi.

Kraliçenin arkadaş çevresi özenle seçilmişti ve herkese yer yoktu. Bu durum sarayda huzursuzluğa ve gücenmelere neden oluyordu çünkü saray halkının bir kısmı, kraliçenin kendilerini etrafında istemediğini düşünüyordu. Zamanla Marie Antoinette Versay Sarayı'ndaki art niyetli dedikoduların hedefi hâline geldi. Ama bunu hiçbir zaman umursamadı.

Artois'in etkilemesi sonucu, kılık değiştirerek Paris'teki operalara gitmeye başladı. Bu durum kraliçenin gizli sevgilileri olduğu ve onlarla buluşmaya gittiği dedikodularının yayılmasına yol açtı.

Gün geçtikçe daha fazla para harcamaya başladı. Paranın gerçek değeri hakkında en ufak bir fikri yoktu. Yeni kıyafetler ve pahalı elmaslar satın alıyor, her fırsatta kumar oynuyordu. Yirmi birinci doğumgününde, üç gün üç gece süren bir kumar partisi verdi. Bu süre zarfında el değiştiren paranın haddi hesabı yoktu.

intikam peşinde olan bir takım kişiler tarafından, kraliçenin eşini kayınbiraderi X. Charles (Kont Artois) ile aldattığı dedikoduları yayıldı. Paris'te korsan yayın basan bazı matbaalar, kraliçe ve Artois'i zina yapan aşıklar olarak gösteren mecmualar basmaya başladı. Bu tür yayın yapan ilk mecmuanın adı Les Amours de Charlot et Antoinette idi
 
Tutukluluk süreci ve yargılanması​

XVI. Louis 13 Ağustos'ta cumhuriyetçiler tarafından tutuklandı ve yaklaşık bir ay sonra, 21 Eylül'de Milli Kongre monarşiyi feshetti. Kraliyet ailesi, çocuklar ve Prenses Elisabeth de dahil olmak üzere Paris'teki Tapınak Kalesi'nde hapsedildi. Kraliyet yanlıları tarafından kaçırılmamaları için çok sıkı güvenlik önlemleri alındı.

Kraliyet ailesinin hapsedilmesinin ardından Paris şiddetin merkezi hâline geldi. Asiler hapishaneleri işgal ettiler ve kraliyet yanlısı olduğundan şüphelendikleri herkesi katlettiler. Marie Antoinette'in çok sevdiği arkadaşı Prenses Lamballe yakalandı ve kraliçeye bağlılık yemininden vazgeçmesi istendi. Reddedince, kafasına çekiçle defalarca vurularak katledildi. Bazı kaynaklara göre, parçalanıp kafası kazığa geçirildi ve Marie Antoinette'in penceresi önüne getirildi. Bu korkunç manzarayı gören Marie Antoinette fenalık geçirerek bayıldı. Ancak otoriteler, Prenses Lamballe'in cesedi kendilerine getirildiğinde giyinik ve tek parça halinde olduğunu belirtmişlerdir.

Louis, 11 Aralık'ta vatana ihanet suçuyla yargılandı. 17 Ocak'ta ölüm cezasına çarptırıldı. Ölüm cezası yönünde oy kullananlardan birisi de Orleans dükü idi. Devrik krala ailesi ile son kez yemek yemesi için izin verildi. Louis henüz çocuk yaştaki oğlunu öç almaması için tembihledi. Marie Antoinette, yemekten sonraki birkaç saati kocasına ve oğluna sarılmış vaziyette geçirdi. Elisabeth abisine sarılırken Marie Antoinette histerik bir şekilde ağlıyordu. Louis ertesi gün giyotinle idam edildi. Kalabalığın tezahüratlarını duyan Marie Antoinette olduğu yere yığıldı ve uzun süre konuşamadı.

Kocasının öldürülmesinden sonra Marie Antoinette, hiçbir zaman kendine gelemedi. Kızı, "Kalbinde hiçbir ümit kırıntısı kalmadı. Yaşıyor mu, ölü mü belli değil" demişti. Bayılma ve spazm nöbetleri geçiriyordu. İştahını tamamen yitirmiş, aşırı kilo kaybetmişti.

