Mevlana Celaleddin Rumi Şiirleri

Şiar Edindik

Bu dünyada ne kimseye uymuşluğumuz var,
ne şu atlas kubbe altında ev kurmuşluğumuz.
Biz susuz kalmışız,
içtikçe içiyoruz.
Güzel bir sarhoşluğumuz var,
güzel, hiç doymayan.
Rahmet denizinin dalgasıdır bu;
bir saman çöpünden başka bir şey değildir
bu dalganın üstünde düşman.

Aşşağılık kişinin peşine düşmemeyi şiar edindik biz.
Gönül dalgasını bırakmamayı şiar edindik.
Şu yokluk yurdunda
Nuh veHalil gibi,
ölmezlik denen yerde aşk çardağı kurmak varken,
burnu büyük Âd ve Smud gibi köşkler kurmamayı,
Kafdağı'nda avlanmak duruken
Gerkes gibi leş avlamamayı,
iyi yürekli, tertemiz dostları bırakıp
kahpeleri aldatan dev'e yönelmemeyi,
şu kara toprağa
meyvası cefa olan fidanı dikmemeyi,
kafiye de, şiir de önem vermemeyi,
bizden olmayan şeylere pek aldırış etmemeyi
şiar edindik.

Mevlana Celaleddin Rumi



 
Tövbe



Ey çalgıcı,
şu gazeli oku:
Ben sevgiliden geçtim, de.
Gülden, dikenden geçtim,
tövbe ettim, de.

Bir gün sarhoştum,
bir gün şöyle böyle.
İkisinden de yudum elimi.
Baktım na buraya kadar tövbenin içindeyim,
dedim tövbelerime tövbe.

Bu köyün şarapçısı hani nerede?
Çabuk şu şağrağı doldursun.
Ar da neymiş,
namus da ne?

Körkütük olmuşum, körkütük işte,
sıcağa, soğuğa tövbe etmişim,
yaşa, kuruya tövbe.

Gel çalgıcı, gel,
ben yolumdan çıkmışım bikere.
Sen bilirsin yolunu,
al çalgıyı, vur tele.

Gönlüm benim paramparça.
Bir çare derdime, bir çare.
Göster kendini, çık ortaya,
gecemizi aydınlat.

Çok karanlık, çok.

Mevlana Celaleddin Rumi
 
Var Olanlar Geliyor



Sarhoşlar göründü.
Şaraba tapanlar bir bir gelmeye başladılar.
Güzeller nazlı nazlı yollara düştü.
Salına salına gül bahçesinden gül yanaklılar geliyor.

Bir anda hem var olan, hem yok olan,
bir anda değişen, yenilenen şu dünyadan
yoklar bir bir çekip gittiler.
Var olanlar geliyor.

Eteklerini altınla doldurmuşlar.
Som altın kesilmişler.
Darda olanlara verecekler.

Hastalar, yorgunlar, arıklar
iyileşmişler, kanlanmışlar, canlanmışlar,
aşk yaylâsından geliyorlar.

İyi insanların şarkıları
ta yukarlardan aşağılara
güneşin ışıkları gibi iniyor.
İyi insanlar yağmur demiyor, kar demiyor,
ortalık kış kıyamet,
kolları sıvamışlar,
taze taze meyveleri yetiştiriyorlar.

Ben sustum.
Sofra kuruldu.
Onlar bir gül bahçesinden yola çıktı,
bir gül bahçesine doğru.

Mevlana Celaleddin Rumi


 
Verdim canımı gitti



Nerde bir topluluk görürsen, tellal,
hiç durma, bağır:
Kaçan bir kul gördünüz mü ey insanlar, de,
tertemiz kokan bir kul gördünüz mü,
ay parçası bir yüzü var,
baştanbaşa fitne.

Savaş vakti tez gider, de , tellal,
barış vakti uysal olur, de.

Nerde bir topluluk görürsen, tellal,
hiç durma, bağır:
İnce boylu, güler yüzlü, tatlı sözlü,
tez canlı, çevik bir kul gördünüz mü?
Sırtında bir al kaftan taşıyor.

Kucağında bir rebap, elinde bir yay var, de , tellal,
Çaldığı hep güzel, hep sıcak havalar, de.

Nerede bir topluluk görürsen, tellal,
hiç durma, bağır:
Onun bağından bir meyva devşiren var mı ey insanlar, de,
onun gül bahçesinden bir demet gül deren var mı?

İş ki çıksın bir habercik getirsin biri ondan bana, tellal
çıksın biri ondan bana bir şeyler desin iş ki,
söyle, verdim canımı ona gitti, telal,
verdim ona gitti.