3 Temmuz 1793 gecesi, bir grup hükümet yetkilisi Marie Antoinette'in oğlunu götürmek üzere hücreye geldi. Küçük veliaht, sürgündeki kraliyet yanlıları tarafından XVII. Louis ilan edilmişti. Bu nedenle cumhuriyetçi hükümet, henüz sekiz yaşındaki çocuğu ayrı bir yerde tutmaya karar verdi. Louis histerik bir şekilde ağlayarak annesinin arkasına saklandı ve oğluna kalkan olan Marie Antoinette, iki saat boyunca onu yetkililere teslim etmedi. Sonunda yetkililer Marie Thérèse'yi öldürmekle tehdit edince pes etmek zorunda kaldı. Kraliçe o günden sonra oğlunu bir daha göremedi. Kısa süre sonra Marie Antoinette'in yargılama süreci başladı. Küçük Louis annesinden ayrılmasından iki yıl sonra, 1795'de, hapishanede öldü.

Kraliçe, 2 Ağustos 1793 günü, sabaha karşı saat ikide gardiyanlar tarafından uyandırıldı ve üzerini giyinmesi söylendi. Kızından ve görümcesinden ayrılarak Conciergerie Hapishanesi'ne transfer edildi. Marie Antoinette'e, X. yüzyıl Fransız krallarından Hugues Capet (Pelerinli Hugues)'ten esinlenerek "Pelerinli Dul" lakabı takılmıştı. Bazen de basitçe "280 no.lu mahkum" diye hitap ediyorlardı. Rosalie Lamorlière isimli bir köylü kızı, Marie Antoinette'e yardım etmesi için tahsis edilmişti ama kraliçe, hemen hemen hiçbir şey istemiyordu.

29 Ağustos 1793'te, Rougeville'den sadık bir destekçisi olan Alexandre Gonsse kraliçeyi ziyaret etti. Bir karanfil çiçeğinin taç yaprağına sakladığı notta, kraliçeyi çok yakında kaçıracaklarını söylüyor ve hazırlıklı olmasını salık veriyordu. Kraliçenin bir parça kağıda iğne başı ile yazdığı cevap gardiyanlarca ele geçirildi ve tarihe "karanfil olayı" olarak geçen bu hadise, kraliçenin güvenliğinin daha da sıkılaştırılmasına neden oldu.

2 Eylül'de cumhuriyetçi siyaset adamı ve gazeteci Jacques Hébert, Halkın Güvenliği Komitesi'ne, "(Okuyucularıma) Antoinette'in kellesi sözünü verdim. Eğer bu iş geciktirilirse, kendim gider keserim" dedi. Cumhuriyetçilerin çoğu Marie Antoinette'ten ölesiye nefret etmeye başlamıştı ve onu ölü görmekte kararlıydılar.

14 Ekim'de yargılanmasına başlandı. Mahkeme salonuna girdiğinde, herkes şok oldu. Erken yaşta çökmüş, bir deri bir kemik kalmış, bitkin ve harap bir vaziyetteydi. İddia makamı kırk tane şahiti tanık kürsüsüne davet etti. Elmas gerdanlık olayı ve sarayın kuşatması esnasında İsveç Muhafızları'nı sarhoş ettiği iddiaları gündeme geldi. En korkunç iddia ise Jacques Hébert'den geldi. Hébert kraliçeyi, öz oğluna cinsel taciz yapmakla itham etti. Sessiz kalan Marie Antoinette, yanıtlaması için baskı yapıldığında, "Eğer yanıt vermediysem bu, bir anneye yapılan böyle bir suçlamayı, doğanın kendisinin bile yanıtlamayacağındandır" dedi.

Jüriden, şu sorulara yanıt aranması istendi:

Bir kısım kişiler tarafından cumhuriyetin harici düşmanlarıyla ve yabancı güçlerle iletişim kurulduğu ve ortak hareket edildiği iddiaları doğru mudur? Bu iletişim ve ortaklık, onlara para yardımı yapılmasını, Fransız topraklarına girme izni verilmesini ve ordularının ilerleyişine imkan sağlanmasını mı kapsamaktadır?

Avusturya'lı Marie Antoinette, pelerinli dul, bu ortaklıklarda yer alıp, bu iletişimleri kurmuş mudur?

Vatandaşları birbirlerine karşı silahlandırıp cumhuriyeti iç savaşa sürükleme amacı güden komplo teorileri ve senaryoları gerçekten mevcut mudur?

Marie Antoinette, pelerinli dul, bu komplo teorileri ve senaryolarının hazırlanmasında yer almış mıdır?

Jüri, oybirliğiyle Marie Antoinette'i suçlu buldu ve 15 Ekim tarihinde, vatana ihanet suçuyla ölüm cezasına çarptırıldı. Conciergerie Hapishanesi'ne geri götürüldü. Görümcesi Elisabeth'e "Vasiyet" olarak bilinen son mektubunu yazdı. Bu mektupta ailesine ve arkadaşlarına olan sevgisini dile getirdi ve çocuklarına öcünü almaya çalışmamaları için yalvardı.

İdamı ve defnedilmesi​
Marie Antoinette giyotine gitmek üzere, Jacques-Louis David'in çizimi, 179316 Ekim 1793 sabahı, bir gardiyan saçlarını kesmek ve ellerini arkadan bağlamak için geldi. Alelade, römorklu bir at arabası ile Paris sokaklarında bir saatten fazla dolaştırılarak İhtilal Meydanı'na (Concorde Meydanı) getirildi. Arabadan yavaşça indi ve giyotine şöyle bir baktı. Kendisine eşlik eden papaz kulağına, " Bu an madam, cesaretinizi kuşanmanız gereken andır" dedi. Marie Antoinette papaza dönerek gülümsedi ve "Cesaret mi? Tüm sıkıntılarımın sona ereceği bu an, cesaretimin yüzümü kara çıkaracağı an değildir" dedi. Bir söylentiye göre daha sonra cellatın ayağına bastı ve "Özür dilerim mösyö, istemeden oldu" dedi. Cellatla dalga geçtiği için ceza olarak çırılçıplak soyuldu.

12:15'te idam edildi ve başı, çığlıklar atan kalabalığa gösterildi. Marie Antoinette, XVI. Louis ve Madam Elisabeth'in (Louis'nin kızkardeşi) cesetleri bugünkü Madeleine Kilisesi'nin bulunduğu yere tekabül eden büyük mezarlığa gömüldü ve üzerleri kireçle örtüldü. Bourbonlar'ın yönetime gelmesinden sonra (1814) cesetler bulunmaya çalışıldı. 21 Ocak 1815'de birkaç kemik, grileşmiş bir öbek kalıntı ve bir jartiyer bulundu. Kalıntılar, Fransız kraliyet ailelerinin ebedi istirahat mekanı olan Aziz Denis Basilica'nın yeraltı türbesine nakledildi.

-alıntı-


Kaynak: Rehber Ansiklopedisi
 
Anne olarak Marie Antoinette
.Marie Antoinette'in ilk çocuğu, 19 Aralık 1778'de Versay Sarayı'nda dünyaya geldi. Saray halkından yüzlerce kişinin gözleri önünde gerçekleşen doğum esnasında acıdan ve utançtan defalarca bayılıp ayıldı. Sonraki doğumlarında, umuma açık doğum yapmaya şiddetle karşı çıktığı için bu uygulama tekrarlanmadı.

İlk çocuğu kızdı ve Marie Thérèse Charlotte ismi ile vaftiz edildi. Fransa kralının en büyük kızı olması nedeniyle "Döfnes" unvanı verildi. Saray ve halk erkek çocuk istemesine rağmen, Marie Antoinette kız çocuk sahibi olmaktan çok memnundu. Bebeğe şöyle dedi, "Erkek olsaydın devlete ait olacaktın, ama sen bana aitsin ve benim tüm alakama sahip olacaksın; mutluluklarımı paylaşacak, acılarımı azaltacaksın."Sonraki yıllarda veliaht prensesi üç kardeşi takip etti: Prens Louis Joseph (1781), Louis Charles (1785) ve Sophie Béatrix (1786).

Marie Antoinette, yaşı ilerledikçe daha az müsrif olmaya başladı. Çocuklarına aşırı düşkündü ve bakımları ile bizzat ilgileniyordu. Küçük oğlu Louis Charles için, "Benim sevgili lahanam çok çekici ve ben onu çılgınlar gibi seviyorum. O da beni çok seviyor tabii ki, ama kendi usulüyle, utanmaksızın" demişti. (Lahana, yakın zamanlara kadar Avrupa'da sevgi ve samimiyet belirten bir sözcük olarak kullanılmıştır). Kraliçe ayrıca hayır işlerine çok zaman ayırmaya başladı, ancak biraz fazla cömert davranıyordu.

1785'te 30 yaşına girdi. Artık çok daha sade giyiniyordu. Değerli taşlarla ve tüylerle süslü, gösterişli peruklar takmayı bıraktı. Şahsi mücevher koleksiyonuna yeni parçalar eklemekten vazgeçti. Ancak 1786 yılında, Versay Sarayı arazileri üzerinde, sırf kendisi için suni bir köy inşa ettirmesi yüzünden çok ağır eleştirilere maruz kaldı.