Mevlana Celaleddin Rumi
 
Yeniliğe Doğru


Her gün bir yerden göçmek
Ne iyi

Her gün bir yere
Konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan
Akmak ne hoş

Dünle beraber
Gitti cancağızım

Ne kadar söz varsa
Düne ait
Şimdi yeni şeyler
Söylemek lazım

******************

Yerli Yerli Yerli Yerli



Yine gel sen dinle benden
Yerli yerli yerli yerli
Hep Çalarım ten ten tenen
Yerli yerli yerli yerli

Yerla ve yerlem yerlela
Yerla ve terlem terlela
Bir söz söyle sessiz durma
Yerli yerli yerli yerli

İçki sunan sun içkiyi
Çalgı çalan çal şu neyi
Söyle telala talela
Yerli yerli yerli yerli

Ten ten tenen ten ten tenen
Söylenirsin kuş gibi sen
Uveys gibi ender Karen
Yerli yerli yerli yerli

Şems gibi kendini sustur
Git kinden kibirden kurtul
Şems-i Tebrizi'yle otur
Yerli yerli yerli yerli



 

Yürü, can gözünü aç


Yürü, can gözünü aç,
şu âşıklara bir bak hele:
Nasıl sarmaşdolaş, gönül gibi bir şey olmuşlar,
nasıl gelmişler can gibi
elsiz, ayaksız hale.

Bahçeden daha güler yüzlü onlar,
gülden daha güler yüzlü.
bilgiden daha doğru,
akıldan daha hünerli,
serviden daha hür.
Ölmezlik suyundan daha arı, duru.

Hep zerreler gibi hovardalar.
Güneş onlara kaftan.
Balçığa ayak basmışlar,
baş komuşlar gönül dizine.
Kanların üzerinden geçmişler,
kan denizlerin dalgaları arasından.
Etekleri gene tertemiz;
bir şey bulaşmadan eteklerine.

Diken içindeler,
ama gül gibiler.
Hapisteler,
ama şarap gibiler.
Balçık içindeler,
ama gönül gibiler.
Gece içindeler,
ama sabah gibiler.

Sen onların şarabını bir iç de gör:
Naıl birdenbire ferah olur, aydınlanır yüreğin,
birdenbire nasıl unutulur her şey,
nasıl birdenbire gözlerinin içi güler.

 
RÜBAİLER (1114 Hit)

465
Göğsünün içindekini gerçek gönül sanan kimse,
Hak yolunda iki üç adım attı daherşey oldu bitti sandı
Aslında tesbih, seccade, tövbe, sofuluk, günahdan sakınma bunların hepsi yolun başıdır.Hak yolcusu aldandı da, bunları varacağı yer sandı.

97
O eşsiz, parlak incinin hayali, gözümün önüne geldi.
O anda kendimi tutamadım, ağlamaya başladım.
Gözyaşlarım akarken içim yanıyordu.
Heyecandan şaşırmıştım.Gizlice gözümün kulağına dedim ki;
biliyormusun? 'Gelen konuk, çok değerlidir, çok azizdir'
Ona bol bol aşk şarabı sun.
 
MEVLÂNA CELALEDDİN_İ RUMİ'DEN İNCİLER...


** Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte
akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol,
tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol,
her ne olursan ol,
ya olduğun gibi görün, ya göründügün gibi ol.

** Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok.
Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.

** Eşekten şeker esirgenmez ama eşek
yaratılışı bakımından otu beğenir.

** Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır.

** Leş, bize göre rezildir ama, domuza,
köpeğe şekerdir, helvadır.

** Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır. Ama bülbül,
kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?

** Pisler, pisliklerini yapar ama
sular da temizlemeye çalışır.

** Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür.
Selviyi hür bir halde yücelten,
kederi de sevinç haline sokabilir.

** Nasıl olur da deniz, köpeğin agzından pislenir,
nasıl olur da güneş üflemekle söner?

** Akıl padişahı kafesi kırdı mı,
kuşların her biri bir yöne uçar.

** Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir. Bir solukta
aşağılık dünyadan göğe sıçrayiverir.

** Korkunç bir kurban bayramı olan kıyamet günü,
inananlara bayram günüdür, öküzlere ölüm günü.

** Kim daha güzelse kıskançlığı daha fazla olur.
Kıskançlık ateşten meydana gelir.

** Dünya tuzaktır. Yemi de istek.
İstek tuzaklarından kaçının.

** Irmak suyunu tümden içmenin imkanı yok ama
susuzluğu giderecek kadar içmemenin de imkanı yok.

** Gürzü kendine vur. Benliğini, varlığımı kır gitsin.
Çünkü bu ten gözü, kulağa tıkanmış pamuğa benzer.

** Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek,
inciyle denizin varlığından da şüphe eder.

** Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu,
dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir.

** Oruç tutmak güçtür, çetindir ama
Allah'ın kulu kendisinden uzaklaştırmasından,
bir derde uğratmasından daha iyidir.

** Birinin başına toprak saçsan başı yarılmaz.
Suyu başına döksen, başı kırılmaz.
Toprakla, suyla baş yarmak istiyorsan,
toprağı suya karıştırıp kerpiç yapman gerek.

** Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana,
içinde inci vardır.

** Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir.
Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.

** Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?

** Bülbüllerin güzel sesleri beğenilir de bu yüzden kafes
çeker onları. Ama kuzgunla baykuşu kim kor kafese?

** Meyve ekşi bile olsa, olmadıkça ona ham derler.

** Her dil, gönlün perdesidir.
Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır.

** Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları
olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de.

** İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey
görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun
diye bu alem yok değildir.

** A kardeş, keskin kılıcın üzerine atılmadasın,
tövbe ve kulluk kalkanını almadan gitme.

** O dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti.
Bak da gör, o dağda ne bir fazlalık var ne bir eksilme.

** Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da
nedir bir sevgiye harcanmadıktan,
bir sevgiliye feda edilmedikten sonra.

** Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor,
gama binlerce defa aferin.

** Nefsin, üzüm ve hurma gibi
tatlı şeylerin sarhoşu oldukça,
ruhunun üzüm salkımını görebilir misin ki?
 
O Kapıyı Kapa

O kapıyı kapa.
Gayret kemerini kuşan.
Bize can şarabını sun.
Bu meyhaneye aşık kişileriz biz,
hem çok uzaklardan geliyoruz bak,
çok uzaklardan.

O kapıyı kapa.
gel sen asıl bizi gör,
gör halimizi, acı.
Bir başka kapı aç,
işte na şurda,
bir gizli kapı.
Bir büyük sağrak bul getir bize.
Sonra doldur şarabı
eski dostluğumuzun şerefine.
O kapıyı kapa.
Gel bizi yıka, arıt.

Hani bir gün, bilmem unuttun mu,
biz hepimiz uykudaydık.
Sen bir tekme atmıştın bize,
derken bir, bir daha.
Sıçramış uyanmıştık uykudan.
Oturup şarap içmiştik sonra.
Şarap başımıza vurmuştu
O zaman olmuştu işte ne olduysa.

Denizleri yüksük gibi gören timsahlarız artık,
tirit, mercimek, aş erleri değil.
Haydi inadı falan bırak,
inadı bırak da kendine gel,
bize şarap ver, şarap.

Mevlana C.Rumi
 
Rubailer-1

Askin beni sarmis, nasihatlar bosuna
Ictim o zehiri ben, bu seker bosuna
Gönlümdür olan divane bilmez kimse
'Zincir ayagindan vurunuz'der bosuna!

Mevlana C.Rumi
 
HERGÜN BİR YERDEN GÖÇMEK

Her gün bir yerden göçmek
Ne iyi

Her gün bir yere
Konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan
Akmak ne hoş

Dünle beraber
Gitti cancağızım

Ne kadar söz varsa
Düne ait
Şimdi yeni şeyler
Söylemek lazım



Mevlana Celaleddin Rumi
 
Gitme Dedim

Oraya gitme dedim sana,
seni belâlara uğratırlar dedim,
dedim ayaklarını bağlarlar.

Gidersen dedim nerden kurtaracaklar seni,
orda tuzaklar içinde tuzaklar var.
Dedim orda ne idüğü belirsiz kişiler
bir sürü ipe sapa gelmez laf ederler.
Dedim bir lokma gibi kapıverirler seni,
atarlar ciğer gibi çorbalarının içine,
gözyaşına bakmazlar.

Dedim hamur yoğurur gibi yoğururlar seni,
havaya uçururlar dedim dağ olsan.
Çekerler dedim derinin içinden pamuk çeker gibi.
Hayale dönersin dedim sonra,
yönsüz hale gelirsin dedim sonra.

O aşağılık herifler hayvan gibi ot yerler dedim,
bir ele geçirdiler mi dedim ananı bellerler.

Oraya gitme dedim,
oraya gitme dedim sana.


Mevlânâ (Çeviren : A. Kadir)
 
. Sararken alnımı yokluğun tacı
gönülden silindi neşeyle acı
kalbe muhabbette buldum ilacı
bende müridinim işte mevlana
edebe set ceken zulmeti deldim
aşkı içten duydum,arşa yükseldim
kalbten temizlendim secdeye geldim
bende müridinim işte mevlana

NAZIM HİKMET
 
X