Aristokrat Fransız hanımefendileri arasında bu suni köyler çok yaygınlaşmıştı. Kendi malikânelerinin konforundan vazgeçmeden, gözlerden uzak, köy yaşantısının huzurunu da yaşıyorlardı. Bu geleneği başlatan, 1680'lerde XIV. Louis'nin metresi olan, Montespan markizi, güzeller güzeli Françoise-Athénaïs'ydi. Marie Antoinette taraftarları, inşa ettirdiği Petit Hameau köyü konusunda, bu kadar eleştirilmeyi haketmediğini düşünüyorlardı. Barones d'Oberkirch, "Başkaları, Marie Antoinette'in yaptığı masraftan daha fazlasını, bahçelerini düzenlemek için yapıyor!", demişti. Kraliçe zaten popülaritesini yitirmişti ve bu suni köy olayı namını biraz daha lekeledi. Birçok kişi, gerçek köylüler çok zor şartlarda yaşamaya çalışırken, dünyadan bihaber müsrif kraliçenin "çobancılık" oynadığını düşünüyordu.
[/B]
 
Elmas gerdanlık olayı​

Fransa'nın en meşhur ailelerinden birine mensup olan Lohan kardinali Louis'nin, kraliçe Marie Antoinette ile arası pek iyi değildi. Geçmişte Avusturya elçisi olarak görev yapmıştı ve bu dönemde arkadaşlarına hava atmak için yazdığı bazı mektuplar ele geçirilmişti. Arkadaşlarına, Avusturya sarayındaki kadınların yarısıyla yattığını, Marie Antoinette'in annesi imparatoriçenin, kendisiyle de yatması için yalvardığını anlatıyordu. Ayrıca Viyana'daki arkadaşlarına Marie Antoinette'in onurunu zedeleyen mecmuaları da göstermişti. Kardinal Richelieu'nun izinden gitmek ve onun gibi Fransa başbakanı olmak istiyordu. Bunun için Marie Antoinette ile arasını düzeltmek zorundaydı, zira bu göreve ancak kral veya kraliçe tarafından atanabilirdi ve Marie Antoinette bunun gerçekleşmesine her fırsatta engel oluyordu.

Servetini yitirmiş bir aristokrat olan Motte kontesi Jeanne Saint-Rémy de Valois, kardinalin bu konudaki arzusunun ve çaresizliğinin farkına vardı. Durumu kendi lehine çevirip ufak bir servet edinmesini sağlayabilecek dâhiyane bir plan yaptı ve kardinalin metresi oldu.

Marie Antoinette, kraliyet kuyumcusu tarafından kendisi için yapılan muhteşem bir elmas gerdanlığı satın almak istemedi. Gerekçesi de çok pahalı olması ve kraliyet deniz kuvvetlerinin paraya ihtiyacı olmasıydı. Israr eden kraliyet kuyumcusunu da şu sözlerle azarladı: " Ben size mücevher ısmarlamadım, daha da ötesi, elmas koleksiyonuma bir karat daha eklemek istemediğimi defalarca söyledim. Ben satın almak istemeyince kral satın almak istedi ama hediye olarak da kabul etmeyeceğimi belirttim. Lütfen tekrar sormayınız."

Motte kontesi, Lohan kardinali Louis'yi, Marie Antoinette'in çok samimi bir arkadaşı olduğuna inandırdı. Marie Antoinette'in aslında bu elmas gerdanlığı gizliden gizliye çok istediğini söyledi. Kardinal, gerdanlığı kraliçeye götüreceğini düşünerek kontese bir miktar para verdi. Ödemeyi taksitle yapacaktı. Kraliyet kuyumcusu da parasının sonradan ödeneceğini düşünerek 1.6 milyon livrelik gerdanlığı teslim etti (500 kg. altın veya 24 Ekim 2006 kuruna göre 93 milyon dolara denk). Motte kontesinin kocası elmas kolyeyi alarak kayıplara karıştı. Ancak ödeme günü gelince gerçek ortaya çıktı.

Olayla ilgili olarak birçok kişi tutuklandı. Kardinal aklandı. Kontes kırbaçlandı, vesikalandı ve fahişeler hapishanesine atıldı. Kontesin kocası, gıyabında kürek cezasına mahkum edildi. Marie Antoinette, her ne kadar skandalla alakası olmadığını söylediyse de halkın gözündeki imajının biraz daha zedelenmesine engel olamadı. Bu olay, Fransız Devrimi'ne giden yolda, halkın gözündeki monarşinin kokuşmuşluğu inancını pekiştirdi.

Olayın yaşattığı stres nedeniyle kreliçe erken sancılandı ve ikinci kızı Sophie Hélène Béatrix'i birkaç hafta erken doğurdu
 
X